AB’nin Türkiye endişesinde Almanya’nın payı büyük

Türkiye’deki birçok hak ihlaline sadece ‘endişeli' yaklaşan AB’nin üç maymunu oynamasındaki en büyük payın Almanya’ya ait olduğunu söyleyen gazeteci Yücel Özdemir, bunun da ekonomik ilişkiler temelinde belirlendiğini ifade ediyor.

Türkiye’nin demokratikleşmesini içeren Avrupa Birliği (AB) uyum yasaları üzerinden uzun yıllar geçti. AB ile son yıllarda eskisi gibi ilişkileri olmayan Türkiye açısından uluslararası arenada değişimin de söz konusu olduğu yıllardı bunlar. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan özellikle Suriye savaşından sonra AB’ye karşı en büyük koz olarak göçmen ve mülteci kartını kullandı. AB ise Türkiye’deki insan hakları ihlallerini ‘endişe’ ile izlediğini dile getiren açıklamalarla yetindi. Fakat son zamanlarda Doğu Akdeniz’deki politikası kısmen yumuşamaya başlayan Türkiye’nin AB ile ilişkileri farklı bir noktaya taşımasının olası olduğu sinyalleri veriliyor.

Zira Avrupa Birliği’nin de Türkiye’yi müttefik olarak tutuma çabaları söz konusu. Zira geçtiğimiz günlerde France 24 kanalına konuşan AB Dış İlişkiler Yüksek Komiseri Josep Borrell tarafından bu çaba dile getirildi bir bakıma. Borrell “Türkiye’ye el uzatmaya, Boğaz’a bir köprü kurmaya karar verdik. Türkiye’yle olabilecek en iyi ilişkiye sahip olmak istiyoruz. Bana yaptırımdan söz etmeyin. Tam tersine Türkiye’yle pozitif bir yaklaşım istiyoruz. Eğer bu pozitif yaklaşım işe yaramazsa, o zaman ne yapacağımızı göreceğiz” şeklinde konuşmuştu.

İLİŞKİLERİN DİNAMİĞİ DEĞİŞTİ

Avrupa’da yaşayan gazeteci Yücel Özdemir ile AB’nin bu ‘endişe’ politikası üzerine konuştuk. Özdemir’e göre AB ve Türkiye ilişkilerinin dinamiği 2000’li yıllardan sonra değişti: “AB-Türkiye ilişkilerinde öncelik uzun bir süredir dış politika, ekonomik çıkarlar ve silah satışı üzerinde sürüyor. Halbuki 1990’lı ve 2000’li yıllarda insan hakları ihlalleri, demokrasi, Kürt sorunu gibi konular ilişkilerde daha çok gözetiliyordu. Türkiye’de temel hak ve özgürlüklerde her geçen gün biraz daha geriye gidilmesine rağmen AB’nin Erdoğan ve hükümetine destek vermeye devam etmesinin arkasında ekonomik, askeri ve siyasi çıkarlar bulunuyor. Bu politikanın oluşmasında Almanya’nın özel bir rolü var.

Türkiye’de temel hak ve özgürlüklere yönelik saldırılar konusunda tam anlamıyla üç maymunu oynayan Almanya ve AB ülkelerinin bütün derdi; emperyalist devletler arasında kartlar yeniden karılırken, Türkiye’yi kendilerine daha fazla bağımlı hale getirmek. NATO şemsiyesi altındaki batı ittifakı ile Rusya arasında gidip gelen Erdoğan rejiminin ekonomik ve siyasi gelişmelerden ötürü bunu daha fazla sürdüremeyeceği her geçen gün biraz daha belirginleşiyor.”

ALMANYA’NIN PLANI…

Almanya’nın Türkiye olan ilişkileri belirleyici kıldığını vurgulayan Özdemir, AB’yi bir arada tutmaya çalışan Almanya’nın ABD tarafından da baskı altına alındığının altını çiziyor: “ABD, Soğuk Savaş yıllarında olduğu gibi dünyayı “iki kutuplu” hale getirerek, liderliğini tesis etmenin politikasını yaparken Almanya ve Türkiye’nin durumu, tutumu ve ekonomik çıkarları özel olarak dikkat çekiyor.

Almanya’nın planı, AB’yi bir arada tutarak ABD, Rusya ve Çin ile dengeli ilişkiler sürdürmek. Ancak ABD, her fırsatta bu dengenin bozulması için Almanya’ya baskı yapıyor. Rusya ve Almanya arasında kurulan doğal gaz hatları (Nord Stream) sadece ticari değil, siyasi açıdan da büyük bir önem sahip. ABD açısından Türkiye’nin satın aldığı S-400’lerden de tehlikeli. Nihayetinde, S-400’leri ambarda tutmak doğal gaz hatlarını iptal etmekten daha kolay.

TÜRKİYE İÇİN VAZGEÇİLMEZ

Türkiye için de benzer ekonomik belirleyiciliğin varlığının su götürmez bir gerçek olduğunun altını çizen gazeteci Yücel Özdemir: “Ekonomik açıdan benzer bir tablo Türkiye için de geçerli. En fazla ihracat yaptığı ülke Almanya, en fazla ithalat yaptığı ülke Çin. Almanya Türkiye’nin en fazla ithalat yaptığı ikinci ülke. Türkiye ile Almanya arasındaki ticari ilişkiler çok az iki ülke arasında görülebilen yoğunlukta olma özelliği taşıyor. Bu özellikle Türkiye için önemli ve vazgeçilmez durumda. Ekonomik açıdan zor durumda olan Erdoğan’ın yüzünü AB’de dönmekten başka seçeneği yok. Türkiye de Almanya gibi enerjide Rusya’ya bağımlı” şeklinde konuşuyor.

ALMANYA VE TÜRKİYE’NİN SÖZ BİRLİĞİ

Almanya kadar Türkiye’nin de Rusya’ya doğalgaz bakımından bağımlı olduğunu fakat bunun karşısından ABD’nin uyguladığı basıncından varlığından söz eden Özdemir’e göre Türk ve Alman üst sınıfları bu sıkışmışlıkta kader birliği olmasa da söz birliğine varmış görünüyor: “ABD’nin Rusya ve Çin ile ilişkiler nedeniyle yaptığı basınç, Türk ve Alman egemen sınıflarını birbirine yakınlaştırmış ve bu basıncı püskürtmek için kader birliği yapmasalar da söz birliği yaptıkları anlaşılıyor. Bunun ne kadar derinleşeceğini, nereye varacağını bugünden kestirmek zor. Ancak, dünyanın içine sürüklendiği gerilim Almanya ve Türkiye’yi birbirine daha fazla yakınlaştıracak gibi görünüyor.

Bu nedenle AB ve Almanya, Türkiye’de “pozitif gelişmelerin” olduğundan söz ederek, demokrasi, insan hakları, Kürt sorunu ve basın özgürlüğü konusunda hak ihlalleri konusunda üç maymunu oynamaya devam edecek. Deniz Yücel’i ekonomik ve silah ambargosu tehdidiyle mahkeme karşısına çıkarılmadan almayı başaran Almanya, şu anda Türkiye cezaevlerinde bulunan 59, Türkiye’den çıkış yapamayan yaklaşık 70 kadar Alman vatandaşını ise ‘unutmuş’ durumda. Hem de pek çok çağrıya rağmen...”