Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Yürütme Komitesi, 9 Ekim Komplosu'nun yıl dönümü vesilesiyle yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada "Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik Türk devleti ve emperyalist güçlerin işbirliğiyle gerçekleştirilen uluslararası komplonun başlangıç işareti olan 9 Ekim’ in üzerinden 26 yıl geçti. 9 Ekim 1998’de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bulunduğu yeri terk etmeye zorlanması ve 15 Şubat 1999 günü esir alınmasına giden süreç Türk devletiyle emperyalist güçlerin ortak olarak hazırladığı bir saldırı komplosuydu" denildi.
"Türk devleti ve emperyalist güçler bu komployla, bir türlü önüne geçemedikleri Kürt halkının ve öncü güçlerinin yükselen mücadelesini tasfiye etmeyi amaçlıyorlardı, fakat amaç ve planları daha büyük bir direnişe çarparak geri tepmiş, ne Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ne de PKK’nin ve Kürt halkının iradesini kırmayı başarmıştır" vurgusunda bulunulan açıklamada "Özgürlük mücadelesinin gelişerek büyümesi komployu boşa çıkarmış, ilk günden bugüne geliştirilen komplo saldırıları amacına ulaşamamıştır. Bu zafer Kürt halkının ve kahraman evlatlarının can bedeli yarattığı direnişin sonucudur" diye kaydedildi.
'KÜRT HALK ÖNDERİ TARİHİ DİRENİŞ SERGİLİYOR'
Açıklamada şu ifadelere de yer verildi:
"Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın İmralı’da esir edilmesiyle başlayan ağır tecrit şartları o günden bugüne derinleşerek sürdürülmüş ve tüm siyasi tutsakları kapsayacak biçimde genişletilmiştir. Geldiğimiz aşamada Kürt halkının ve öncü güçlerinin direnişi karşısında acze düşen AKP-MHP faşist iktidarı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit koşullarını ağırlaştırmış, ailesi ve avukatlarıyla görüşmesini engellemiş, yılları bulan iletişimsizlikle bilgi dahi alamama durumuna dönüştürmüştür. İmralı zindanında tarihte eşine az rastlanır bir tecrit uygulanmaktadır. Buradaki amaç özgürlük mücadelesini ve direnişi tasfiye etmekken, tecrit işkencesi diğer alanlardaki Kürt Özgürlük Mücadelesine dönük soykırım saldırılarından bağımsız değildir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a ve siyasi tutsaklara dönük çok yönlü saldırılarla teslim alınamayan devrimci iradelerinin kırılması hedeflenmektedir. Zindanlar, faşizmin saldırılarının en ağır biçimde yürütüldüğü alanların başında gelmektedir, fakat saldırılar karşısında direnişte büyümekte, Abdullah Öcalan ve tüm devrimci tutsaklar tarihi bir mücadele örneği sergileyerek faşizm karşısında sergilenmesi gereken duruşu göstermektedir.
İŞGAL SALDIRILARI
Faşist Türk devletinin Kürt halkına karşı yürüttüğü soykırım saldırılarının bir diğer ayağı, yine bir 9 Ekim gününde, komplodan yıllar sonra 2019 yılında gerçekleşti. Türk devleti, Rojava Devrimi’ni boğma planlarının bir parçası olarak 9 Ekim 2019’ da Grê Sipî ve Serêkaniyê’ye işgal saldırısı başlattı. Rojava Devrimini başından beri kendisine tehdit gören faşist Türk devleti her fırsatta saldırılarını genişleterek sürdürdü. DAİŞ ve diğer çete yapılanmalarına verdiği aktif destekle başlayan süreç Efrin’in işgaliyle yeni bir aşamaya taşınmış, Grê Sipî ve Serêkaniyê’nin işgal edilmesiyle de devam ettirilmiştir. Bugün de yeni işgal hevesleriyle gerçekleştirdiği saldırılarla gün aşırı Rojava Kürdistan’ına bombalar yağdırmaktadır. İşgal bölgelerinde çeteleriyle birlikte işlediği suçlar malumken, Rojava’nın diğer bölgelerine dönük saldırılar artarak sürmekte, siviller katledilmekte, devrimin öncü güçlerine dönük suikast saldırıları gerçekleşmektedir. Fakat tüm bu saldırılarla faşist Türk devleti amacına ulaşamamakta, Rojava halkları kendi yarattıkları devrimi tüm güçleriyle birlikte savunmaktadır. Faşist Türk devleti Rojava’dan Başur Kürdistan’a kadar yürüttüğü saldırılarla Kürtlerin tüm kazanımlarını yok etmeyi, direnen Kürt gerçekliğini teslim almayı amaçlıyor, ancak gerilla ve Kürt halkı savaşı büyüterek ve mevzilerini savunarak bu saldırılara cevap oluyor.
'DİRENİŞİ BÜYÜTMELİYİZ'
Zindanlarda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve tüm devrimci tutsakların ağır tecrit şartlarında büyüttüğü direniş, işgal ve soykırım saldırıları karşısında gerillanın ve Kürt halkının yürüttüğü mücadele her bir alanda sahiplenilmeli, direniş daha da büyütülmelidir. Bu temelde 4 parça Kürdistan’da, Türkiye’de ve Avrupa’da tecride karşı yürütülen kampanyaya destek verilmelidir. Birleşik devrim mücadelemiz, tecride, işgale, tüm faşist saldırılara karşı Türk- Kürt ve diğer milliyetlerden emekçi halklarımızın ortak mücadelesiyle zafere ulaşacak, faşizm yenilecektir. Saldırılar karşısında direnmekten, faşizmi tarihin çöplüğüne göndermek için savaşmaktan başka çıkar yol yoktur. Türk devletinin şovenizm zehriyle etkisi altına almaya çalıştığı Türkiyeli işçi/ emekçi halklarımız Kürt halkının haklı ve meşru mücadelesini desteklemeli, bu mücadeleyi büyütmeli, aynı zamanda kendi kurtuluşlarının da bu mücadelenin kazanılmasına bağlı olduğunun bilinciyle faşizme karşı birleşik devrim mücadelesini yükseltmelidir.
Nasıl ki faşizm, komplo ve işgal saldırılarıyla özgürlük mücadelesinin önüne geçemediyse, bugün de tecrit, işkence, soykırım ve yeni işgal saldırılarıyla mücadelenin büyümesini engelleyemeyecektir, Kürt halkının haklı mücadelesi kazanacak, Kürdistan faşizme mezar olacaktır."