Oya Ersoy: Ya diktatörlük ya da özgür bir Türkiye

24 Haziran seçimlerinin önemine değinen HDP milletvekili adayı Oya Ersoy, "Bu ülke ya diktatörlükle yönetilecek, ya da eşit, özgür, laik, demokratik yeni bir Türkiye kurulacak" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul 2. Bölge 2. sıra milletvekili adayı Oya Ersoy, 24 Haziran seçimlerinde tek adam rejimine anayasal meşruiyet kazandırılıp kazandırılmayacağının oylanacağını vurguladı. ANF'ye konuşan Ersoy, eşit, özgür, laik, demokratik bir ülke kurmak için bu seçimlerin bir başlangıç olacağını hatırlatarak, "Diktatörlüğün anayasal rejim haline gelmesini hep birlikte durduralım" dedi.

Halkevleri’nin 3 dönem genel başkanlığını yapan Oya Ersoy, ayrıca avukat ve insan hakları kimliğiyle de tanınan çok yönlü bir milletvekili adayı. 1990’lı yılların en karanlık dönemlerinde İnsan Hakları Derneği’nde (İHD) 10 yıl yöneticilik yapan Ersoy, İstanbul Barosu’nda, İnsan Hakları Merkezi’nde ve Çağdaş Avukatlar Grubu’nda çalıştı. Ersoy, bugün bu uzun soluklu mücadelede edindiği tecrübeleri meclise taşımaya hazırlanıyor.

'AKP'NİN YIKIMINI BİRLİKTE ONARMAK İÇİN ADAY OLDUM'

Oya Ersoy, Halkevleri olarak AKP'yi hem sandıkta hem sokakta geriletmek hem de Kürt halkının mecliste temsiliyetini sağlamak için ilk kez 7 Haziran seçimlerinde bir partiye destek çağrısı yaptıklarını, onun da HDP olduğunu söyledi. O dönem kendilerine yapılan ısrara rağmen aday göstermediklerini anlatan Ersoy, bu dönemin farkını, AKP'nin yarattığı yıkımı birlikte onarmak ve yeniden kurulacak demokratik bir ülkenin kuruluşuna omuz vermek için aday olduğunu ifade etti.

24 Haziran seçimlerinin önemini, "Bu ülke ya diktatörlükle yönetilecek ya da yeni bir Türkiye kurulacak" diyerek özetleyen Ersoy, "Biz 16 yıldır AKP'nin yarattığı sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik yıkımın karşısında halkların birlikte kardeşçe yaşayacağı laik, demokratik, eşit ve özgür bir ülkeyi kurmak istiyoruz" dedi.

‘YIKIM ANCAK SOL POLİTİKALARLA GİDERİLEBİLİR’

AKP'nin iktidarı boyunca izlediği neoliberal, gerici, kadın düşmanı ve savaş kışkırtıcısı politikaların sadece bağıra bağıra gelen ekonomik krizi değil, ciddi anlamda toplumsal ve siyasal bir parçalanma da yarattığını belirten Ersoy, bu yıkımın ancak eşitlik, özgürlük, laiklik ve barış değerlerini temsil eden sol politikalarla giderilebileceğini kaydetti.

Tayyip Erdoğan’ın kurduğu sistemde parlamentonun tamamen işlevsizleştirildiğini, siyasetin sokağa taşındığını vurgulayan Ersoy, sokağın asli unsuru olan emek hareketi, demokratik kitle örgütleri ile birlikte ortak bir mücadele hattının geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Bu seçimlerin tek başına egemenler krizinden bir çıkış olamayacağını hatırlatan Ersoy, seçimden sonra meclisin de kaos ve çatışmanın bir parçası olacağına işaret ederek, böyle bir süreçte, sosyalistlerin, solun sadece sokakta değil mecliste de olması gerektiğini vurguladı.

'HDP'SİZ MECLİSTE SAĞ EGEMEN OLUR'

HDP'nin meclise girmemesi takdirde AKP'den MHP'ye, İyi Parti'den Saadet Partisi'ne, Demokrat Parti ve hatta Hür Dava Partisi'ne kadar mecliste temsiliyet olasılığı olacağına dikkat çeken Ersoy, "Böyle bir sağ meclis düşünün. Saadet Partisi’nin adaylarını bile alan bir CHP söz konusu. Bu, Erdoğan’ın rejim değişikliği dayatmasına karşı egemen bir sağ siyaset oluştururken, solda ciddi bir boşluk olduğu anlamına geliyor" diye konuştu. Bugün Erdoğan’ın politikalarının halkın direnişi sayesinde deşifre olduğunu kaydeden Ersoy, halkın da sol taleplerle harekete geçtiğini ifade etti.

