Bayık: ‘Çöktürme Planı’nı iflas ettirdik, yeni hedefimiz AKP’nin sonunu getirmek

Türk devletinin bir ay içerisinde 157 kez kimyasal silah kullanmasına ve araya koyduğu KDP’ye rağmen sonuç alamadığını belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bayık, “AKP'nin ‘Çöktürme Planı’nı boşa çıkarttık. Hedefimiz, bu iktidarın sonunu getirmek" dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Stêrk Tv'de yayınlanan özel programda gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Güney Kürdistan'da yaşanan suikastler, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit, Türkiye'de son günlerde yaşanan 'muhatap' tartışması ve gerillanın direnişine ilişkin konuşan Bayık, Türk devleti-KDP işbirliğine de dikkat çekti. 

Gerillanın aylardır devam eden saldırılara karşı destansı bir direniş sergilediğini belirten Bayık, "Türk devleti darbe yedikten sonra sonuç alamayacağını gördü. Bu yüzden kendilerine yardım etsin diye KDP'yi araya koydu. Fakat bu da yetmedi, kimyasal silahlara başvurdu. Bir ayda 157 kez kimyasal silah kullandı. Birçok arkadaş kimyasal silahla şehit düştü. Düşman buna rağmen sonuç alamıyor. Kürt gençleri destanlar yazıyor. AKP ve işbirlikçisi KDP ne yaparsa yapsın, bu mücadele başarıya ulaşacaktır" diye konuştu. 

Güney Kürdistan'da artan siyasi suikastlere işaret eden Bayık, Türk devletinin bilinçli bir şekilde Başûr'u karıştırmak istediğini ifade etti. Türk devletinin özellikle seçim zamanı böyle bir kaos yaratarak YNK'nin seçimlerden zayıf çıkmasını hedeflediğini vurgulayan Bayık, Başûr halkının bu oyunlara gelmemesi ve YNK'nin seçimlerden güçlü çıkması için herkesin çalışması gerektiğini kaydetti. Faşist Türk devletinin zemin bulduğu an Başûr'un tamamını işgal etmek istediğine dikkat çeken Bayık, Türkmenlerin de buna hazırlandığını söyledi. 

Türkiye'de son günlerde yaratılan “muhatap kim” tartışmasının da anlamsız olduğunu kaydeden "Muhatap kim tartışması yanlıştır. Zaten yıllar önce ‘Çözüm yeri meclistir, HDP muhataptır’ diyen Rêber Apo'dur" dedi. 

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık Stêrk Tv'de yayınlanan röportajı şöyle: 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik ağırlaştırılmış tecrit devam ediyor. Kürt halkı ve dostları da hem tecridin sona ermesi hem de sayın Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için aralıksız mücadele ediyor. Komplo ve tecride ilişkin Kürt halkına ve demokrasi güçlerine neler söylemek istersiniz? 

Sorunuzu cevaplamadan önce, halkımıza, hareketimize, önderliğimize karşı geliştirilen 9 Ekim Uluslararası Komployu bir kez daha kınıyorum. Bu vesileyle komplo sürecinde şehit düşenleri de saygı ve minnetle anıyorum.

Bilindiği gibi Ekim ayında da çok büyük şehitlerimiz var. 4 Ekim'de Doktor Sîrwan Başûr'da katledildi. 6 Ekim'de Koçgiri eyaletinde komutanımız heval Ruhat ve arkadaşları şehit düştü. Yine 6-8 Ekim Kobanê serhildanında Bakur'da birçok kişi şehit düştü. Yine 9 Ekim'de Şêx Mahmut Berzencî şehadete ulaştı. Çiçek Botan, Rûstem Cûdî ve Alişer Koçgiri yoldaşlarımız da 10 Ekim'de şehit düştü. 11 Ekim'de Hüseyin Çelebi şehit düştü, Demhat ve Cemil 15 Ekim'de Süleymaniye'de şehit düştü. Bu şehit arkadaşların şahsında tüm şehitlerimizi bir kez daha saygı ile anıyorum. 

Rêber Apo 23 yıldır İmralı'da uluslararası komploya karşı tarihi bir direniş sergiliyor. İnsanlık tarihinde belki birçok komplo gerçekleşmiştir ama hiçbiri Rêber Apo'ya yönelik komplo gibi olmamıştır. Çünkü insanlık tarihinde kimse Rêber Apo gibi komploya karşı durmamıştır. Çünkü çok büyük bir komplodur. 

