AKP'nin her yerde Kürt düşmanlığı-Mustafa Karasu

AKP Kürt düşmanlığını hiçbir biçimde gizlemeye gerek duymadan ortaya koymaktadır. Zaten hangi güçlerle ittifak kurduğu ve destek aldığı görülürse, bu Kürt düşmanlığının açık olduğu görülür.

AKP Kürt düşmanlığını hiçbir biçimde gizlemeye gerek duymadan ortaya koymaktadır. Zaten hangi güçlerle ittifak kurduğu ve destek aldığı görülürse, bu Kürt düşmanlığının açık olduğu görülür. MHP’den, tüm şovenist ve Kürt düşmanı ulusalcılardan destek alan, ne kadar Kürt düşmanı varsa AKP'nin arkasına sıralanan bir durumda AKP'nin Kürt düşmanı bir iktidar olduğunu söylemek bile gerekli değildir. Her gün bu Kürt düşmanı cepheyi teşhir etmek gerekir. Böyle Kürt düşmanı bir ittifak Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiştir. Kürtlere karşı savaşın yürütüldüğü hiçbir dönemde Kürt düşmanlığı bu kadar zirveye ulaşmamıştır. Bugün ölüleri bile yakan bir Kürt düşmanlığı ortaya konulmaktadır.

AKP iktidarının, Önder Apo'nun tüm sorumlu ve makul yaklaşımlarına rağmen Dolmabahçe Mutabakatını reddetmesi ve 5 Nisan’dan bu yana 11 aydır ağır tecrit uygulaması; Kürt sorunu yoktur denilmesi, Kürt düşmanlığının açık dışa vurulması olmaktadır. Zaten onlarca yıldır özgürlük mücadelesi verilmesine rağmen Kürt sorunu yoktur denilmesi, Kürt’e karşı şiddetli bir savaş açmak anlamına gelmektedir. Şu anda Kürdistan'da AKP iktidarının savaş çetelerinin saldırılarını arttırması ve buna karşı Kürt halkının direnişi tamamen AKP'nin Kürt düşmanı politikalarının sonucu ortaya çıkmıştır. 

AKP, başta Bakurê Kurdîstan olmak üzere tüm Kürdistan'da ve Ortadoğu'da Kürtlerin güçlendiğini gördüğü için saldırıya geçmiştir. Sadece Bakurê Kurdîstan değil, Rojava ve Başurê Kurdîstan’da da bu saldırıları yürütmesi bu nedenledir. PKK Rojava’daki durumdan güç ve cesaret aldı, bu nedenle bu savaşı başlattı gibisinden söylemler tamamen demagoji ve gerçeği saptırmaktır. Kürtler güçlendiği için bu savaşı başlatmadı, Türk devleti Kürtlerin güçlendiğini gördü, Kürt’ün gücünü zayıflatmak ve yeniden kültürel soykırımcı sömürgeciliği hakim kılmak için bu saldırıyı başlattı. Gerçeği böyle görmeyenler, Türk devletinin yürüttüğü özel ve psikolojik savaştan etkilenenler ve AKP iktidarının ağzıyla konuşanlardır. Gerçeklere değil, yaratılmak istenen algıya bakanlardır. 

Bakurê Kurdîstan’da yaşananlar çok açık hale gelmiştir. Gözü kör olmayanlar, körü körüne AKP yandaşlığı yapmayanlar gerçekliğin ne olduğunu görmektedirler. Bu açıdan Bakurê Kurdîstan’da yaşananları burada ortaya koymayacağız. Esas olarak bu uygulamaları ortaya çıkaran zihniyet ve politikaların iyi anlaşılması gerekmektedir. Bu saldırılarla Kürtlerin iradesi kırılıp, ezilip, yeniden kültürel soykırımcı sömürgeciliğin hegemonyası hakim kılınmak istenmektedir. Başka türlü anlamak, yorumlamak kendini kandırmak ve devekuşu gibi kafayı kuma gömmektir. 

