LÜBNAN'DAN ROJAVA'YA GELEN MÜLTECİLER
Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Mülteci İşleri Ofisi Eşbaşkanı Şêxmûs Ehmed, Suriyeli mültecilerin Lübnan, Türkiye ve diğer bölge devletleri tarafından sınır dışı edilme kararlarıyla ilgili konuştu. Ayrıca, Özerk Yönetim’in bu mültecilere kapılarının açık olduğunu belirten duyurusu ve şu ana kadar geçen mültecilerin yerleşimi ile genel durumlarını ANF’ye değerlendirdi.
Özellikle son yıllarda Türkiye’nin yürüttüğü siyaset nedeniyle Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı saldırıların arttığına dikkat çeken Şêxmûs Ehmed, şunları söyledi:
"Bir süredir hatta yıllardır, özellikle Türkiye ve Lübnan başta olmak üzere bölge devletlerine göç eden Suriyeli mültecilere yönelik birçok ırkçı saldırı var. Bu nedenle Özerk Yönetim, ahlaki bir görev olarak, kendi vatandaşları için uluslararası insan hakları ve göçmen haklarını savunan kuruluşlara yönelik bir deklarasyon yayımladı. 2023 Nisan ayında yayımlanan bu deklarasyonun bir bölümü de Lübnan'da tehditlere maruz kalan, sınır dışı edilen, ırkçılığa uğrayan ve hapsedilen Suriyeli mültecileri kapsıyordu.
Özerk Yönetim tarafından yayımlanan bu deklarasyon, uluslararası destek sağlanması halinde göçmenlerin Özerk Yönetim tarafından karşılanacağı esası üzerine yayımlandı. Fakat o tarihten bu yana, bu deklarasyona herhangi bir olumlu yanıt gelmedi. Son günlerde Hizbullah ve İsrail ordusu arasında yaşanan çatışmalar nedeniyle Lübnan’ın güneyinde çok sayıda mülteci bulunuyordu. Bu mültecilerin bazıları hayatını kaybetti, bazı aileler ise göç etmek zorunda kaldı. Göç eden bu mültecilerin Özerk Yönetim alanlarına geçmesi için, Lübnan’daki temsilciliklerimiz çalışmalar yürüttü. Özerk Yönetim, bu durum için zaten bir kriz masası oluşturmuş ve kamuoyuna bir açıklama yapmıştı.
Özellikle Türkiye ve Lübnan’da Suriyeli mültecilere yönelik bu ırkçı saldırıların nedeni neydi? Türk devleti, hem Türkiye içinde hem de Lübnan ve Irak'ta Suriyeli mültecilere karşı kirli bir siyaset yürütüyor. Türk devleti, mülteciler için Birleşmiş Milletler (BM)’den gelen yardımları ve ticaret kapılarının açılmasını sadece kendi kontrolü altına almak istiyor. Bu kapıları yalnızca kendisi ile Suriye arasında açmak ve insani yardımların Türkiye üzerinden geçmesini sağlamak istiyor. Zaten yıllardır, Türk devleti Avrupa Birliği'nden Suriyeli mülteciler için milyarlarca dolar yardım aldı. Ayrıca yüzlerce Suriyeli genci asker olarak kullandı. Bu gençleri Libya, Azerbaycan, Başûrê Kurdistan ve Rojava'ya yönelik işgal saldırılarında kullandı. Ayrıca, Irak da Suriyeli mültecileri sınır dışı etme kararı almış. Bu yapılanlara bir bütün olarak bakıldığında insanlık dışı yaklaşımlardır; insan hakları hukukuna karşı olup göçmen haklarını ayaklar altına almaktır. Birleşmiş Milletler, ona bağlı kurumlar ve diğer uluslararası insan hakları kuruluşlarının buna karşı net bir tavır almaları gerekiyor. Ancak bugüne kadar bu kurum ve devletlerin hiçbirinin göçmenlere yönelik tutumları ve kararları netleşmemiştir."
