GÖRÜNTÜLÜ

Direnişin tanıkları: 14 Temmuz ruhu ile bugün de kazanacağız

14 Temmuz Direnişi'ne tanıklık eden Barık ve Dündar, 14 Temmuz’un direnişin zafere götürdüğünün somut örneği olduğunu belirtti. Barık ve Dündar, bugün de 14 Temmuz ruhu ile Kürdistan halkının kazanacağını vurguladı.

Amed zindanında zulüm, işkence ve ihanet dayatmalarının karanlığını parçalayan 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi, 34 yılı geride bırakırken yarattığı direniş ruhu  ve etkileri sürüyor. PKK öncü kadroları Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek son ana kadar direnerek  bu tarihsel eylemde yaşamlarını yitirdi. 

Direnişe, Mardin’de PKK sempatizanı oldukları için tutuklanarak götürüldükleri Amed zindanında tanıklık eden Mahmut Barık ve Beşir Dündar, 14 Temmuz'un kendilerine onurlu yaşamak için direniş dışında bir yol bulunmadığını gösterdiğini söyledi.

Mahmut Barık ve Beşir Dündar, ANF’nin sorularını yanıtladı...

Biraz kendinizden bahseder misiniz?

Mahmut Barık: Mardin’de PKK’nin o dönemdeki faaliyetlerinde yer aldığım için 12 Eylül Darbesi'nden önce tutuklanarak Diyarbakır 5 No’lu cezaevine götürüldüm. Burada 8 yıl tutuklu kaldıktan sonra cezaevinden tahliye edildim. 14 Temmuz Direnişi sırasında 1. kat 33. koğuşta kalıyordum.

Hücreye 33. koğuştan gönderildik. Dörtler'in eyleminde 33. koğuştaydım, Dörtler'in eylemine tanıklık ettim. Dörtler'in eyleminden sonra benim de içinde yer aldığım 40-50 kişilik bir grubu 35. koğuşa, daha doğrusu Kemaller'in, Hayriler'in de bulunduğu hücrelere aldılar. Bu bölümde daha sonra başlayan büyük ölüm orucu direnişine tanıklık ettim.

Direnişe giden süreç nasıl başladı?

Hayri ve diğer arkadaşların siyasi savunmalarında “Teslimiyet ihanete, direniş zafere götürür” sözü yer alıyordu. Bizler, sıradan sempatizan arkadaşlar bunun anlamını çok iyi kavrayamamıştık, ancak öncü kadrolar bunu öngörmüş ve buna göre davranıyordu. Arkadaşlar teslimiyetin ihanete götüreceğini biliyorlardı, bizler de zaten bu süreci pratik olarak yaşıyorduk. Teslimiyetin bir sınırı yoktu, bizler teslimiyeti kabul ettikçe onlar bize daha fazlasını dayatıyor ve bizleri birer ihanetçiye dönüştürmek istiyorlardı. Teslim almak ile durmayacaklarını, esas amacın tüm değerlerimize ihanet ettirmek olduğunu anlamıştık.

Esat Oktay celladı bizler Ferhat Kurtay arkadaşla birlikte 33. koğuşta bulunurken, yanımıza gelerek “Cezaevini öyle bir hale getireceğim ki, siz çıkmak istemeyeceksiniz” demişti. O zaman öncü kadro arkadaşlar dışında bizler bunun ne anlama geldiğini bilmiyorduk. Ben şahsen “Ne yapacak, cezaevinde rahat bir ortam mı sağlanacak da biz bu yüzden mi çıkmak istemeyeceğiz” diye soruyordum kendime. Sonradan bunun ne anlama geldiğini gördük; demek istediği “Sizleri rezil rüsva edeceğim, teslim alıp ihanetçi yapacağım ve sizler öncülük ettiğiniz halkın karşısına çıkacak yüzü bulamayacaksınız” anlamına geliyormuş.  '82 yılı ile birlikte bu politika en katı biçimde uygulanmaya başlandı.

'AKİF’İN SESİ HÂLÂ KULAKLARIMDA!'

Ölüm orucunun başladığından nasıl haberdar oldunuz; neler hissetiniz?

Hilvan-Siverek grubunun mahkemesi vardı. Bu mahkemede Hayri Durmuş söz alıyor ve zulme karşı ölüm orucuna başladığını söylüyor. Mahkeme heyeti söz vermediği halde Hayri arkadaş bunu ilan ediyor. Hayri arkadaş ölüm orucuna hiçbir şart ileri sürmeden başladığını ve herhangi bir anlaşma için görüşmeyeceğini belirtiyor. Hayri arkadaş, anlaşma olursa kendisinden sonra arkadaşlarla olabileceğini orada mahkeme heyetinin yüzüne haykırıyor. Ardından Kemal Pir, ölüm orucuna katılacağını açıklıyor, yine ardından başka arkadaşlar da Hayri arkadaşın söylediklerine katıldıklarını ve ölüm orucuna başladıklarını duyuruyor. Bu yaşananlar üzerine mahkeme heyeti oturumu kapatıyor.

