6 gün önce ‘Beni de tutuklayabilirler’ demişti

Gözaltına alınıp, hakkında tutuklama talep edilen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, kapatılan DİHA’ya verdiği son röportajında, “Beni de tutuklayabilirler, ama halkı ne yapacaklar” deyip, "Son nefesimize kadar direneceğiz" mesajını vermişti.

Kürt halkına ve iradesine yönelik devreye konulan soykırım politikasının son adımı, Kürt halkının iradesi olan HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile 9 partili vekilin dün gece korsanvari bir şekilde yapılan operasyonlarla gözaltına alınmaları oldu. Amed’deki evine yapılan polis baskınını, sosyal medya adresinden duyuran Selahattin Demirtaş, gözaltına alınıp kente getirilen diğer isimlerden Figen Yüksekdağ, Gülser Yıldırım, Sırrı Süreyya Önder ve Ziya Pir ile birlikte Diyarbakır Adliyesi’ne götürüldü.

Burada savcılık sorguları yapılan isimler adına yaptığı ortak savunmada Demirtaş, “Er ya da geç demokrasi mücadelemiz kazanacaktır. Erdoğan şahsında, köhnemiş bu rejim değişecektir. Sizden hiçbir beklentim yoktur. Siyasi faaliyetlerim nedeniyle ancak beni seçen halkım sorgulayabilir” dedi.

Savcılık ifadesi sonrası hakkında tutuklama talep edilerek mahkemeye sevk edilen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 29 Ekim günü 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’na (DİHA) verdiği son röportajında,  o sırada gözaltında bulunan Amed Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın siyasi kararla tutuklanma olasılıkların bulunması öngörüsüyle “Beni de tutuklayabilirler” demişti.

Demirtaş, DİHA’ya verdiği o röportajında hem Hükümete hem de halka ve kamuoyuna önemli mesajlar vermişti.

O röportajında, Kışanak ve Anlı’ya yöneltilen suçlamaların son derece zorlama ve komplovari delil oluşturma ile hazırladığını söyleyen Demirtaş, normalde gözaltına alınmaları dahi kanunlara aykırı olan eşbaşkanların tutuklanması halinde tam bir hukuk katliamı olacağını dile getirmişti. Buna rağmen eş başkanlar 30 Ekim günü çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. 

Demirtaş ise, öncesinde ‘belediye eşbaşkanlarına yönelik olası bir tutuklama kararı ile kendisi ve diğer partiler için tutuklamaya zemin oluşturulmak mı?’ istendiği yönünde yöneltilen bir soruya o röportajında şu yanıtı vermişti:

“İlçe yöneticilerimizden başlayarak ilçe belediyelerimize geldiler. Oradan dikkat edin Büyükşehir Belediyesine geliyorlar ve amaç milletvekillerine, bize dönük tutuklama sürecini adıma adım ilerletmek. Refleksleri, halkın tepkisini kontrol ede ede, bastıra bastıra ilerlemek. Hedefleri bu. Peki, bunu niye yapıyorlar? Çünkü önümüzdeki yıl olası bir erken seçim ya da referandumda HDP’nin onların planlarını alt üst etmesinden çekiniyorlar. Bizi bu şekilde ya bypass ederek ya da tutuklayarak, siyaset dışı bırakarak rahat bir seçim kampanyası yürütme gibi bir hesapları var. Fakat bu hesaplarının tutma imkanı yok. Çünkü Gültan Kışanak, Fırat Anlı’yı tutuklayabilirler, beni de tutuklayabilirler; ama halkı ne yapacaklar. Bu mücadeleyi yürüten üç beş kişi değil ki. Milyonlarca halk var ve sandıkta da cevabını verir, günü gelir fırsatını bulduğunda sokakta da cevabını verir.”

Röportajın devamında Demirtaş yöneltilen kimi sorulara verdiği yanıtları şöyleydi: 

* Cumhurbaşkanı, ardından da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yeni bir ‘Güvenlik Konsepti’nden bahsetti. Bunu yeni bir tehdit olarak mı görüyorsunuz?

Bütün bunlar gösteriyor ki demokratik siyasete yönelik çok daha ağır saldırılar olabilir. Yani bugün suikast haberleri yaptırılıyor havuz medyasına, tutuklamalar görevden almalar, milletvekillerine dönük müdahaleler yeni dönemde devreye koyacakları konsept gibi görünüyor. İhtimaldir ki 90’lardaki gibi bazı tetikçilere benzer kontralara, bazı kirli odaklara bu tür pis işleri de yaptırabilirler. 

Zaten bu pis işleri yapsınlar diye kabinede bu tür değişiklikler yaptılar. Yeni İçişleri Bakanı tam da kirli işlerin adamıdır. Bu işleri yapsın diye göreve gelmiş biridir. Fakat şunu söyleyebilirim ki biz korkacak, geri adım atacak bu tür tehditler karşısında ilkelerinden, mücadelesinden vazgeçecek bir hareket değiliz. Soylu ilk değil, onun gibi çok sayıda katliamcı zihniyet gördük. Yenileri gelir gider ama halk burada dimdik ayaktadır. Evet, zarar veremezler mi verirler. Bedel ödetemezler mi, ödetirler. Ama bunun bedelini de öderler...

