Fatma Yavuz: Türkiye’de her kurum tersine çalışıyor
Türkiye’de hemen her kurum ve her şeyin tersine çalıştığını belirten yazar Fatma Yavuz, “Hastaneler hastalık üretiyor, adliyeler zulüm üretiyor, ibadethaneler günah ve şirk üretiyor” dedi.
Türkiye’de hemen her kurum ve her şeyin tersine çalıştığını belirten yazar Fatma Yavuz, “Hastaneler hastalık üretiyor, adliyeler zulüm üretiyor, ibadethaneler günah ve şirk üretiyor” dedi.
Yazar Fatma Yavuz, Türkiye’de cemaatlerin din üzerinden ticaret geliştirmesinin, demokratik hukuk sisteminin oturamamış olmasından kaynaklandığını söyledi.
AKP iktidarları döneminde cemaatlerin ekonomik faaliyetlerinin artması, iş dünyasında ve siyasette önemli yer edinmeleri, dini değerleri ticari amaçlarla iç içe kullanmaları; vakıf ve dernekler aracılığıyla toplanan bağışların amaç dışı kullanıldığına dair veriler, dini yapıların güvenilirliğini sorgulatan durumlar olarak yansıyor.
ANF’ye konuşan yazar Fatma Yavuz, cemaatler ve benzeri yapıların olması gereken işlevinin, topluma manevi rehberlik sağlamak, yardım etmek ve ahlaki değerleri yaymak olduğunu hatırlattı. Fatma Yavuz, “Ancak Türkiye’deki cemaatlerin büyük bir kısmı, siyasetin ve çıkar ilişkilerinin içine girerek bu görevlerinden sapmış; devletin ve toplumun farklı alanlarına nüfuz ederek yozlaşmaya başlamıştır. Bu yapılar, denetim ve şeffaflıktan uzak oldukları için kendi içlerinde de çelişkilerle dolu ve istismara açık hale gelmiştir. Böylece, en çok iddialı oldukları konularda, yani ahlaki ve manevi değerler konusunda, ciddi anlamda sınıfta kalmışlardır” dedi.
NEREDEYSE BÜTÜN DEĞERLERİ BOŞALTTI
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü tesis edilseydi cemaatlerin bu hataları yapabilme imkanlarının olmayacağını kaydeden Fatma Yavuz, şunları söyledi: “Kendi alanında kalan, yapılması gerekeni yapan, şeffaf ve denetlenebilir yapılar olarak toplumda yer alırlardı. Oysaki AKP iktidarının neredeyse bütün değerleri boşaltmasıyla bu yapılar adeta bomboş devasa ambalajlara dönüştü. Kendi değerleriyle çelişen, en çok iddialı oldukları konuda sınıfta kalan kurumlar haline geldiler. Bunu doğru analiz edemediğimiz, insanların böyle şeyler yapmaması için bunu kolaylıkla çözebileceğimizi zannediyoruz.”
DEMOKRATİK HUKUK DÜZENİ OLMAYINCA
Bütün bu ticari yapıların içinde olmalarını ve toplanan bağışların farklı yerlere kullanılmasını hep bu açıdan değerlendirdiğini söyleyen Fatma Yavuz, şöyle devam etti: “Toplanan bağışlar doğru yere harcansaydı, yeterince denetlenseydi ve gerekli mekanizmalar işleseydi, aynı şeyi söyleyemezdik. Eğer demokratik bir hukuk düzeni içerisinde olsaydık cemaatler yalnızca kendi alanlarında faaliyet gösterir, şeffaf ve denetlenebilir yapılar haline gelirlerdi. Böylece toplumda sadece manevi ve sosyal hizmet sunan yapılar olarak yer alırlardı. Hukuk sisteminin işlemediği, şeffaflık ve hesap verebilirliğin olmadığı bir ortamda ise bu yapılar boş ve devasa ambalajlarla dönüşmüş, kendi değerleriyle çelişen kurumlar haline gelmiştir.”
YANLIŞ ALGI VE KÖTÜ ÖRNEKLER
Cemaatler konusundaki yargıların mevcut örneklerin kötü olmasından kaynaklandığını savunan Fatma Yavuz, şunları ifade etti: “Türkiye’de cemaatlerin ve benzer yapıların tamamının kötü olduğunu düşünmek de bir yanılgıdır. Sorun, kategorik olarak tüm cemaatlerin kötü veya zararlı olduğunun düşünülmesi değil, mevcut örnekler kötü olduğu için bu algı oluştu. Eğer cemaatler, topladıkları bağışları şeffaf bir şekilde doğru yerlere harcamış olsaydı ve bu süreçler iyi bir şekilde denetlenebilseydi, toplumda bu yapılara karşı olumlu bir yaklaşım gelişirdi. Örneğin, bir cemaat SMA’lı bebeklerin tedavi masraflarını karşılamak gibi bir sosyal sorumluluk projesi yürütseydi ve bunu başarılı bir şekilde gerçekleştirseydi herkes bu durumu takdir ederdi. Benzer şekilde, bir cemaat hastaneler zinciri açıp bu hastanelerde devlet hastanelerine göre çok daha uygun ve kaliteli hizmet sunsaydı toplumdan büyük destek görürdü. Şu anki örnekler kötü olduğu için bu yapılar genel olarak olumsuz değerlendiriliyor. Bu noktada, Türkiye’de cemaatlerin kötü örneklerinin yarattığı illüzyon, tüm bu yapıların aslında problemli olduğu yanılgısını doğuruyor.”
İBADETHANELER BİLE GÜNAH ÜRETİYOR
Türkiye’de hemen her kurum ve her şeyin tersine çalıştığını belirten Fatma Yavuz, şöyle konuştu: “Hastaneler sağlık yerine hastalık üretiyor, adliyeler, adalet yerine zulüm üretiyor, ibadethaneler, manevi huzur yerine günah ve şirk üretiyor. Bu durum, aslında Türkiye’nin genel olarak demokratik hukuk düzeninden uzaklaşmış olmasının bir sonucudur. Demokratik hukuk eksenini oturtmuş bir Türkiye’de bu sorunlar çözülebilir. Cemaatlerin şeffaf ve hesap verebilir olmaları, yasa dışı faaliyette bulunmamaları ve siyaset ile gayri meşru ilişkiler kurarak kazanç elde etmelerinin önlenmesi için demokratik hukuk düzeninin oturtulması şart. Türkiye’de cemaatlerin ve diğer sosyal yapıların toplumun yararına faaliyetler gösterebilmesi ve yozlaşmaktan uzak kalabilmesi için demokratik, şeffaf ve hesap verebilir bir sistemin inşa edilmesi şarttır.”