GÖRÜNTÜLÜ

Ebu Heci: Girê Spî saldırısı Türk devleti ve DAİŞ’in ortak saldırısıdır

Ceyş El Suwar komutanlarından Ebu Heci Tışrin ve Fırat suyu çevresinde DAİŞ çetelerinin artan hareketliliği ve saldırılarının amacının olası operasyonları engellemeye dönük olduğunu vurguladı.

Ceyş El Suwar komutanlarından Ebu Heci Tışrin ve Fırat suyu çevresinde DAİŞ çetelerinin artan hareketliliği ve saldırılarının amacının olası operasyonları engellemeye dönük olduğunu vurguladı. Girê Spî’deki son saldırının da bunun bir parçası olduğunu söyleyen Ceyş El Suwar komutanı Ebu Heci, Girê Spî saldırısının DAİŞ ve Türk devletinin ortaklığı sonucu gelişen bir saldırı olduğunu kaydetti.
 
Tışrin cephesinde ve Fırat suyu çevresinde artan DAİŞ hareketliliği ve saldırılarını yine Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK) ve ENKS’ye bağlı çete gruplarının Halep, Şêx Meqsûd ve Efrîn çevresindeki saldırılarını Ceyş El Suwar komutanlarından Ebu Heci ile konuştuk.
 
DAİŞ çetelerinin son dönemlerde yoğun olarak Tışrin barajı ve çevresine yönelik saldırılar gerçekleştiriyor. Tışrin barajı ve çevresindeki son durum nedir? 
 
Sizin de iyi bildiğiniz üzere QSD güçleri Kobanê’nin güneyinde yer alan Tışrin barajı ve çevresine yönelik 23 Aralık 2015 günü özgürleştirme hamlesi başlatmıştı. Uzunca bir süre DAİŞ çetelerinin işgali altında bulunan Kobanê’nin güneyindeki köyler ve Tışrin barajı ve de çevresi QSD güçleri tarafından 26 Aralık 2015 günü yani 3 gün süren başarılı operasyonlar sonucunda özgürleştirmişti.
 
DAİŞ çetelerinin o günden sonra Tışrin barajı ve çevresine yönelik saldırıları her geçen gün artarak devam etti. Stratejik önemdeki Tışrin barajı ve çevresinin QSD güçlerinin denetimine girmesi ile birlikte çeteler önemli bir darbe yemiş Raqqa - Mınbiç - Cerablus bağlantıları önemli oranda kesilmişti.
 
Geçtiğimiz haftalarda DAİŞ çetelerinin işgali altında bulunan stratejik öneme sahip Şeddadê kasabasına yönelik QSD güçleri tarafından özgürleştirme hamlesi başlatıldı. Başlatılan özgürleştirme hamlesi sonucunda Şeddadê kasabası başta olmak üzere birçok köy ve mezra da özgürleştirdi. 
 
Şeddadê kasabası DAİŞ çetelerinin Irak ve Suriye sınır hattında bulunan stratejik bir yer. DAİŞ çeteleri özellikle de Raqqa ve Musul arasındaki bağlantı noktası konumundaydı. Şeddadê kasabasının denetime alınması ile birlikte DAİŞ çetelerinin gerek Tışrin ve gerekse de Şeddadê kasabasına yönelik saldırılarında artış oldu. Bu saldırıları bilinçli bir şekilde yapıyorlar. Bununla amaçladıkları sürekli olarak belli alanlarda kendilerine karşı gelişebilecek olası operasyonları engellemek.
 
Girê Spî saldırısı DAİŞ çetelerinin QSD güçlerinin olası operasyonlarını engellemeye dönük mü? Şeddadê hamlesinin bu saldırı da herhangi bir etkisi var mı? 
 
Evet, son Girê Spî saldırısı tamamen böyledir. Bu saldırının bir özelliği de daha önce DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye yönelik işgal girişimi döneminde Mürşitpınar sınır kapısına yönelik olarak gerçekleştirdiği saldırı ile benzer olmasıdır. Girê Spî ve Sulük hattından gerçekleştirilen saldırılar da Türk devleti sınırlarından gelen DAİŞ çete üyeleri tarafından gerçekleştirildi.
 
Girê Spî’ye yönelik Türk devleti sınırları ve Sulük hattı kullanılarak gerçekleştirilen saldırılara karşı QSD güçleri gerekli cevabı verdi. Girê Spî ve Sulük hattında yaşanan yoğun çatışmalar ardından QSD güçleri büyük bir fedakarlık örneği sergileyerek çete saldırılarını kırmış ve kısa bir süre içerisinde de tüm çete üyelerini imha etmiştir. Ve kentteki yaşamı normale döndürmüştür.
 