Rêber Apo komployu boşa çıkarmak için büyük bir cevap verdi komploculara. Rêber Apo komploculardan intikam aldı ve insanlığa büyük bir hizmet verdi. Eğer bugün tüm dünyada Rêber Apo'ya sahip çıkılıyorsa sebebi budur. Reber Apo, İmralı'da bir gününü bile boş geçirmedi. Kapitalist moderniteye karşı nasıl durursak netice alacağımızı herkese gösterdi. 

Bugün her alanda uluslararası komploya karşı bir mücadele var ama bu mücadelede eksiklikler de var. Çünkü Rêber Apo'nun komploya karşı nasıl durduğu tam olarak anlaşılmamış. Bu yüzden geliştirilen mücadelede tam olarak sonuç alınmıyor. 

Rêber Apo'nun felsefesi tüm dünyaya her geçen gün daha fazla umut oluyor. Önderliğe sahip çıkma daha da fazlalaşıyor. Bu neyi ifade ediyor? Eğer komploya karşı doğru bir mücadele yürütürsek, Önderliğin fiziki özgürlüğünü amaçlarsak, ona göre mücadele edersek Rêber Apo'yu fiziki olarak özgürleştiririz. 

Dem Dema Azadiyê ye Hamlesi de bir yılı geride bıraktı. Bu hamle özgürlük mücadelesine ne kazandırdı, nasıl sonuçlar ortaya çıkardı? 

Bu hamle sadece bir dönem için başlatılmış hamle değil. Bu faşist iktidara karşı daha fazla mücadele etmek için 12 Eylül'de Dema Dema Azadiyê ye Hamlesi’ni başlattık. Geçmişte faşizme karşı nasıl büyük bir mücadele geliştirdiysek, bu dönemde de öyle büyük bir mücadele geliştirmek istedik. Hem Kürt halkı, hem Türkiye halkları, hem de insanlık için… Hamle, gençler ve kadınlar başta olmak üzere herkes üzerinde bir etki yarattı. İşgalciler de bu hamlenin gelişmemesi için birçok yol ve yönteme başvurdular. Bu yöntemlerden biri de aralıksız yapılan saldırılar. Gerillaya, sosyalistlere, demokrasi güçlerine yönelik saldırılarını daha da arttırdılar. Sadece Türkiye'de değil, dışarıda da işgal saldırılarını arttırdılar. 

Bu saldırılara karşı da kadınlar, gençler başta olmak üzere Kürt halkı ve demokrasi güçleri de Dem Dema Azadiyê ye Hamlesinde kararlı bir şekilde yer aldı. Düşman da halkın bu cesaretini kırmak için saldırılarını artırdı. Hamle, düşmanın yarattığı korkuyu kırdı, Kürt halkına ve Türkiye'de yaşayan halklara, faşizme karşı duran herkese cesaret verdi, mücadele ruhu yarattı. Deniz Poyraz şehit edildiğinde Türkiye halklarının Deniz Poyraz'ın cenazesine nasıl sahip çıktığını gördük. Faşist iktidara karşı bir tutum sergilendi, yürüyüş ve açıklamalar yapıldı.Yine zindan direnişçileri de hamlede önemli bir yer aldı. Bu vesileyle zindandaki tüm arkadaşlara selamlarımı iletiyorum, hepsini kutluyorum. Zindanlarda olsa bile vazifelerini yerine getirdiler. 

Rojava halkımız da önderliğe sahip çıktı, işgalci Türk devletine karşı her gün yürüyüş düzenledi. Rojava halkımız da Türk devleti yıkılmadığı sürece Kürt halkının rahat edemeyeceğini çok iyi anladı. 

Başûr halkımız da işgale karşı durdu hatta Türk devletine karşı daha fazla tepki vermelerine Başûr hükümeti engel oldu. Başûr hükümeti, Kürt halkının çıkarlarını esas almadı. Başûr halkı herşeye rağmen işgale büyük bir tepki gösterdi. 

Maxmur halkımız da hamleye sahip çıktı. Bu vesileyle kamptaki halkımızı kutluyorum, selam ve hürmetlerimi iletiyorum. 

Şengal halkımız da hamlede yer aldı, birçok şekilde görevini yerine getirdi. Şengal halkımızı da selamlıyor, saygılarımı iletiyorum. Rojhilat halkımız baskılardan dolayı belki açık bir şekilde hamlede yer alamadı ama onlar da canı gönülden desteklediler. 

