AKP’nin derinleşen cezaevi politikaları: Hedef 800 bin tutuklu

TUAY-DER Eş Sözcüsü Mehmet Temizyüz AKP’nin cezaevlerine yönelik politikalarını gittikçe derinleştirdiğini ifade ederek, “2015’ten bu yana yaklaşık 100 bin kişi tutuklanmış. Şu anda şartlı tahliye olan ve kamuda çalıştırılanlar dahil 700 bin tutuklu var”

Onlarca yıldır Kürdistan ve Türkiye’de cezaevleri çok ciddi toplumsal ve siyasal bir sorun olarak duruyor. Şimdiye kadar iktidara tüm siyasi saikler bu soruna çözüm getirmek şurada kalsın, sorunu daha fazla derinleştirmenin yol ve yöntemlerini devreye koydular. Özellikle AKP hükümetleri döneminde cezaevleri politikasına yeni faşizan uygulamalar getirildi. 80 milyonluk Kürdistan ve Türkiye nüfusunun 100 kişiden birinin cezaevinde olmasını amaçlayan yeni cezaevleri inşa edilmeye başlandı. İnşa edilen bu yeni cezaevleri Kürt Halk Önder Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat Uluslararası Komplo ile tutuklanarak İmralı Adası Cezaevi’ne getirilmesiyle başlayan tecrit politikasına uygun inşa edildiği dikkatlerden kaçmıyor.

Kampüs biçiminde inşa edilen bu cezaevleri hastane ve duruşma salonları gibi tutsakların cezaevi dışında görülen işlemleri, artık cezaevi alanı dışına çıkılmadan görülecektir. Bu da tecridin bir başka versiyonu olarak yorumlanmaktadır. AKP’nin iktidara gelmesiyle 240 bini bulan tutsak sayıları, yeni açılan veya açılacak olan kampüslerle 800 bini bulacağı öngörülüyor.

Tutuklu Aileleriyle Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) Eş Sözcüsü Mehmet Temizyüz, AKP’nin cezaevleri politikasını, OHAL şartlarındaki cezaevlerinin ve tutsakların mevcut durumlarını ANF değerlendirdi.

3 YILDA 100 BİN TUTUKLU

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tutuklanarak İmralı Adası’na getirildikten sonra Türk devletinin cezaevlerine ciddi yönelimler başlattığını belirten Temizyüz, şunları kaydetti: “TMK’nin değiştirilmesi ve son olarak 2016’da OHAL’in ilan edilmesi, en fazla cezaevlerinde his edildi. Özellikle OHAL’in ilanından sonra tüm cezaevleri tecrit alanlarına dönüştü. Bu 2-3 yıllık zaman zarfı içerisinden tutukluların sağlıklarının yakından takip edilmemesinden kaynaklı birçok tutsak yaşamını yitirdi. Mesela 2015 yılından önce cezaevlerindeki sayı yaklaşık 158 bin civarındaydı. Ama şimdi cezaevlerindeki tutsakların sayısı 240 bini bulmuş durumda. Sadece 3 yıl içerisinde yaklaşık 100 bin kişi tutuklanmış.”

500 BİN MODERN KÖLE

Cezaevlerindeki tutsakların sayılarının 240 binden fazla olduğunu ama bunların denetimli serbestlik veya kölelik şartıyla kamuda çalıştırılanlar şeklinde ele alındığını ifade eden Temizyüz, “Devlet kimi yasalarında değişiklikler yaptı. Bu değişikliklerle cezaları 6 yılın altına düşen adli tutuklular ya açık cezaevlerine gönderildiler ya da kamuda köle statüsünde çalıştırılarak şartlı tahliye ettiler. Bunları sayıları da 500 bini buluyor. Yani devletin para vermeden kamuda çalıştırdığı 500 bin tutsak modern köle var. Bunlar camilerde, hastanelerde, adliye ve benzeri kamu kurumlarında teknik işlerin dışında temizlik veya diğer ‘hizmet’ işlerinde çalıştırılıyorlar. Bunları da hesaba katarsak yaklaşık 700 bin tutuklu ve hükümlüden bahsetmek mümkün oluyor. 700 bin kişiyi cezaevlerinde kapasite olmadığı için geliştirdikleri bu tür yöntemlerle para vermeden kölelik yaptırıyorlar” şeklinde konuştu.