Haziran isyanında sokaklara çıkan tüm kesimlerin ortak talebinin eşitlik ve özgürlük olduğunu hatırlatan Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü: "16 Nisan referandumunda da ortaya çıktığı üzere, şu anda ülkenin Erdoğan’ın dayattığı rejim değişikliğini istemeyen yarısından fazlası da tamamen sol ilkelerden, sol söylemden hareket ediyor ama temsiliyetleri yok. İşte tam böyle bir dönemde HDP farklı bir şey yaptı, farklı sosyalist çevrelerden gelen milletvekili adaylarına seçim listesinde yer verdi. Bu hepimiz açısından başka bir düzlem oluşturuyor hem halkların ortak mücadelesini besliyor, hem de bize dayatılan faşizme karşı ortak mücadelenin de zeminini oluşturuyor."

AMAÇ HDP'NİN MİLLETVEKİLLERİNİ GASP ETMEK

HDP’ye yapılan baskının AKP’nin iktidarda kalmak istemesiyle doğrudan bağlantılı olduğunu vurgulayan Ersoy, AKP’nin bu nedenle baskın seçime gittiğini, HDP’yi "sandığa gömme" talimatı verdiğini, "Seni başkan yaptırmayacağız" diyen Selahattin Demirtaş’ı, belediye başkanlarını ve Kürt siyasetçilerinin büyük çoğunluğunu hapsettiğini kaydetti.

Ersoy, HDP barajı aşamadığı takdirde, hem Kürt halkının demokratik temsiliyetinin olmayacağına, hem de eşitlik, özgürlük isteyenlerin ve solun mecliste temsil edilmeyeceğine, üstelik HDP’ye gidecek 80 milletvekilliğinin AKP tarafından gasp edileceğine işaret etti. Ersoy, bu anlamda demokrasiden yana bütün güçlere görev düştüğünün, AKP-MHP’ye meclis çoğunluğunu vermemek için mutlaka HDP’ ye oy vermek gerektiğinin altını çizdi.

ÜLKE BÜYÜK BİR HAPİSHANEYE DÖNÜŞTÜ

OHAL ilanıyla birlikte ülkenin büyük bir hapishaneye dönüştüğünü kaydeden Ersoy, gelinen noktada insanların artık sosyal medyada yaptığı paylaşımlardan dolayı bile gözaltına alınıp tutuklandığını hatırlattı. Ersoy, bu faşizm koşullarında gidilen seçimde, meclisteki 3. partinin eşbaşkanı ve cumhurbaşkanı adayının bu süreci cezaevinde karşılamasının zulmün vardığı noktayı gözler önüne serdiğini vurguladı.

Parlamentonun işlevsizleştirildiği, hukukun tamamen ortadan kalktığı, basının susturulduğu, muhalif en ufak sese tahammül edilmediği bu koşullarda demokrasinin D’sinden söz etmenin mümkün olmadığına dikkat çeken Ersoy, "Bu açık faşizme geçiş sürecidir. Anlatmaya gerek yok, zaten yaşanıyor. Ama durdurabiliriz. Eşitliğin kırıntısı bile kalmamış durumda. Kadın-erkek, Alevi-Sünni’yi geçtim, Yozgatlı ve Erzurumlu bile artık eşit değil. Kendileri gibi düşünmeyen, yaşamayan herkesi dışlıyor, baskıyla susturmaya çalışıyorlar" diye konuştu.

'ÖZGÜR, EŞİT BİR ÜLKE KURMAK İÇİN BU BİR BAŞLANGIÇ'

Haziran isyanında bir kişinin ağzından çıkacak söz kural olmayacak diye isyan edildiğini hatırlatan Ersoy, 24 Haziran seçimlerinde de bu tek adam rejimine anayasal meşruiyet kazandırılıp kazandırılmayacağının oylanacağını vurguladı. Türkiye halklarının önünde iki tercih olduğunu belirten Ersoy, şunları kaydetti: "Ya hiçbir hakkımızın, hukukumuzun olmadığı ve tüm kararların tek kişiye bağlandığı bir diktatörlük altında yaşayacağız, ya da herkesin eşit ve özgür olduğu demokratik bir ülkede yaşayacağız.

Bu seçim bize sokakta yürüttüğümüz mücadeleye ek olarak diktatörlüğe gidiş koşullarını durdurmak için de bir fırsat sunuyor. O yüzden herkese çağrımızdır, diktatörlüğün anayasal rejim haline gelmesini durduralım ve AKP’nin geride bıraktığı yıkımı gidermek için hep beraber mücadele edelim. Umutsuzluğa yer yok. Bu ülkede faşizme karşı mücadele çok köklüdür ve demokrasi mücadelesini boğmak o kadar kolay değildir. Sandık önemli bir fırsattır. Eşit, özgür, laik, demokratik bir ülke kurmak için bu bir başlangıç."