Bizler bu kararı arkadaşlar mahkemeden getirildiğinde öğrendik, arkadaşlar bize ölüm orucuna başladıklarını ilettiler. Hemen orada hücrelerde bulunan çok sayıda arkadaş ölüm orucuna katılım kararını açıkladı.  Akif Yılmaz’ın sesi hala kulaklarımda, gardiyana seslenerek, “Ben de ölüm orucuna katılıyorum. Hayri Durmuş’un başlattığı, Kemal Pir’in devam ettirdiği, mahkeme salonundaki tüm açıklamalara katılıyorum ve ben de ölüm orucuna başlıyorum” dedi ve Akif arkadaş da o gün orada ölüm orucuna başladı.  Hemen ardından Fuat Kav arkadaş katıldığını belirtti. Her geçen dakika katılımların artması ile birlikte, arkadaşları bulunduğumuz bölümden alıp götürdüler.

'HEPİMİZE BİR GÜÇ GELMİŞTİ...'

Ölüm orucu eylemcileri yanınızdan alındıktan sonra neler yaptınız? Direniş sizleri nasıl etkiledi?

Arkadaşlar başka bölüme alınınca hemen ardından ikinci bir grup orada eylem başlattı. Bunun üzerine bu grubu da oradan aldılar ama artık direnişin önünü alamıyorlardı. Direniş kararı o güne kadar teslimiyet koşullarını kabul eden cezaevi yapısı üzerinde büyük bir etki yaratmış ve hepimize büyük bir güç vermişti. Herkes şunu net olarak görmüştü; teslimiyetin bir sınırı olmayacaktı, hepimizi ihanetçi yapmak istiyorlardı. Biz şartlarını kabul ettikçe onlar önümüze yeni teslimiyet ve ihanet koşulları getiriyordu. Herkes artık, ölüm orucu kararı ile birlikte direnmek dışında bir yol olmadığını, onurumuzla yaşamanın tek yolunun bu olduğunu görmüştü. Ölüm orucu kararı ardından hepimize büyük bir güç gelmişti, hepimiz artık düşmandan korkmuyorduk, düşmanın işkence ve teslimiyet dayatmalarına karşı artık asla boyun eğmeyeceğimizi düşünmeye ve hissetmeye başlamıştık. Tüm cezaevi yapısı artık direniş içerisinde yerini almak için büyük bir kararlılık gösteriyordu.

Direnişin devamında bulunduğunuz koğuşta durum neydi?

Bizim bulunduğumuz bölümde büyük bir kararlılık ve aynı zamanda  gerginlik vardı. Gerginliğin nedeni şuydu; bizler de direnişe katılmak istiyorduk ama korkunç bir tecrit vardı, ne yapacağımızı, nasıl hareket edeceğimizi tam bilemiyorduk. Ancak artık işkence ve teslimiyeti asla kabul etmeyeceğimiz konusunda netleşmiştik.  Daha sonra başka grupların ölüm orucu için hazırlandığını öğrendik, bizler de kendimizi bu gruplarda yer almaya yönelik olarak hazırlamaya başladık ama zaten onun dışında  ölüm orucunda yer alan yada almayan herkes artık teslimiyet psikolojisini yenmiş ve direniş süreci her anlamda başlamıştı.

'DİRENİŞ BÜYÜDÜKÇE İŞKENCE GERİLEDİ'

Bu dönemde işkencecilerin sizlere yaklaşımı ne oluyordu?

Ölüm orucu ile birlikte cezaevi geneline yayılmaya başlayan direniş karşısında ürkmeye başladılar. Artık onlar da bizim asla teslimiyeti kabul etmeyeceğimizi anladılar. Bizler de zaten işkencecilerin ne yapacağını, teslimiyet koşullarını dayatmaya devam edip etmeyeceklerini beklemeye başladık,  buna karşı kesinlikle direneceğimizi ifade ettik.  Hepimiz direnişe hazırdık ve düşman bunun karşısında her geçen gün gerilemeye ve yenilmeye başladı.