Avrupa'daki halkımız hamlenin gelişmesi için görevini yerine getirdi. Avrupa'daki halkımız zaten her zaman harekete ve Rêber Apo'ya sahip çıkıyor, bunu her zaman da gösteriyor. Avrupa'da ulusal birlik oluşmuş durumda. Dört parça Kürdistan'dan halkımız bir araya geldi ve Önderliğe sahip çıktı. 

Lavrio'da da halkımız hamlede yer aldı, oradaki halkımızı da selamlıyor, hürmetlerimi iletiyorum. 

Özellikle gerilla hamlede yer aldı, ruh verdi hamleye. Türk devleti Kürt halkına yönelik soykırım politikasını sonuca ulaştırmak için Garê'ye yönelik bir işgal saldırısı başlattı. Fakat gerillanın direnişi karşısında büyük bir yenilgi aldı. AKP-MHP faşist iktidarı sallandı. Bunun üzerine AKP-MHP iktidarı yıkılmamak için Metina ve Zap alanlarına yönelik işgal saldırıları başlattı. İktidar düşme noktasına geldi. İşte gerillanın ve halkın verdiği mücadele ile böyle bir sonuç yarattı. 

Bu hamle ile AKP-MHP faşist rejiminin sadece Bakur'da değil dört parça Kürdistan'da ve Ortadoğu'da tüm halklar için bir tehlike olduğunu anlatmaya çalıştık. Hamle bu esas üzerinden başlatıldı. Belki tam olarak amacına ulaşmadı ama bu faşist Türk devletine büyük darbeler vurmadığı anlamına gelmemelidir. Büyük bir darbe vurdu, düşme noktasına getirdi iktidarı. Eğer AKP-MHP faşist iktidarının siyasetini kırmasaydı, muhalefet iktidara karşı duramazdı. Türkiye'de herkes bunu görmeli ve bu hamleye karşı kendisini borçlu hissetmelidir. AKP iktidardan düşmemek için bir ABD'nin ayağına gidiyor, bir Rusya'nın ayağına gidiyor. Bu hale düşmüş durumda. 

HAMLENİN İKİNCİ YILINDA HEDEFİMİZ, BU İKTİDARIN SONUNU GETİRMEK

Hamlenin ikinci yılına girdik ve buna göre yeni hedefler belirledik. Nedir bu yeni hedefler? 

AKP'nin ‘Çöktürme Planı’nı hemen hemen boşa çıkarttık. O siyaset artık iflas etti. Hamlenin ikinci yılında da hedefimiz bu iktidarın sonunu getirmek. Herkesin de bu temelde siyaset yapması lazım. Çöktürme Planı’nı boşa çıkardık, fakat hamlenin ikinci yılında tamamen sonuca ulaştırmayı hedefliyoruz. Faşizme karşı bu temelde mücadele edilirse iktidar tamamen kaybedecektir. 

Şu an Türkiye'de Erdoğan sonrası hesaplar yapılmaya başlandı. Özellikle CHP Kürt sorununu dile getirmeye başladı. Sizce CHP'nin bu çıkışının sebebi nedir?

Bazıları CHP'nin seçim hesabı yaptığı için Kürt sorununu dile getirdiğini söylüyor. Belki bu hesapları da vardır ama mesele sadece o değil. Çünkü geliştirdiğimiz hamle ile AKP siyasetini boşa çıkardık. 'PKK'yi yok edeceğiz, Kürtleri ortadan kaldıracağız, böyle bir sorun kalmayacak, yakın zamanda çözeceğiz' diyordu. Diğer partilerden de bunun için yardım istiyordu. Bu partiler de inandı ve bazen açık bir şekilde, bazen de susarak destek verdiler. AKP'nin PKK'yi bitireceğini, Kürt sorununu çözeceğini zannettiler ama bunun böyle olmadığını gördüler artık. PKK, mücadelesi ile tasfiye siyasetini boşa çıkardı. 

Kürt sorununun artık daha da büyüdüğünü gördüler ve CHP bu yüzden Kürt sorununu tekrar gündeme getirdi. Eğer AKP-MHP siyasetini boşa düşürmeseydik, CHP Kürt sorununu gündeme getirmeye cesaret edemezdi. CHP geçmişten beri var, neden daha önce Kürt sorununu dile getirmiyordu? Kürt sorunu bugün mü ortaya çıktı? Hayır 100 yıldır var. Şunu da belirtmeliyim ki Türkiye'de kim Kürt sorununa ilişkin bir çözüm geliştirirse, ne kadar eksikleri olsa da bizler adım atmaları için destek veririz. Taktiksel yaklaşılırsa zaten ortaya çıkar, bugün anlaşılmasa yarın anlaşılır. Kürt sorununu dile getirenlere cesaret vermeliyiz ki adım atsınlar. 

