Açıkalın: Hatay, AKP’nin çizdiği kadere terk ediliyor

Hatay Barosu eski başkanlarından Cihat Açıkalın'a göre, şehrin yeniden inşasında halk sağlığı ve hakları hiçe sayılıyor. Açıkalın, “Bu şehir AKP'nin çizdiği kadere terk ediliyor. Yalnız bırakılıyoruz” dedi.

HATAY'DA DEPREM SONRASI

Hatay'ın kaderinin, belki bir erken seçimle değişebileceğini belirten Hatay Barosu eski başkanlarından Cihat Açıkalın, “Bu olmadıkça, ne buranın kadim kültürü kendini ifade edebileceği bir zemin bulur ne de buranın demografisi korunur. Hatay'da bu konuya dair mücadele edenlerin sesi kendi içinde yankılanıyor” diye konuştu.

Hatay'ın Samandağ ilçesine bağlı Atatürk Mahallesi’ndeki rezerv yapı alanı kararı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Kentsel Dönüşüm Başkanlığının 29 Temmuz 2024 tarihli kararıyla iptal edildi. Alana dair karar, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanlar Hakkında Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, alan içerisinde taşınmazı bulunan maliklerin 'yerinde dönüşüm' esasına dayalı olarak uygulama yapılabilmesine olanak sağlanması talebiyle yapılan başvurular göz önünde bulundurularak alındı. Samandağ'ın çarşı merkezindeki alana dair alınan rezerv alan dışına çıkarma kararı, depremzedelerde rezerv alanı olarak değerlendirilen bölgelerin geneline dair bir umut doğurdu. ANF’ye konuşan Hatay Barosu eski Başkanı Cihat Açıkalın ise, bu tür yapısal değişikliklerin yargı ve bakanlık tarafından alınmasının somut koşullar altında pek mümkün olmadığını söyledi. 

DEPREMZEDELERİN YARARI BAZ ALINMIYOR

Samandağ'da rezerv alanı dışına çıkarılan bölgenin çarşı merkezinde 1.6 hektarlık küçük bir alan olduğuna dikkat çeken Açıkalın, rezerv alana son anda eklenirken de rezerv alanından çıkarılırken de halka geçerli hiçbir gerekçenin sunulmadığını hatırlattı. Açıkalın, şunları söyledi: “Elbette karar olumlu. İnsanlar mülklerinin rezerv alanından çıkartılması için kararı emsal göstererek başvurularını yapıyor, ancak tanınan süre normal süreden daha az. Birçok kişi başvuru süresini geçirerek itiraz etmiş durumda. Dolayısıyla geç kalmış başvuru sebebiyle çoğu kabul edilmeyebilir. Hatırlarsanız Haziran’daki rezerv alan ilanında da bunu yaptılar. İki haftalık itiraz süresi tanıdılar ama bunun 11 günü Kurban Bayramı dolayısıyla resmi tatildi. 

TOPYEKUN MÜCADELE OLMADIKÇA MÜMKÜN DEĞİL

Şahsi görüşüm; bundan sonra rezerv alanı dışına çıkarma kararlarının kolay kolay alınmayacağıdır. Bütünlüklü bir değişiklik beklemek gerçekçi değil. CHP'nin açtığı rezerv alan yasasının iptaline dair dava var. Anayasa Mahkemesi büyük ihtimalle yasayı iptal edecektir. O zaman da şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza. Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına uymamayı alışkanlık haline getiren bir siyasi irade var ortada. Defalarca örneğini gördük. Topyekun bir mücadele olmadıkça, muhalefet, sendikalar, STK'ler bu durumu ülke gündeminde tutmadıkça vatandaşın lehine devletin karar almasını sağlamak mümkün değil. Şehrin yeniden inşasında baz alınan şey depremzedenin yararı değil, inşaatları yüklenen firmaların ekonomik çıkarı.” 

HALKI KARŞI KARŞIYA GETİRMEYE ÇALIŞIYORLAR

Hatay'da bir yandan küçük bir bölge için rezerv alandan çıkarma kararı alınırken, diğer yandan şehrin genelinde rezerv alan ilan edilen yerlerde yaşayanların tahliyeye zorlanması amacıyla elektrik ve su kesintilerinin yapıldığını hatırlatan Açıkalın, şöyle devam etti: “Baro Başkanlığı görevini yürüttüğüm dönemden beri aynı şeyi söylüyorum; bir bölgeyi rezerv alana dahil etmenin de çıkarmanın da hukuki ve bilimsel gerekçeleri olmalı. Bunu yalnızca ben demiyorum, kendi çıkardıkları yasanın yönetmeliği diyor. Önce gerekçe oluşturursunuz, bilimsel rapor hazırlarsınız, sonra halkı bilgilendirirsiniz, itirazlar gelir, bununla ilgili süreç de mahkemede sonuçlanınca rezerv alan ilanına gidersiniz. Ne dahil ederken ne de çıkartırken bu işleyişe uygun davranıyorlar. Şu an Samandağ'da rezerv alandan çıkartılan bölge için kararda hiçbir izah yok. Ben bunu taktiksel bir hamle olarak yorumluyorum. Algı oluşturarak halkı karşı karşıya getirme çalışması esasında. 

