Barış isteyen herkes HDP için çalışmalı-Besê Hozat

Bölgede savaş her gün yeni bir boyut kazanarak derinleşiyor. Suriye’de DAİŞ’in yanı sıra El Nusra, Türkiye’nin doğrudan desteği ile yeniden güçlendiriliyor.

Bölgede savaş her gün yeni bir boyut kazanarak derinleşiyor. Suriye’de DAİŞ’in yanı sıra El Nusra, Türkiye’nin doğrudan desteği ile yeniden güçlendiriliyor. İdlib’i ele geçiren El Nusra Halep, Lazkiye ve Hatay sınır hattında alan hakimiyetini geliştiriyor. Suriye ve Irak başta olmak üzere baştan sona bütün Ortadoğu coğrafyası dehşet bir savaşın içinde. Bölgenin her yerinden oluk oluk kan akıyor. 

Kapitalist hegemonik güçler ve bölgenin gerici statükocu devletleri DAİŞ’i, DAİŞ’ten farkı olmayan El Nusra’yı bölgenin demokratik dinamikleriyle, Kürtlerle çatıştırıp hepsini zayıf düşürerek hakimiyet kurmaya ve herkesi ve her kesimi kendi çıkarları temelinde kullanmaya çalışıyorlar. Aynı politika farklı bir biçimde Türkiye üzerinde de uygulanıyor. Şu anda Türkiye çok büyük bir uluslararası operasyonla karşı karşıyadır. Kürt sorununun bir türlü çözüm yoluna girmemesinin, Türkiye’nin müzakereye gelmemesinin en temel nedenlerinden biri; yaşadığı bu uluslararası müdahaledir. Bu noktada bütün işaretler dış müdahalenin Erdoğan’ın da içinde olduğu ve başını çektiği organizeli bir yapı tarafından geliştirildiğini gösteriyor. 

Önder Apo’nun tarihi Newroz açıklamasından sonra İzleme Heyeti’nin HDP heyeti ile birlikte adaya gitmesi gerekirken, İzleme Heyeti’ne ilişkin Erdoğan’ın yaptığı açıklamadan sonra bu sürecin durdurulmasının bu müdahale ile bağı vardır. 

Türkiye son yirmi yılın ilk büyük operasyonunu 15 Şubat uluslararası komplosuyla yaşadı. Önder Apo bu korkunç komployu demokratik ulus paradigmasıyla boşa çıkardı. Türkiye’nin başına gelebilecek en büyük tehlike bu tarihi adımla engellense de tam on altı yıldır komplo, farklı biçimlerde Paris ve Roboskî Katliamı’yla, Kobanê ve Şengal soykırım denemeleriyle hep bir şekilde devam etti. Kürt sorununun demokratik çözümüne dönük bir iklim her oluşmaya başladığında Türkiye’de mutlaka bir biçimde dış bağlantılı iç darbe mekaniği harekete geçiyor.  

Türkiye Cumhuriyeti devleti, kuruluşu ve gelişim tarihi itibariyle sürekli olarak uluslararası operasyon altında kalan bir devlettir. Artık şu bir sır değildir; TC’nin kuruluş mantığında ve iç dengelerinin oluşumunda İngiltere ve İsrail’in rolü esastır. TC’nin oluşum biçimi hegemonik Türk-İslam sentezli ırkçı ve milliyetçi bir zihniyet, siyasi kültür ve gelenek yarattığı gibi sürekli dış güçler tarafından yönetilen ve kendi içinde de her daim darbelere açık bir siyasi yapı ortaya çıkarmıştır. Özellikle 15 Şubat 1999 komplosuyla başlayan yeni darbe süreci Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından farklı bir darbeler dizisinin başlangıcıdır. 

15 Şubat uluslararası komplosu ABD öncülüğünde uluslararası güçlerin Türkiye’yi haritadan silme operasyonuydu. Bu operasyonla dehşet bir senaryo hayata geçirilecekti; Türkiye önü alınamaz bir iç savaşla kan gölüne dönecek, Türk devleti bir hafta bile ayakta kalmadan yıkılıp gidecekti. Türkiye şu anki Irak ve Suriye gibi korkunç bir iç savaşın içine saplanıp kalacaktı. 