MUHATAP KİM TARTIŞMASI YANLIŞTIR

Türkiye'de son günlerde muhatap Rêber Apo mudur, değil midir diye bir tartışma yaratıldı. Böyle bir tartışma anlamsızdır, saptırmadır. Kürtler için böyle bir tartışma yok. Bazıları bir şeyler söylüyor, Rêber Apo yıllar önce söylemişti; “Kürt sorununun çözüm yeri meclistir, muhatap HDP'dir” demişti. Hatta Rêber Apo HDP ile görüşme yaptı, AKP'nin yanına yolladı; “Bütün partilerle konuşun ki bu sorun meclise gelsin. Meclis, komisyon oluştursun”, hatta “Komisyonda ben de gelip konuşma yapayım” dedi. “Çözüm yeri meclistir, HDP muhataptır” diyen Rêber Apo'dur. Bunların nasıl olacağını da söyledi. 

Rêber Apo neden herkese meclisi gösterdi, komisyon kurulsun, her şey yasal olsun dedi? Çünkü AKP'nin Kürt sorununu çözecek bir politikası yoktu. AKP'yi bir araç olarak kullanıyordu. Rêber Apo AKP'nin amacının seçimi kazanmak ve iktidarını sürdürmek olduğunu anladı. Bu yüzden sorunun resmiyette çözülmesi gerektiğini vurguladı. Rêber Apo Kürt sorununu kimsenin istismar etmemesi, saptırmaması için yasallaştırılması, mecliste olması ve komisyon kurulması gerektiğini belirtti. 

Medya Savunma Alanları’nda da 6 yıldır aralıksız bir savaş devam ediyor. Sadece son 1 ay içerisinde Türk devleti 157 kez kimyasal silah kullandı. Tüm dünyanın göz önünde bu vahşeti yapıyor. Buna dair her gün yeni belgeler de çıkıyor. Buna karşı gerillanın da çok büyük bir direnişi var. Savaşın son durumuna ilişkin neler söyleyeceksiniz?

Tarihi bir direniş yaşanıyor. Kürt halkının tarihinde hatta hareketimizin tarihinde böyle bir direniş yaşanmamıştır. Faşist Türk devleti, en fazla 15 günde her yeri alacağının propagandasını yaptı. Herkesi de bu temelde tehdit etti, korkuttu. Fakat ne oldu? Bir kaç tepe aldılar ama o tepelerde bile hareket edecek durumda değiller. İşgal saldırılarına nereden başladılarsa hala oradalar. Hedefleri sadece Zap, Metina ve Avaşin değildi, tüm gerilla alanlarıydı, gerillayı yok etmek istiyorlardı. Gerilla Türk devletinin gerçek yüzünü bir kez daha teşhir etti, Ortadoğu'da yürüttükleri stratejiyi yenilgiye uğrattı. Stratejileri neydi? Kürdistan'ı tamamen işgal etmek, gerillayı yok etmek, soykırım politikalarını tamamlamak ve daha sonra Ortadoğu'yu ele geçirmekti. Fakat gerilla fedai bir direnişle bu stratejiyi boşa çıkardı ve Türk devletine karşı durabilme cesaretini verdi herkese. 

Gerilla direnişiyle, mücadelesiyle Türk devletine darbe vurulabileceğini herkese ispat etti. Bu çok önemli. Türk devleti darbe yedikten sonra sonuç alamayacağını gördü, bu yüzden kendilerine yardım etsin diye KDP'yi araya koydu. Fakat bu da yetmedi, bu sefer de kimyasal silahlara başvurdu. Sizin de dediğiniz  gibi bir ayda 157 kez kimyasal silah kullandı. Birçok arkadaş kimyasal silahla şehit düştü. Düşman buna rağmen sonuç alamıyor. Kürt gençleri destanlar yazıyor. Sadece Kürtler için değil, tüm insanlık için yazılıyor bu destanlar. AKP ve işbirlikçisi KDP ne yaparsa yapsın bu mücadele başarıya ulaşacaktır. Belki AKP-MHP bunun önünü almak için baskıları, saldırıları arttıracaktır ama bu yok olmalarına engel olmayacaktır. Hatta onları yenilgiye daha da yakınlaştıracaktır. 

