Dr. Demir: Koronavirüse karşı korunmaya odaklanmalıyız

Amed Tabipler Odası Başkanı Dr. Şerif Demir, koronavirüs hakkında merak edilen detaylarla ilgili konuşarak, korunmaya odaklanmak gerektiğini kaydetti. Demir, "Koronavirüs tespiti yapabilmek için hastanın hikayesine ihtiyacımız var” diye ekledi.

Çin'in Wuhan kentinden dünyaya yayılan korona virüs (Covid-19) salgınından dolayı yaşanan ölümler devam ediyor. Virüsün 120 bin vakayı aşması ve onlarca ülkeye yayılması üzerine Dünya Sağlık Örgütü, 11 Mart Çarşamba günü salgının “küresel pandemiye” dönüştüğünü açıkladı.

Koronavirüse ilişkin bilinenleri, nasıl korunmak gerektiği, Kürdistan ve Türkiye'ye yayılma riskinin ne düzeyde olduğu konusunda Amed Tabipler Odası Başkanı Dr. Şerif Demir ANF'ye değerlendirmelerde bulundu.

İnsanlık tarihinde bugüne kadar veba, su çiçeği ve çocuk felci gibi birçok salgın hastalığın meydana geldiğini hatırlatan Dr. Demir, bu salgın hastalıkların üretilen aşılar sayesinde giderildiğini belirtti. Üretilen aşılardan sonra söz konusu salgın hastalıkların unutulduğuna dikkat çeken Dr. Demir, hastalıkların unutulmasıyla da aşıların unutulduğunu kaydetti.

'PANİK HAVASININ NEDENİ BİLİNÇSİZLİKTİR'

Dr. Demir, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Özellikle Aralık ayı birlikte Çin'de ortaya çıkan koronavirüs salgını gündemimize girdi. Hatta öyle bir tedirginlik havası yaratıldı ki insanlar birbirlerine selam vermekten bile imtina ediyorlar. Tüm toplumda bir panik ve tedirginlik havası var. Bu da bilinçsizlik ve toplumun doğru, şeffaf bir şekilde bilgilendirilmemesinden kaynaklanıyor. Halbuki birçok salgını yaşadık. 2002 ve 2003 yıllarında SARS diye adlandırdığımız, daha sonralarında MERS'e dönüşen bir salgın vardı. Koronavirüs de bunların farklı bir biçimi olarak karşımıza çıktı. Bu ilk olarak 12 Aralık 2019 tarihide Çin'in Wuhan kentinde, bir kişinin ölümüyle ortaya çıktı. Yaşanan ölümden sonra yapılan araştırmalarda ölümün nedeninin Covid-19, yani koronavirüs olduğu anlaşıldı."

'KORONAVİRÜS TESPİTİ İÇİN ÖYKÜ ÖNEMLİDİR'

Koronavirüsün gribal enfeksiyonun bir çeşidi olduğunu ifade eden Dr. Demir, "Ateş, öksürük, bulantı, kusma, ishal ve baş ağrıları gibi belirtilerin olduğunu söylemek mümkündür. Tabi bu belirtileri olan herkesin koronavirüse yakalandığı anlamına gelmiyor. Normal bir grip veya nezle de bu belirtilere rastlayabiliriz. Amakorona tespiti yapabilmek için hastanın hikayesine ihtiyacımız var. Bahsettiğim belirtileri taşıyan bir hastanın korona olup olmadığını anlamak için, onun Çin, İtalya, İran ve benzeri virüsün yayıldığı ülkelere bir seyahatinin olup olmadığına bakmak lazım. Ya da koronavirüs olan kişilerle bir temasının söz konusu olup olmadığına bakmak gerekiyor" diye konuştu.