‘ÖZERK YÖNETİM TÜM SURİYELİ MÜLTECİLERİN GÜVENLİ GEÇİŞİ İÇİN ÇALIŞIYOR’
Türk devletinin bölgedeki demografik yapıyı değiştirme çabasına da dikkat çeken Ehmed, şöyle devam etti:
"Özerk Yönetim, göçmenlerin durumuyla ilgili gelişmeleri sürekli olarak takip ediyor. Özellikle Türkiye ve Lübnan’da bulunan göçmenleri yakından izliyor. Çünkü Türk devleti, birçok Suriyeli mülteciyi zorla kendi yerleri olmayan bölgelere gönderdi. Türk devletinin buradaki amacı, Kuzey ve Doğu Suriye’de işgal ettiği alanlarda demografik değişim yaratmaktır. Özellikle Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî bölgelerindeki yerli halkı zorla çıkararak, Suriye’nin Şam, Hema, Humus gibi bölgelerinden göç eden insanları buralara yerleştirdi. Bu durumun kendisi bile insan hakları kanunlarının çiğnenmesidir. Çünkü insan hakları yasalarına göre, her mültecinin güvenli bir şekilde ve hakları korunarak kendi topraklarına geri dönme koşullarının sağlanması gerekir. Bunun üzerine Özerk Yönetim hem diplomatik hem de hukuki olarak bir dosya hazırlayarak Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Af Örgütü gibi kurumlara teslim etti. Ayrıca, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi de bu durumdan haberdardır. Hazırlanan dosya, ilgili tüm insan hakları ve göçmen haklarını savunan kurumlara iletildi ve kamuoyuyla paylaşıldı.
Lübnan’da bulunan Suriyeli mültecilerin Kuzey ve Doğu Suriye’ye geçişi için oluşturulan bir heyet var. Bu heyetin tüm çalışmaları, tartışmaları ve diyaloglarında, Kuzey ve Doğu Suriye’ye geçmek isteyen tüm Suriyeli mültecilere Özerk Yönetim’in kapılarının açık olduğu ifade edildi. Bu mültecilerin geçişi için gerekli şartlar ve imkanların sağlanması için ilgili tüm kurumlar çalışıyor. Şimdiye kadar belirli bir sayıdaki mülteci alanlarımıza geçti. Fakat öyle görünüyor ki, ileriki süreçlerde bu sayı artacak. Özerk Yönetim bunları karşılayabilecek mi? Ya da bu imkânlara sahip mi? Bu durum, insan hakları kurumları ve Birleşmiş Milletler'e bağlı kuruluşların vereceği desteğe de bağlı. Çünkü Özerk Yönetim’in elindeki imkânlar sınırlı. Ayrıca Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine yönelik Türk devletinin saldırıları da durmuş değil. Türk devleti, altyapıyı, su depolarını, elektrik istasyonlarını ve halkın yaşam alanlarını vurmuş; hatta özerk yönetim alanlarındaki mülteci kamplarına yakın noktalara Türk uçakları saldırılar yapmıştır. Bu nedenle uluslararası kurumların da Özerk Yönetim’e destek sağlaması gerekir. Ancak bu şekilde Özerk Yönetim büyük bir mülteci sayısını karşılama imkânlarını oluşturabilir. Eğer böyle bir destek verilmezse, özerk yönetim ancak Kuzey ve Doğu Suriye halkını karşılayabilir ve destekleyebilir. Bu nedenle bizim de beklentimiz, bu tür bir yardımın verilmesi ve özellikle yardımların direkt bizim bölgeye geçebilmesi için Til Koçer kapısının açılması yönünde. Çünkü Şam yoluyla gelen yardımların büyük bir kısmına el konulmakta ve yalnızca çok küçük bir kısmı bu bölgeye ulaşabilmektedir.”