Önder Apo ulus devlet paradigmasını aşarak ve ona alternatif demokratik ulus paradigmasını geliştirerek, PKK’yi ise bu eksende köklü bir stratejik değişim sürecine alarak, bu dehşet senaryoyu uygulama dışı bıraktı ve kanlı bir iç savaşın önüne geçti. Böylece Türkiye’yi ve Türkiye halklarını iç savaşla tüketecek büyük bir komployu engelleyerek Türkiye’yi bir büyük felaketten kurtardı. Önder Apo tam on altı yıldır da İmralı’nın işkence koşullarında Türkiye halklarına karşı geliştirilen komploları-darbeleri boşa çıkarmanın, barış ve kardeşlik projesini hayata geçirmenin büyük mücadelesini veriyor.

Fakat ne yazık ki bugünün 'cumhurbaşkanı’ dünün başbakanı Erdoğan ve AKP’si yıllarca bu değerli çabaları istismar etti. Erdoğan, Türkiye siyasetini, ekonomisini, toplumsal kültürünü kirli çıkarlarına göre dizayn eden uluslararası güçler ile yerel ayaklarının ittifak gücü olan Gülen cemaatiyle on yılı aşkın bir süre devleti paylaşarak yönetti. 

Oysa AKP’nin desteği ile örgütlenerek paralel devlet biçimini alan cemaat ,Türkiye’ye karşı en tehlikeli bir uluslararası operasyondu. Halen de AKP ile ittifakı dağılmış gibi görünse de özünde sonuç çok değişmemiştir. Devlet ve AKP içindeki etkisini sürdürmektedir. Ayriyeten zaten mevcut haliyle uluslararası güçlerin paralele verdiği rolü Erdoğan liderliğinde AKP üstlenmiş, yürütüyor durumdadır. 

Kürt ve Alevi sorunu başta olmak üzere Erdoğan ile Gülen’in Türkiye’nin köklü iç sorunlarına yaklaşımında hiçbir düşünce ve uygulama farkı sözkonusu değildir. Dolayısıyla Erdoğan’ın önderliğinde AKP, Türkiye’ye karşı uluslararası operasyonun etkili bir aracına dönüşmüş durumdadır. 

İç güvenlik adıyla çıkarılan darbe yasaları ancak AKP’nin bu karakteriyle izah edilebilir. Türkiye’nin geneline yayılan toplumsal çatışmalar, 31 Mart günü Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan katliam iç savaş paketinin yol açtığı vahim sonuçlardır. 

AKP Türkiye üzerindeki uluslararası operasyonun uygulayıcısı konumundadır. AKP politikalarının bir sonucu olarak Kürdistan’da operasyonlar yoğunluk kazanıyor. Dolmabahçe deklarasyonu ve Newrozda açıklanan barış manifestosuyla müzakere yapmamanın tüm gerekçeleri elinden alınan Erdoğan AKP’si, orduyu ve polisi harekete geçirerek müthiş bir tahrik ortamı oluşturmuş bulunmaktadır. 

AKP her gün ordu, polis ve yargı yoluyla savaş çığırtkanlığı yapıyor, toplumu iç çatışmaya, gerillayı ise savaşa çekiyor. AKP’nin kendisini koruma telaşıyla çıkardığı iç savaş yasası kıyamet alarmı veriyor. 

AKP’nin siyaseti tamamen Türkiye’ye kaybettiren bir siyasettir. Türkiye’ye kazandıracak tek siyaset ise tartışmasız bir biçimde HDP’nin yürüttüğü demokratik siyasettir. HDP güçlendikçe Türkiye güçlenecek, halklar kazanacaktır. HDP için çalışmak, barış, özgürlük ve demokrasi için çalışmaktır. Kürtleri, Alevileri, kadınları, gençleri, aydınları ve tüm ezilen kimlikleri AKP’nin bu zulüm cenderesinden, ancak büyüyen ve başaran bir HDP kurtarabilir. HDP Türkiye’yi yöneten veya yönetimine ortak olan bir güç durumuna geldikçe Kürt sorunu demokratik bir biçimde çözülecek ve Türkiye kesinlikle demokratikleşecektir. 

Türkiye’yi darbeler, komplolar ülkesi olmaktan çıkarmanın, demokratik ve özgür bir ülke yapmanın adresi HDP’dir. Türkiye’yi ateş topuna dönüştüren AKP’den kurtulmanın tek yolu HDP’nin başarısıdır. Herkes HDP’nin başarısı için çalışmalı ve seferber olmalıdır. Önder Apo’nun barış manifestosu HDP’nin büyük başarısıyla yaşamsal hale gelecektir. 

Savaş hükümetine dönüşen, herkese kan kusturan AKP, güçlü ve başarılı bir HDP ile tamamen aşılacaktır.



KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA