Hüda Kaya: Gayret edersek bayramı hak edebiliriz

Demokratik İslam Kongresi (DİK) Eş Sözcüsü Hüda Kaya, Ramazan ayı vesilesiyle yaptığı açıklamada, “Ramazan ayına zulümle, adaletsizliklerle girdik. Biz gayret eder gerekeni yaparsak sonundaki bayramı hak edebiliriz” dedi.

Yazılı bir açıklama yapan DİK Eş Sözcüsü Hüda Kaya, zulümlerin gölgesinde 2020’nin Ramazan ayına girildiğini belirtti.

Kaya, “Bu atmosfer içerisinde henüz bu yılın ilk Ramazan gecesinin maneviyatını teneffüs etmeye çabalıyorduk ki aylardır zindanlarda ‘İftiraya uğradım. Adalet istiyorum. Adil yargılama istiyorum.’ diye feryat ederek ölüm orucuyla sesini duyurmaya çalışan Mustafa Koçak adındaki bir gencimizin de yaşamdan koptuğunu öğrendik” diye belirtti.

Egemenlerin kitleleri zihnen köleleştiren baskıları ve politikalarına işaret eden Kaya, “Tüm değerler ve kavramlar özünden koparılarak içi boş ve kof bir din haline getirildiğinden Ramazan da bu olumsuzluklardan nasibini almıştır” vurgusunda bulundu.

Açıklamada şunlara yer verildi: “Kişiler kendi oruçlarının derinliğini keşfedeceği yerde kimin oruç tutup tutmadığıyla daha çok ilgilendiler. Oruç ile kendi yaşam ve eylemlerimizi muhasebe etmek ve hakikatte derinleşmek, yoksulları ve özgürlüğünden mahrum olanların eşitlik ve insanca yaşam şartlarını nasıl gerçekleştirebilmeliyiz diye insanca ve gerçek ibadetlerin farkına varmak yerine lüks iftar ve israflarla, saray ve saltanat şaşasıyla, zenginin zengini ağırladığını gördük iftarlarda.

İnsanlığı, vicdanı bozan her şeyin imanı da bozduğu unutuldu, çikletlerin ve tükürüğün orucu bozup bozmadığını anlatmakla bitiremediler yıllardır televizyonlarda.

Bugün geldiğimiz noktada Covid-19 denilen salgın bizi evimize, odamıza, iç benliğimize zorunlu olarak döndürdü. Ve Ramazan ayının amacına uygun bir bireysel ve toplumsal öze dönüş düşüncesini kavramaya bir fırsat şu an hepimiz için.

İhtiyaç sandığımız pek çok şey olmadan da yaşayabildiğimizi fark ettik. Savaşların ne kadar anlamsız, zenginliğin, aşırı tüketimin savaş kadar korkunç olduğunu gösterdi.

Irk, dil, din, renk, mezhep, cinsiyet ayrımı olmadan sadece insan olmanın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlattı. Betonlaşmanın, inşaatın kutsandığı, AVM’lerin kutsal mabetlere dönüştüğü ortamda toprağın, üretimin, doğanın ve doğalın nasıl vazgeçilemez olduğunu gösterdi.

Kâbe başta olmak üzere Camiler ve tüm kutsal mekânlar kapandı zira insanlık yeryüzünün zaten mescit olduğunu unutmuştu.

Ramazan’ı bir yardımlaşma ve dayanışma ayına döndürme zamanıdır. Düşünme, anlama, anlamlandırma, dirilme, paylaşma ayıdır. Yanı başımızdaki ihtiyaç sahiplerini araştıralım sahip çıkalım. Biz bir şey yapamıyorsak yapabileceklere yol olalım.

Ramazan ayına zulümle, adaletsizliklerle girdik. Biz gayret eder gerekeni yaparsak sonundaki bayramı hak edebiliriz.

Bu niyet ve temennilerle tüm insanlığın ihtiyacı olan toplumsal ve küresel barışa ve hakikate vesile olmasını diliyoruz.”