Demirtaş: Kürt halkı direnecektir

DTK'nin Amed Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu'ndaki 1. Olağanüstü Kongresi, HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın konuşmalarıyla devam etti.

DTK Olağanüstü Kongresinde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, AKP'ye seslenerek, "On beş milyonluk bir halk var, hepsini 'terörist' ilan ediyorsunuz. Eğer böyle yaparsanız bir halk da elinden ne geliyorsa size karşı direnecektir" uyarısında bulundu. Kılıçdaroğlu'nu da eleştiren Demirtaş, "Cizre'ye gelin o zaman. İki yüz insanı yaktılar, yetmiş cenaze morglarda bekliyor. Cizre'ye gitmiyorsan da, kalk Davutoğlu’nu eleştir. Bunu yapacağına kalkıp bize 'terörle arana mesafe koy' diyemezsin" diye belirtti. HDK Eş Sözcüsü Koçyiğit ise "21. yüzyıl artık Kürtlerin yüzyılıdır. Hiç kimse daha azına sahip olmamızı isteyemez, bekleyemez" dedi.

DTK'nin Amed Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu'ndaki 1. Olağanüstü Kongresi, HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın konuşmalarıyla devam etti.

DEMİRTAŞ: ASLA BUNLARA BENZEMEYELİM

Demirtaş konuşmasına şu sözlerle başladı: "Partimiz adına tekçiliğin ne kadar tehlikeli olduğunu bedelini ödeyen bir halk olarak iyi biliyoruz. Buna karşı hakiki bir kurumsallığı oluşturmak durumundayız. Siyasi anlayışlarımız, inançlarımız farklı, dünyanın her tarafında öyledir. Bir yerde bağımsız bir devlet kuruldu diye tek bir siyasetin olacağı durumu faşizmden başka bir şey değildir. Türkiye Cumhuriyeti tekçilik üzerine inşa edildi. Her şeyi bir ulus üzerinde inşa etti, faşizan bir rejim inşa etti."

Demirtaş, konuşmasının devamında ise şu hususlara değindi:

"Davutoğlu, Manisa'da 'Tek milletiz, kimse buna müdahale edemez' diye bas bas bağırıyor. Bundan heyecan duyan Türkler bunun Hitlerin sloganı olduğunu bilmiyorlar mı, görmüyorlar mı? Bir faşist sloganı alkışladıklarının farkındalar mı, bunu merak ediyorum. Bu bizi heyecanlandırmıyor, bizi ürkütüyor. Toplumun bir kısmı heyecan duyabilir, bu bizi birleştirmiyor. Böylesi bir anlayışa karşı mücadele ederken asla bunlara benzememeliyiz. Kongremizin temel hedefi demokratik toplumu inşa etmektir. Bağrında bütün farklılıkları barındıracak bir paradigmayı oluşturmak durumundayız, ama halen de tekçi zihniyetten kurtulmuş değiliz. Bunu pratikte göstermek durumundayız. Demokrasiyi pratikleştirerek yapmalıyız. 

'DEMOKRATİK ULUS' VURGUSU

Elbette kazanacağız, ama mevcut durumdan öte bir kazanım olmalıdır. O da çoğulculuğun kabulü, farklı siyaset anlayışların temel ilkelerde buluşması mantığıyla olmalıdır. Kürtlerin bundan dolayı dışlanmaması, ötekileştirilmemesi gerekiyor. Bunların hepsi çoğulcu demokrasi adına garanti altına alınması gerekiyor. Bunun örneklerini her alanda inşa etmek durumundayız. Bunu yaparsak bütün zorlu süreçlerin üstesinden gelebiliriz. Ben İmralı'da Sayın Öcalan'ın on yedi yıldır bunun üzerinde çalıştığını söyleyebilirim. Şunu da hakkını vererek, bütün yeryüzünde mücadele eden özgürlük hareketi olarak da en büyük gelişmeyi sağlayan da bizleriz, en büyük mesafeyi bizler kat ettik. IŞID, Ehrar-u Şam ve diğer örgütleri gördünüz, İslam'ı ne hale getirdiklerini gördük. Ulus devleti mahkum ederek demokratik ulusu inşa etmek zorundayız.

KILIÇDAROĞLU'YA YANIT VE ÇAĞRI

Bize dayatılan tekçiliği yeniden tahkim etmek için ellerindeki bütün zor araçlarını devreye koyuyorlar. Tekçilikle ittifak kurmuş bütün zihniyetler ve yapılar birleşmiş durumdalar. Devleti bir tek kolon üzerine inşa ederseniz, o kolon sarsıldığında devlet de sarsılmış olacaktır. Biz ise şimdi devleti demokratikleştirelim diyoruz. Tek bir kolon üzerinde devlet inşa edilebilir mi, mümkün değil. Bundan dolayı da gelin beraber demokratik bir şekilde başka kolonlarla bunu yapalım diyoruz. Toplumu kendisini her yerde yönetebilecek demokratik mekanizmaları oluşturalım. Tek bir kolon üzerinde devleti kurtaracağız diyecekseniz, yanılacaksınız. Cumhuriyet Halk Partisi de bundan azade değildir. 

