Kuzey ve Doğu Suriye’de elde edilen kazanımlar, yalnızca bir toprak parçasının ele geçirilmesinden öte, insanlığın direniş ruhunun, özgürlük arayışının ve onurlu bir yaşam mücadelesinin somutlaşmış hâlidir. Bu kazanımlar, asırlardır zulme maruz kalan halkların fedakârlıkları ve şehitlerin kanlarıyla şekillendi; geleceğe ışık tutan bir mirasın temsili oldu.
Şehitler, devrimin en karanlık anlarında, umutların tükenmeye yüz tuttuğu zamanlarda cesaretle direnen kahramanlar olarak tarihe adlarını yazdırdı. Onların fedakârlıkları, halkların özgürlüğe ulaşmasını sağlayan yolun taşlarını döşedi ve baskı altında yaşamaya zorlanan topluluklara birer ışık oldu. Umutsuzluk içindeki insanların yüreğine güven duygusunu yeniden yerleştirerek korkunun esaretinden kurtulmalarını sağladı. Şehitlerin özverili mücadelesi sayesinde insanlar yeniden umut buldu, inançlarını tazeledi ve yaşama azimlerini geri kazandı.
Karanlıklara hapsolan yürekler, şehitlerin direnişi sayesinde yeniden aydınlandı; bu topraklarda insanlık onurunun ayaklar altına alınmasına son verildi. Her bir şehit, insanlığın ortak kazanımlarının ve evrensel değerlerin teminatı oldu.
Bu devrim, halkın kendi kimliğini bulma ve özgürlük mücadelesi olarak gelişti. Şehitlerin kanlarıyla yazılan tarih, şimdiki nesiller ve gelecekteki kuşaklar için bir direniş manifestosuna dönüştü. Onlar, zulüm altında yeşeren umudun simgesi haline geldi; özgürlük aşkıyla yanan bu kahramanlar, halklarının bağımsızlığı için savaşarak bizlere büyük bir miras bıraktı. Bu mirasa sahip çıkmak, onların fedakârlıklarını anmak ve ideallerini yaşatmak, en büyük sorumluluk haline geldi. Şehitlerin fedakârlıklarını unutmamak ve bu topraklarda özgürlüğü daim kılmak için mücadele etmek bir zorunluluk halini aldı.
İşgalci Türk devleti, bu hakikati yok etmek amacıyla Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarını aralıksız sürdürüyor. Bu saldırılar, halkların umutlarını, hayallerini ve özgürlük arayışlarını yok etmeyi hedefliyor. Halkların birliğini, dayanışmasını ve ortak direnişini zayıflatmak için yoğun saldırılar düzenliyor. Ancak hakikat, baskı altında bile filizleniyor ve halkların direnişi, bu karanlık saldırılara karşı devam ediyor.
‘KORKMUYORUZ, TOPRAKLARIMIZI KORUYACAĞIZ’
8 Aralık’tan bu yana Tişrîn Barajı ve Qereqozax’a yönelik yoğun saldırılar sürerken, Kuzey ve Doğu Suriye halkları büyük bir kararlılıkla topraklarını, sularını ve barajlarını savunmak için 8 Ocak’ta harekete geçti. YPJ ve QSD savaşçılarının direnişine destek vermek amacıyla yola çıkan halk, konvoy halinde Tişrîn’e ulaştı. On binlerce kişinin katıldığı bu görkemli yürüyüşte, her yaştan bireyin yer aldığı gözlemlendi.
Direniş sloganları eşliğinde ilerleyen bu konvoy, Kuzey ve Doğu Suriye’nin şehitler sayesinde özgürleşen topraklarının nasıl büyük bir tutkuyla savunulduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu konvoyda yer alanlardan biri de Tişrîn Barajı’nda mücadele eden Emel Hesen Botî idi. Eşi Mehmud Kobanê, Çiyayê Kezwan’da şehit düşmüş bir kahraman olarak hafızalarda yer etti. Emel Hesen, üç çocuk annesi olarak, evlatlarıyla birlikte Tişrîn Barajı’nı savunmak için savaşçıların yanında nöbet tutmaya devam ediyor.
Emel Hesen, Tişrîn’de bulunmasına ilişkin şu ifadeleri kullandı: “Bir şehit eşi olarak üç çocuğumla iki gündür Tişrîn Barajı’ndayız. Barajımızı ve toprağımızı savunmak için buradayız. Ayrıca QSD savaşçılarının direnişine destek vermek amacıyla geldik. Tişrîn Barajı, şehitlerimizin kanıyla özgürleşti. Bugün, toprağımıza sahip çıkma ve şehitlerin izinden yürüme günüdür. Türk devleti, konvoya defalarca saldırı düzenledi fakat biz korkmadık; yolumuzdan, kararımızdan bir an olsun geri adım atmadık. Saldırılar hâlâ devam ediyor ama biz korkmuyoruz. Bugün, ön cephede savaşan yoldaşlarımız sayesinde biz buradayız ve QSD’nin direnişi bize güç veriyor. QSD de bizden güç alıyor.”