Cenevre-3’de neler oldu görüşmeler neden askıya alındı…-Serkan Demirel

BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura dün yaptığı açıklama ile Cenevre-3 görüşmelerinin 25 Şubat’a ertelendiğini duyurdu.

BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura dün yaptığı açıklama ile Cenevre-3 görüşmelerinin 25 Şubat’a ertelendiğini duyurdu. De Mistura, Cenevre-3’ün tam olarak neden ertelendiğini açıkladı ama ‘tarafların Cenevre’ye gelmesini bile umut verici bir gelişme’ olarak tanımladı. Fakat kulislerden edindiğimiz izlenimlere göre, Cenevre-3’ün ertelenmesinin tek sebebi: Kürtler…

Suriye’de siyasi çözüm geliştirmek amacıyla BM öncülüğünde düzenlenen Cenevre-3 görüşmeleri, yapılan hazırlıkların ardından, BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın görüşmelere katılacak bazı kesimlere gönderdiği davetiyelerin ardından başlama aşamasına geçmişti veya öyle planlanmıştı. Ama istenildiği gibi olmadı, 1 Şubat’ta resmen başladığı duyurulan görüşmelerin 3 Şubat’ta askıya alındığı açıklandı.

Cenevre- 3’e Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar destekli Suriyeli muhalif gruplardan oluşan Müzakere Yüksek Konseyi yani Riyad heyeti ve Rejimi temsilen bir heyet davet edilirken, bölgede en büyük askeri ve siyasi güce sahip Kürtler ise kurumsal olarak davet edilmemişti.

BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura Cenevre-3 davetiyelerini iki şekilde göndermişti. De Mistura, Suriyeli Muhalif gruplardan oluşan Müzakere Yüksek Konseyi’ne (Riyad Heyeti) gönderdiği davetiyede kendi aralarında görüşmelere katılacak 15 kişilik bir heyet oluşturulmasını isterken, diğer taraftan içerisinde Demokratik Suriye Meclisi Eşbaşkanı Heysem Menna ve bir grup arkadaşına görüşmelere katılması için bireysel olarak davetiye göndermişti.

Bu ‘bireysel davetiyeler’ içerisine Kürtlerin varlığını kabul etmek istemeyen güçlerin tepkisini çekmemek için Demokratik Suriye Meclisi Eşbaşakanı Ilham Ehmed ve PYD Eşbaşkanı Salih Müslim eklenmezken, diğer taraftan ise Kürtleri kaybetmemek için, YPG’li üst düzey yetkililerinde aralarında bulunduğu belli isimlere de bireysel davetiyeler gönderilmişti.

Bu yöntemle, hem Kürtler ve Rojava’yı karşılarına almamış olacaklardı. Hemde ‘Kürtler olursa biz olmayız’ diyen Türkiye ve Suudi güdümlü taşeron yapıların görüşmelere katılması sağlanacaktı.

Cenevre-3’ü düzenleyen güçlerin ortaya koymak istedikleri bu politika, görüşmelere bireysel olarak davet edilen Kürt tarafının davetiyeleri reddedip ardından da “Cenevre-3 ancak kurumsal olarak katılırız ve katılacak isimleri de siz değil biz belirleriz. Bizim katılmayacağımız görüşmelerden de çıkacak hiçbir kararı da kesinlikle tanımayız” şeklinde yaptığı açıklama ile yerle bir oldu.

Kürtlerin yaptığı bu açıklamanın ardından Suriye’de ‘siyasi çözüm geliştirmek’ isteyen taraflar, bölgede en büyük güç haline gelmiş Kürtleri karşılarına alarak yapılacak hiçbir görüşmenin sonuç vermeyeceğini bildiğinden kaynaklı hemen PYD ve MSD’li yetkililer ile görüşmelere başladılar. Rusya, ABD ve BM’li yetkililer, yapılan görüşmelerde “Kürtler olmadan siyasi bir çözüm olmaz bunun farkındayız. Şimdiki süreçte bireysel olarak katılın sonradan kurumsal olarak görüşmelere dâhil edileceksiniz. Bunun sözünü size veriyoruz” diyerek bireysel davetiye gönderilenlerin görüşmelere katılmasında ısrarcı oldular.

Bu görüşmelerde özellikle BM Suriye Özel Temsilcisi de Mistura’nın Kürt tarafına karşı dile getirdiği ‘Kürtlerin kurumsal olarak davet edilmesi BM’yi aşacak bir durumdur. Bu noktada beni aşan güçler var’ cümlesi aslında Kürtlere karşı geliştirilen siyaseti özetliyordu.

Kürt tarafının görüşmeler noktasında ne kadar kararlı olduğunu gören ABD ve Rusya, bu süreçte Kürtlerden doğru kendilerine karşı yükselen tepkinin büyümemesi ve bu tepkinin bölgede yürüyen askeri ilişkilere yansımaması için büyük bir caba içerisine girdi. Son olarak Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Gennadiy Gatilov’un PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ile yaptığı görüşmede dile getirdikleri ve ABD’li yetkililerin Kobanê’ye yaptığı ziyareti hem bu tepkinin önüne geçmeye yönelik hem de Kürtlerin Cenevre-3’de olmamasını istemeyen güçlere karşı verilmiş siyasi bir mesaj olarak algılayabiliriz.

Bir yandan Kürtlerle bu görüşme trafiği devam ederken, diğer yandan, BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, 4 gün boyunca hem rejim hem de muhaliflerle yaptığı görüşmelerde bir sonuca varamadı. Yapılan görüşmelerde De Mistura’nın iki tarafa da Kürtler olmadan burada alınacak kararların bir anlam ifade etmeyeceğini aktardığı belirtiliyor. Zira Mistura bu sözü PYD’li yetkililere de sarf etmişti.

Türkiye ve Suudi Arabistan destekli gruplarla yapılan görüşmelerde De Mistura’nın, ‘Kürtlerin Cenevre-3’te olması gerektiği’ söylemi bu taşeron yapılar tarafından kabul edilmediği, De Mistura’nın açıklamalarına da dolaylı yönden yansımıştı. 

De Mistura, iki defa başarısızlığa uğramış görüşmelerden çıkardığı tecrübeden hareketle, hem siyasi kariyerine son vermemek, hem de Kürtler olmadan görüşmelerin bir sonuca varmayacağını iyi bildiğinden kaynaklı, görüşmeleri erteleyerek topu ABD ve Rusya’ya attı.

Normal şartlarda, görüşmelerin 11 Şubata kadar devam etmesi ve birinci tur görüşmelerden çıkacak kararların ise, içerisinde 20’ye yakın devletin bulunduğu Uluslararası Suriye Destek Grubunun öncülüğünde 11 Şubat’ta Münih’te gerçekleştirilecek toplantıda değerlendirilmesi bekleniyordu.

Şimdi gözler 11 Şubat’ta Münih’te yapılacak toplantıda. Ve daha da önemlisi, gözler Suriye’deki savaş meydanından. Sahada kazanan masada da kazanacak.

Yarın, Bölgesel güçlerin, ABD ve Rusya’nın Kürtlere karşı ortaklaştığı noktaları irdeleyeceğiz.