Ancak bu süreçte komplolar da devreye girmeye başladı. Bazı itirafçılar üzerinden direniş kırılmaya çalışıldı ancak bunlar herhangi bir sonuç vermedi. İftira attılar, anonslarla işte “Sizin öncüleriniz gizlice yemek yiyor, direnmiyorlar” dediler. Ama bizler orada bize öncülük eden Hayri, Kemal ve diğer arkadaşlardan bir an kuşku duymadık, bir an olsun onlara olan inancımız azalmadı, aksine her geçen gün daha da büyüdü, onlar da bizleri asla yanıltmadılar. Kemaller, Hayriler o güne kadarki duruşları ile bizlere ölüm orucu direnişinde de nasıl bir  duruş içerisinde olacaklarını göstermişlerdi. Bu yüzden bizler hiçbir zaman o anonslar ve itirafçıların anlattıklarından etkilenmedik.

'KADERI DEĞİŞTİREN AN OLDU'

Ölüm orucu direnişçilerinin şehadetlerini ne şekilde öğrendiniz?

Birtakım hastalıklarımdan ötürü o sıralarda askeri hastaneye götürüldüm, o zaman ölüm orucunda yer alan Hayri, Akif, Kemal ve Mustafa Karasu arkadaşlar da oraya götürülmüştü. Burada Hayri arkadaşın şehadetini öğrendim, Kemal Pir gözlerini kaybetmişti, kulakları duymuyordu. Bunları orada öğendim, bu büyük bir öfkeye yol açmıştı, büyük bir etkisi oldu üzerimde, bizim sarsılmaz öncülerimizdi ve  şehadetleri bize büyük acı veriyordu. 

Kısacası, 14 Temmuz direnişi bizleri politize etti, teslimiyet karşısında neler yapılması gerektiğini bize gösterdi.  Yani her şey ihanete doğru giderken, Hayriler'in, Kemaller'in öncülüğünde başlayan direniş bizleri zafere götürdü. Her halkın tarihinde önemli anlar vardır, kaderini değiştiren anlar vardır, bizim halkımızın en önemli anlarından biri de 14 Temmuz Direnişi'dir. 

'DİRENİŞ İHANETTEN ZAFERE TAŞIDI'

Siz de direnişe tanıklık ettiniz... Ne gibi bir etki yarattı?

Beşir Dündar: Ben de 1981 yılında tutuklandım. Bizim için başlarda teslimiyet koşulları normal görünüyordu. Ancak zamanla bu yaklaşımların teslimiyet ve zamanla ihanete götüreceğini anlamıştık. Kendimizi sorgulamaya başladık, Ferhat Kurtay arkadaş bizimle ilgileniyordu, sürekli bir arayış içerisindeydi. Sonra zaten Dörtler'in eylemi gerçekleşti. Yine Mazlum Doğan’ın gerçekleştirdiği eylem bizleri derinden sarsmıştı. 14 Temmuz Direnişi ile birlikte artık teslimiyet ve ihanet dayatması, işkencelere karşı büyüyen öfkemiz patlama noktasına geldi. Bizim için 14 Temmuz Direnişi bir adeta kıvılcım oldu, herkes bir kıvılcım, bir çıkış beklerken gerçekleşen bu direniş büyük bir  karşılık buldu ve işkencecileri yenilgiye uğrattı.

Biz 14 Temmuz Direnişi ile birlikte gördük ki, biz direnmezsek ihanete gideceğiz, bunu net olarak gördük ve sonuna kadar direnişin içerisinde yer almaya karar verdik. Diyebilirim ki, 14 Temmuz Direnişi bizleri ihanetten zafere taşıdı.

'YENİLEN YİNE ZALİMLER, EGEMENLER OLACAK'

Amed zindanında gerçekleşen zulüm ve saldırıların bir benzeri bugün Kürdistan genelinde uygulanıyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

14 Temmuz ruhu tüm Kürdistan gençlerine, kadınlarına ulaşmıştır. Nasıl ki o günlerde Kemaller, Hayriler 14 Temmuz Direnişi ile zulme karşı direndiler ve zafere gittiler, bugün de onların yarattığı 14 Temmuz ruhu ile yeniden zafere gideceğiz. Kimse umutsuz olmasın, Amed karanlığını delip geçen fedai ruh bugün de devletin öz yönetim alanlarında yürüttüğü zulme karşı zaferi getirecektir. O günler de Esat celladı bize asla kazanamayacağımızı söylüyordu; elinde esirdik, devlet gücüne güveniyordu ama sonuçta biz kazandık, onlar kaybetti. Bugün de yine ağır silah, tank, top ve orduya güvenerek kazanacaklarını söylüyorlar ama nafile. 14 Temmuz ruhu Kürdistan’da yaşadığı sürece yenilen zalimler ve egemenler olacaktır. 

...