‘Yaptığımız haberi yaşamaya başladık’

Gazeteciler 2020’de en çok baskıyı yaşadı, tıpkı önceki yıllardaki gibi. Yeri geldi kendileri haber oldu ama; Covid-19 ile şartlar daha da zorlaştı. Bazen gün geldi o haberi yaşamaya da başladılar…

Türkiye basın özgürlüğü endeksinde 154’üncü sırada. Türkiye Gazeteciler Sendikası verilerine göre ise 70 gazeteci ve medya çalışanı tutuklu. Gazetecilerin Türkiye’de gündeme gelme sebepleri arasında ilk sırada bunlar var. İfade özgürlüğü, tutuklamalar ve iktidar baskısı... Peki dünyayı bir yıldır etkisi altına alan Covid-19 salgını boyunca bu süreci halka aktaran gazeteciler neler yaşadı? Felaketlerin yılı olarak anılan 2020, gazeteciler için nasıl geçti? Elbette ilk dillendirilen şey, yıllardır değişmeyen baskılar. Özellikle baskının odağındaki muhalif basında çalışan meslektaşlarımıza sorduk, onlar da anlattı. İşte gazetecilerin ağzından 2020:

‘KIZIMA HASTALIK TAŞIMA KAYGISI’

Sevda Aydın, Mezopotamya Ajans İzmir muhabirlerinden. Sevda, ilk olarak 2020’nin başından itibaren yaşanan salgın döneminde gerek evde gerek dışarıda koşulları zorlayarak da olsa haber üretmeye çalıştıklarını anlatıyor. Sevda salgını yayıldıkça ve vakalar arttıkça kaygılarının da yükseldiğini ifade ediyor: “Ne kadar korunsak da bir şekilde yakalanabileceğimiz bu salgından kaçamayacağımız endişesi çok büyük. Üstelik hastalığa yakalanma ihtimaline rağmen yapmamız gereken haberler vardı. Örneğin pandemi servislerine girmek, hastalarla görüşmek, uzun süreler toplu taşımada olmak, herkesin avazı çıktığı kadar bağırdığı basın açıklamalarında, havada uçuşan virüslerin altında kalmak zorundaydık. Her haberden dönerken, hala kızıma virüsü taşıma endişesiyle bitiyor evin yolu. Geçtiğimiz günlerde ağır ateşli bir sendrom geçirdi, iki kez test yaptırdık, neyse ki negatif çıktı. Şimdi çok iyi ama en büyük kaygım bulaş taşımak.

Salgının başından beri vakaları takip ediyoruz. Ölüm oranları artıyor. Oturduğum mahallenin camisinden neredeyse her gün salgına karşı tedbir uyarılarının ardından huzurevinde pandemi nedeniyle hayatını kaybeden yaşlıların ölüm selaları okunuyor. Her gün evden işe giderken, balkonlarında oturan yaşlı komşularımı seyrediyorum. Ölümü bekliyorlar, biliyorlar ama salgının ağırlığı da çökmüş gözlerine. Vakaların verilerinden değil ama bu gözlere baktığımda salgının bu yüzü korkutuyor beni.”

‘BUNLARLA KONUŞMA’

İzmir’de yaşanan depremi de hatırlatan Sevda, enkaz başında bekleyişin hem de böylesi bir salgın döneminde ona neler hissettirdiğini şu sözlerle aktarıyor: “Pandeminin ortasında, en korunaklı yer olan evlerinin altında kalarak yaşamlarını yitirdi onlarca kişi. Hayatta kalanlar ise pandemide sokakta korunmanın yollarını arıyordu. Bizler sokakta, enkaz önlerinde geçmişi yok olan, geleceği belirsizliklerle dolan o insanların hikayelerini yazmak zorundaydık. Kalabalığa rağmen olabildiğince maske, mesafe kurallarına uyarak yaptık işimizi. Günler sonra salgının çadır alanlarında arttığını öğrenince endişelendik, neyse ki ne ben ne de tanıdığım diğer gazetecilerde bulaş olmadığını öğrendim.