'TEDAVİDEN ZİYADE KORUNMAYA ODAKLANMALIYIZ'

Korona virüsten etkilenen ve ölenlerin sayısına bakıldığında virüsün çok fazla ölümcül bir özelliğe sahip olmadığını vurgulayan Dr. Demir, şu değerlendirmelerde bulundu: "Vaka sayısı olarak 100 binleri geçen bir rakam var ama ölümlerin sayısı yüzde 5'lik bir rakama tekabül ediyor. Oysa 2002 yılındaki SARS virüsünde oran yüzde 7'lerde idi. Yine MERS virüsünde oran yüzde 30'lardaydı. Türkiye'de mevsimlik gribal enfeksiyonlarda yılda yaklaşık 70 bin insan yaşamını yitiriyor. Dolayısıyla böyle bir durumda panik havası yaratmanın bir anlamı yok. Daha çok, bu virüsten nasıl korunabileceğinin yöntemlerini anlatmamız lazım. Tedaviden çok korunmak önemlidir. Nasıl ki nezle ve grip salgınlardan korunmak gerekiyorsa korona ve benzeri virüslerden de aynı hassasiyetle korunmak gerekiyor."

DÜZENLİ OLARAK AŞILARI YAPMAK

Korona virüsten korunmanın yollarına da değinen Dr. Demir, "Öncelikle aşıların çok önemli olduğunu bilmek ve uygulamak lazım. Özellikle kronik hastalıkları ve bağışıklık sistemleri elverişsiz olanların bu aşıları olmalarında fayda var. Akciğer, böbrek, kalp sorunları olanlar, gebe olan kadınların ve risk grubunda olan sağlık çalışanlarının bu mevsimsel aşıları (influenza aşısı) yapmak zorundadır. Yine bağışıklık sistemini güçlendirecek düzeyde, dengeli ve iyi beslenmek gerekiyor. Tabi günümüz koşullarında iyi beslenmek ne kadar mümkün o da ayrıca tartışılması gereken bir konudur. Sonuçta en küçük bir salgın bile ekonomik düzeyi düşük ülkelerden birine bulaştığında büyük hasarlar verebiliyor" ifadelerini kullandı.

KORONADAN KORUNMA YÖNTEMLERİ NELERDİR?

Dr. Demir, böylesi durumlarda tedaviden ziyade korunma yöntemlerinin uygulanması gerektiğinin altını çizerek, şunları ekledi: "Her şeyden önce el hijyenine önem vermeliyiz. Sonuçta tüm virüsler, bakteriler el yoluyla bulaşıyor. Çünkü her şeye elimizle dokunuyoruz ve tüm virüsleri elimizle götürüyoruz gittiğimiz yerlere. O yüzden de gün içerisinde ellerimizi sık sık ve içini, dışını, parmak aralarını en az 20 saniye yıkamamız gerekiyor. Virüsler ve bakteriler yine hapşırma ve öksürme yoluyla da geçebileceği için, bunları yaparken ya bir peçete ya da dirseğimizi kullanmamız lazım. Öksüren ve hapşıran kişilerden en az bir metre uzakta durmak gerekiyor. Yine havalanma iyi olduğu yerlerde bulunmamızda fayda var."

'HERKESİN MASKE KULLANMASINA GEREK YOK'

Panik havasına getirilen maskelerle ilgili de bir değerlendirme yapmak gerektiğini dile getiren Dr. Demir, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Sanki herkesin maske takması gerekiyor diye bir algı var. Bu algı tamamen yanlıştır. Virüs veya salgından etkilenmemiş kimsenin maske takmasına gerek yok. Hasta olmayan bir kişi neden maske kullasın ki? Hasta olanların ya da salgından etkilenenlerin maske kullanması elbette ki doğaldır ama bunların dışındaki toplum fertlerinin maske kullanmasına kesinlikle gerek yoktur. Hasta olan kişi maske kullansın ki enfeksiyonu veya virüsü saçmasın, bulaştırmasın. Hastanede çalıştığı için risk grubunda olanların da maske kullanması gerekiyor."