Şerker: Gençlik seferber olmalı

Komalên Ciwan Koordinasyonu Üyesi Özgür Şerker, Kürdistan gençliği tüm potansiyelini, tüm gücünü, tüm bilincini devreye sokarak seferber olması gerektiğini söyledi.

NATO’nun tüm silahlarını ve uluslararası gücünü arkasına alan Türk devletinin soykırım saldırılarının, gerillanın fedai direnişiyle örülen mevzilere tosladığını belirten Komalên Ciwan Koordinasyonu Üyesi Özgür Şerker, soykırım tezgahlarında yapılan hesabın, Kürdistan dağlarındaki direnişle ters yüz edildiğini söyledi. Kürdistan gençliğinin de bu direnişten ilham alarak özgürlük ateşini yükseltmeye katılması gerektiğini vurgulayan Şerker, “Nerede bulunursa bulunsun Zagroslardaki gerillanın direniş zılgıtlarını duymalı, bulunduğu yerden faşist düşmana karşı harekete geçmelidir” dedi.

Özgür Şerker, tüm Türkiye gençliğine de şu çağrıda bulundu: “Gelin TC özel savaş saldırılarına karşı beraber duralım, birlikte mücadele edelim. Türkiye’nin demokratikleşmesinin tek yolu, Erdoğan-Bahçeli faşizminin tarihin çöplüğüne gönderilmesinden geçmektedir.”

Komalên Ciwan Koordinasyonu Üyesi Özgür Şerker, ANF’nin sorularını yanıtladı.

Türk işgal saldırılarına karşı büyük bir direniş sürüyor. Gençlik cephesinden bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Olağanüstü anlama sahip bir dönemi yaşıyoruz. Kürdistan özgürlük mücadelesi 6 yıldır kesintisiz bir savaş halindedir. Bu savaş bir yandan bir halkın varlık ve özgürlük umudu olurken, diğer yandan faşist barbarlığın kendisini mutlak gerçeklik haline getirme savaşıdır. Kürdistan özgürlük gerillası, insanlığın onur ve özgürlük bayrağını dalgalandırmaktadır. İnanılmaz bedeller pahasına, tüm gücünü seferber ederek bu bayrak zirvede tutulmaya çalışılıyor. Kürdistan coğrafyasının heybetli dağları bugün insanlık düşmanı faşistlere karşı onur ve şeref direnişinin görkemine şahitlik etmektedir.

TC devleti faşist ve soykırımcı bir devlet olduğunu her geçen gün bir kez daha ispat etmektedir. Rahatlıkla söylenebilir ki TC devleti tarihin gelmiş geçmiş en büyük faşist ve soykırımcı devletidir. Ayrıca bununla da gurur duyan, çirkef ve rezil bir gerçeklik halini aldığını tüm insanlığa duyurmak gerekmektedir. Günümüzün hakim sistemi kapitalizmin imalatı olarak uydurulan “terör” kavramını kullanarak, “terörle mücadele ediyorum” yalanıyla kendisini meşru göstermeye çalışıyor. Kapitalizmin zulüm, zorbalık ve güç dünyasında halkların özgürlük çığlığı, ezilenlerin insanca yaşam haykırışları ve güçsüzün zalimlerin zulmüne isyanı “terörizm” adıyla etiketlenerek bu kesimlere karşı tüm sistem güçleri ne hikmetse tek yürek olmaktadır. Günümüz insanlığı üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallandırılan esas “uluslararası terör düzeni” işte böyle yaratılmaktadır. Tarihin en büyük terör ve barbarlığını uygulayanlar, sütten çıkmış ak kaşık haline böyle getirilmektedir. Kürdistan üzerindeki soykırım saldırılarını ve yaşanan savaş gerçeğini doğru anlamak istiyorsak bunları bilmemiz lazım.