HAK SAHİPLERİ HER KOŞULDA MAĞDUR

Büyük bir bilgi kirliliği var. Şu algıyı yaratmaya çalışıyorlar; insanların arazileri rezerv alanına dahil edilirse evleri daha çabuk yapılır, bazı rezerv bölgelerde inşaatlar hızlı devam ettiği için insanlar buna inanıyor. Sanıyorlar ki yapılan konutlarda karşılayabilecekleri maliyetlerle kendilerine yer verilecek. Bir kısım vatandaş, yarattıkları algı yüzünden diyor ki; 'olan oldu, bir an önce evlerimizi yapıp bize versinler.' Halbuki böyle bir şey yok. Yönetmelik, 'altyapı maliyetleri dahil olmak üzere tüm zemin iyileştirme maliyetleri ana maliyete ilave edilir' diyor. Diğer yandan da insanları tahliyeye zorlamak için elektrik ve sularını kesiyorlar. Üzümdalı Mahallesi'nde depremzedelerin taşınmazlarına acele kamulaştırma yoluyla el koymuşlar. Yani hak sahipleri her koşulda mağdur.” 

BEZDİREREK ŞEHRİ TERK ETMEYE ZORLUYORLAR

Cihat Açıkalın, şehrin demografik yapısının büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Şu an rezerv olarak gösterilen yerler, aslında satın alma noktasında vatandaşın rağbet edeceği yerler. Buradaki hak sahiplerinin tamamına yer gösteremeyecekler. Dananın kuyruğu o zaman kopacak. Konut projelerinin bitirilme aşamasına 4-5 yıldan önce gelebileceklerini sanmıyorum. 150 bin konut yapmayı tasarlıyorlar. 18 aydır bunun yalnızca 7 bini yapılmış durumda. 150 bin konut için bir orantı yaparsanız 10 yıldan önce bitmez zaten. Bitmemesi de şöyle yarar işlerine; insanların canından bezip şehirden gitmesini istiyorlar, özellikle buradaki muhalif kesim için. Rezerv alanı ilan edilen yerler genelde muhalif insanların yaşadığı yerler. İnsanların 'lanet olsun' diyerek şehirden gitmesini istiyorlar. Küçük bir kısmı da AKP seçmeni. Onlar da şimdi tabiri caizse golü kendi kalelerinde gördü. Sandılar ki, sadece şehrin merkezi ile sınırlı kalır bu uygulamalar. 

BELKİ SEÇİMLE KADERİ DEĞİŞİR

Gidişatı ne değiştirir? Eğer ekonomik veriler düzelmezse 2025 veya 2026’da yapılacak erken seçimle belki Hatay'ın kaderi değişebilir. Bu olmadıkça ne buranın kadim kültürü kendini ifade edebileceği bir zemin bulur ne de buranın demografisi korunur. Hatay'da bu konuya dair mücadele edenlerin sesi kendi içinde yankılanıyor. Muhalefet partileri başta ana muhalefet olmak üzere gönülsüz. Konuştukları zaman da yasadan ve uygulamalardan bihaber, kafa göz yararak sadece konuşmuş olmak için açıklama yapıyorlar. Defalarca bu şehir AKP'nin çizdiği kadere terk ediliyor, dedik ama sesimizin yankısı yok. Yalnız bırakılıyoruz. İşini hakkıyla, onuruyla yapan basın mensupları sayesinde yaşananlar duyuruluyor."

HALK SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR

Açıkalın, kurulan beton santralleri ve taş ocakları yüzünden ciddi boyutta halk sağlığı tehdidiye karşı karşıya olduklarına dikkat çekerek, şöyle konuştu: "İki aydır toz faciası yaşıyoruz Hatay'da. Her köşe başına seyyar beton santralleri kuruluyor. Geçenlerde Altınözü ilçesinde bir vatandaşın şikayetiyle CİMER'den buraların ruhsatsız olduğu ve kapatılması gerektiğine dair yazı geldi ve kapatıldı. Antakya'da, Defne'de, Samandağ'da onlarca beton santrali var. Bunların havaya bıraktığı gazlar insan sağlığı için çok tehlikeli. Çevre yasasına göre bu yüzden beton santrallerinin şehir içine yapılmasına izin verilmiyor. Bu yasaya uymayan taşeronlar, onlara denetim getirmeyen mülki idare amirleri ve belediyeler var. Siyasetçilerin deprem bölgesindeki beton santrallerine dair bir açıklamasına denk gelmedim. Taş ocakları ile ilgili de durum böyle. Valilik, ’ÇED raporu alınmaksızın faaliyet gösterebilir' dedi. 56 taş ocağı var. Şehrin yakınında olması sadece yaydıkları toz sebebiyle sakıncalı değil, taş ocakları dinamitle çalışıyor biliyorsunuz. Geçenlerde, Dursunlu Mahallesi'ndeki taş ocağından kopan kayalar insanların evinin bahçesine geldi. Çevreye yaydıkları gazlar kanserojen maddeler içeriyor. Astım başta olmak üzere birçok kalıcı hastalığı tetikliyor. Bütün bunlar olurken çevre örgütlerinin büyük bir kısmı sessiz. Dernekler, sendikalar, muhalefet; başta ana muhalefet partisi sessiz. Mağdurlar ve bizler dışında bu konuda uğraş veren yok. Yaşam hakkı, kent yaşamı değil, müteahhidin ekonomik kazanımı gözetiliyor. Bu şehirdeki STK'lerin, derneklerin Hatay'la ilgili kent suçları konusunda duyarlı olmalarını ve halkın yanında olmalarını bekliyoruz."