Bu halk bu ayak takımına asla pabuç bırakmayacaktır. Tehditlerine karşı da halk tabi ki de kendi güvenliğini alsın, tedbirlerimizi arttıralım ama böyle korkacak, geri adım atacak değiliz.

* Üzerinizdeki medya ambargosunu sürerken son olarak partililerinize ve halka iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Özellikle halkımıza şu çağrıyı yapmak istiyorum. Belki halkımıza ulaşma koşullarımız çok kısıtlı, medya kapalı. Fakat kısıtlı imkanlara rağmen halkımız şundan emin olsun, biz her tarafta hummalı bir çalışma yapıyoruz. Sizler de bulunduğunuz yerlerde kendinizi parti görevlisi olarak kabul edin ve ilçe binalarımıza gidip, ‘bana ne görev düşüyor’ deyin. Yapacağınız çalışma da şu; mahalle komisyonları oluşturuluyor, siz de o komisyonlarda yer alıp, her akşam ev ev gezin. Bunların hepsi siyasi çalışmadır. Mahallelerde kendi aranızda toplantılar yapın, süreci değerlendirin, olan biteni birbirinize aktarın. Yani internet olmayabilir, televizyonlar ve gazeteler kapalı olabilir ama biz bu karartılmış ortamda bir anda ortadan kaybolmadık ki, devasa bir halk hareketiyiz. Korkacak, geri adım atacak, kaygılanacak bir zaman değil. Çok güçlüyüz ve bu morali dışarı yansıtmamız lazım. Çok daha zorlu günlere hazırlıklı olmamız lazım. Bizi zorlu bazı günler bekliyor olabilir. Ancak bu çılgın politikalar karşısında korkup, kaçacak değiliz. Gücümüz, son nefesimiz nereye kadar yetiyorsa direneceğiz, halkımız da bu çalışmalara katılsın.

Yine Avrupa’daki halkımız da, dünyanın diğer bütün ülkelerindeki halkımız da çalışmalarını bu şekilde yüz yüze, halk toplantıları ile birlikte bilgilendirme, propaganda toplantıları yürütüp, planlamalar açığa çıkarmalı. Bir müddet sonra nasıl sokağa çıkacağız, sokağı nasıl daha etkili kullanacağız bunun planlamalarının yapılması lazım. 

‘GENÇLER BU ZULME SESSİZ KALMAMALI!’


Yine gençlik, kendi içerisinde partiden veya Demokratik Toplum Kongresi’nden (DTK) herhangi bir talimat beklemeden harekete geçmelidir. Böyle büyük kitlelerle sokağa çıkmak da gerekmiyor. Kendi mahallesinde, kendi sokağında her akşam gerekirse protesto eylemi koymalıdır. 10 kişiyle, 100 kişiyle... Bunu nasıl yapacak? Tabi öncesinde ev ev dolaşacak. Kendi içerisinde çalışma grupları oluşturacak. Biz bu mahallenin gençliğiyiz diyecekler. Bu kadar zulüm olurken biz sessiz kalamayız diyecekler. Gelin bu akşam mahallemizde bir protesto eylemi yapalım diyecekler, halktır, meşrudur...

Belediye eşbaşkanı gözaltında, her gün katliam var buna karşı evimizde oturacak mıyız? Dolayısıyla partinin miting, basın açıklaması çağrısını beklemeye falan gerek yok. Her yerde protesto eylemini yapsın, ha medya yok mu? Kendilerini zora sokmayacakları şekilde kendi çekimlerini kendileri yapsın, kendileri basın mensubu olsun, açıklamalarını kendileri yayınlasınlar. Sosyal medyadan vs. kendileri duyursunlar. Yani bunların hepsi yasal şeylerdir. 

Biz kendilerini zora soksunlar demiyoruz. Hiç şiddete başvurmadan da çok yaygın bir şekilde gösteriler yapılabilir. Halk hareketleri sokağı ne kadar etkili kullanabilirler ise o kadar etkili sonuç alırlar. Evet, sokağı kullanmamız için büyük bir devlet terörü, katliam var ama buna karşı başka yol ve yöntemler, başka taktikler, mekanizmalar da üretmek gerekiyor. Ben genç arkadaşlardan özellikle rica ediyorum, bizim bu çağrımızı önemsesinler ve bu çağrıyı duyan her genç arkadaş kendisini görevli, sorumlu kabul etsin ve desin ki; ben mahallemde ne yapabilirim? Üç kişiyi örgütlesin, o üç kişi yarın beş kişiye çıkacaktır, beş kişi elli kişiye, elli kişi de bin kişiye çıkacaktır. Örgüt böyle oluşur. Bu açıdan Özgür Basın çalışanlarına da teşekkürlerimi sunup, herkese başarılar diliyorum.”