‘Örgütlü kadın Kürt basıncılığını da güçlendirir’

RAJIN yöneticisi Şevîn Bîngol “Örgütlü kadın basın içerisinde Kürt basıncılığını da güçlendirir. Özgün örgütlenme ve yoğunlaşmanın genel basına da yansıyan birçok kazanımı olur” dedi.

RAJIN Kürt gazeteciliğinde bir sıçrama yarattı. Kürt kadın gazeteciler özgün örgütlemeleri ile eşit ve özgür bir toplum yaratılması için büyük bir adımdır. RAJIN yöneticisi Şevîn Bîngol “Örgütlü kadın basın içerisinde Kürt basıncılığını da güçlendirir. Özgün örgütlenme ve yoğunlaşmanın genel basına da yansıyan birçok kazanımı olur” dedi.

Kürdistan dağlarında RAJIN’ın (Ragihandina Jin) kurulması Kürt basıncılığını bir adım daha öteye taşıdı, eşit ve özgür bir toplum yaratılması için büyük bir adım oldu. RAJIN kuruluş konferansını 25-29 Ekim 2013'te yaptı. RAJIN kurulmadan önce Özgür Basın içerisinde birçok kadın gazeteci vardı. Birçok kadın gazeteci ise sömürgeci güçlerin baskılarına karşı Kürdistan dağlarını mesken tuttular. Bunlardan Gurbetelli Ersöz, Şilan Aras, Sarya Onur, Hebûn, Ekîn, Avaşîn, Roza ve daha birçok kadın gazeteci yaşamlarını yitirdiler.

‘KADIN GAZETECİLERİ KAPSAYAN BİR ÖRGÜT’

RAJİN yöneticilerinden Şevîn Bîngöl, RAJİN’in sadece Kürdistan’daki tüm kadın gazetecileri değil, aynı zamanda diğer halklardaki kadınları da kapsayan bir örgütlenme olduğunu söyledi.

İlk dönemlerin kadınlar açısından çok önemli olduğunu vurgulayan  Bîngol “Kendisini görme, ifade etme, bu örgütlenmenin aslında çalışmalara daha güçlü yansıyacaktır. Çünkü bizim sorunlarımız ortaktır, mekanlar farklı olabilir, çalışmalar üzerinde farklı branşlaşmalar var o eksende çalışmalar yürütülüyor ama nereye vurursan sonuçta kadınsın. Kadın olarak yaşadığın zorluklar farklıdır, gazeteci olarak karşılaştığın sorunlar, bir muhabir olarak karşılaştığın sorunlar var tüm bunları yan yana getirdiğinde tüm sorunlarımız aynıdır” dedi.

 Bîngol, Rajin örgütlenmesinin sadece bir boyutu ile bütün kadınları bir araya getirip özgün örgütlülüğü kurma, ona göre mücadele yürütme olduğunu belirtti.

Medyada hep eril dilden, erkek zihniyetinden söz ettiklerini de kaydeden  Bîngol, bunun değişim ve dönüşümü için yapılması gerekenler olduğunu da sözlerine ekledi.

“Şimdi sen bu dili değiştirmezsen, basın dilini değiştirmezsen özgün bir örgütlenmeyle, özgün bir yoğunlaşmayla kadın kurtuluş ideolojisi ekseninde mücadele yürütmezsen bu dil değişmez. Bu temelde böyle bir örgütlülüğe ihtiyaç duyuldu. RAJIN bir bakıma toplumsal cinsiyetçiliğe ve onu yıkma üzerine bir örgütlemedir, o var olan zihniyeti yıkma üzerinedir” diye devam eden  Bîngol, şimdi bunun medya ayağının da çok önemli olduğunu kaydetti. Medya ayağı kadın basıncılığı üzerinden örgütlenmezse değişim dönüşümün gerçekleştirilemeyeceğini de belirtti.