Rojava’daki tutumu AKP hükümetinin Kürt düşmanlığını çok açık ortaya koymaktadır. Sınırında dünyanın karşısına aldığı IŞİD ve El Nusra’yı istiyor, ama Kürtleri istemiyor. IŞİD ile Tıl Abyad (Girê Sipî)’ta komşu olunca bundan rahatsız olmuyor, ama PYD ve müttefiki Araplar komşu olunca rahatsız oluyor ve kıyameti koparıyor. Cerablus’ta hiç IŞİD’ten rahatsız olmadan yaşıyor. Türkiye'deki basında hiçbir biçimde “Cerablus’ta IŞİD var, bu caniler yanı başımızda bizim için tehlike oluşturuyor” haberi görülmemiştir. Ama Cerablus ve Güneyine IŞİD’in hakim olduğu bir yere YPG’liler biraz yönelse, Türk devleti “bu bizim için tehlikedir” diyerek tehdit ediyor ve saldırıyor. Son haftalarda PYD ve YPG’yi hedef göstermesi, Kürt düşmanlığını açıkça ortaya koymuştur. 

Dünya Suriye'de ateşkesi ilan ediyor, ama Türkiye “ateşkes bizi bağlamaz” diyor. Açıkça ben PYD ve YPG’ye saldıracağım diyor. Ahmet Davutoğlu “ateşkesi tanımıyoruz” dedikten bir gün sonra IŞİD hem Türkiye hem de Rakka tarafından Girê Sipî(Tıl Abyad)’ye saldırmıştır. IŞİD bu saldırıda amacına ulaşmadığı halde Türkiye Cumhurbaşkanının yüzde 80 IŞİD’in eline geçmiştir demesi, nasıl bir planlama yaptıklarının itirafıdır. Kobanê düştü düşecek anlayışını bu defa da Tıl Abyad için ortaya koymuştur. 20 Haziran 2015’teki o saldırı da Türkiye'nin teşvikiyle yapılmış, bir IŞİD kolu da Türkiye üzerinden Kobanê’ye saldırmıştı. Şimdi de IŞİD hem Türkiye hem de Rakka üzerinden Tıl Abyad’a saldırmıştır. Bu bile Türk devletinin Kürt düşmanlığını açıkça gözler önüne sermektedir. 

Türkiye IŞİD’in Suriye ve Rojava’daki bu tür katliamlarından sorumludur. IŞİD Türkiye'nin desteğiyle Suriye ve Irak'ta katliamlar yaptığı gibi, Avrupa’da da katliam yapan tüm IŞİD’liler de Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçmiştir. Türkiye IŞİD’in saldırı üssüdür, lojistik üssüdür, dinlenme üssüdür. Her şeyini Türkiye üzerinden temin etmektedir. Bu gerçeğin üstünü örtmek için de PYD ve YPG’ye saldırıyor, PKK'ye Rojava’dan silah geliyor iddiasında bulunuyor. Aslında tüm bu iddialarla hem çetelerle yaptığı işbirliğini hem de Bakur’daki insanlık dışı saldırılarını örtmeye çalışıyor. 

Türkiye'nin IŞİD’e suç ortaklığı yaptığı açıktır. Politikası ve tutumuyla bunu açıkça ortaya koymaktadır. Kürt düşmanlığı nedeniyle her türlü kirli ilişki içine girmekte ve kirli savaşı yürütmektedir. Türkiye kendi sınırları içinde Kürt sorununu çözmediği müddetçe Rojava, Başur ve Rojhilat’taki Kürtlere de düşmanlığını sürdürecektir. Rojava’da yürüttüğü Kürt düşmanlığı, Bakur’da yürüttüğü Kürt düşmanlığının devamıdır. Rojava Devriminin gelişmesi ve Suriye siyasetinde etkili olmasını istememektedir. Bu nedenle Kürtlerin Cenevre’de yer almasını istemiyor. İnsanlık dışı faşist çetelerin Suriye’de yer almasını istiyor, ama Kürtlerin Suriye siyasetinde etkili olmasını istemiyor. Ahmet Davutoğlu ateşkesi tanımama konuşmasıyla açıkça “biz PYD ve YPG’ye her zaman, her yerde saldırırız” demiştir. Nitekim IŞİD Til Abyad’a saldırtılmıştır. 

AKP iktidarı sadece Rojava’ya da saldırmıyor; Başurê Kurdîstan’da da Kürtlerin kazanım elde etmesini istemiyor. Nitekim “Irak’ta yaptığımız hatayı Rojava’da yapmayacağız” diyerek bu gerçekliğini açıkça dile getirmiştir. KDP ile ilişkiler yürütse de, bunu da PKK'ye karşı mücadelede taktik ilişkiler olarak görmektedirler. PKK etkisizleştirildiği an KDP'ye de yönelinecektir; tümden sınırlayıp kendi kontrolüne alacaktır. Türkiye açısından KDP sadece PKK'ye karşı kullanılan bir araçtır.