KDP son 2 ayda düşmanca bir yaklaşımla iki gerilla grubunu pusuya düşürdü. Bu pusular sonucu gerillaların şehit düştüğünü söyleyen de var, yaralı ve esir olduğunu söyleyen de. KDP'nin Türk devletine verdiği destek en üst aşamadadır. Bu işbirliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

KDP'nin gerillaya kurduğu pusular Türk devletine nasıl yardım ettiğini, gerillaya karşı nasıl durduğunu gösteriyor. Herkesin de bunu gördüğünü tahmin ediyorum. Gerillanın yollarını kesiyor, bir mıntıkadan diğerine geçmesin diyor. Gerillanın etrafını kuşatmış, ambargo uyguluyor, bir yerden bir yere geçtiğinde pusu kuruyor. Bunu Türk devleti istiyor, KDP de onlara yardım ediyor. Halkımız KDP'den bu pusuların sonuçlarını öğrenmek istiyor. Arkadaşları şehit mi etmişler, yaralılar mı esirler mi; bu soruları cevaplamalarını bekliyor. Fakat KDP hiçbir şekilde açıklama yapmıyor. Yani Kürt halkı ne isterse istesin yerine getirmiyor, Kürt halkını esas almıyor. Türk devletini esas alıyor, onları memnun etmek istiyor. Bu yüzden o pusuların sonuçlarını açıklamıyor. Halk işgalcilere karşı savaşan gerillaların KDP tarafından pusuya düşürüldüğünü, şehit edildiğini görüyor. Halkımız bu durumdan dolayı tepkili. Ama bu tepkilerini daha fazla göstermeliler. KDP'ye Türk devleti ile neyin anlaşmasını yaptıklarına dair baskı kurmalılar. 

Türk devleti kimyasal silah kullanıyor, ne NATO, ne ABD ses çıkarıyor. Bu güçler kimyasal silah kullanıyor diye kimilerine tepki veriyor, hatta kullanmayanlara bile kullandın baskısı yapıyor ama Türk devletine karşı sessiz kalıyorlar. Halkımız bunun hesabını sormalıdır. NATO ve ABD kadar sessiz ve tepkisiz kaldığına göre Türk devletinin kimyasal silah kullanmasını istiyor, buna izin veriyor. 

Güney Kürdistan'da özellikle de KDP'nin ağırlıklı olduğu bölgelerde son günlerde siyasi suikastler arttı. Son olarak 40 yıldır devrim mücadelesinde yer alan Şükrü Serhat katledildi. Bu şekilde hem Kürt halkına, hem de özgürlük hareketine nasıl bir mesaj verilmek isteniyor? 

Tarihten bu yana Kürt düşmanları Kürt partileri veya örgütleri arasında herhangi bir sorun yaşandığında bunu nasıl daha fazla büyütürüm, daha fazla nasıl deşerim çabası içerisinde oldular. Şu an YNK'de birtakım iç sorunlar var. Düşman da bu sorunları nasıl daha fazla büyütürüm, deşerim ve bu şekilde YNK'yi, Kürtleri zayıflatırım diyor. Bu şekilde yaparak amaçlarına ulaşmak istiyorlar. Hem YNK'de yer alanlar hem de halkımız; özellikle Süleymaniye ve çevresinde yaşayan halkımız, bu oyunlara karşı dikkatli olmalı ve yol vermemelidir. Süleymaniye ve çevresinde yaşayanların çoğu sanatçı, aydın, yazar ve bilinçli insanlardır. Demokrasi ve özgürlükte ısrarcılar. Orada yaşayan halkımızın böyle bir özelliği var. Düşman da bunu bildiği için halkımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesini zayıflatmak istiyor. 

Düşman bu siyasi cinayetleri özellikle Irak'ta seçim olduğu dönem daha fazla geliştirdi. Bu seçim, sıradan bir seçim değil. Bu süreçte suikastleri arttırarak bir karışıklık yaratmak, YNK'deki sorunları daha da büyütmek ve halk arasında da parçalı bir durum yaratmak istediler. Bu şekilde YNK'nin seçimlerden zayıf çıkmasını sağlamak ve YNK bölgelerinde bir takım hesaplar devreye koymak istiyorlar. Bu çok açık. YNK’nin ve Süleymaniyeli halkımızın da bunun farkında olduğunu tahmin ediyorum. Bu yüzden dikkatli olmalı ve bu oyunlara gelmemeliler. YNK'de yer alanların ya da YNK dışında olanların fikirleri ne olursa olsun herkes bu seçimlerden YNK'nin güçlü çıkması için çalışmalı. Düşmanın oyunu boşa çıkmalıdır. Bizim yaklaşımımız da YNK'nin bu seçimlerden güçlü bir şekilde çıkması, zayıf düşmemesidir. Bu yüzden kimse meseleye dar yaklaşmamalı. 

