‘Dersim için hemen harekete geçmeliyiz’

Dersim Soykırımı Mağdurları İnisiyatifi, “Dersim’e sahip çıkmaya, ses vermeye çağırıyoruz. Ya bugün, şu anda, hemen birlikte davranıp harekete geçeceğiz, ya da yarın çok geç olabilir” dedi.

Dersim Soykırımı Mağdurları İnisiyatifi’nin bileşenleri tarafından yapılan yazılı açıklamada “Kendine özgü sosyo-kültürel özelliklerinden ötürü, öteden beri ağır bir kuşatma altında tutulan Dersim coğrafyası ve toplumu, tarihinde hiç olmadığı kadar çok katmanlı kültürel kırım politikalarıyla karşı karşıyadır” denildi.

Açıklamada şunlar kaydedildi:

“Uzun erimli bu politikalar gerek zorla, gerek yaşam alanlarının daraltılması sonucu yoğun göçe sebebiyet vermiştir. Böylece günümüzde Dersim toplumu dört bir yana dağılmış; insansızlaştırılan coğrafyada kültürel kimliğin can damarları kesilerek, kendisini farklılığıyla yaşatma ve geleceğe taşıma problemi ile karşı karşıya bırakılmıştır. 

Topraklarından kopma sonucu kuşaklar arası aktarım büyük oranda kesintiye uğramıştır. Alevi inancının omurgasını oluşturan ocak-talip-rayber-pir-mürşit ilişkisi, geri döndürülemeyecek şekilde tahrip olmuştur. Kutsal mekanlar mana kaybına uğramış, toplumsal hafızanın taşıyıcısı söylenceler başkalaştırılmıştır. Alevi inancında kutsal görülen doğa, maden ve baraj şirketlerinin yağma alanına dönüştürülmüştür.

Dersim açısından gerçeklik bu kadar yakıcı iken, Osmanlı’dan devralınarak cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte kesintisiz sürdürülen kırım politikaları ve toplumsal mühendislik hesapları, artık sonuca ulaştırılmak ve Dersim toplumunun kültürel kimliğinin kapatılmak istendiği tabuta, son çiviler çakılmak istenmektedir.

Yüz yılı aşkın süredir yapılmak istenenler, en açık biçimde 1933 tarihli Jandarma Umum Komutanlığı raporunda, “Yavuz’un gazabı olmasaydı bugün güzel Anadolumuzda bir tek Sünniye tesadüf etmezdik. Eğer Yavuz’un gazabı Dersim’in yalçın dağları içine girebilmiş olsaydı, herhalde Dersim’i, bugün maddi ve manevi başka bir yol üzerinde görürdük,” şeklinde dile getirilmiştir. Yavuz’un gazabından arzu edilen, Sünni Hanefi ve Türkleşmiş Dersim’dir. 

İşte, cumhuriyetin toplumsal mühendislik politikalarıyla desteklenen bu stratejik plan, ‘Türkiye’nin yeni yüzyılı’ olarak nitelendirilen bu yüzyılda, Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, AKP/MHP iktidarınca, nihayete ulaştırılmak istenmektedir. Yerli nüfusun çoğunluğunun Alevi’lerden oluşan şehir merkezinde beşinci caminin temelini atmak üzere, 28 Ağustos 2024’te Dersim’e (Tunceli) giden Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın girişimini ve konuşmasını bu kapsamda gördüğümüzü özellikle belirtmek isteriz. 

 ‘Şehirlerin medenileşmesinde en büyük pay camilerdir’ diyerek ‘ötekini’ kendince hizaya sokmayı buyuran Erbaş, Birleşmiş Milletler sözleşme ve bildirgelerini hiçe saymış, asimilasyonist politikaları derinleştireceklerini açıkça ortaya koymuştur. BM Yerli Halklar Bildirgesi, “Halkların kendilerini farklı addedebileceklerini ve onlara bu özellikleriyle saygı gösterileceğini,” teyid eder. İnsanlığın ortak mirasını teşkil eden medeniyet ve kültürel zenginliğe tüm halkların katkı yaptığını bildirir. BM’nin bu ilkesel yaklaşımına karşın, Erbaş , bir Alevi şehrinde salt camileri medenileşmenin merkezine koyarak, fetihçi bir tutum sergilemiştir. Bu kültür fetihçi akla göre “medenileştirilmesi” gereken, Dersim toplumu ve inancıdır. Konuşmanın bütününden çıkarılacak olan da budur. 