AKP yetkilileri ve yandaş basını son zamanlarda PKK ikinci Kandil yapacak diye Şengal’i hedef göstermektedir. IŞİD’i Musul ve Şengal’e saldırtan AKP iktidarı, şimdi de Şengal’i özgürleştiren güçleri hedeflemektedir. Şengal’de Êzîdîleri kendi öz savunma güçleri kurmuşlar; kendi kendilerini yönetmek istiyorlar. AKP hükümeti buna da karşıdır. Çünkü gerillaların kurtardığı bir yerin özgür ve demokratik olmasını istemiyor. Êzîdî Kürtlerin Önder Apo çizgisinde özgür ve demokratik yaşama kavuşmasını kendisi için tehlikeli görüyor. Bu nedenle Şengal ikinci Kandil olacak denilerek KDP ile PKK'yi karşı karşıya getirmeye çalışıyor. PKK ile KDP arasında Şengal’in statüsünün ne olması gerektiği konusunda var olan farklılığı ve yaşanan kimi sorunları tahrik ederek bir PKK-KDP savaşı çıkartmaya çalışıyor. Şengal ikinci Kandil olacak propagandasıyla bunu amaçlıyor. KDP ile Şengal’de ortak politika izleyecekleri mesajını veriyor. Bilemiyoruz belki de Başika’daki askerlerini KDP ile birlikte Şengal’i işgal etmek için kullanmayı düşünüyorlardır. Şengal ikinci Kandil yapılacak haberleri boşuna değildir. 

Şengal’de Êzîdîler öz savunmalarını YBŞ adı altında örgütlüyorlar. Yine Şengal Halk Meclisini kurarak Şengal’i kendilerinin yönetmek istediklerini ortaya koymuşlardır. KDP Şengal’in özerkliğini, öz yönetimini ve öz savunmasını kabul etmiyor. Şengal’i merkezi Hükümet olarak ben yöneteceğim diyor. Peşmergeler dışında Êzîdîlerin ayrı öz savunma örgütünü kabul etmiyor. Yine yerel demokrasiyi kabul etmem diyor. Her yeri ben yöneteceğim, diyor. Türk devlet anlayışının bir benzerini KDP Şengal için dayatıyor. Türk devleti bunu görerek Şengal’de KDP ile özerklik isteyen Êzîdîleri çatıştırmak istiyor. 

Şengal hala anayasal ve idari olarak Irak merkezi hükümetine bağlı. Her ne kadar Irak'a bağlı olsa da 3 Ağustos 2014’e kadar alanda KDP vardı. İdari ve askeri olarak KDP'nin kontrolündeydi. Irak hükümeti bunu sorun yapmıyordu, ama KDP IŞİD'e karşı direnmeyince gerilla müdahale etti. Gerilla müdahale ettikten sonra Êzîdîlerin öz savunma kararına ve öz savunma çalışmalarına yardım etti. İşte AKP iktidarı bu nedenle Şengal ikinci Kandil olacak diye provokasyon yaratmaktadır. Türk devleti Şengal’in Êzîdîlerin özgür ve demokratik vatanı olmasından rahatsız. Şengal’de Önder Apo etkisinin olmasından rahatsız. Nerede özgür bir Kürt oluşumu varsa onu düşman ilan ediyor. Yakında Êzîdîler’in YBŞ’sini (öz savunma gücünü) terörist ilan ederse hiç şaşırmayın. Nitekim Başur’da da PÇDK’yi terörist ilan etmiştir. İşte Türk devletinin zihniyeti budur. 

AKP iktidarında somutlaşan Türk devletinin zihniyeti ancak mücadeleyle geriletilebilir. Bu zihniyet ve politika geriletilmezse tüm Ortadoğu'da Türk devletinin Kürt düşmanlığı son bulmayacaktır. 

Aslında tüm Kürtlerin Türk devleti konusunda bilinçlenmeleri gerekir. Bakurê Kurdîstan’daki Özgürlük Mücadelesi başarıya ulaşmazsa hiçbir parçada elde edilen kazanımın güvencesi yoktur. Nitekim Rojava Devrimini boğacağını ve fırsatı doğduğunda da Başur’daki kazanımları ortadan kaldıracağını açıkça söylüyor.

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA