GÖRÜNTÜLÜ

‘Demokratik Suriye için en büyük engel Türk devletidir’

Halep’in Şêx Meqsud mahallesinde uzun yıllardır süren savaşa dair izlenimlerini paylaşan YPG’nin Arap savaşçılarından Yasser, “Demokratik Suriye ve özgür yaşamı inşa edeceğiz” dedi.

 

ANF olarak, 6. yılını dolduran Suriye savaşının Halep Şêx Meqsud mahallesindeki bilançosunu tanıklıklar üzerinden aktarmaya devam ediyoruz. El Nusra, Ehrar El Şam, Sultan Murat Tugayı gibi çete gruplarına karşı aktif olarak savaşan YPG ’nin Arap savaşçısı Yasser, devam eden demokrasi ve özgürlük mücadelesini ajansımıza anlattı.

YPG’li Yasser, sorularımızı yanıtlamadan önce Şêx Meqsud direnişinde yaşamını yitiren özgürlük savaşçılarını andı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve YPG/YPJ güçleri ile omuz omuza çetelere karşı yıllardır savaşan herkesi selamladı.

Halep ve Şêx Meqsud‘da yaşanan savaşa dair sizin izlenimleriniz nelerdir? Neler yaşadınız, nelere tanıklık ettiniz?

Suriye Ulusal Koalisyonuna (SUK) bağlı Sultan Murat Tugayı, Liwa 99, Feyleq Şam, Feyleq 16, Fatih Sultan Mehmet Taburları, Nurettin Zenki Taburu, Ceyş El İslam, Liwa Tehrir, Suriye Türkmen Cephesi, Cephet İslami gibi çeteler, Şêx Meqsud’u işgal etmek için ellerinden gelen herşeyi yaptı.

Halkımız ise bu karşılık; kadın, genç, yaşlı herkes YPG/YPJ ile birlikte SUK çetelerine karşı büyük bir direniş göstererek savaştı. Halkımız 2013 yılında Tıl Hasıl ve Tıl Aran bölgelerinde de DAİŞ çetelerine karşı bir direniş gösterdi.

Şêx Meqsud mahallesinde de 6 yılı aşkın bir süre tarihi direniş sergilendi. Halkımız kuşatma, ambargo ve saldırılara rağmen kararlılığından, cesaretinden ve direnişinden bir adım geri atmadı. Türk devleti destekli çete gruplarının en ağır silahlarla gerçekleştirdiği sadırılarına yenik düşmedik diyebilirim.

Burada araya girerek şunu sormak istiyorum. O dönem siz savaşçılarda nasıl bir psikoloji hakimdi? Bunca yoğun tekniğin kullanıldığı saldırılar karşısında kaybedebileceğinizi düşündünüz mü hiç? 

Daha savaşın başında Halep’ten binlerce insan göç etti. Binlerce insan ne yazık ki hayatını kaybetti. Bir çok alan çete gruplarının işgali altına girdi. Bu durum psikolojik bir baskı yarattı tabii ki.

Ancak biz birşeyleri değiştirmek istiyorsak bırakıp kaçmak yerine mücadele etmek gerektiği düşündük. Şêx Meqsud mahallesini hiçbir zaman terk etmeyi düşünmedik. Çete gruplarının işgal girişimleri karşısında fedaice direndik, savaştık. Şêx Meqsud mahallesinde YPG/YPJ savaşçılarının öncülüğünde gerçekten büyük devrimci bir halk savaşı ortaya konuldu.

Bu durum hem savaşçıların moral ve motivasyonunu hem de tüm Suriye halklarının moral ve motivasyonunu yükseltti. Demokrasi ve özgürlük umutlarını büyüttü. Direniş saflarında Arap, Kürt, Türkmen, Hristiyan herkes vardı. Yüzlerce kadın ev işlerini terk ederek cephelerde YPG/YPJ savaşçılarına yemek hazırladı. Kimi kadınlar silaha sarıldı ve direnişe katıldı. Çünkü doğup büyüdüğü toprakları, halkları korumak istedi. Şêxmeqsud mahallesindeki bu gerçeklik, Suriye halklarının YPG/YPJ güçlerini savunma gücü olarak gördüğünü ortaya koydu. Halklar sadece YPG/YPJ güçlerinin denetiminde olan alanlarda kendilerine hayat bulabileceklerini gördü ve anladı.