TÜRK DEVLETİ BAŞÛR'UN TAMAMINI İŞGAL ETMEK İÇİN TÜRKMENLERİ HAZIRLIYOR

Süleymaniye'deki suikast, sadece PKK kadrolarını hedef alan bir suikast değildir. PKK kadroları şahsında Kürt halkına karşı yapılan suikastlerdir. Kürt halkının iradesini kırmak için bu katliamları yapıyorlar. Türk devleti Kürt halkının tamamına karşıdır. Özgür Kürt’ün olmaması için soykırım siyaseti yürütüyor. Bu yüzden Kürtlerin olduğu her alana saldırıyor. Medya Savunma Alanları'na, Rojava'ya, Şengal'e neden saldırıyorsa Süleymaniye'ye de o yüzden saldırıyor. Kürt halkının iradesine saldırıyor. 

Herkesi korkutmak istiyor, herkesin onlara boyun eğmesini istiyor. Türk devleti zemin bulduğu an Başûr'un tamamını işgal etme hazırlığı yapıyor. Bu yüzden Türkmenlerle çalışıyor. Türkmenleri buna hazırlıyor. Başûr'da karışıklık yaratıp, “Türkmenleri koruyacağız” gerekçesi ile bölgeyi tamamen işgal etme hazırlığı yapıyorlar. Başûr halkımızın bunu görmesi lazım. Eğer Türk devletinin saldırılarına karşı bugün tepki verilmezse yarın geç olabilir. 

Soykırımcı Türk devleti Rojava'ya da aralıksız bir şekilde saldırılarını sürdürüyor. Her gün insanları katlediyor, doğasını talan ediyor. Bununla birlikte Erdoğan geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler'de yaptığı konuşmada, '450 bin Suriyeli göçmeni Kuzey-Doğu Suriye'ye yerleştirdik' dedi. Rojava'ya yönelik tehditlerini de sürdürdü. Ülkede yenilgiye uğrayan AKP-MHP rejimi Rojava'da ne yapmak istiyor, amaçları nedir?

Rojava halkımız Önderliği çok iyi tanıyor. Çünkü Rêber Apo'nun eğitiminden geçmişler. Bu yüzden demokrasi ve özgürlükten yana olan duruşlarından vazgeçmiyorlar. Rojava'da bir devrim yaptılar, bu devrimde Kürt kadınları önemli bir rol oynadı. Rojava Devrimini kadın devrimi yaptılar. Rojava tüm dünya; özellikle demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenler üzerinde büyük bir etki yarattı, umut oldu. Bundan dolayı dünyanın her yerinden Rojava devrimine katıldılar. Rojava devrimi Kürtler arasında değil tüm Kuzey-Doğu Suriye halkları arasında bir direniş ruhu yarattı. Halklar arasında birlikte yaşamayı geliştirdi. 

Faşist Erdoğan, "450 bin Suriyeli göçmeni oraya yerleştirdik ama hala milyonlarca göçmen var bizde. Bunları barındıracak gücümüz yok, başka bölgelere yerleştirmek istiyoruz" dedi. Yani Kuzey Suriye'de birkaç yeri daha işgal etmek istediğini söylüyor, kimse de buna ses çıkarmıyor. Bunun anlamı da “Kürtlere karşı katliamlar yapacağım, bana destek verin” demektir. Buna sessiz kalmak da, “yapabilirsin” demektir. Halkımız bugüne kadar Türk devletinin işgaline karşı nasıl direndiyse, bundan sonra da öyle direnmelidir. İşgal saldırılarına karşı hazırlığını yapmalıdır. İnanıyorum ki Kuzey-Doğu Suriye halı faşist Türk devletine karşı duracaktır. Çünkü demokrasi, özgürlük, kardeşliğin tadını aldılar. Bu yüzden kendilerine, devrimlerine sahip çıkacaklar, işgalcilerin öyle rahat hareket etmelerine izin vermeyecekler. 