Birçok sosyalist kuruma üye olan parti olarak söylediklerine baktığımızda şaşırıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu, siz kendiniz 'YPG, kendi halkını koruyan bir örgüttür' dediniz. Bir yıl içinde YPG veya PYD hangi terörist eylemi yaptı da onu terörist ilan ediyorsunuz? Bizler ilkeler üzerinde konuşuyoruz. Geçen yıl bir YPG'linin cenazesine katılan bir AKP'li için Kılıçdaroğlu, 'Bu milletvekilinin de dokunulmazlığını kaldıracak mısınız' diye soruyor. Bunları soracağınıza, cenazelere, tabutlara yapılan saldırıları sorun. AKP'yi sıkıştıracağım diye, halkın taziyelerini gündemleştirirsen, halk senin yüzüne bakmayacaktır. Acı üzerinde yürütülen siyaseti reddediyoruz. Cenazeye sahip çıkmamak onursuzluk, yerden kaldırmamak onursuzluktur. Bundan insan olarak utanıyorum. Davutoğlu da kalkıp senin de milletvekillerin gitti derse ne oldu, bunun üzerinden siyaset yapılır mı? İşte tekçilikle birleşmek böyle bir şeydir. Sayın Kılıçdaroğlu Cizre'ye gelin o zaman. İki yüz insanı yaktılar, yetmiş cenaze morglarda bekliyor. Masum insanları yaktılar. Cizre'ye gitmiyorsan da, kalk Davutoğlu’nu eleştir. Bunu yapacağına kalkıp bize 'Terörle arana mesafe koy' diyemezsin. Burada en büyük terör destekçisi AKP'nin kendisidir, o zaman bu mesafeyi onlara koy. Bir gün bir laf ettin mi? Hayır. AKP ve CHP nasıl bir araya gelebiliyor, tek kolon, tekçilik üzerine hepsi yemin etmişlerdir. Bundan dolayı da bir araya geliyorlar. 

'ERDOĞAN'DAN NE FARKINIZ VAR!'

Sur hala tanklarla vuruluyor. Bir şehir tanklarla vurulur mu? Bunu bir gün hükümete sordun mu, hangi anayasada bu var, ordunun yetkilerinde bu var mı, Vali'nin yetkilerinde bu var mı? Yerleşim yerlerinde bir devletin kendi yurttaşına karşı yaptığı bu durum bir suçtur. Erdoğan, Beşar Esad için bunu diyordu, kendi halkına tankla topla saldıran o halkın lideri olabilir mi? Bugün AKP ve Erdoğan bunu yapıyor. Ey Kılıçdaroğlu buna karşı bir şey söylediniz mi? Yok. O zaman AKP'den ne farkınız var! Tekçi zihniyetin yol açtığı bu faciayı temizlemek bize düşüyorsa, o zaman buna benzemememiz gerekiyor. Demokrasi konusunda ilkeli durmamız, ahlaklı durmamız gerekiyor. 

Cizre'de, Nusaybin'de, İdil'de terörle mücadele edilmiyor, bir halk ile mücadele ediliyor. O zaman tanımımızda bir yanlışlık var. On beş milyonluk bir halk var, hepsini 'terörist' ilan ediyorsunuz. Eğer böyle yaparsanız bir halk da elinden ne geliyorsa size karşı direnecektir. Başkasının hakkını, hukukunu, namusunu, ırzını, toprağını, dilini, dinini elinden alanlara karşı direnmek, ahlaklı bir direnmedir. Biz terörü ve şiddeti desteklemedik, Ankara'da da, Brüksel'de de buna karşı geldik. Ama bir halkın ezilmesine de göz yummadık, yummayız da. Gelin bu konuları beraber çözelim, Sayın Davutoğlu. 

'ZULME KARŞI DİRENİŞ'

Böylesi tarihi dönemlerde, tarihi kişilikler cesaret gösterirlerse felaketlerden kurtuluş olur. Yakın geçmiş ve tarih de buna tanıklık etmiştir. Gerek Türkiye ve Kürdistan halklarının siyasi öncüleri olarak zulme karşı direnişi ortaya koymak, savaşsız, kansız çözüm yollarını ortaya koymak durumundayız. İzleyen ve yedekleyen bir siyaset en fazla halka kaybettirir. Bu da daha fazla halkın ve gençlerin kaybetmesine yol açacaktır. DTK bu kongre felsefesiyle, kuruluş felsefesiyle hareket edeceğine inanıyor, bu duygunun gelişmesi için elimizden gelen katkıyı sunmaya hazırız. Bunu birlik ruhuyla, tekçilikle değil. Birleştirici ruhu ve çabayı bekliyoruz. Şimdiye kadar büyük emekler verildi, çaba gösteren arkadaşlara başarılar diliyor." 

KOÇYİĞİT: SARAY'I BAŞKANLIĞA TAŞIMADIK DİYE SAVAŞ AÇILDI

Kılıç Koçyiğit ise konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

"Ortadoğu ve Türkiye açısından tarihsel bir süreçten geçiyoruz. Bu süreç emperyal güçlerin, uluslararası güçlerin kendi emellerinden vazgeçmediklerini de gösteriyor. Bizler 2013'teki çağrıyla hepimiz barışa kucak açtık. Barış sürecinde ne gerçekleşmedi? Gerçekleşmeyen ölümlerdi. Gerçekleşmeyen halkların arasına konulan mesafelerdi, birbirini anlamalarıydı. Yıllarca havuz medyasıyla, eğitimle zehirledikleri toplumun sağılmasıydı, kader birlikteliğimizin cümlelere döktüğümüz bir barış süreciydi. Neden AKP ve Saray tarafından savaşa evrildi? Bu soruyu herkesin yüksek sesle kendisine sorması gerekiyor. Barış sürecinin bizlere bir zararı var mıydı? Hayır, aslında ön açıcıydı. Bu ceberut devlete bir panzehirdi. Sistem kendisini yenileyecekti, eşitlikçi bir kapı aralayacaktı. Ama bu kapı Saray'ı başkanlığa taşımayacaktı, onun için bundan vazgeçildi ve savaşa kapı açıldı. 

'21. YÜZYIL KÜRTLERİNMDİR; KİMSE DAHA AZINA SAHİP OLMAMIZI BEKLEMESİN'

Rojava'daki devrimin niteliği bu süreçte çok belirleyiciydi. Kürtlerin bir statü elde edilmesi için bir mücadele yürüttüler. Bugün Kürtlerin kendi özgür gücüyle elde ettikleri Rojava Devrimi'ni boğmak istiyorlar, bunun için savaşa karar verdiler. Bu devrim Kürtleri uluslararası arenada bir muhatap olarak ortaya çıkarmıştı. Şunu çok iyi biliyorlardı, Şengal'de 73'üncü fermana tabi tutulan  Êzidîlere Kürt Özgürlük Hareketi bedenini siper etmişlerdi. Bunun için savaş politikalarına 'evet' dediler, barışa sırtını döndüler. Bütün bu şiddet ikliminde kimin kazançlı olduğu açıktır. Tekçi, ulus devlet zihniyetli iktidar odakları olan AKP ve Saray'ıdır. Bunun bilinmesi ve toplumda teşhir edilmesidir. Bundan dolayı da DTK tarihsel bir role sahiptir. Örgütlü gücün ortaya çıkması için, kendisini bu sürecin öznesi olarak görmesinin kendisi oluyor.

Bugün Kürdistan özgürleşmezse, demokratikleşmezse, Kürtlerin eşitlik ve özgürlük talepleri tankla, topla bastırılmaya çalışılırsa, Türkiye' de özgürleşmeyecek, birlikte yaşama koşullarımız azalacaktır. Son gazla savaşa devam eden bir yapının, Kürdistan'da barış mesajları vermesi iki yüzlülüktür. Bugün Sur'a el koyup gasp etmesi bir iki yüzlülüktür. Bu ikiyüzlülüğü Kürtler çok iyi görüyorlar. Kürtlerle beraber eşitlik ve demokrasi mücadelesi verenler bunu çok iyi görüyorlar. Bunu görmeyenler, yalakalar ve devletin kasasından besleyenlerdir. 21. Yüzyıl artık Kürtlerin yüzyılıdır. Hiç kimse daha azına sahip olmamızı isteyemez, bekleyemez. Ceberut sisteme boynumuzu uzatmamızı ve teslim olmamızı bekleyemez. Kürdistan'ı özgür bir yapıya ulaştırana kadar mücadele ettik, bundan sonra da mücadele edeceğiz. Bunun için bedeller ödedik. Barış, ekmek ve su kadar gereklidir. Ortak gelecekte buluşturmanın adıdır, barış. AKP ve Saray bundan vazgeçmiştir diye halklar bundan vazgeçmiş değillerdir. Bu görkemli duruşu tekrardan saygıyla selamlıyorum. Kongrenin bu çalışmasının Kürdistan'ın özgürleşmesine katkı sunacağına inanıyor ve başarılar diliyorum."