İnsanlığı, kararları, politikaları ve müdahaleleriyle felakete sürükleyen kapitalist modernite sistemi ve onun öncü devletleriyken kendilerini hızır, kurtarıcı gibi yansıtarak dünyaya bu safsatayı yutturmaya çalışan da yine aynı güçlerdir. Günümüz insanlığının esas trajedisi budur. Ortadoğu ve Kürdistan’daki durum da kesinlikle bununla ilgilidir, kopuk değildir.

TC faşist soykırımcı devleti de işte bu sözde kurtarıcı kapitalist düzenin Ortadoğu jandarması olarak geçinmektedir. TC faşist devleti attığı her adımda, aldığı her kararda, geliştirdiği her uygulamada bu düzenin kanunlarına göre hareket etmektedir. Görüntüde gösterilen çelişkiler, profesyonelce yürütülen bir çıkar çatışmasından öteye bir anlama sahip değildir. Diğer yandan sistem güçleri, NATO şemsiyesi altında, halkların özgürlük mücadeleleri karşısında demir yumruk haline gelmektedir.

Bu açıdan Kürdistan Özgürlük Devrimi’ne karşı 6 yıldır uygulanan tasfiye konsepti, bu sistemin kabulü, desteği ve onayı dahilindedir. Belki bazı güçler dünyanın bazı kesimlerini bu safsatalarla aldatabilir, yalnız mücadelemizin her ferdi bunu algılayacak ve kavrayacak bilinçtedir. Uluslararası bir uzlaşmayla bir konsept yürütülmektedir. Birçok güç bu planın içerisinde yer almaktadır.

Neden bu böyle olmaktadır?

Çünkü tarihin gelmiş geçmiş en büyük devrimci önderi olarak Önderliğimiz ve mücadelemizin öncü partisi PKK bu lanetli düzenin politikalarına karşı en büyük engel ve tehlike olarak görülmektedir. Ortadoğu ve Kürdistan üzerindeki sistem politikaları ve kararları böylesi bir devrimci mücadeleden dolayı zarar görmekte, halklar daha fazla ezilememekte, insanlar iliklerine kadar sömürülememekte, tam tersine direniş duruşu büyük bir bilinçle yaygınlaşmaktadır. Kürdistan’dan tüm dünyaya Önder Apo’nun düşünceleri bir özgürlük güneşi gibi yayılmakta, küresel bir aydınlanma yaratmaktadır.

TC öncülüğündeki uluslararası güçlerin yürüttüğü soykırım saldırıları, bu gerçeklik ışığında başlatılmıştır. PKK tasfiye edilerek özgürleşmek isteyen Kürtler soykırımdan geçirilmeye çalışılıyor. PKK, sistemin baş belası, en büyük tehlike ve tehdit kaynağı olarak görülmektedir. Bu yüzden de dünyada hiçbir halka karşı kullanılmayan dozajda bir saldırı düzeyiyle özgür Kürt’e ait her şey yok edilmek istenmektedir. TC faşist soykırımcı devleti Kürdistan’ın insanına, doğasına, taşına, toprağına özcesi her şeyine düşmandır. Bu yeminli düşmanlıkla her gün bitireceğim gibi nutuklar atmaktadır. Özelde 6 yıllık savaşımızın özeti bu olmaktadır.

Bu tasfiye ve soykırım konseptinin son halkası olarak Zap, Avaşîn ve Metîna işgal girişimi başlatılmıştır. Yürütülen savaş iki ayını dolduruyor. Gün olarak ifade etmek kolay ve rahata kaçan bir yaklaşım olabilir. Yalnız her bir günü bir yıllık direnişe bedel bir mücadele olmaktadır. Faşist düşmanın tank, top, obüs, katyuşa, helikopter, keşif uçakları, savaş uçakları, kimyasal gazlar vb. akla gelebilecek her türlü imha silahıyla ve en ileri teknikle saldırısından söz ediyoruz. Buna rağmen Kürdistan gerillası akıllara durgunluk verecek, savaş tarihine altın harflerle yazılacak, Apocu ruhun fedai kahramanlığıyla yeni bir destan yazmaktadır. Apocu Gençlik Hareketi olarak bu fedai direnişi saygıyla selamlıyor, direniş şehitleri karşısında zafer sözümüzü yineliyoruz.