Mezopotamya Ajans’ın sadece son 1 yılda onlarca muhabiri yargılandı. Cezaevlerinde en çok Kürt basınından gazeteciler var. Rutin bir basın açıklamasını izlerken bile polisin özel tacizi ile karşılaşıyoruz. Örneğin genç biriyle yaptığım bir sokak röportajında, polisin biri gelip, gence ‘bunlarla konuşma’ demişti. Yani hak ihlalleri bakımından yeni bir şey yok. Meslekte ısrar etmek adına başta sağlık olmak üzere her türlü tehdide rağmen işimizi yapıyoruz.”

BİR 2020 DAHA GELECEĞİ KESİN

Gazeteci Elif Akgül, 2020’nin gazeteciler için hem yoğun hem de bol sınavlı geçtiğini söylüyor. Dünya bin bir türlü şey yaşarken gazeteciler bu gündemi yetiştirme telaşındaydı çünkü: “Yangınlar, savaşlar, işgaller, pandemi vb. gündemle bir oraya bir buraya savrulduk. Pandemiyle birlikte ülkede ve dünyada bilim gazeteciliğine, hakiki sağlık haberciliğine ne derece ihtiyaç olduğunu hep beraber gördük. Bu bağlamda hem gazeteciler hem yayıncılar önemli bir sınav verdi. Kimileri reyting uğruna bu sınavı geçemedi.”

Elif, basın özgürlüğü açısındansa 2021’in çok da farklı olmayacağını öngörüyor: “Basın ve ifade özgürlüğü adınaysa yine mücadele dolu bir yıldı. Olay TV'nin çıktığı yolculuk 1 ay dolmadan bitince 2020 adına yaraşır bir kapanış yaptı. İşkenceyi haber yapanlar, istismarı ortaya çıkaran gazeteciler tutuklanırken işkencecilerin, şiddet faillerinin, mafya babalarının nasıl serbest bırakıldığını da hep birlikte gördük. 2021'in de mücadeleyle geçeceğini ön görmek mümkün. Ama kesin olan şu ki 2020'den daha bilgili geçecek.

HABER ERİŞİM ENGELİ YILI

Evrensel Gazetesi’nden Meltem Akyol da tıpkı diğer meslektaşları gibi baskılardan, tutuklamalardan bahsediyor: “Yaptığımız haberler, birilerinin hoşuna gitmediği için hemen erişime engelleniyor. Sistem haberi engellemek üzerine kurulmuş resmen. Son olarak Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Hamza Yerlikaya ‘sahte lise diploma’, ondan önce Kalyon İnşaat’a ‘9,5 milyarı vergi muafiyeti’, Avrupalı Müslümanlar Girişimi Sözcüsü Veysel Filiz ‘100 kilo eroinle yakalanması’ haberleri erişime engellendi. 2019’u da zaten bu konuda kötü kapatmıştık. 2019’da Türkiye 408 bin 494 web sitesi, 130 bin URL adresi (haber ve içerik), 7 bin twitter hesabı, 40 bin tweet, 10 bin YouTube videosu ve 6 bin 200 Facebook içeriği erişim engelliydi zaten. Şimdi bu rakamların ne kadar arttığını 2020 verileri açıklandığında göreceğiz.”

‘PANDEMİ BOYUNCA DIŞIRIDAYDIM’

Meltem, muhabir olarak salgın dönemini ağırlıklı olarak dışarıda geçirdiğini anlatıyor: “Hastane önleri, adliye koridorları, basın açıklamaları… Örneğin adliyede az önce dava izlediğiniz mahkemenin bulunduğu kat karantinaya alınabiliyor, ya da izlediğiniz bir açıklamadaki bir kişinin korona olduğunu öğrenebiliyorsunuz. Bunların hiçbiri olmasa da habere ulaşmak için kullandığınız toplu taşımada dip dibe yolculuk yapıyorsunuz. İzlediğiniz hemen hiçbir haberde fiziksel mesafe kurallarına uyma şansınız kalmıyor. Açıklamayı yapanlar kurallara uygun otursa da sizin öyle bir şansınız olmuyor. Dolayısıyla zor bir dönem her anlamıyla. Ben mesela uzun süre annemlere gitmedim, ziyaret etmedim annemi. Telefonla yetindim. Sonra dışarıdan izlediğimiz bu süreç birdenbire hayatımıza dahil oldu. Annemin hastalanması ile aslında yaptığımız haberleri yaşamaya başladım.”

