Sürecin HDP’nin yasaklanmasına doğru gittiğine işaret eden Osborne, tutuklamalarla birlikte sayıları her geçen gün artan cezaevlerindeki tutsaklara yönelik kötü muamelelerin arttığını söyledi. HDP’li ve diğer Kürt tutsakların ailelerinden oldukça uzak cezaevlerine konduklarını belirten Osborne, daha çok Türk milliyetçisi şehirlere gönderildiklerini kaydetti.

Kate Osborne, tutsakların sağlık hizmetlerine erişiminin kısıtlı olduğunu ve Covid-19 kapsamında serbest bırakılmayan tek grubun Kürt ve HDP’li siyasiler olduğunun altını çizdi.

Kadınların yaşadığı baskılara da değinen Osborne, çok sayıda siyasetçi ve sendikacı kadının da haklarını savundukları için terörize edildiklerine dikkati çekti. Kadın tutsakların istismar ve şiddete maruz kaldıklarını söyleyen Osborne, insan hakları savunucuları, kadın ve LGBT derneklerinin de Türk yargısınca kriminalize edildiğine işaret etti.

Birleşik Krallık hükümetinin silah satışlarıyla Türkiye’nin Kürtlere karşı savaşında suç ortağı olduğu eleştirisini getiren Kate Osborne, yapılan anlaşmalarda verilen teminatlarla insan hakları ihlallerinin önlenmesinin mümkün olmadığı uyarısında bulundu. Osborne, Türkiye’ye karşı insan hakları ihlallerinin önlenmesi için daha sert bir tutum alınması çağrısı yaptı.

Tüm sosyalist ve demokrat çevrelere de çağrı yapan Osborne, Türkiye’nin ‘tek parti, tek din, tek ideoloji devleti’ olmasının endişe verici olması gerektiğini vurguladı. Osborne, herkesin ‘Kürt kardeşleriyle’ dayanışma içinde olması gerektiğini söyledi.