‘DAĞ BASINCILIĞININ ZORLUKLARI DA VAR’

Kadın basıncıların dağ sahasında yaşadığı zorluklara ilişkin de  Bîngol şöyle konuştu: “Dağın kendi zorlukları var. Sonuçta bir savaş alanındasın. Sürekli bir yönelim oluyor. Savaş içerisinde gazetecilik yapmak başlı başına bir güç istiyor. Bir de dağdaki zorluklar buradaki kadın gerillaların dili olabilme. Yoğunlaşma düzeylerini mücadelelerini örgütleme düzeylerini yansıtma boyutunda da karşılaştığımız zorluklar var. Biz gerillayı tam ve istediğimiz gibi yansıtamıyoruz. Bu en büyük zorlanmamız. Ayrıca kadın sistemini anlatmak kavratmak boyutunda da zorluklar var. Evet, biz kadın arkadaşlar olarak bunu ihtiyaç olarak gördük. Ama bunun içini doldurma boyutunda hala yaşadığımız sorunlar var. Tamam, özgün örgütlenmedir. Ama bu topluma nasıl yansıyacak, nasıl kadınların dili olacak ve nasıl onlara cevap olacak? Bu noktada çalışmayı planlarken ve örgütlerken bu eksiklikleri giderme boyutunda zorluklar var? Kimi yoğunlaşmalar var ama oturtmada tam anlamı bu özgün örgütlenme oturdu diyemeyiz. İlerleme ve işleyişimiz var ama kimi eksiklikler var. Kimi sorunlar bizimle bağlantılı olsa da kimi sorunlar savaş ortamıyla bağlantılıdır. Bunun dışında egemen zihniyetten kaynaklı yönlerde var. Kadın basıncılığı nedir? İstenilen düzeyde kavrayış yok. Kullanılan eril dilin etkisizleştirilmesi için neler yapılabilir? Sorun bir kadın haberi yapıp yapmama değil bunun zihniyetini ne kadar örüyoruz, kadının inceliğini ne kadar yakalayabiliyoruz dil konusunda. Bunlar yapılıyor ama çok sınırlı kalıyor. Kadın kurtuluş ideolojisi ne kadar özümsenirse o düzeyde bu eril dil ve erkek tekelciliği aşılabilir. Dağ sahasında bu çalışmayı yürütmenin zorlukları şüphesiz var ama önemli olan nokta böylesi bir örgütlenmenin ‘anlamı’ nedir! Çalışmalar yürütürken yaptığın haberin kadınlar için ne anlamı var bu konuda belli bir birikmişlik mevcut ortaya çıkan sorunları gidermek için de belli bir mücadele mevcut.”

‘SİSTEMDE ÇOK KADIN SAVAŞ MUHABİRİ YOK’

Sistemde savaş muhabirliğini yapan kadının olmadığını da belirten  Bîngol, sisteme alternatif olarak gerilla ortamında bu durumun aşıldığını belirtti. Kürdistan dağlarında onlarca kadının hem gerillacılık yaptığını, hem de savaş muhabirliği yaptığını da vurgulayan  Bîngol, “Bunun bedelini ödeyenler de olmuştur. Ama savaşın gerçekliğini yansıtmıştır. Başta Gurbetelli Ersöz, Arjin, Denîz yoldaşlar bunu yapmıştır. Ve bu bedel şimdi Şengal’de Rojava’da devam ediyor. Bu gazetecilik ahlakıdır. Savaşın gerçeğini savaş içinde tüm bedellere rağmen yansıtmışlardır. Bu uğurda onlarca arkadaş şehit düşmüştür belki ama bu sayede biz bugün bunları konuşuyoruz ve örgütlenebiliyoruz. Sonuçta halkların ve kadınların sesi olmayı başarıyoruz. Buda genel algının ve medyanın tekçiliğini aşılmasına yol açıyor. Bu açıdan belirtelim ki biz RAJİN olarak bedel ödeyen şehadete ulaşan arkadaşlarımızın yolunda yürümek ve mücadelemizi yürütmek bizim esas amacımız” dedi.

