DEDAŞ yangınların sorumlusudur

Dêrik Belediyesi Eşbaşkanı Songül Özbahçeci, bölgede arka arkaya çıkan yangınlarda en büyük sorumluluğun DEDAŞ'a ait olduğunu söyledi.

KURDISTAN'DA YANGINLAR VE DEDAŞ

Büyükşehir Belediyesi'nin koordinesiyle yangın gündemi için bir araya geleceklerini ve ortak bir hareket planı çıkartacaklarını belirten Dêrik Belediyesi Eşbaşkanı Songül Özbahçeci, “Yangın söndürülünce her şey bitmiş olmuyor. Maddi olarak kayıplarını giderme noktasında neler yapabileceğimizi tespit etmeye çalışıyoruz” dedi. 

Amed’in Çinar  ve Mêrdîn'in Şemrex ilçeleri arasında 20 Haziran’da çıkan ve büyük bir felakete dönüşen yangının ardından gözlerin bir kez daha çevrildiği DEDAŞ’ın sorumluluğuna dikkat çeken Dêrîk Belediyesi Eşbaşkanı Songül Özbahçeci, ANF'ye konuştu.

Bölgede arka arkaya çıkan yangınlarda en büyük sorumluluğun DEDAŞ'a ait olduğunu vurgulayan Songül Özbahçeci, "DEDAŞ başından beri sorumluluğunu inkar etti, yangınlar da her seferinde 'anız yangını' olarak isimlendirildi. Elbette anız yangını yok diyemeyiz ama o süreçteki yangınların çoğu elektrik tellerinden sıçrayan kıvılcımlar yüzünden çıktı. Görüntüler teker teker sosyal medyaya ve basına yansıdı. Yıllardır bu bölgede gündüz vakti bilinçli olarak elektriği kesip akşamları yüksek voltajla veriyorlar. 30 yıldır tek bir bakım, onarım yapılmamış elektrik direkleri, telleri var. Bu yüzden insanların evi, bağı, bahçesi, tarlası yandı" dedi.

DEDAŞ ÖZEL POLİTİKA YÜRÜTÜYOR

Tarlalarda ekinlerin biçilmeye başlanmasıyla birlikte kuru ot ve anız yangını tehlikesinin her yaz mevsiminde bulunduğunu ancak geçtiğimiz Haziran ayı boyunca çıkan yangınların son yıllarda görülmemiş bir sıklıkta ve peş peşe çıktığını söyleyen Songül Özbahçeci, “Yıllardır bu topraklarda yaşıyoruz ama böyle bir şey görmedik. Bunun temel sebebi DEDAŞ'tır. Elektrik direklerinin onarılmaması, gerekli iyileştirmenin yapılmaması yüzünden bu yangınlar çıktı. Sulama için elektrik de gerekiyor biliyorsunuz. Tarlaları sulamak için de elektrik gerekiyor. Belirli saatler arası bilinçli olarak kesinti yapıyorlar. İnsanlar mahsullerini sulayamıyorlar. Tarlaların ortasından dev elektrik direkleri geçiyor ama oralara elektrik verilmiyor. DEDAŞ yıllardır bölgeye özel bir politika yürütüyor. Bu kesintilerden sonra akşamları saat 18.00-19.00 civarı elektriği birden bırakıyorlar. Ani ve yüksek voltaj yüzünden elektrik tellerinden kıvılcım çıkıyor ve o kıvılcımlar kuru otlara sıçrıyor. Zaten tarlalar kuru otlarla dolu, ekini biçilmiş birçok yer var. Düşen kıvılcımlar direkt büyüyerek yangına sebep oluyor” şeklinde konuştu.

TEK BİR HELİKOPTER TABLOYU DEĞİŞTİREBİLİRDİ

17 köyü etkisi altına alan ve 15 kişinin yaşamını yitirmesine sebep olan yangında 7 bin dönümlük tarım arazisinin 4 bin dönümünün henüz hasadı yapılmamış tarla olduğunu hatırlatan Songül Özbahçeci, şöyle devam etti: “Şemrex'te yaşanan can kayıpları göz göre göredir. Kırsal kesimlere itfaiyenin maalesef alanın tamamına ulaşma imkanı yok. Araçlar belirli bir bölgeye kadar gidebiliyor. Arazi engebesi, toprağın araç geçişine müsaade etmeyen yapısı gibi birçok sebep var. Halk o yangını kendi imkanlarıyla söndürmeye çalıştı. İmkansızlık yüzünden adeta kendini ateşe attı. Hayvanı var, ürünü var. Geçimini onunla sağlayacak. Başka bir güvencesi yok bu hayatta. Canı pahasına alevlerin içine girdi insanlar. Oradaydık. Defalarca çağrılarda bulunduk. Tek bir helikopterin gönderilmesi o felaket tablosunu değiştirebilirdi ama yapılmadı. Sonrasında çıkan yangınlarda da yapılmadı. Dêrîk'te de tarlaları yanarken kendilerini o alevlerin içine atan insanları görünce artık isyan ettik.”

