Direnişin kenti İdil’de bir gün

Öz yönetim ilanları ardından İdil, 16 Şubat tarihinde başlatılan sokağa çıkma yasağıyla devlet güçleri tarafından bugün yakılıp, yıkılmış bir durumda.

Hatay'dan sonra Hristiyanlığın yaşanmaya bağladığı ikinci şehir olan İdil, eski bir Süryani kenti. Öz yönetim ilanları ardından bu kadim kent, 16 Şubat tarihinde başlatılan sokağa çıkma yasağıyla devlet güçleri tarafından bugün yakılıp, yıkılmış bir durumda. 

Operasyonlar başlamadan önce ilçedeki evlerini terk edenlerin yasağın kalkması ile birlikte ilçeye geri dönmeye başlamasıyla ilçede yaşam yeniden hareketlendi. 

Mahallelerinin başından itibaren sokaklarını evlerini tanıyamayan İdilliler, yaşanan yıkıntı karşısında şaşkına döndüler. 

Özellikle Turgut Özal ve Yeni Mahallelerde hiçbir ev eşyasının sağlam kalmadığı İdil’de, ağaçlar bile atılan top ve havanlarla kırılıp yakılmış bir durumda. 

İdil’e geri dönüşlerle birlikte yaşam da yeniden kurulmaya çalışılıyor. Sokaklar çocukların bağırışları ve oyun sesleriyle yeniden canlanmaya başlamış bile. 

Hemen girdiğimiz ilk sokak başında gözümüze ev eşyaları ve bavullar takılıyor, evin avlusunda içeri girdiğimizde yediden yetmişe ummalı bir temizlik çalışması var. Avluda çocuklarıyla birlikte elde süpürge temizlik yapan Necmettin Tortu karşılıyor bize. Tortu, saldırıların yoğunlaşmasıyla birlikte İdil’den çıkmak zorunda kaldıklarını ifade ederek, “Döndüğümüzde evimiz yıkılmış eşyalarımızı da yakılmış halde bulduk. Yasağın kalktığını duyduktan sonra hemen bir araba bulup buraya geldik. Temizliğimizi yapıp en azından bir odaya yerleşeceğiz. Buraları terk etmeyeceğiz” diyor. 

Yıkılmış evlerin arasında tekrar ilerlerken, sokağın sonunda 7 çocuk babası ve çiftçilikle yaşamını idame ettiren Ahmet Atasoy’a rastlıyoruz. Çocuklarıyla birlikte tavanı yıkılmış evlerine bakarak yaşananları anlatıyor bize, “Burada bir düzen kurmuştuk. Daha öncede bu şekilde köydeki evlerimizi yıktılar. Güçlüklerle inşa ettiğimiz bu evde hem yıkılmış hem de yakılmış. Nasıl yapacağız bilmiyorum ama burada yaşamaya mecburuz. Kürt halkı dayanışmayı bilen bir halk birlikte yapalım bu evi. Bizim mahalleyi olduğu gibi yıktılar. Buna rağmen bu yıkıntılar arasında yaşayacağız. Bu yaşananlar insanlığa sığmaz.” 

Turgut Reis Mahallesi direnişin en yoğun olduğu mahalle bu yüzden burada patlamamış mühimmat tehlike yaratıyor. Sokakta ilerlerken patlamamış mayının üzerine basıp geçtiğimizi polislerin sokağı sararak mayını patlatmasıyla öğreniyoruz. 

Gün içinde en az beş kez patlama sesi duyuluyor ilçede. Halen etrafta bu kadar patlamamış mayın olması Cizre’de geçtiğimiz günlerde oynadıkları cismin patlamasıyla yaşamını yitiren 2 çocuğu akla getiriyor. İdil’in sokakları da Cizre’ninki gibi çocuklarla dolu ve sürekli yıkıntılar içinde oynuyorlar. 

Sokakta ilerlemeye devam ediyoruz. Arkamızda yine bir zırhlı araç ve kimliklerimiz isteniyor. Bu iki saatte 4’üncü GBT kontörlümüz. Biz kimliklerimizin geri verilmesini beklerken anneler yanımıza geliyor, ‘size ne diyorlar, ne istiyorlar’ diyerek bizimle beraber bekliyorlar. 

GBT’den geçtikten sonra Ayşe İleri’nin yıkık evine gidiyoruz. Evde sadece bir kaç yastık ve yorgan sağlam kalmış. Geri kalan her şey ise yakılıp yıkılmış. 

İleri, “DAİŞ neyse bunlar da onlardır” diyor ve ekliyor: “Nasıl bir insan bunları yapar. Êzidîlere yapılanlar burada bize de yapıldı. Hangi emeklerle yapıldı bu evler onlar biliyor mu? Bizde onlara inat evimize geri geldik tam 20 nüfus burada yine yaşayacağız. Halkımız bize yardım etsin, birlikte yapalım bu evleri.” 

İdil’deki çatışmalarda Turgut Reis Mahallesi’nde bulunan Baner Jorden Ortaokulu devlet güçlerinin karargah olarak kullandığı bir okul. Çatışmalardan fazlasıyla nasibini almış. Dış duvarları tamamen yıkılmış ve bütün duvarları ise kurşunlanmış. Büyük bir Türk bayrağı asılı halde olan okulun yıkıntısını bize nasıl bir direniş ve çatışmaların yaşandığı hakkında bilgi veriyor. 

Okulun olduğu sokakta camları battaniyeyle kapatılmış 3 katlı bir bina dikkatimizi çekiyor. Apartmanın girişinde yıkıntı içerisinde oturmuş evini seyreden Ali Tunç’la karşılaşıyoruz. ‘Gelin size evimi’ gezdireyim diyor ve basamaklardan çıkarken ‘Bu size ders olsun’ yazısı gözümüze çarpıyor. 

Basamaklarda tırmanırken burada yazamayacağımız birçok duvar yazısını okuyarak 3 kata geliyoruz. İçeride salonun ortasında bizi konserve kutuları ve boş kovanlar karşılıyor. Diğer odalar ise birer karargaha dönüştürülmüş. Odalara diğer evlerden getirilen yataklarla bir yatakhane kurulmuş. Duvarlarda yine bol bol hakaret içeren onlarca duvar yazısı. Evin içi Cizre’dekileri aratmayan bir halde. İnsanlığın burada bir kenara bırakıldığını ya da hiç olmadığını anlıyoruz bu apartmanda. 

Direniş sonrasında İdil halkı, yaralarını sessiz sedasız sarmaya çalışıyor. Tek istekleri ise destek ve dayanışma.

Şimdi, İdil’le dayanışmayı büyütme zamanı... 

...