Şêx Meqsud mahallesine yönelik saldırıların amacı neydi?

Herkes biliyor ki Şêx Meqsud sadece Kürtlerin yaşadığı bir mahalle değildir. Arap, Türkmen, Ermeni, Süryani gibi birçok halk ve inanç topluluklarının bir arada eşit, özgürce yaşayabildiği bir halklar mozaiğidir.

Şêx Meqsud, Halep’in ve Suriye savaşının kilit noktası oldu. Şêxmeqsud mahallesi her ne kadar coğrafik olarak küçük ve sıkışık olsa da diğer yerlere göre yüksek bir yerde bulunuyor. Bu nedenle de çok stratejik bir konuma sahip. İşte böylesi stratejik bir öneme sahip olan bir yer olan Şêx Meqsud mahallesinde, halkların iradesi teslim alınmak ve ortaya çıkan tarihsel kazanımlar yok edilmek istendi.

Halkların ortaya koyduğu özgür ve yeni yaşam felsefesi yenilgiye uğratılmak istendi. Halkların Şêx Meqsud’da oluşturduğu mevcut statünün dağıtılması hedeflendi. Şêx Meqsud mahallesine yönelik kuşatma, ambargo ve saldırıların amacı; Halep’ten Kürtlerin çıkarılması ve bölgenin Kürtsüzleştirilmesiydi esas olarak.

Ancak sadece bununla da sınırlı değildi saldırıların amacı. Özellikle Türk devleti Suriye’deki mevcut çatışmalı durumu fırsata çevirerek bölgede yeniden Osmanlı günlerine dönmek istedi. Osmanlıcı planlarını devreye koyarak çete gruplarına bu temelde de siyasal, askeri ve lojistik desteği yoğun bir şekilde sundu.

SUK çeteleri son süreçte Halep’ten sökülüp atıldı. Böylece Şêx Meqsud mahallesine yönelik saldırı tehditleri de ortadan kalkmış oldu. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Öncellikle şunu belirtmek isterim; SUK çetelerinin Halep’ten sökülüp atılması Suriye halkları ve insanlık için büyük bir kazanımdır. Bu kazanımı yaratan da halklardır. Eğer Şêx Meqsud halkının direnişi olmasaydı Halep çoktan düşerdi.

Suriye uzun yıllar boyunca tek dil, tek vatan, tek bayrak zihniyetiyle yönetildi. Bu duruma karşı 2011 yılında halk ayaklanmaları gelişti. Suriye’de ortaya konulan bu anlayış nedeniyle başlayan halk ayaklanmaları, uluslararası ve bölgesel güçlerce sabote edilince halklar kendisini cehennemin orta yerinde buldu.

Bu cehennemin orta yerinde, Kürt halkı öncülüğünde Suriye halklarının istem ve özlemlerine cevap olan gelişmeler yaşandı. Örneğin Şêx Meqsud’da halklar demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi bir ortak yaşam modeli yarattı. Arap, Kürt, Türkmen ve Hristiyanlar tarafından örnek bir halklar mozaiği yaratıldı.

Şêx Meqsud mahallesinde yaratılan bu model aslında Suriye’deki mevcut krize çözüm getirebilecek yegane çözüm yoludur. Suriye’de yaşanan kaosu Arap, Kürt, Türkmen, Hristiyan bütün halklar olarak birlikte aşacağımıza da inanıyoruz. Eğer birbirimizi farklılıklarımız ile kabul edersek Demokratik bir Suriye inşa edebiliriz.

Şêx Meqsud’da yaratılan ortak yaşam modelini geliştiren bir model öneriliyor. Federasyon modeli. Tüm Suriye için demokratik federal sistem öneriliyor. Arap halkı “demokratik federal sisteme” nasıl bakıyor? 

Halkların bütün egemenliklerden, bütün hakimiyetlerden kurtulup özgürce yaşayabilmeleri için en iyi sistem olduğunu düşünüyorum. 

Federasyon sistemi sadece Suriye için de değil, aslında tüm Ortadoğu’daki devletler için de gerekli. Çünkü homojen olmayan, içinde değişik halkları barındıran bir çok devlet var Ortadoğu’da. Bu sistem devletlerin demokratikleşmesi, halkların özgür ve eşit yaşayabilmeleri için çok uygun bir sistem.