ZATEN BELEDİYELER VE HALK MÜDAHALE EDİYOR

Haziran’ın son haftası itibarıyla Mêrdîn'in 6 ilçesinde kısa aralıklarla çıkan yangınların tamamının belediyelerin ve halkın müdahalesiyle kontrol altına alınıp söndürüldüğünün altını çizen Songül Özbahçeci, sürecin ihmaller, alınması gereken tedbirler ve merkez-yerel ilişkileri açısından üzerinde durulması gereken birçok boyutu olduğunu vurguladı.

Songül Özbahçeci, şunları söyledi: “Mêrdîn birdenbire yanmaya başladı adeta. Şemrex, Nisêbîn, Dêrîk, Mahsert, Artuklu, Mîdyad... Arka arkaya yangınlar çıkmaya başladı. İhmal kadar kasıt olduğu yönünde de köylülerden birçok iddia geldi bizlere. Bunların da üzerinde durulup araştırılması gerekiyor. Biz kendi açımızdan bunu yapacağız. O günlerde rüzgarın da etkisiyle yangın büyük bir hızla yayıldı. İtfaiye elinden geleni yaptığı halde yetişmesi zordu. Sulama araçlarımız ve su tankerlerimiz de var belediye bünyesinde. Normal şartlarda yeterli bir donanımımız var ama çok uç bir örnek yaşadık. Takviye istedik elbette. Bir şehrin 6 ilçesinde peş peşe yangınlar çıkıyor, diğer il ve ilçe belediyelerimiz destek oluyor ama o süreçte devletin diğer kurumları kayıtsız bir şekilde izledi yaşananları. Yangını söndürmek için jandarmayı gönderiyorlar. Jandarma neyi söndürebilir, elinde hangi ekipman var bunun için? Eylemlere müdahale etmek için kullandıkları TOMA'ları gönderiyorlar. Sadece birilerini gönderdik, biz de boş durmadık demek adına, tepkileri hafifletmek için yaptılar bunu da. Oysa yapılması gereken çok netti; yangını havadan söndürmek için helikopter göndereceklerdi. Defalarca çağrı yapıldı. Dikkate alınıp cevap bile verilmedi çoğuna. Anız yangını demekle sorumluluğu kimse üzerinden atamaz.”

TASARRUF TEDBİRLERİYLE BAĞLANIYORUZ

Yangınlara dair hasar tespit ve raporlama işlemlerinin devam ettiğini belirten Songül Özbahçeci, şunları ekledi: ”Büyükşehir Belediyesi'nin koordinesiyle yangın gündemi için bir araya geleceğiz ve ortak bir hareket planı çıkartacağız. Buna dair bir planlamamız var, ancak her belediye kendi ilçesi sınırlarındaki sıkıntıları gidermekle uğraşıyor. Yangın söndürülünce her şey bitmiş olmuyor. İnsanların kayıpları oluyor, kaygıları oluyor. Bu süreçte de ziyaretlerimiz devam ediyor. Onları dinliyoruz, maddi olarak kayıplarını giderme noktasında neler yapabiliriz, buna dair fikir yürütüyoruz ve neler yapabileceğimizi tespit etmeye çalışıyoruz. Bir yandan da yaşanan süreci raporlaştırmaya çalışıyoruz. DEDAŞ başından beri sorumluluğunu inkar etse de basına yangınların nasıl çıktığına dair görüntüler yansıdı. Bu kamera görüntülerinden sonra kendi sorumluluk paylarını inkar etmeyi kısmen bıraktılar. İHD ve ÖHD ile koordineli bir şekilde yangınlara dair davalaştırma süreçleri yürütülecek. Halkın doğrudan şahitliği var, kamera görüntüleri var. Bizler de böylesi ekstrem durumlar için nasıl önlemler almamız gerektiğini görmüş olduk. Halkla bir araya geldiğimizde onların da talep ve önerilerini dinliyoruz. Bilgilendirme çalışmaları yapıyoruz. Yangın soğutma cihazları almak istiyoruz mesela ama kamuda tasarruf tedbirleri adı altında elimizin kolumuzun bağlanması söz konusu. Kayyum Dêrîk'te zaten gider ayak belediyenin taşınmazlarını, araçlarını satmış. Şimdi de tasarruf tedbirleri sebebiyle herhangi bir alım yapamıyoruz. Hizmet yapmamızı bu şekilde engelliyorlar."