Pîrmusa: İşgale destek vermekten vazgeçin

Türk devleti ve işbirlikçilerinin 1992’dekine benzer bir ortam yaratıp PKK gerillalarına karşı kapsamlı bir savaş başlatmayı hedeflediklerini belirten Behzad Pîrmusa KDP’ye “İşgale destek vermekten vazgeçin, Behdinan düşerse siz de bitersiniz” dedi.

Uzun yıllardır İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşayan Güney Kürdistanlı yazar Behzad Pîrmusa, Kürt edebiyatı ve kültürü konusunda yaptığı çalışmalarla biliniyor. Pîrmusa, ayrıca Güney Kürdistan’daki gelişmeleri, özellikle de Berwarî bölgesinden olmasından dolayı da şu anda Türk devletinin işgal saldırılarını artırdığı Behdinan’ı da yakından takip eden siyasi bir gözlemci. Behzad Pîrmusa işgal saldırılarının hedefi, KDP içinde Türk devletiyle işbirliği yapan kesimleri ve Behdinan halkının işgale karşı yaklaşımına ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.

Güney Kürdistan’a yönelik işgal saldırısı arkasına bazı yerel güçlerin de desteğini alarak yoğunlaştı. Sizce Türk devleti nasıl bir plan devreye koydu?

Türk devletinin Güney Kürdistan topraklarını işgal etme niyeti ve çabası eskiye dayanıyor. Gerilla güçlerinin varlığı bahane edilerek yapılan bu işgal seferlerinin niyeti şüphesiz bölgeyi kontrol altına almak, defacto bir durum olarak ortaya çıkan Güney Kürdistan’ın kazanımlarını boşa çıkarmaktır. 1992 yılında o dönem iki büyük siyasi güç; KDP ve YNK’nin elinde bulunan Federe Kürdistan Parlamentosu da PKK gerillalarına karşı savaş kararı aldı.

Son yıllarda ise Türk devleti, Kürdistan’ın diğer parçalarına yönelik saldırılar ve işgal girişimleri Rojava örneğinde olduğu DAİŞ ve El Nusra gibi çetelerin eliyle gerçekleşiyordu. Ancak uluslararası ilişkiler yüzünden aynı yöntemle Başûr (Güney)’a saldıramazdı, çünkü batılı güçler derhal müdahil olurlardı. Bunun yerine Güney Kürdistan topraklarına yönelik işgali zamana yayarak sadece askeri değil, siyasi, ekonomik ve eğitim alanlarında hayata geçirdiler. Şüphesiz Güney Kürdistan’da iktidarı elinde bulunduran bazı güçler de Türk devletinin her alanda bölgeye kök salmasını ve Misak-i Milli sınırlarına uluşması için önünü açtılar, hatta kimi zaman destek bile verdiler.

Peki Güney Kürdistan’da iktidarı elinde bulunduran güçler neden Türk devletiyle işbirliğine gittiler, perde arkasında hangi kirli ilişkiler var?

Kirli ticari ilişkiler özellikle de kaçak petrol satışlarından elde edilen kayıt dışı paralar ve diğer ailesel çıkarlardan dolayı Türk devletine destek verildi. Dikkat ederseniz PKK gerillalarının varlığı bahane edilerek gerçekleşen son yıllardaki işgal saldırıların tümü Güney Kürdistan’da 2017’de yapılan bağımsızlık referandum sonrasına denk geliyor. Bana kalırsa bununla asıl mesaj Güney Kürdistan’adır. Zaten Zaxo’dan başlayıp Başuka’ya kadar uzanan hatta Kürdistan topraklarının içlerine doğru birçok nokta işgal edilmiştir. Bütün gayeleri defacto bir durum olarak ortaya çıkan Güney Kürdistan’ı yok etmektir, bu yılın başından itibaren Garê’de, ardından Zap, Avaşîn ve Metîna ile devam eden ve neredeyse bütün Behdinan bölgesine yayılan çatışmaları da bu planın parçası olarak ele almak lazım.

Geçtiğimiz yıl Zîne Werte olayıyla da aslında Türk devleti 1992 yılına benzer bir ortamı yaratmak için elinden geleni yaptı. Siyasi partileri ve kamuoyunu PKK gerillalarına başlatılacak kapsamlı bir savaş için ikna etmek istediler. Bunu yapan da maalesef KDP’ydi. KDP PKK’ye karşı askeri bir saldırı için diğer partileri ikna etmek ve bir kamuoyu oluşturmak için çok uğraştı. Ancak başta Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) olmak üzere yurtsever kesimlerin araya girmesiyle istenilen kamuoyu oluşmadı. Garê’deki yenilgilerinin de bir şekilde intikamını almak için Zap, Avaşîn ve Metîna hattına saldırdılar.

1992 yılının Ekim ayında Güney Kürdistan Parlamentosu’nda neredeyse oybirliğiyle alınan PKK güçlerine karşı savaş kararının bir benzerinin çıkmayacağını düşünüyorsunuz. Ancak KDP yönetimi de Türk devletiyle çok sıkı bir şekilde işbirliği yapıyor, bu süreç gittikçe 1992’yi beraberinde getirmez mi?