NATO’nun tüm silah gücünü ve uluslararası gücünü arkasına alan bu soykırım saldırıları, gerillanın fedai direnişiyle örülen mevzilere toslamıştır, demek yanlış olmayacaktır. Soykırım tezgahlarında yapılan hesap, Kürdistan dağlarındaki direnişle ters yüz edilmektedir. İşte bu direniş, gencecik yaşlarında olan Kürdistan özgürlük gerillaları tarafından geliştirilmektedir.

Gencecik yaşlardaki gerillalar, bu insanüstü direnişi nasıl geliştirebilmekte, bunu nasıl başarabilmektedir?

Bu soruyu herkesin kendisine sorması çok önemlidir. Bu direniş, Önder Apo’nun kazandırdığı bilinç, irade ve ruhla yaratılmaktadır. Önder Apo böylesine bir gençlik kuşağı yetişmesine vesile olmuştur. Bu fiziki direnişi yaratan tam da bu değerlerdir. Özgürce yaşamaktan daha değerli hiçbir şey olamaz diyen bir gerilla geleneği ve mirası oluşmuştur. İnandığı değer uğruna dünyanın tüm gericiliğini karşısına alan bir genç gerilla ruhu, bugün Kürdistan dağlarını faşist düşmana dar etmiştir. Bu açıdan faşist soykırımcı TC devletine karşı tüm Kürdistan gençliğinin bu bilinçle yaşaması, bu ruhla mücadele etmesi ve bu fedailikle savaşması gerekmektedir. Gerilla her şeyiyle tüm hücrelerine kadar direniş kesilmiş, yapılması gerekenleri yapmaya devam etmektedir. Kürdistan gençliği de bu direnişten ilham alarak özgürlük ateşini yükseltmeye katılmalıdır. Nerede bulunursa bulunsun Zagroslardaki gerillanın direniş zılgıtlarını duymalı, bulunduğu yerden faşist düşmana karşı harekete geçmelidir. Kürdistan gençliği gerilla direnişiyle kendisini bütünleştirirse Erdoğan-Bahçeli faşist zorbalığını kesinlikle yıkacak bir direniş çizgisi açığa çıkmış olacaktır. Bu tarihsel fırsatı muhakkak değerlendirmeli ve faşizme ölümcül darbeyi bu süreçte vurmalıyız.

Kürdistan dağlarında tarihi bir direniş sergilenirken Kürdistan’da gençlik hareketleri tarafından gerilla direnişini büyütmek ve TC faşizminin işgal saldırılarını boşa çıkartmak için ‘Werin Cenga Azadiyê’ hamlesi başlatıldı. Gençlik bu hamleye nasıl bir katılım sağlamalıdır?

Kürdistan Özgürlük Devrimi mücadeleye genç başlamıştır, genç de başaracaktır. Kürdistan gençliği her zaman devrimimizin öncü gücü olmuştur. Bugün Kürdistan dağlarında varlık yokluk savaşımımızın öncülüğünü yapan gerillalar da gençtir. Her devrim mücadelesi biraz böyledir. Yalnız Kürdistan’da Önder Apo’nun yarattığı ideoloji bu durumu çok daha fazla belirgin hale getirmiştir. Egitleşen bir devrimci gençlik kuşağı ortaya çıkarılmıştır.

