Cenevre-3’de üzerinde anlaşılan nokta tutmadı…- Serkan Demirel

Suriye’de ‘siyasi çözüm’ arayan güçler, Cenevre-3 görüşmelerine kurumsal olarak kimleri davet etme noktasına büyük bir tartışma yürüttüler.

1 Şubat’ta resmi olarak başlayıp 3 Şubat’ta askıya alındığı duyurulan Cenevre-3 görüşmelerinde, bölgesel ve uluslararası güçlerin ortaklaştığı önemli bir nokta vardı: Rojava‘da özerk yönetimin varlığı…

Suriye’de ‘siyasi çözüm’ arayan güçler, Cenevre-3 görüşmelerine kurumsal olarak kimleri davet etme noktasına büyük bir tartışma yürüttüler. Çünkü Cenevre-3’e kurumsal olarak davet edilecek her kesim bir anlamda uluslararası arenada siyasi olarak tanınma noktasına gelecekti.

Bu farkındalıkla hareket edenler, masada karşılarına alacakları yapıları çok iyi incelediler. Bölgede son dönemlerde kendisini daha çok söz söyleme hakkına sahip olarak gören Rusya ve buna ek olarak İran, Türkiye, Suudi Arabistan ve bu iki devletle aynı çıkar paydasında buluşan bölgesel güçlerin Suriye’de desteklediği Cihadist örgütlere karşı, rejimin Cenevre-3 olması istedi.

Diğer taraftan, başını Türkiye ve Suudi Arabistan’ın çektiği güçler ise, Rejime karşı kendilerine bağlı taşeron örgütlerden oluşan Selefi grupları Suriye’nin geleceğinde söz sahibi yapma çabasına girdi.

Bu kesimlerin yanı sıra, bölgede önemli bir güç olarak varlığını koruyan ABD ise, Irak ve Afganistan’daki savaş pratiğinin içine düşmemek için, Cenevre- 3’e giderken bu iki kesimin önerilerine göz yumdu, alttan alta da Suriye’de var edilmek istenen siyasi dengenin kendi kontrolünde yürümesi için mekik dokudu.

Bu dengeler ve çıkar ilişkileri doğrultusunda Suriye’de siyasi çözüm arayanlar, Cenevre-3’e Suriye’nin geleceğine yönelik hiçbir plan ve projesi olmayan rejim taraftarlarını ve Riyad Heyeti diye bilinen kesimleri kurumsal olarak davet etti. Kurumsal olarak davet edilenleri siyasi olarak tanımak, Suriye’de söz sahibi olmak isteyenler için büyük bir sıkıntı doğurmayacağı iyi biliniyordu. Çünkü Cenevre-3’de üzerinde tartışılacak olan Suriye’nin gelecekte nasıl bir sistemle ve kimle yönetileceğiydi. Davet edilen kesimlerin masada bu tartışmaya yönelik sunacakları bir projeleri olmadığı için masada asıl tartışılacak olan Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olmak isteyen güçlerin projeleri olacaktı.

Burada rol oynayan bütün güçler, masada kendi projelerinin tartışılmasına engel olacak tek gücün Rojava’da var edilen demokratik özerklik sistemi ile kendi varlığını kaçınılmaz bir gerçek gibi dayatan Kürtlerin olduğunu iyi biliyorlardı.

Kürtlerin bölgedeki askeri varlığını kabul eden ABD ve Rusya, Kürtlerin siyasi olarak varlığını tanımamakta direten bölgesel güçlerle ortaklaşarak, Kürtleri görüşmelere kurumsal olarak değil de bireysel olarak davet ettiler.

Kürtlerin kurumsal olarak Cenevre-3 davet edilmesinin, Suriye özelinde yüzyıllık Kürt inkârının son bulacağını ve inşa edilen Demokratik Özerklik ve Demokratik Ulus sisteminin kabul edilmesi anlamına geleceği iyi biliniyordu.

Masada Rojava sistemini ve Öcalan’ın felsefesinin tartışılmasının Suriye ve Ortadoğu’da bir bütün olarak demokratikleşme anlamına geleceğini bilen güçler,  Cenevre-3’e Kürtler olmadan gitmeye karar kılmışlardı.

“Bütün güçlerin üzerinde ortaklaştığı bir plan var” diyerek yaşananları özetleyen

PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ve Demokratik Suriye Meclisi Eşbaşkanı İlham Ehmed’in konuya ilişkin tespitleri şöyle:

“Suriye halklarının geleceğine yönelik bizden başka projesi olan hiç kimse yok. Bizde masada olursak Suriye’nin geleceği için sadece Rojava’nın sistemini tartışacaklar. Bizi askeri olarak kabul eden güçler sistemimizden korktukları için bizi siyasi olarak tanımak istemiyorlar. Cenevre-3 katılırsak siyasi olarak bizi tanımak zorunda kalacaklarını iyi biliyorlar. Ama artık karşılarında bir daha yüzyıllık bir inkara asla tabi tutulmayacak kadar güçlü Kürt halkı var. Bizi başkaları değil, biz kendi kendimizi var ettik. Onlar kabul etse de etmese Suriye halkları bu sistemi zaten inşa ediyor. Onlarda tanımak zorunda kalacaklar. Bizsiz bir çözüm olmayacağını iyi biliyorlar.”

Cenevre-3’de gelinen aşamada tamda Müslim ve Ehmed’in işaret ettikleri noktalar yaşanıyor. Kürtleri bireysel olarak Cenevre-3’e katamayanlar, içine girdikleri geri dönüşü olmayan yolda şimdi Kürtlerin siyasi varlığını tanıma noktasını tartışacaklar.

Askıya alınan Cenevre-3 görüşmelerinin devam etmesi için içerisinde 20’ye yakın devletin bulunduğu Uluslararası Suriye Destek Grubu 11 Şubat’ta Münih’te tamda bu noktayı tartışacaklar.

Erdoğan’ın “Şu anda Cenevre antlaşması durdu. Muhalefet ortaya konmak istenen anlayışa ve yaklaşıma olumlu yaklaşmayacaktır. Burada oynanan oyuna, kurulan tuzağa da muhalefet gelmeyecektir” söylemi tamda 11 Şubat’ta tartışılacak konunun önüne geçmeye yöneliktir.

Cenevre-3’ün ortaya çıkardıkları, bu defa Erdoğan’ın istediği Kürt karşıtı bir konsesüsün sağlanmayağını gösteriyor.

Çünkü bu defa, savaş meydanında varlığını kabul ettirip zafer kazananlar masa dışı bırakılamayacak.