Federasyon projesi önemli bir aşamaya ulaştı. Kendini, amaçlarını tanıttı. O yüzden dışarıda da kabul gördü. Arap halkı tarafından da benimsendi ve içselleştirildi. Federal sistemin en önemli özelliklerinden birisi, özgünlükleri tanıması, ona göre yaklaşım belirlemesidir. Her alanın, her halkın ve hatta her insanın özelliklerine saygılı ve onların özgürce yaşaması, katılması için olan bir sistem.

Federal sistem halklar için en uygun sistemdir. En fazla da Arap halkı için geçerlidir. Böyle bir projenin olması, düşünülmesi ve hayata geçirilmesi çok iyi oldu.

Demokratik federal sistemin önündeki en büyük engel ya da engeller neler?

Bana göre en büyük engel Türk devletidir. Suriye’de halklara önerilen “demokratik federal sistem” esas itibariyle diğer ülkelerdeki federalizm anlayışı ve pratiğinden çok farklıdır.

Çünkü burada Kürt Halk Önderi Öcalan’ın ortaya koyduğu “demokratik-ulus felsefesi” üzerinden geliştirilen “demokratik federal sistem” anlayışı ve projesi var. Bu sistemde her halk ve inanç topluluğu temsiliyetini bulabiliyor. Hiçbir halk ve inanç grubu diğer halk ve inanç grupları üzerinde hakimiyet ve tahakküm kurmuyor.

Tabii bu durumu Türk devleti kendisi için tehlike olarak görüyor. Çünkü onların sınırları içerisinde de çok değişik halklar yaşadığı için federasyonun başarıya ulaşmasını istemiyorlar. Türkiye kendisi dışındaki halklar ve devletlere saygı duymuyor. Onları asimile etmeye ve yok etmeye çalışıyor. Onların topraklarını işgal ediyor ve kendisini, kendi sistemini dayatıyor.

Cerablus, El Rai ve Bab işgalleri de bu anlayışın bir sonucudur. Türk devleti bunu da kendine hak olarak görüyor. Türkiye Suriye halklarını temsil etmeyen küçük bir azınlığı, Suriye halklarının temsilcisi olarak göstermeye ve kendi politik emellerine onlar üzerinden ulaşmaya çalışıyor.

Şubat ayı içerisinde Suriye krizine çözüm adı altında Astana’da bir toplantı gerçekleştirildi. Şimdilerde Cenevre‘de krize çözüm adı altında bir toplantı yapılıyor. Bu toplantıların bir sonuç ortaya çıkarabileceğini düşünüyor musunuz?

Suriye halklarının ve temsilcilerinin yer almadığı bir toplantıdan hiçbir sonuç alınamaz. Bunu daha önceki bir çok toplantı da ortaya koymuştur.

Suriye halkları Kürt halkı öncülüğünde tüm Suriye’de karanlık güçlere karşı büyük mücadele içinde olmuştur. Ayrıca YPG/YPJ ve QSD güçleri, Suriye’nin büyük bölümünü DAİŞ ve SUK çetelerinden temizlemiş olduğu için de, Suriye halklarının yegane temsilci konumundadır.

Suriye krizinin siyasi çözümü konusunda tek söz sahibidir. Buna rağmen, Suriye halklarının siyasal ve askeri temsilcileri olan Demokratik Suriye Meclisi (MSD) ve YPG/YPJ öncülüğündeki Demokratik Suriye Güçleri (QSD) şimdiye kadar Suriye krizine çözüm adıyla gerçekleştirilen hiçbir toplantıya çağırılmamıştır.

Suriye halkları, iç barışın gelişmesi ve halkların ortak yaşamının inşa edilebilmesi için demokratik mücadelesini 6 yılı aşkın bir süredir yürütmüştür, yürütmektedir. Bu tüm Suriye ve Ortadoğu için örnek teşkil etmiştir. Bundan sonra da Arap, Kürt, Türkmen, Hristiyan veya Müslüman fark etmeksizin bütün halk ve inanç toplulukları olarak “Demokratik Suriye” mücadelemizi sürdürecek ve özgür yaşamı inşa edeceğiz.