Çözülmeyen bir sır, Palme cinayeti

İsveç’in eski Başbakanı Olof Palme’nin bir suikast sonucu öldürülmesinin üzerinden 30 yıl geçti. Geçen bunca yıl içerisinde bini aşkın kişi sorgulandı, onlarcası cinayeti itiraf etti. Ancak cinayete ilişkin gizem bir türlü çözülmedi veya çözülemedi.

28 Şubat 1986 tarihinde Olof Palme’nin korumaları yoktu. Aynı gün öğleden sonra korumalarını göndermişti.  Palme akşamı, eski şehirdeki Gamla Stan mahallesinde bulunan evinde geçirmek istiyordu. Ancak akşam yemeğinden sonra, eşi ile birlikte Grand sinema salonuna gider. Palme çifti, sinemada oğullarından bir ve kız arkadaşı ile karşılaşır. O akşam sinemada İsveçli yönetmen Suzanne Osten’in Mozart Kardeşler projeksiyonunu izlerler. Sinema çıkışında tartışılar ve Olof Palme eşi Lisbet ile birlikte Metroya doğru ilerler. O sırada bir erkek arkalarından belirir. 

İSVEÇ’İN MASUMİYETİNİ YİTİRDİĞİ GÜN

Fransız Liberation gazetesinde konuya ilişkin yer alan bir habere göre İsveç’in eski ünlü polisi Leif G.W. Persson, 28 Şubat günü Palme çiftinin arkasında beliren kişiyi şöyle anlatıyor: “Tanıklar sıradan bir tip olduğu tasvirinde bulunuyor. 40’lı yaşlarda, 1.80 boylarında ve üzerinde bir manto vardı.”

Zanlı, tabancasını çıkararak iki el ateş ettiğinde saat 23.20’yi gösteriyordu. İlk kurşun Palme’yi hedef alarak, orada ölümüne neden oldu. İkinci kurşun Lisbet’e isabet etti ve yere yığılmasını sağladı.  Tabancasını yerine koyan zanlı, ara sokaklara dalarak kayıplara karıştı.

Kamuoyu Palme’nin ölümünü sonraki günün sabahı öğrendi. Bu haber İskandinav Krallığı İsveç’te şok etkisi yarattı. İsveç, yüzyılı aşkın bir süredir savaş yaşamamıştı. Yabancı medya, cinayeti “İsveç’in masumiyetini yitirdiği gün” olarak tanımlıyordu. Bu ülkede en son 1792’de Kral III. Gustav öldürülmüştü.

137 KİŞİ CİNAYETİ İTİRAF ETTİ

Cinayetten sonra Kungsholmen Polis Karakolu’nun yer altındaki katında “Palme Grubu” adıyla dört polisten oluşan bir ekip kuruldu.  Bu ekip, Palme cinayetinin canlı kalmasını sağlıyor. Her yıl düzenli bir şekilde 28 Şubat günü gelen telefon ihbarlarını değerlendiriyor. Her yıl onlarca yeni arama yapılıyor.  Şimdiye kadar 1200’ü aşkın kişi sorgulandı, 137’si cinayeti kendisinin işlediğini itiraf etti. 2010 yılında milletvekilleri zaman aşımını kaldırdı. Ama cinayeti çözmek kolay bir iş değildi. Palme Grubu’nun eski bir üyesi bir kişinin, şu ana kadar oluşturulan milyonlarca dosyayı okumasının bile tek başına 13 yıl alacağı tahmininde bulunuyor.  Bu dosyalar 250 metrelik etajerlerin üzerine sıralanmış durumda.

İsveç’te aralarında Palme’nin eşinin de olduğu bazı tanıklar, suçlunun yakalandığını düşünüyor.  Bundan 13 yıl önce 27 Temmuz 1989’da “adli suçlu, alkolik ve uyuşturucu bağımlısı” olarak tasvir edilen Christer Petterson tutuklandı.  Palme’nin eşi bu “alkoliği” ilk gördüğünde tanımadığını söyledi. Pettersson serbest bırakıldı. Lisbet, daha sonraki bir tanıklığında katilin Pettersson olduğunu söyledi ancak bu kez mahkeme ona inanmadı. Pettersson’un serbest bırakılması komplo teorilerini daha da arttırdı.