 Kapitalist modernite sisteminin pençesindeki gençlik, kendi olmaktan çıkarılmak için her türlü özel politikaya tabi tutulmaktadır. Yaşamı bireysellikten ibaret zanneden, biraz serbest hareket etmeyi özgürlük olarak anlayan, önüne konulan basit ve anlamsız yaşam tercihlerini sorgulamaksızın kabul eden bir bakış açısı hakim kılınmak istenmektedir. Gençlere yaşlılık dayatılmaktadır. Diğer bir anlamıyla gençliğin ruhu, dinamizmi, enerjisi ve yeniliği kovalayan arayışçı karakteri törpülenerek sistem içine çekilmeye çalışılmaktadır. Kapitalizmin kanserli ve lanetli kanunlarına göre kim yaşarsa, kim ki ona hizmet ederse herhangi bir sorun yoktur. Dışında kalanlar da fikri bir bombardımana tabi tutularak gençlik kimliğine karşıt hale getirilmeye çalışılmaktadır. Önderliğimizin de dediği gibi “bir ev, bir eş ve bir maaş” dayatmasına teslim olmayan insan bırakılmamaya çalışılmaktadır.

Kürdistan Gençliği şüphesiz en fazla bu politikalara maruz kalan kesimlerin başında gelmektedir. Sistem açısından belki de dünyanın en asi, öfkeli ve dizginlenemez gençliği olarak yansıtılmaktadır. Yani Kürdistan gençliği de bir tehlike ve tehdit kaynağı olarak görülmektedir. Çünkü özgürlük mücadelesiyle beraber ciddi bir bilinçlenme yaşamış, sorgulayabilen, doğru ve yanlışı ayırt edebilen, kabul-ret ölçülerine göre yaşayan, toplumsal bilincin anlamına varmış, özgürlüğün en büyük değer olduğu aydınlanmasına ulaşmıştır. Bunun en büyük kanıtı kapitalist modernitenin şatafatlı, süslü, çekim merkezi olma konusunda ustalaşmış dünyasına sırt çevirerek, onu reddederek özgürlük dağlarını mesken edinen, bir halkın ve insanlığın onur ve özgürlük savaşını veren binlerce gerilla olmaktadır. Kürdistan gençliği bu açıdan apolitik olmayı, toplumsuz kalmayı, değersiz yaşamayı ve sadece kendisi için yaşama iğrençliğini reddetmiştir. “Werin Cenga Azadiyê” hamlesi bence bu duygu yoğunluğunun ve ruh halinin sonucu olarak örgütlendirilmiş bir hamle olmaktadır. Hareketimizin bir süredir yürüttüğü “DEM DEMA AZADIYÊ YE” hamlesinin öncülüğü gençlik mücadelesi açısından böyle yürüyecektir. Kürdistan gençliği yürütülen soykırım saldırılarının tehlikesini yüreğinde hissetmiştir. Buna karşı sessiz kalmanın, izlemenin, ne olacağını bakıp görmenin onursuzluk ve teslimiyet anlamına geleceğini fark ederek “Werin Cenga Azadiyê” diyerek harekete geçmiştir. Bundan daha değerli ve anlamlı bir duruş olamaz.

Faşist soykırımcı düşman yıllardır bir özel ve psikolojik savaş saldırısı olarak uyguladığı, halkı gerilladan kopartma politikasında yine hüsrana uğrayacaktır. Gerillanın Zagroslarda, Metîna ve Heftanîn’de yalnız başına kalacağının hayaliyle hesaplar kurmuştur. Yalnız bu devrim mücadelesi defalarca rüştünü ispat etmiştir. Kürdistan gerillası ve özgürlük devrimi nerede olursa olsun halk ve gençlikle kopmaz ve görünmez boyutlarda devasa bağlara sahiptir. Bu faşist düşman daha öğrenememiştir ki bu halkın onur ve şeref sembolü olan gerilla tabiri caizse soğuk alırsa Kürdistan halkı zatürre olur. Böylesine sarsılmaz bir bağı koparmak mümkün değildir. PKK bu yüzden tüm devrimci hareketlerden daha fazla bir halk hareketidir, halkı da bu düzeyde bir devrimci halktır.

Mevcut durumda Kürdistan gençliğinin ortaya koyduğu duruşu sürekli büyüterek, geliştirerek, yaygınlaştırarak ve sürekliliğini koruyarak ileriye taşıması çok önemli olmaktadır. Kürdistan’ın özgürlük devrimi, halk ve gerilla birleşik mücadelesinin aktifliğine bağlı sonuçlanacaktır. Böylesi bir iradeyi hiçbir faşist güç durduramaz. İşte Kürdistan gençliği, halkı her yerde bilinçlendirerek, örgütleyerek ayağa kaldırmalı, gerilla ruhunu her yerde seferber ederek halk direnişine öncülük etmelidir. Tüm dünya, Kürdistan gerillasına uzanan ellerin kırılacağını, kimsenin gerillayı bitirme hayallerine kapılmamasını alanlara bir sel gibi akan milyonların haykırışında, sloganında, birliğinde görmelidir. Düşmanın umutlarını esas kıracak olan halk direnişinin tüm Kürdistan’da ve ülke dışında geliştirilmesidir.

Özellikle son günlerde Rojava’da gençlik ve kadınların öncülüğünde gerçekleşen yüz binlerin katıldığı yürüyüşler faşist düşmana verilen çok önemli bir mesaj olmuştur. Rojava halkı gerillayla olan manevi bağını muhteşem bir kitlesel eylemle ortaya koymuş, düşmanı kahreden bir duruşa imzasını atmıştır. Bu açıdan tüm Kürdistan’ın bunu esas alarak tek yürek halinde gerilla mevzilerindeki mücadeleyle birleşecek biçimde kendi bulunduğu zeminde direnişi geliştirmesi gerekmektedir. Kürdistan gençliği bunu geliştirmenin çabası, emeği ve yoğunlaşması içinde olmalıdır. Milyonların iradesi dosta düşmana gösterilmelidir. Dönem Kürdistan devrimci ve yurtsever gençliğinin seferber olması dönemidir.

Gerilla, Başûrê Kurdistan topraklarını TC işgalciliğinden korumak için yoğun bir mücadele verirken, KDP birçok provokatif hareketlerde bulunmaya devam ediyor. Son olarak Metîna’da gerilla noktalarına girmeye çalıştı. Bütün çağrılara rağmen bu tutumundan vazgeçmiyor. Buradaki amaç nedir?

KDP’ye Kürdistan özgürlük mücadelesine karşı hareket etmesi temelinde rol verilmiştir. Bunu sağladığı oranda kabul görmüş, yaşamasına müsaade edilmiştir. Uzun yıllardır KDP’nin bu iş birlikçi tutumunda ısrar etmesi, bununla bağlantılıdır. Yani kendi başına karar alan, kendi iradesiyle ayakta duran ve Kürdistani değerlere bu çerçevede bakan bir durumu yoktur.

İçinden geçtiğimiz dönemde de bu tutumda ısrar eden bir politikaya sarılmaktadırlar. TC işgali KDP açısından bir sorun kaynağı değildir, tam tersine bir kıvanç kaynağıdır. Çünkü bu şekilde TC’nin daha fazla gözüne girerek kendi çıkarlarını sağlamlaştırmak isteyecektir. Kurduğu iş birliği ilişkisini derinleştirme imkanı kazanacaktır. Bununla beraber PKK’nin varlığı KDP açısından ciddi bir sorun olmaktadır. Her defasında bunu sorunların ve işgalin gerekçesi olarak göstermektedir. Adeta TC’nin sözcüsü pozisyonunda değerlendirmeler yapabilmektedirler. TC gibi yeminli Kürt düşmanı faşist, soykırımcı bir gücü sahiplenmekte, kendi topraklarına buyur etmekte, bir emir eri gibi hazır olda durabilmektedir. Her kim ki TC ile böyle bir ilişkiye giriyorsa ve üstelik Kürt güçlerinden biri ise bunun adı ihanetçilikten başka bir şey değildir.

TC’nin geliştirdiği son işgal girişiminde de tek bir defa TC‘ye karşıt bir değerlendirme yapılmamıştır. Hatta kirli bazı anlaşmalara girişildiği ortaya çıkmıştır. TC‘nin işgal ettiği yerlerdeki doğayı talan ederek kestikleri ağaçları götürmelerinin sorulmasının üzerinden o toprakların resmi biçimde satıldığı açığa çıkmıştır. Kürdistan’ın kutsal coğrafyasının soykırımcı bir devlete peşkeş çekilmesi bunun karşılığında para alınması ihanetin dip noktası olmaktadır.

Kürdistan Özgürlük Hareketimiz şimdiye değin her seferinde diyalogla sorunları çözme çağrılarında bulunmasına rağmen olası bir savaş durumunun önünü almak adına makul açıklamalar yapmasına rağmen son olarak Metîna’ya dönük bir askeri provokasyonda bulunulmuştur. Metîna’da özelde de Zendura Tepesi’nde 52 gündür faşist düşmana adeta kök söktürülmektedir. Düşman iradesinin kırılma aşamasına geldiği bir dönemde KDP diğer taraftan çember oluşturma temelinde TC’nin yardımına koşmuştur. Bunun başka bir adı yoktur. Kimsenin kendisini kandırmasına da gerek yoktur. Yapılan tam olarak da budur. Kürt halkının özgürlüğü için her şeyini fedaice ortaya koyan gerillaya karşı TC kimyasal silahlar kullanırken, KDP’de Metîna’nın arkasından dolanarak nokta kurmakta, mevzi yapmakta, gerillaların koordinatlarını vermektedir.

Tarih şüphesiz Kürdistan’da her bir gücün hakikatini tüm yönleriyle ortaya koyacaktır. Direnişi de ihaneti de yazacaktır. Yalnız şu anda yapılması gereken böylesi bir provokasyon tutumuna karşı KDP’ye karşı duruşu güçlendirmekten geçmektedir. KDP ihanetçi ve işbirlikçi tutumundan vazgeçirilinceye kadar mücadele edilmelidir. KDP’nin içine girdiği hareket bir savaş tahriki anlamı taşımasına rağmen şimdiye kadar bu oyuna gelinmemiş, kimi hesaplara prim verilmemiştir. Yalnız KDP de iyi bilmelidir ki olası bir savaş dayatmasında Kürdistan devrimci gençliği de fedaice bir direnişle meydana çıkmasını bilecektir.

Bilindiği gibi son dönemlerde bir mafya liderinin bölüm bölüm yayınladığı itirafları, devletin nasıl çete bir yapılanma olduğunu, ne tür insanlık suçlarını işlediği bütün kamuoyuna paylaşıldı. Yine ailelere dönük yoğun bir özel savaş politikası yürütülmektedir. Gerilla aileleri bu özel savaş politikalarına alet edilmektedir. Şu an yürütülen özel savaş hangi aşamadadır?

Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum. Ortaya saçılan itiraflar, devlet gerçeğinin içyüzünü ortaya seren iddialar ve devlet-siyaset ve mafya ilişkilerinde yaşananların gün yüzüne çıkması Kürdistan özgürlük mücadelesinin ortaya koyduğu direnişin bir sonucudur. Eğer ki mevcut faşist ve soykırımcı devlet gerçeği geriletilmeseydi, kirli özel savaşına karşı direniş devam ettirilmeseydi ve özellikle tüm saldırılara rağmen mücadelede ısrar edilmeseydi şu anda yaşananların hiçbir olmayacaktı. Ne kimse birbirinin kirli işlerini ortaya koymaya ihtiyaç duyacaktı ne de yaşanan çelişkiler gün yüzüne çıkacaktı. Bu yüzden yaşanan durumu bir sonuç olarak ele almak doğru olduğu kadar esas sebebinin de direniş olduğunu iyi anlamak gerekmektedir.

Dolayısıyla yaşananların ifade edilmesi bizler açısından yeni olmamakla beraber haklı ve meşru mücadelemizin teyit edilmesi olmaktadır. Verilen bilgiler TC devletinin temel gerçeğini ve karakterini ortaya koyması açısından çarpıcıdır. TC devletinin yeminli Kürt düşmanlığı arkasında hangi çirkeflikleri, düşkünlükleri, rezillikleri kamufle ettiğinin tüm dünyaya duyurulması bile özel savaş rejiminin kendisini vurmaya başladığının göstergesi olmuştur. Bu durumun kendisi bile TC özel savaş politikalarına karşı seferber olarak mücadele edilmesinin güçlü gerekliliğini ortaya koymaktadır. Demek ki daha fazla mücadeleyle faşist rejimin kokuşmuş politikaları tamamen etkisiz hale getirilebilir, ortadan kaldırılabilir.

Kürdistan Özgürlük Mücadelesine karşı geliştirilen tüm özel savaş saldırıları da bu akılla örgütlendirilmeye çalışılmaktadır. İşte devletimiz ve milletimizin bekası tehdit altındadır, dört tarafımız düşmanlarla çevrili, Kürtler terörle ülkemizi bölmek istiyorlar safsatalarıyla milliyetçilik damarı kabartılan kesimler her türlü politikaya destek verir konuma getirilmiş, bunun yarattığı meşruluk ve güvenle her türlü pis iş halledilmeye çalışılmıştır. Vatan-millet-Sakarya edebiyatı yapanların altında böylesi bir gerçek yattığı bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Bazı ailelerin kullanılarak Kürdistan Özgürlük Mücadelesine karşı yürütülen karalama ve özel savaş kampanyası da bu temelde planlanıp örgütlendirilmiştir. TC faşist rejimi uzun bir süredir devam ettirilmeye çalışılan bu kirli senaryodan da istediği sonucu alamamıştır. Çocukların bile inandırılamayacağı bir biçimde ailelerin zaaflarını kullanarak çocuklarının kandırıldığını, bu biçimde dağlara gönderildiği kepazeliğinden medet ummaya çalışan bir özel savaş uygulaması yürütülmektedir. Anlaşılan özel savaş rejimi Kürdistan’da istediği sonucu alamayınca bu sefer yönünü NATO ortağı Almanya’ya çevirmiş. Bu sefer de oradaki bir gerilla annesini hedefleyerek bu kirli savaşından, bu soysuzca planlarından siyaset devşirmeye çalışacaktır. Yalnız anlamaları gereken husus, Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin kutsal ve onurlu yürüyüşünü bu ucuz senaryolarla kirletemeyecekleri, zarar veremeyecekleri gerçeğidir.

Bugün Kürdistan gerillasına karşı dünyanın en ölümcül tekniğini kullanan TC faşist rejimidir. Buna karşı fedaice direnen ve geri adım atmayan bir gerilla duruşu ortadadır. Yalnız savaş meydanında gerillanın en ufak bir eyleminde kaçmaya yeltenen de “kahraman” TC askeridir. Dolayısıyla eğer kandırılarak dağlara çıkartılan birileri varsa o da Erdoğan-Bahçeli faşistlerinin kandırdığı askerler olabilir. Bizce asker aileleri gidip AKP ve MHP binaları önünde böyle bir eylem örgütlerlerse çok daha sonuç alıcı olacaktır. Kaldı ki yakın zamanda böyle bir tablo ile de karşı karşıya kalmamız işten bile değildir.

Sonuç olarak TC faşist devletinin özel savaş politikaları da kendi varlığı gibi gidicidir. Eğer Kürdistan gençliği bu dönemde daha fazla bilinçlenir, örgütlenir ve doğrular etrafında birleşerek mücadeleyi büyütürse geride ne özel savaş ne de faşizm kalacaktır. Tüm Türkiye gençliği açısından da çağrımız şudur; gelin TC özel savaş saldırılarına karşı beraber duralım, birlikte mücadele edelim. Türkiye’nin demokratikleşmesinin tek yolu Erdoğan-Bahçeli faşizminin tarihin çöplüğüne gönderilmesinden geçmektedir.