‘ŞAM HÜKÜMETİ MÜLTECİLERE GEÇMELERİ İÇİN PARA ŞARTINI KOŞUYOR’
Şêxmus Ehmed değerlendirmelerinin devamında şunları söyledi:
"Lübnan’da bulunan sığınmacıların tamamı Suriyeli. Yaşanan savaştan ve özellikle Türk devletinin işgalinden kaçan birçok insan, orada kendi yaşamını sürdürebilmek için çalışıyordu. Bu mültecilerin büyük bir kısmı, Şam hükümetine bağlı güvenlik güçleri tarafından tutuklama kararı olan kişiler ve Lübnan'da yaşıyorlardı. Şimdi Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine geçenlerin büyük bir kısmı bu bölgelerden gelenler. Bunun yanı sıra Kuzey ve Doğu Suriye dışında, Suriye’nin diğer bölgelerinden giden mülteciler de var. Ayrıca Türk devleti ve çetelerinin işgali altında bulunan bölgelerden gelenler de var.
Dediğim gibi, tüm Suriye vatandaşları bizim alanlara geçmek isterlerse, onlara kapılarımız açık. Fakat bunun için uluslararası devletlerden ve kurumlardan yardım gelmesi gerekir. Lübnan’da Özerk Yönetim tarafından daha önce oluşturulan bir komite var. Bu komite, Suriyeli mültecilerin sorunlarını çözmek amacıyla uzun süredir çalışmalarını sürdürüyor. Özellikle Rabitat Newroz Komitesi, Özerk Yönetim’e bağlı olarak Beyrut’ta çalışmalarını yürütüyor. Kendi ev kirasını ödeyemeyen mültecilerin ihtiyaçlarını bu komite karşılıyor. Komite, Lübnan içindeki insani kuruluşlar, Lübnan devletine bağlı kurumlar ve diğer insani yardım kuruluşları ile birlikte çalışarak, Lübnan’dan çıkacak olan mültecilerin özerk yönetim alanlarına geçişi için çalışmalar yürütüyor. Rojava’da oluşturulan kriz masası komitesiyle Lübnan’daki komite, günlük olarak diyalog içinde.
Şam hükümetinin, Lübnan’dan gelen mültecilerin geçişine yardımcı olması gerekir; bu aslında insani bir görevdir. Ancak maalesef başlangıçta Şam hükümeti, geçen her mülteci için yüz dolar ödeme şartı dayatmıştı. Bu da sadece üzerindeki elbiseyle geçmeye çalışan mültecileri oldukça zorlamıştı. Son bir haftadır bu uygulamayı durdurduğunu ifade ediyor; ancak bu durumun ne kadar süreceği veya gerçekten durdurulup durulmadığı net değil. Şam hükümeti, mültecilerin geçişi için kapıları açmalıdır. Hatta bizim bölgemize geçmek isteyen mültecilerin tüm ihtiyaçlarını karşılaması ve en azından geçiş koşullarını oluşturması gerekirken, tam tersine bugüne kadar Suriye tarafına geçmiş veya sınırda takılı kalmış çok sayıda mülteci var.
Bu mültecilerin bizim bölgemize geçmesi için gereken araçlar yok. Bu nedenle Özerk Yönetim, kendi alanında tüm hazırlıkları yaptı. İmkânı olmayan mültecileri istedikleri alanlara ulaştıracağız. Eğer sahip oldukları evler veya arazileri varsa zaten oraya gideceklerdir. Ancak bu imkânları olmayanlar için kamplar hazırladık. Gidecek yeri olmayan mülteciler için üç kamp hazırladık. Bunlardan biri Ednaniyê Kampı, Reqa'da bulunuyor. Serêkaniyê ve Girê Spî halkı yerleri işgal edildiği için, bunlar Newroz Kampı'na yerleştirilecek. Ayrıca, Erişa Kampı da mültecilere açıktır. Bu şekilde halkımıza destek vererek bölgeye geçişlerini kolaylaştırabiliriz.
Bunun için Şam hükümetinin de bu görevini yerine getirmesi gerekir, çünkü onun da halkıdır. Şimdiye kadar bizim alanlarımıza 3 bin 300 mülteci geçti; bunların çoğunluğu kadın ve çocuklar. Aralarında yaşlılar da var. Ayrıca 11 Lübnan vatandaşı da var. Yedi cenaze de bizim bölgeye geçirildi. Mültecilerin çoğu Tepqa Kapısı'ndan, bir kısmı ise Minbic kantonundan geçiyor. Zaten gece gündüz göçmenlerin geçebilmesi için kapılarımız açık tutuluyor.”