SORUŞTURMANIN BAŞINDAKİ HATALAR ZİNCİRİ

Cinayetten hemen sonraki gün 29 Şubat’ta Stockholm polis şefi Hans Holmer, soruşturmanın başına geçmişti. Birleşmiş Milletler’in eski bir üst düzey memuru olan ve 1994’te parlamentonun belirlediği soruşturma komisyonunda yer alan İng-Britt Ahlenius, polis şefi Holmer için şunları söylüyor: “Alanda hiçbir tecrübesi olmadığı gibi, hükümetin desteğini kullanarak savcılığın direktiflerini es geçti.”

Hukukçular soruşturmanın daha başından sapma yaşadığına dikkat çekiyor. Eski ünlü polis şefi Leif G.W. Persson, “Kaçınılabilir tüm hatalar işlendi” diyor: Cinayet yeri hızlı bir şekilde kirletilmiş, başkentin giriş ve çıkışlarının tutulması yönünde hiçbir talimat verilmemiş, boş kovanlar yoldan geçenler tarafından bulunarak, komplo teorilerini beslemiş, bazı tanıklar aylar geçtikten sonra ancak dinlenebilmiş...

GUNNAR WALL: PKK İDEAL HEDEFTİ

Ancak “suçluyu” hemen ilan eden Stockholm polis şefi Hans Holmer’e göre, Olof Palme’yi öldürenler PKK’lilerden başkası olamazdı. 1987’de PKK’ye yönelik operasyonlarda 22 kişi gözaltına alındı.  Sonraki günlerde hepsi serbest bırakıldı. Sonuç olarak, Stockholm polis şefi görevinden alındı. Bir kaç ay sonra Adalet Bakanı da aynı kaderi paylaştı.   İsveç medyası, Adalet Bakanı’nın PKK’yi suçlamak için polis şefine destek verdiğini ortaya çıkarmıştı. Böylece PKK’ye yönelik şüphelerden vazgeçildi.

Soruşturmaya ilişkin bir çok kitap yazan Gunnar Wall’a göre Kürtlerin Palme’yi öldürmek için hiçbir nedeni yoktu. Palme aynı zamanda bir Kürt dostu olarak değerlendiriliyordu.

Wall, şu tespitlerde bulunuyor: “PKK yurt dışında terörist eylemlerde bulunmadığı gibi, çoğunun bir dost olarak değerlendirdiği Palme’yi vurarak bu işe başlamazlardı da”

Peki neden PKK? Gunnar Wall, bunu şöyle ifade ediyor:  “İdeal bir hedefti. Gerçek sorumlunun ortaya çıkmasından korkuluyordu. Ama mümkün olan en hızlı şekilde bir suçlu bulmak gerekiyordu. PKK terörist bir örgüt olduğu gerekçesiyle, alışıldık devlet sırrı olacaktı. Yeterli ipuçları ile birlikte, hiçbir izah yapmadan dava kapatılabilirdi. Başka bir devleti suçlamaktan daha tehlikeli değildi.”

ŞÜPHELER NATO VE GİZLİ SERVİSLER ÜZERİNDE

Bugüne kadar ortaya çıkan ipuçları ve itiraflardan bir sonuç alınamadı. Geriye gizli servisler ve NATO’nun Soğuk Savaş döneminde gizli bir şebekesi olan “Stay Behind” üzerindeki şüpheler kaldı.

Palme, sosyal demokrat partinin başına geçtikten sonra 1969’da iktidara gelmişti. Bugünkü İsveç toplumunun, büyük çoğunlukla Palme döneminin ürünü olduğu belirtiliyor. Palme hem vizyoner hem de real-politikacı olarak öne çıkıyordu. Uluslararası alanda İsveç’in geleneksel tarafsızlığından koparak, sömürgecilik ve silahlanma karşıtlığında saf tutmuştu. Palme ayrıca apartehid rejimine karşı çıkmış, Vietnamlıların kendi kaderini tayin hakkını desteklemiş, Latin Amerika kurtuluş hareketleri lehine tavır almış, İspanya ve Doğu Avrupa’daki diktatörlere karşı durmuştu.

Eski Başbakan İgnvar Karlsson, “Soruşturma devam ettikçe, açık bir yara olarak kalmaya devam edecek” diyor.