‘KÜRT BASINCILIĞINI GÜÇLENDİRİR’

RAJİN’in Kürt gazeteciliğine etkisini de değerlendiren  Bîngol, örgütlü kadın basının Kürt basıncılığını geliştireceğini söyledi. Özgün örgütlenme ve yoğunlaşmanın genel basına da yansıyan birçok kazanımı olacağını ifade eden  Bîngol şöyle devam etti: “Mesela mesleki boyutta, plan proje de ve hissiyat ve anlamada daha büyük ve güçlü katkıları olabilir. Çünkü biz sistem gazeteciliği gibi ele almıyoruz. Sistemde herkes tekildir. Ama RAJIN örgütlemesinde, özgür basın boyutunda öyle değildir. Tekillik çok fazla ön plana çıkmaz, çünkü kendini de halkın sorunlarının içinde gören empati kurup ona göre onun sorunlarına cevap olabilen, hissederek yaşayarak onu haberleştiren ve takipçisi olan bir boyutu olur. Ve RAJIN’ın buna katkısı çok olur, zihniyet boyutunda. Mesela bir kadına yaklaşım nasıl olacak, kadının o gücünü görüp ondan güç alabilme. Onun iradeleşmesini yoğunlaşma ve birikimini gördüğü oranda ona göre paylaşım içerisine girme bu konuda da katkıları çok olacak. Bu yönlü etkisi olacak ve kazanımları da çok olacak. Çünkü dediğimiz gibi, Özgür Basın geleneğinde tekçilik yoktur. Ortak bir çalışmadır. Bu ortak çalışmada halkın ve toplumun dili olacaksan kendinden ödün vermen ve kendini adaman gerekiyor. O özgün örgütlenme ve yoğunlaşmayla ben inanıyorum farklı kazanımlar sağlar. Şimdiden sağlamıştır ama derinleşmeli.”

‘SİSTEMİN YAKLAŞIMI ERİLDİR’

Erkek egemen sistemde olaylara sadece haber yapma üzerinden yaklaşıldığını vurgulayan  Bîngol, “Önderlik de, hareketimizde biz de medya dilini çok değerlendirdi. Mesela bir kadın intihar etmiş, ya da vurulmuş. Somuttur ama dil bunun üzerine kurulu, deniliyor ki ‘erkek cinnet geçirdi kadını öldürdü’. Öldü gitti, böyle çözüm olamazsın. Burada kadın öldürüldü, şurada çocuğa tacizde bulunuldu, yaşlıya bakılmadı. Ayrıştıran, böldüren. Ama yaşlının da çocuğun da ihtiyacı vardır. Ama onlar da haber yapılıp geçilir. Sadece haberdir, haber yapma üzerinedir.

Bir kadın sorunu böyle ele alınamaz, kadın basıncılığı böyle olamaz, biz böyle ele alamayız. Nedenleri değerlendirilmeli. O zihniyettir o eril zihniyet olmazsa, erkek her zaman haklıdır. Ki Erdoğan da dedi ‘fıtratına terstir eşitlik’ dedi, niye? O da insan o da insan fark nedir ki aslında. Ama zihniyette oluşan şekliyle böyle bakılınca erkek hep haklıdır. Kadın çocuk yaşlı suçludur. Bu dil böyle olunca zihniyet boyutuyla böyle ele alma var. Sonucu ölümler çok sıradanlaşmış Ortadoğu’da bu eril dilden dolayı. Ölüm haberleri sıradan haberlerdir. Trafik kazaları, savaşlar ölümler çok normal. Bir savaş oldu 40-50 kişi öldü çok normal. Mesela Boko Haram saldırılarında 2 binden fazla kişi öldü üzerinde durmuyor, haberdir verir geçer. Öldürüldü gitti. Ama bunların toplumsal tepkisini yaratıp ona karşı mücadele yürütme boyutunda bir şey yok. Çünkü eril zihniyet ne düşünür der. O kızlar nereye kaçırıldı, o kadınlar Şengal’de nereye gitti satılıyor. Kaçırıldı satıldı. Çok doğal çok normal. Halbuki bu saldırılar egemen zihniyetin en sıçramış halidir. Ama medya öyle ele almıyor. Ve böylece toplumun dili olamıyor” dedi.

Çünkü devlet zihniyetine göre düşündüğünü, devletin erkeğin çıkarı neyse ona göre dil kullandığını sözlerine ekleyen  Bîngol, bu zihniyete karşı mücadele edildiğini de sözlerine ekledi.