Kobanê serhildanının da yıldönümü yaklaşıyor. Kobanê serhildanı sürecinde birçok yurtsever insan, Türk devletinin saldırıları sonucu şehit düşmüştü. Günümüzde de birçok HDP'li Kobanê kumpası davasından yargılanıyor. Bununla bağlantılı olarak DAİŞ ve AKP'nin işbirliği sonucu Ankara garında da 10 Ekim'de yaşanan bombalı saldırıda yüzden fazla insan yaşamını yitirdi, beş yüzden fazla insan da yaralandı. Bu yaşananların sonuçlarını nasıl görüyorsunuz?

Kobanê direnişi tarihi bir direniştir. DAİŞ orada darbe yedi ve bir daha toparlanamadı. DAİŞ'in yenilgisi orada başladı. Erdoğan DAİŞ Kobanê'yi alır, biz de Efrîn'i bu şekilde Rojava devrimini sonlandırırız diyordu. Fakat ne oldu? DAİŞ Kobanê'de ilk yenilgisini aldı. Erdoğan'ın Kobanê için yaptığı planların hepsi darbe aldı. Kobanê direnişine dört parça Kürdistan'dan destek verildi. Özellikle Bakur'daki halkımız 6-8 Ekim'de DAİŞ çetelerine karşı ayaklanmasaydı Kobanê asla kazanamayacaktı. Hem Kobanê hem de Rojava bunu çok iyi bilsin. Yine dünyanın birçok yerinden devrimciler Kobanê'ye savaşmaya gitti. Bu sayede uluslar arası alanda Vietnam'dan sonra Kobanê için de bir hareket oluşturuldu. Kobanê böyle kazandı. Bunlar olmasaydı tek başına kazanması mümkün değildi. Bunun hiçbir zaman unutulmaması lazım. Devrimi savunacak olanlar Kürt halkı ve uluslararası alandaki Kürt dostlarıdır; devletler değil. Hiçbir devlet Rojava Devrimi’ne destek vermedi. Belki bazı devletler çıkarları gereği taktiksel yaklaşıyor. Ama devrimi koruyan da, yaşatan da halktır. 

6-8 Ekim'de Kobanê için ayaklanan, bedel ödeyenler kimlerdi? Kürt halkıydı, bir kısmı HDP çatısı altında toplananlardı. Bazılarının HDP ile alakası da yoktu. Türk faşistlerinin bazıları sorumlu HDP'dir diyor ama hiç alakası yok. Bugün Kobanê'den dolayı yargılananlardan intikam almak istiyorlar. Çünkü Erdoğan Kobanê üzerine çok fazla plan yapmıştı, amacına ulaşamayınca da intikam almak istedi. Gerçek budur. Yargılanması gerekenler varsa AKP-MHP'dir, HDP ve Kürtler değil. Kobanê serhildanı sürecinde katledilenlerin büyük kısmı Kürtlerdi, hepsi polis-asker tarafından katledildi. Asker-polis kimden talimat aldı? Tabii ki AKP-MHP'den… Bu yüzden asıl yargılanması gerekenler onlar. 

Sadece Kürtlerden değil, Türkiye'deki demokrasiden, özgürlükten yana olan, AKP'ye karşı çıkan herkesten intikam alıyorlar. Katliamlar da bu yüzden yapıldı. Bu katliamlar da AKP-MİT ve DAİŞ eliyle yapıldı. Çünkü DAİŞ'in içerisinde MİT elemanları vardı. Belki DAİŞ adıyla katliamlar yapıldı ama asıl yapan AKP iktidarıydı. Bu katliamların amacı da herkesi korkutup iktidarlarını sürdürmekti. Sizin de dediğiniz gibi Gar katliamı Türkiye tarihindeki en büyük katliamdı. Hala da katliamın nasıl yapıldığını ortaya çıkarmadılar, çünkü altından kendileri çıkacaktır. Bu yüzden gerçekleri ortaya çıkarmıyorlar. Gar katliamından sonra herkesi korkutup muhalefetin seçim çalışması yapmasına engel oldular, sadece AKP-MHP seçim çalışması yapıyordu ve bunun sonucunu da aldılar. Seçimi kazanmak için zaten o katliamları yaptılar. 

Gar katliamını Kürt halkı ile Türkiye halklarının ittifakına engel olmak için yaptılar. Çünkü AKP bu ittifakın kendi sonunu getireceğini biliyordu. Bu faşist iktidara karşı birlikte mücadele edilirse sonuç alınır. Yaşanan şehadetler bunu ifade ediyor. Yine 10 Ekim Gar Katliamında yaşamını yitiren şehitler ne ifade ediyor? Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya. Çünkü onlar da demokratik bir Türkiye, özerk bir Kürdistan istiyorlardı. İşte bu çizgiyi esas almamız lazım. 10 Ekim şehitleri bu çizgide yürümenin gerekçesi yapılmalı. Böyle olursa bu faşist iktidar yok edilir. 