AKP’NİN CEZAEVLERİNE ÖZGÜ POLİTİKALARI

AKP hükümetinin gittikçe demokrasi, ekonomik sorunların çözümü ve halkların birlikte yaşamını bir kenara iterek tüm gücünü askeriye ve cezaevlerine seferber ettiğini vurgulayan Temizyüz, şu değerlendirmelerde bulundu: “AKP, sadece bu iki noktada politika geliştiriyor. İnşa edilen cezaevi kampüsleri neredeyse bir şehir büyüklüğünde oluyor. Bunlar yetmiyormuş gibi halen de yeni cezaevleri inşa ediyorlar. Kürdistan ve Türkiye’de hangi şehre giderseniz ilk gözünüze çarpan cezaevi oluyor. Kaldı ki bu cezaevlerinde tutuklu bulunanların çoğu fikirlerinden dolayı hapsedilmiş siyasi tutsaklardır. Dolayısıyla demokrasinin olmadığı yerlerde cezaevlerinin bu kadar fazla olması sıradanlaşan bir duruma dönüşmüş. O yüzden de önümüzdeki dönemde siyaset yürüten partilerin ekonomik sorunların çözümü, demokrasi, yeni bir anayasanın oluşturulması ve başta Sayın Öcalan olmak üzere tüm tutsaklara dönük geliştirilen tecridin kaldırılması için sisteme alternatif bir yaşamın altını doldurmaları gerekiyor.”

‘SİYASİLERİN HALKIN ARASINA KARIŞMASI LAZIM’

Tüm partilerin genel başkanlarının çıkıp ‘AKP’nin bu yeni kabine ve sistemle halkları yönetemez’ dediğini hatırlatan Temizyüz, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu söylemin doğru olduğunu herkes biliyor. Ama sizler ne yapıyorsunuz? Hangi projeleriniz var? Sizler bu sistemin halkların yararına hiçbir hizmet etmediğini söylüyorsunuz. O zaman bizler de tutuklu aileleri olarak soruyoruz; Bugün 240 bin tutuklu cezaevlerinde, yarın bu sayı 500 bine çıkacak. Sizler bunun olmaması için ne yapacaksınız? Nasıl engelleyeceksiniz? Dolayısıyla halkın oylarıyla Meclis’e giden muhalif partiler, bir an önce halkın arasına karışıp tartışmalar yürüterek çözüm yolları bulmalılar.”

‘OHAL ŞARTLARINDA BİR DEĞİŞİKLİK YOK’

OHAL’in kalkmasından sonraki sürece de değinen Temizyüz, “OHAL kalkalı birkaç gün oldu. Ama bunun cezaevleri üzerinden hiçbir değişikliğe kapı aralamadığını söyleyebiliriz. OHAL’in yürürlükte olduğu dönemde tutsak arkadaşlarımızın avukat ve aile görüşü, hastaneye gitme gibi haklarını ellerinden almıştı. Kimi arkadaşlarımız 3 yıl boyunca odalarının dışına çıkarılmadılar. F Tipi’lerinde havalandırma kısıtlaması bile getirildi. Bu uygulamaların hepsi OHAL gerekçesiyle yapıldı. Birkaç gündür OHAL’in kalktığını görüyoruz ama tutuklu ailelerine cezaevlerinin durumunu sorduğumuzda, henüz hiçbir değişikliğin yaşanmadığını öğreniyoruz. Madem OHAL kalktı, o zaman cezaevlerine getirilen tüm katı uygulamaların da kalkması lazım. O yüzden siyasi partilerden tutalım da STK’lere, aydın, yazar ve toplumun diğer tüm önde gelenlerinin bunları dile getirmeleri gerekiyor” dedi.

‘SAYIN ÖCALAN ÜZERİNDEKİ TECRİT KALDIRILMALI’

AKP hükümetinin cezaevlerine yönelik politikasının kurnazca bir politika olduğunu dile getiren Temizyüz, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “AKP, yeni cezaevlerini tutsaklara bir lütufmuş gibi sunuyor. ‘Biraz sabredin, yeni cezaevleri açıldığında ailelerinize daha yakın olacaksınız. Şu an Edirne de iseniz, ailenizin bulunduğu kente sürgün edileceksiniz’ diyor. Bu tutsaklar üzerindeki tecridin kaldırılması veya serbest bırakılması için devletin politikası yok. Var olan politikalarını daha da derinleştiriyor. Tutuklu aileleri bunları kabul etmiyorlar. Dolayısıyla tüm bu uygulamaları ortadan kaldırmak için öncelikle Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için adımlar atmamız lazım. Devletin de bir an önce Sayın Öcalan ile avukatları ve ailesi arasındaki görüşmelerin gerçekleşmesi için engelleri kaldırması lazım.”