Yaşanan gelişmeler direniş mücadelesinin bir sonucu olarak önemli bir aşamayı ifade etse de durup seyretmemek, ne olacağına bakmamak gerekmektedir. Daha fazla mücadeleyle tüm Türkiye’nin de başına bela haline gelmiş bu faşist düzeni tamamen ortadan kaldırmalıyız.

Kürdistan gençliğine bu temelde bir çağrınız var mıdır? Kürtlere dönük bu özel savaş konsepti ve işgalciliğe karşı Kürdistan gençliği nasıl bir yol ve yöntem sahibi olmalıdır?

Yürütülen tarihsel bir mücadele var. Önder Apo felsefesiyle Kürdistan dağlarının heybetine yaraşır kelimelerle ifadesi zor Egitçe bir gerilla direnişi sürmektedir. Yine tüm Kürdistan ve yurt dışında gençlik öncülüğünde halkımız önemli bir eylemsel hamle içerisindedir. Faşist soykırımcı TC devleti yürütülen tüm mücadelelerin sonucu olarak ciddi bir zayıflık, gerilik ve çöküş yaşamaktadır. Bu durum son dönemde yayımlanan itiraflardan dahi olsa netçe görülmektedir. Faşist düşmanı zorlukları, bedelleri ve acıları çok da olsa bu direniş sonucunda çöküşün eşiğine getirmiş durumdayız. Bu anlamda önümüzde olağanüstü önemde bir mücadele süreci bulunmaktadır. Bu süreçte ortaya konulacak direniş düzeyi, savaşın kaderini de netleştirecektir.

Kürdistan gençliği tüm potansiyelini, tüm gücünü, tüm bilincini devreye sokarak seferber olmalıdır. Sürecin mücadele çizgisi kesinlikle bu olacaktır. Hiçbir biçimde gelişmelerin sıradanlaşması, normalleşmesi ve statik hale gelmesine müsaade edilmemelidir. Her bir genç ve örgütlü gençlik yapıları kendi öz gücüne dayanarak düşman saldırılarına karşı anlık olarak nasıl cevap olacağının yoğunlaşması ve eylemi içinde olmalıdır. Faşist düşmana karşı topyekun direnişi geliştirirsek kesinlikle bu süreçte zafer bizim olacaktır. Buna inanmalı, hissetmeli ve bu amaçla çalışmaya odaklanmalıyız.

Her alan, her bölge, her ülke ve her yerleşim yeri faşizme karşı mücadeleye seferberliğin merkezi haline getirilmelidir. Faşist düşmanı darbeleyecek etkili ve radikal bir eylem çizgisine yoğunlaşılarak düşmanı eylem bombardımanı altında tutmalıyız. Gerektiğinde bedel vermeyi göze alarak gerillanın direniş çizgisini tamamlayacak bir hamlesel mücadele geliştirebilmeliyiz.

Werin Cenga Azadiyê hamlesinin şüphesiz en önemli başarı ölçüsü gerilla direnişine katılım olacaktır. Kürdistan coğrafyası eğer özgürlüğüne ulaşacaksa bunun en önemli yolu gerillalaşmaktan geçmektedir. Kürdistan coğrafyasında gerilla olmaya karar veren her genç, faşist düşmana ilk büyük darbesini vurmakla mücadeleye başlamış olmaktadır. Bu açıdan Bakur’dan Başûr’a, Rojhilat’tan Rojava’ya, Mexmûr ve Şengal’den Avrupa’ya kadar tüm Kürdistan gençliğine ‘Werin Cenga Azadiyê’ diye sesleniyoruz.