Amed kırsalında geçen yıl yol arkadaşı Göksu Fırat ile birlikte son nefesine kadar mücadele eden gerilla Didar Serhat, PKK’de ulaştığı özgürlük hakikatini anlatırken, “İnsan, anlam gücünü kendisi oluşturduğunda; hislerini, duygularını, vicdanını birleştirdiğinde kavrayabiliyor. Şehitlerde somutlaştı; koşarak, aşık olarak gittiler özgürleşmeye doğru… Her fedai yoldaşımla birlikte yaşadığımda özgürlüğün emek, mücadele ve hakikat ile bütünleşerek gerçekleştiğini fark ettim” diyordu.
Kars’ın Kağızman ilçesinde 1989’da dünyaya gelen Didar Serhat (Meryem Doğan), Harran Üniversitesi Kimya Bölümü öğrencisi olduğu yıllarda tanıştığı PKK’ye katılma kararı aldıktan sonra Kürdistan dağlarına gelir. “Politik olmayan fakat kültürel değerlerine ve diline sahip çıkan bir ailede doğup büyüdüm. Üniversite yıllarında PKK’yi tanıdım ve katıldım” diyen Serhat, uzun yıllar Medya Savunma Alanları’ndaki faaliyetlerinin ardından Amed’e geçti.
Didar Serhat, katıldıktan sonraki yüzleşmesini şöyle anlatıyordu: “Katıldıktan sonra Kürdistan, halkım ve Önderlik gerçekliğini tanımak, anlamak bana kendi gerçekliğimi de gösterdi, kişiliğimde yenilenmeyi getirdi. Aynı zamanda kadın gerçekliği ile tanıştım, yüz yüze kaldım. Bir kadın olarak kendi gerçekliğiniz ve sistemin size dayattıklarıyla tanışmak, yüzleşmek yenilenmenin yanı sıra sisteme karşı çok büyük bir öfkeyi de doğuruyor.”
HER ZORLUK GÜÇLENDİRDİ
Kürdistan dağlarında karşılaştıkları her zorluğu; her yamacı, zorlu her yürüyüşü bir kadın gerilla olarak kendisini güçlendirme fırsatına dönüştüren Didar Serhat, Amed yolculuğuna çıkarken duygusal, tarihi ve manevi dokusunun kendisini motive ettiğini söylüyordu. Her Kürdistanlı gibi her gerillanın da yüreğinde Amed sevdası taşıdığını vurgulayan Didar Serhat, şunları belirtiyordu: “Amed Surlarına doğru gideceğim. Arkadaşlarımın hayallerini gerçekleştireceğim. Büyük bir iddia ve coşkuyla yola çıkıyorum. Örgütün bugüne kadar bana vermiş olduğu tüm emekleri boşa çıkarmayacağıma inanıyorum.”
AHLAKSIZ SÖMÜRGECİLİĞE ÖFKE
Gerilla Didar Serhat, yıllarca Medya Savunma Alanları’nda kaldığı için Bakurê Kurdistan’a giderken ardından bakan yoldaşlarının hissettiği duyguları anladığını ifade ederek, şunları kaydediyordu: “Onlar adına da başarılı olacağımı, anılarını Bakurê Kurdistan’a taşıyacağımı bilmelerini isterim. Ayrıca vidan ve ahlak sorunu olan bir sömürgeci düşmana karşı mücadele yürütüyoruz. Kan emici düşmanlarımıza karşı büyük bir intikamla doluyum, şehit yoldaşlarımın intikamını alacağımın bilinmesini isterim.”
SAVAŞTIKÇA ÖZGÜRLEŞMEK
İnsanın isterse özgürleşmesi yönünde bir farkındalığa sahip olabileceğine, PKK’de insan ve değerleri ile evreni tanımlada kat edilen mesafeye işaret eden Didar Serhat, şunları dile getiriyordu: “Özgürlük, başkalarının sunduğu, soyut veya ulaşılmaz değil. Siz savaştıkça, yoğunlaştıkça, mücadele ettikçe, kendini yarattıkça yakınlaşılıyor, anlaşılıyor. İnsan, anlam gücünü kendisi oluşturduğunda; hislerini, duygularını, vicdanını birleştirdiğinde kavrayabiliyor. Şehitlerde somutlaştı; koşarak, aşık olarak gittiler özgürleşmeye doğru… Büyük emek ve çaba gerektiriyor. Bunu PKK’de çok fazla fark ettim. Her fedai yoldaşımla birlikte yaşadığımda özgürlüğün emek, mücadele ve hakikat ile bütünleşerek gerçekleştiğini fark ettim.”
ÇIYAGER’İ ANLATIYOR
Cizre ve Sur direnişlerini hatırlatan Didar Serhat, Sur direnişinin öncüsü Komutan Çiyager’i şöyle anlatıyordu: “Çiyager yoldaşımızda Apoculuğun ilk ruhunu taşıdığını gördüğümü söyleyebilirim. Büyük bir komutan olduğunu ortaya koydu. Kendisini hiçbir şekilde geriye çekmeyen, her zor koşulda bir yöntem bulan, geliştiren, yaratıcı fikirler ortaya koyan bir arkadaş. Onu tanıyan herkes Çiyager arkadaşın literatüründe ‘olmaz’ diye bir sözcüğün olmadığını bilir. Moral, heyecan ve katılımcılığıyla tanır. Hiçbir an onu üzgün, heyecansız ve umutsuz görmemişizdir. Enerjisi donmaz, su gibi akar gider, hatta yanındaki yoldaşlarını da o enerjiyle sürüklerdi. Çok iyi bir öğretmendi. İnsana insan olduğu için değer veren yanları ön plandaydı.”
FİZİKİ UZAKLIĞI BİTİRMEMİZ LAZIM
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kadına verdiği değer ve biçtiği misyonu kendisine kılavuz edindiğini söyleyen Didar Serhat, “Karanlık kuytu bir köşede kalmıştık ama Önderlik bize güneşi bile kucaklayacak gücü verdi” şeklinde tanımlıyordu. Serhat, şöyle devam ediyordu: “Minnettarız, hatta minnettarlıktan öte Önderlik gerçeği ile aramızdaki bağın daha fazla güçlenmesi için aramızdaki fiziki uzaklığı da ortadan kaldırmamız gerekiyor. Ne kadar Önderlik gerçeğiyle içsel/düşünsel bağı güçlü kurarsak o kadar fiziki mesafeyi kısaltırız.”
BEDEL ÖDEMEYE HAZIR
“Toplumumuzu özgürleştirdiğimiz müddetçe tüm dünya kadınları ve toplumlarının kurtuluşunu sağlayacak güç ve dinamik olarak da kendimizi görüyoruz” sözlerini, ardında kalanlara vasiyet olarak bırakan Didar Serhat, “Ne bedel gerekiyorsa işte o bedeli ödemeye hazırız. PKK gerçekliğinde insan kendisini güçlendirdiği oranda düşmanından da büyük intikam alabilir. Şehitler ve Önderlik gerçekliğimiz bize en büyük mücadele gerekçelerini vermiştir” diyordu.