‘BİR İĞNE DELİĞİ DE KALSA ELİMİZDE…’

Meltem de Elif gibi 2021’de medyayı çok iyi şeyler beklemediğini söylese de umutsuz olmadığını da vurguluyor: “Etrafımda sıklıkla 2020 gitsin de ne olursa olsun sözleri duyuyorum, gönül isterdi ki 2020 gidince mevzu kapansın; ama medya alanında yaşadıklarımız, son olarak Olay TV’nin başına gelenler biz gazetecileri 2021’de de pek parlak bir atmosferin beklemediğini gösteriyor. Buradan elbette bir umutsuzluk ya da karamsarlık sonucu çıkmasın. Biz bir iğne deliği de kalsa elimizde oradan gerçeğin ışığını aktarmak için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.”

‘MÜLTECİLERİN ORADA UNUTULMASI KORKUNÇTU’

Gazeteci Burcu Karakaş ise salgında evlere kapanmış olmanın haber yapma pratiğini değiştirse de kesmediğini anlatıyor ilk olarak: “Pandemi ile birlikte evlere kapansak da teknoloji haber yapma hızımızı düşürmedi. Belki değiştirdi ama bitirmedi. Örneğin ben Ekvador ile bile haber yaptım oradaki salgın durumu ile ilgili. Skype veya mail, telefon hepsini kullandık. Ama salgın elbette yüz yüze görüşmelerde ya da dışarıda olduğumuzda fiziki olarak bizi zorladı. Maske, siperlik ve sosyal mesafe zorlayıcı unsurlardı. Ama neticede bu dönem habere en çok ihtiyaç duyulan zamanlardı ve haberleri bir şekilde yetiştirdik.”

Burcu, bu yıl bir gazeteci olarak en çok etkilendiği olayın ise Edirne’deki mülteci geçişleri olduğunu söylüyor: “Pandemi öncesi Edirne’de mültecilerin sınır geçişini takip ettim. Aslında geçememelerini demek daha doğru olur. Çok klişe tabir olacak ama bir insanlık dramıydı şahit olduklarımız. Sonrasında pandeminin başlaması ile insanların orada unutulması son derece korkunç. Beni duygusal olarak pandemi dışında en çok etkileyen olaylardan biri bu oldu. Onun dışında 2020 gazetecilere baskıların artarak devam ettiği bir yıldı. Ama bir şekilde mesleğe devam etmeye çalışıyoruz.”

YİNE DE SOKAĞIN SESİNİ KISAMIYOR

Yeni yaşam Gazetesi’nden ve salgının bir kısmını hapiste geçiren gazetecilerden Ferhat Çelik de hükümetin medya üzerindeki yoğun baskısından başlıyor anlatmaya: “Pandemi nedeniyle evlerine kapanan insanların bilgiye ulaştığı tek mecra TV, internet ve sosyal medya oldu. Çıkarılan internet yasasıyla muhaliflerin iletileri ya sansüre uğradı ya da tümden bu siteler yasaklandı. Bir şekilde bu çemberi kırmak için didinen muhalif basın ise her zaman olduğu gibi tutuklama veya kapatmalarla dizginlenmek istendi.”

Çelik, 2020 için en son Van Çatak’ta helikopterden atılan iki sivilin haberini yapan gazetecilerin başına getirilenlere bakmak yeterli olduğunu hatırlatıyor ve şöyle devam ediyor: “Linç edilerek öldürülen Servet Turgut ile komaya sokulan Osman Şiban’ın failleri soruşturulacağına bu konuyu dünya gündemine taşıyan dört gazeteci tutuklandı. Ancak yine de kısıtlı imkanlara rağmen muhalif basın, medyanın yüzde 95’ini kontrolü altında tutan iktidarın milyonlarca dolar harcayarak oluşturduğu havuz medyasının yalanlarını bir bir boşa çıkarabiliyor. Sokağın sesi de bunu ispatlıyor. Artık gazetelerin kapatılması, TV kanallarının daha bir ayını doldurmadan kapısına kilit vurulması veya internet sitelerinin engellenmesi sokağın sesini kısamıyor.”