Ben 1992’ye döneceğimizi düşünmüyorum, 1992’deki süreci diriltmek için ellerinden geleni yapıyorlar ve yapmaya da devam edecekler. Fakat bana kalırsa başarılı olamayacaklar. KDP yönetimi içinde bir kesimin güçlü bir şekilde işgale destek vermesi; kaçak petrol satışı ve para aklama gibi Türklerle yürütülen mafya ilişkilerinden kaynaklanıyor. Gerilla noktalarını ihbar etme de dahil her türlü istihbarat bilgisini işgalci güçlere veren, gerilla güçlerinin tasfiye edilmesi için Türk devletiyle her türlü işbirliğini yapan bir kesimin KDP içinde olduğunu biliyoruz. Bunların derhal gözlerini açıp işgalcilerle işbirliğinden vazgeçmesi gerekiyor. Türk devletinin saldırılarında pervasızlaşması halinde bu kesimin de desteğini çekeceğini düşünüyorum. Zira işgal başarılı olursa en büyük zararı onlar görecek, KDP bu durumda Behdinan’ı kaybeder, Behdinan’ın düşmesi ise KDP’nin ortadan kalkması anlamına geliyor. Bu gerçeği en iyi KDP’lilerin bilmesi ve ona göre hareket etmeleri gerekiyor.

Güney Kürdistan yönetimi ve özellikle de KDP’lilerin açıklamalarını nasıl görüyorsunuz?

Başta Federe Kürdistan Bölge Başkanı olmak üzere KDP’li yöneticiler sürekli “Bu saldırılar PKK gerillarına karşıdır” diye dursunlar, Güney Kürdistan’da kime sorarsanız sorun bunun böyle olmadığını size anlatır. Çünkü bire bir artık bu saldırılar bölge halkına zarar veriyor, kiliseler yıkılıyor, ağaçlar kesiliyor, köyler boşaltılıyor. Türkiye’nin Hewlêr’deki konsolosu geçtiğimiz günlerde parlamentoda partilerle yaptığı toplantıda “Askerlerimizin yerleştiği yerleri satın aldık” dedi. Eğer böyle bir şey yoksa bölge hükümeti yetkilileri bunu yalanlasınlar, fakat şu ana kadar hiçbir açıklama yapılmadı.

Bu saldırılara karşı Behdinan halkı içinde de gözlemlediğimiz kadar yeterince güçlü bir tepki hareketi ortaya çıkmıyor? Behdinanlı biri olarak bu durumu neye bağlıyorsunuz?

Şu anda Türk devletinin yerleştiği ve işgal etme çalıştığı Behdinan bölgesi KDP’nin hakimiyeti altındadır, bütün Kürdistan’da KDP sadece bu bölgede güçlüdür, az önce dile getirdiğim gibi bundan dolayı en fazla tepkiyi KDP göstermeli. Ancak KDP’nin işgale ses çıkarmaması hatta işgalcilerin önünü açması bunu onaylaması anlamına geliyor. Güney Kürdistan medyası özellikle partilere bağlı tv, gazete ve radyolar işgale sessiz kaldılar, fakat son günlerde bu durumun değiştiğini görüyoruz, KDP’e bağlı basın organlarında da rahatsızlıklar yavaş yavaş dile getiriliyor. Oluşturulmak istenen PKK karşıtı kamuoyunun aksine işgale tepki gittikçe Güney Kürdistan kamuoyunda güçleniyor. Artık KDP üyesi parlamenterler arasında da Türkiye’ye karşı ciddi rahatsızlıklar var. Ben bu konuda umutluyum, Güney Kürdistan halkının öfkesi ve tepkisi gerilla direnişiyle birleşecek ve ortaya çıkacak güçlü kamuoyu işgalcileri söküp atacaktır.

İşgale karşı tepkilerin bir yere kanalize olması gerekmiyor mu? Tepkiler, kınamalar ve protestolar neden ortak bir cephede birleşmiyor?

Şüphesiz daha güçlü bir tepki hareketinin oluşması ve gerillanın direnişi etrafında halkın kenetlenmesi gerekiyor. Ancak özellikle Duhok asayişine bağlı güçler işgale karşı büyük bir tepki hareketinin oluşmaması için halka terör estiriyor. Gözaltına alınan ve kamuoyunda ‘Behdinanlı aktivistler’ olarak bilinen yüze yakın yurtsever Şeladizê serhildanına katılanlardı. O gözaltı ve tutuklamalarla Behdinan halkına ‘bir daha böyle bir şeye kalkışmayın’ mesajı verdiler. Aynı durum Hewlêr için de geçerli, Hewlêr asayişi halkı baskı altına alıp onların Birleşmiş Milletler veya diğer uluslararası kuruluşların temsilcilikleri önünde protesto gösterilerinin yapmasını engelliyor.

Az önce sözüne ettiğim gibi Musul ve Başuka’da zaten güçleri var, unutmayalım buralar Kürdistan toprakları ve hiçbir PKK’li oralarda olmamasına rağmen o topraklar işgal edilmiş. Geçtiğimiz günlerde ise Erdoğan Maxmur’un işgal etmesinden söz etti. Planları oldukça net Kuzey Kürdistan’ın sınırından Duhok, Şengal, Maxmur ve Musul’a kadar uzanan bölgeyi işgal etmek. Bundan dolayı işgali karşı çıkan her güç, kim olursa olsun, ister KDP, YNK, Zehmetkêşan veya Goran olsun Türk devletinin hedefi olacaktır. Şu anda PKK gerillaları niye hedef? Çünkü işgali karşı çıktıkları ve direnişi seçtikleri.