KÜLTÜR KIRIMA DİKKAT ÇEKİLDİ

BU kolonyalist ve kültür fetihçi söylemin ne anlama geldiğini, Dersim toplumu, “medenileştirme harekatı,” olarak lanse edilen 1938 soykırımıyla deneyimlemiştir. Çok açıktır ki, Erbaş’ın sözleri ile dile getirilen, inancın ve kültürün “medenileştirilmesidir.” Bunun da, kültür kırım olduğu, çok açıktır. 

Bundandır ki, Alevi inancının dominant olduğu tek şehir olan Dersim’de, bir Cemevi’ne karşılık bir avuçluk şehir merkezinde dört cami ile yetinilmiyor, beşincinin temeli atılıyor. Bundandır ki, bilim merkezi olması gereken Munzur Üniversitesi kampüsüne cami kondurulmuştur. Bundandır ki, Jandarma Kışlası yerleşkesine cami inşa ediliyor, Munzur Ortaokulu'nun bahçesinin bir kısmı bitişiğindeki cami bahçesine ekleniyor. 

Ayrıca şehrin genelinde cami sayısının 117 olduğunu ve ekseriyetinin, 12 Eylül cuntasınca özel görevlendirilen General Vali Kenan Güven zamanında yapıldığı bilinmektedir. Kenan Güven’in bir diğer icraatı da, binlerce Dersim’li çocuğu ailelerinin rızası hilafına, yatılı imam hatip okullarına göndermek olmuştu. İşte, 12 Eylül cuntasının bu politikası ve ruhu güncellenerek sürdürülmektedir. 

DAYANIŞMA ÇAĞRISI

Önemle belirtmek isteriz ki, bu aşamada kurucu devlet aklının icracılarına, mevcut politikalarından vazgeçme çağrısı yapmanın bir karşılığı olmayacaktır. Bu akıl, İttihat Terakki’den bu yana varlığını, ötekinin yokluğu üzerine kurmuş olup, bu politikayı sürdürmede ısrarlı ve kararlıdır. Yapılması gereken bu politikalardan mağdur olan tüm toplumsal kesimlerin ortak hareket tarzını yaratabilmek, böylece kuşatmayı kırabilmektir.

Bu kapsamda en başta tüm Dersimlileri, farklılıklarını koruyarak, Dersim’i savunma ortak paydasında bir araya gelmeye çağırıyoruz. Gün kendi aramızdaki farklılıklara odaklanma ve ayrılıkları derinleştirme günü değil, birlikte hareket etme günüdür. 

Diğer yandan Alevi inancının ve ocaklarının ana kaynağı Dersim’e sahip çıkmanın, ayrımsız tüm Alevi toplumunun ve bu toplum adına hareket eden kurumların güncel ve tarihsel sorumluluğu olduğunu hatırlatarak, Dersim’e sahip çıkmaya, ses vermeye çağırıyoruz. 

Yol Ulularımızın sözleri ile söylemek isteriz ki, ‘Insanı ateş değil, kendi gafleti yakar. Kaybetmeye anlık gaflet yeter.’ Ya bugün, şu anda, hemen birlikte davranıp harekete geçeceğiz, ya da yarın çok geç olabilir.”

 Açıklamada imzası bulunan örgütler şöyle:

“Demokratik Alevi Federasyonu-FEDA 

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu-AABF 

Dersim Dernekleri Federasyonu-FDG 

Avrupa Demokratik Dersim Birlikleri Federasyonu-ADEF 

Dersim Tarih Ve Kültür Merkezi-DKG 

Dersim 38 Soykırım Karşıtı Derneği-DSKD 

Dersim İnşa Kongresi-DİK.”