Bakur'da Türk devleti en fazla kadın ve gençlere baskı yapıyor. HDP'li gençler de devletin fuhuş, uyuşturucu ve özel savaş yöntemlerine karşı bir kampanya başlattı. Gençlerin bu kampanyasını ve devletin kirli siyasetini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şunu söyleyebilirim ki, AKP iktidarında geliştirilen uyuşturucu, fuhuş, ajanlık bir bir tarihte bu kadar geliştirilmemişti. AKP-MHP bu temelde Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye etmek ve soykırım politikalarını sonuca ulaştırmak istiyor. Fuhuş, eroin, ajanlık ile Kürt halkına karşı psikolojik ve özel savaş yürütüyor. Bu şekilde Kürt halkını özgürlük, demokrasi mücadelesinden uzak tutarak toplumu çürütmek istiyor. Herkesi ajan yapmak istiyorlar. Kimin elinde telefon varsa onunla iletişime geçiyor, 'Bize çalışın, çalışırsanız size bütün imkanları sunarız, ceza vermeyiz" diyor. Yine aynı şekilde ailelerle iletişim kuruyorlar, "Çocuklarınız bize çalışsın, size bütün imkanları sunarız" diyorlar. Kabul etmeyenleri de tehdit ediyorlar. Toplumda ajanlığı geliştiriyorlar. Eğer bir toplumda ajanlık gelişirse, o toplum çürür. 

Yine fuhuşu geliştiriyorlar. Hatta Siirt valisi miydi kimdi; “Bir kız çocuğu gerillaya gideceğine fuhuş yapsın daha iyi” demişti. Fuhuş, devletin Kürtlere karşı resmi bir siyaseti olmuş durumda. Aynı şekilde uyuşturucu da öyle. Kürdistan'da uyuşturucu işini yapan herkese göz yumuyorlar hatta destek veriyorlar. Bunu yapanlar da  polis, asker, istihbarat, memurları, partilerinde yer alanlar. Halkımız bu gerçekleri çok iyi anlamalı. Türk devletinin Kürdistan'da ne kadar kirli bir siyaset yürüttüğünü görmelidir. Bütün değerleri yok etmek istiyor. Bu şekilde Kürt soykırımını tamamlamak istiyor. AKP-MHP her gün dinden, ahlaktan, inançtan bahsediyor ama bunları ayaklar altına alan da kendileridir. Bütün konuşmaları gerçekleri gizlemek üzerine. En çok kadınları ve gençleri hedef alıyorlar, çünkü kadınlar ve gençler toplumun geleceğidir. 

Bu yüzden kadınlar ve gençler AKP-MHP'nin toplumda yarattığı sorunları kendi sorunları olarak görmeli, buna karşı mücadele etmeli. Bu sorunların çözümünde öncü olmalı. Topluma karşı kendini sorumlu hissetmeli ve her alanda çalışma yürütmeliler. Örneğin, düşman şu an kimyasal silah kullanıyor. Bunu kendileri için bir sorun olarak görmeli ve buna karşı mücadele geliştirmeliler. Soykırımı tamamlamak için devlet Kürdistan'da baraj yapılıyor, ormanlar yakılıyor; bunlara karşı mücadele etmeliler. Onlarca sorun var. Gençler ve kadınlar bu sorunları çözmeyi esas almalı. Kim mahallesinde, sokağında uyuşturucu satıyor, kim fuhuş yapıyor, kim ajanlık yapıyor tespit etmeli ve mahallesinden, sokağından çıkarmalıdır. Sadece eylem yapmak yetmez. 

Toplumu da bu konuda harekete geçirmelidir. Kürt haklı ve aileleri de devletin toplumda yaratmak istediği şeyleri kendilerine mücadele sebebi yapmalı. Bunları nasıl boşa çıkarmalı, kendilerini nasıl korumalı, toplumu nasıl temiz bırakmalı? Bunları esas almalılar. Bu temelde gençler eroine, fuhuşa karşı bir hamle başlattılar. Bu hamle, yerinde bir hamledir. Biz de destekliyoruz. Bu hamleyi güçlü bir şekilde geliştirmeliler ki hem toplumu savunabilmeliler hem de kurumlarını geliştirebilmeliler. Kurumlarını ancak bu şekilde geliştirebilirler.