“Bu açıdan aramızdaki fark büyüktür. Biz onların baktığı gibi sıradan bakmıyoruz. Tarihsel boyutları, zihniyet günümüzdeki yansımaları boyutları ve devlet ayakları boyutlarıyla mevcut sistemden doğru tüm boyutları ile değerlendiriyoruz. Yoksa öyle değerlendirsek bir haberdir olmuş gitmiş dersek nedenine inmezsek, fıtrata indirgersek bu medya dilidir. Egemen zihniyete hizmet eder mesleki bakılırsa toplum sorunlarına cevap olunamaz. Bizim temel değerlendirdiğimiz özgür basın olarak bu dil ve zihniyete karşı mücadele yürütüyoruz” diye devam eden  Bîngol onlar nasıl kapitalist moderniteyi temsil ediyorsa kendilerinin de modernite dili ekseninde mücadele yürüttüklerini belirtti.

Onların mesleğinin çıkarcı, parasını aldığını, “gazeteciyim” dediğini söyleyen  Bîngol, gazeteciliğin böyle olmayacağını da ifade etti.

Aralarındaki temel farkın bu olduğunu vurgulayan  Bîngol, “Birçok örnek var. Mesela tarih yazarsın ama egemen mantığa göre bakarsa ona göre inceler. Mesela yerinde inceleme diye bir şey var. Bir haber mi yapacaksın gidip halk içerisine girmek lazım. Diyelim Êzîdîleri mi ele alacaksın, git o toplum içerisine bak onların kültürünü yaşadıklarını onların acılarını onlardan öğren. Yerinde hissederek ve anlayarak ele almak doğrusudur. Böyle olmayınca ki olmuyor sen nasıl toplumun dili olursun. Sistem mayasına baktığımızda bir bütünen böyledir. Her şeyi her durumu ağırlıkta erkeklerle tartışır. Ya da eril zihniyetin temsilleriyle tartışır. Öyle olunca toplumda karşılığı da olmuyor” diye konuştu.

Bu açıdan farklı olduklarını, özgür basının bunlara karşı da mücadele yürüttüğünü de kaydeden  Bîngol şöyle devam etti: “Şimdiki halen vahşi haldir. Bir çikolata reklamında bile sanki satılan kadındır. Bütün reklamlara bakın ağırlıkta kadındır. Kadın sunuluyor, tamamen kadını fiziki ele alıp, reklamlarda bile erkeği tatmin ettirme eksenli bir medya gerçeği var. Bu medya toplumun dili olamaz ihtiyaçlarını karşılayamaz. Her şeyi cinselliğe indirgemiş. Kadın metadır. Satabildiğince sat. Böyle bir medya gerçekliği var.”

DENİZ FIRAT AKADEMİSİ

RAJİN Yöneticilerinden Şevîn  Bîngol, önümüzdeki döneme dair plan ve projeleri hakkında da bilgiler verdi. Şehit Deniz Fırat adıyla özün bir akademi açma planlarının olduğunu, bunun da sürekli ve uzun vadeli bir proje olduğunu belirtti. Orada asıl amacın kadınları mesleki ve branş boyutu ile yetkinleştirmeyi hedeflediklerini söyledi.

“Ayrıca kadınlar da var olan kapasite ve niteliği derinleştirme iddiamız var. Diğer bir planda basında kullanılacak yeni bir dil açığa çıkarma ve bunun sözlüğünü oluşturma çalışmalarımız var. Eril dilin alternatifini yaratma iddiamız ve hazırlığımız var. Bunun dışında bizimde her alanda özgün akademilerin açılması gibi bir beklentimiz de var” diyen  Bîngol, bu özgün yoğunlaşmanın amacına hizmet etmesi durumunda yıllardır açığa çıkmış birikim ve tecrübenin bir üste sıçramasına hizmet edeceğini de kaydetti.

 Bîngol son olarak da şunları kaydetti: “Biz de RAJİN olarak hem verdiğimiz mücadele hem yürüttüğümüz çalışma hem de ortaya koyduğumuz projelerle hem yılların özgür basın geleneğini bir üste taşırmak için çalışmalar yürütüyor hem de eril dil ve zihniyetle aktif mücadele ediyoruz.”

...