Yani diyebilirim ki Girê Spî’ye yönelik saldırı DAİŞ ve Türk devleti ortaklığında geliştirilmiştir. Sizin iyi bildiği gibi yakalanan çete üyelerinin itirafları bunu doğruluyor. Bu Rusya tarafından da dile getirildi. DAİŞ ve Türk devleti ortaklığına dair bugüne kadar birçok bilgi, belge ve doküman ortaya çıkarken, uluslararası istihbarat raporlarına ve bağımsız kuruluşların raporlarına da yansıdı.
 
ŞEDDADÊ’DE DAİŞ ÇETELERİNE STRATEJİK BİR DARBE VURULDU
 
Tabi ki Şeddadê hamlesinin bu saldırıda etkisi oldu. DAİŞ çeteleri daha önce Tışrin hamlesi döneminde yine böylesi bir saldırı ile intikam almak istemişti. Hatırlanacağı üzere Tışrin barajı ve çevresi özgürleştirildikten sonra DAİŞ çeteleri Eyn İsa hattında QSD güçlerine yönelik ağır saldırılar düzenlemişti. 
 
Çünkü Tışrin’de olduğu gibi Şeddadê ve Hesekê bölgesi de DAİŞ çeteleri için önemli ve stratejik bir bölgeydi. Bu bölge DAİŞ için mali açıdan da çok önemli bir bölgeydi. Petrol ve gaz sevkiyatı ve üretimi bu bölgeden yapılıyordu. Bu nedenle söz konusu bu hat Irak, Türkiye, Ürdün vb. bölge ülkeleri açısından da önemliydi. Bu hat üzerinden petrol vb. maddeler söz konusu ülkelere dağılıyordu. 
 
Ancak QSD güçleri DAİŞ çeteleri için önemli bir gelir kaynağı ve Irak ve Suriye arasında geçiş hattı olarak kullandığı bu bölgeye yönelik bir hamle başlatma kararı aldı. Bu hamlede QSD büyük bir güçle DAİŞ çetelerine yönelik operasyon düzenledi. Gerçekleştirilen hamle sonucunda DAİŞ çetelerine çok büyük kayıplar verdirilirken, stratejik bir darbe de vurulmuş oldu. 
 
Bu hamle ile birlikte DAİŞ çetelerinden çok insanlık düşmanı DAİŞ çeteleri kirli bir pazarlık içerisinde olan başta Türk devleti olmak üzere Irak, Ürdün, İsrail gibi bölge ülkelerine darbe vuruldu. DAİŞ çetelerinin Irak ve Suriye arasındaki geçiş hattı kesildi. Tabi bu DAİŞ ile işbirliği içinde olan bölge ülkelerini rahatsız etti. Girê Spî ve Sulük hattında geliştirilen son saldırıları da yine bu bağlamda ele almak gerek.
 
Halep cephesinde durum nedir? Kısaca özetleyebilir misiniz?..
 
Halep cephesinde savaşın başından bu yana bizim pozisyonumuz halkların savunulmasına yönelikti. Ancak DAİŞ, El Nusra, Ehrar El Şam, Sultan Murat Tugayı ve vb. çete grupları sürekli olarak halkları ve halkları savunan güçlerimizi hedef aldı. Halep bölgesinde çete grupların saldırılarına karşı direnen ve pozisyonunu koruyan güçlerimizi sindiremeyen Türk devleti bölgeye müdahale etmeye başladı. 
 
Tabi bu durum yeni gelişmelere yol açtı. Örneğin çete gruplarının bölgeye yönelik saldırıları arttı. Bu süreçte çete grupları tükenme noktasına geldi. Ancak Türk devleti çetelere yoğun olarak askeri ve lojistik destek sundu. Bundan sonra da çete grupları QSD güçlerinin denetiminde olan bölgelere yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. 
 
Özellikle Şêx Meqsûd ve Eşrefiye mahallesinde denetimi elinde bulunduran Ceyş El Suwar ve YPG/YPJ güçlerine yoğun saldırılar oluyor. Bu saldırılarda yüzlerce sivil yaralandı ya da hayatını kaybetti. Tabi bu durum karşısında QSD güçleri de çetelere gerekli cevabı veriyor. 
 
Anlaşılıyor ki Halep gerek rejim güçleri gerekse de çete grupları için önemli bir merkez. Peki, ama Halep neden önemli? Halep ve çevresinde son durum nedir? Kısa özetleyebilir misiniz?
 
Halep ve çevresi tüm uluslararası güçler başta olmak üzere Türkiye ve desteklediği çete grupları için ve de gerekse rejim için çok stratejik ve önemlidir. Halep’in bir önemi ve esas itibariyle de özelliği Suriye devrim sürecinin ilk geliştiği yerlerden biri olması. Rejim güçleri de savaşın başından bu yana Halep’i kaybetmemek için çok büyük uğraşlar veriyor. 
 
Bunun bir nedeni rejim Halep’i kaybetmesi durumunda savaşı kaybedeceğini görmesinden kaynaklı diğer bir nedeni de Halep’te yaşayan birçok insanın çete gruplarına olan desteğidir. Bu nedenle Halep rejim için çok önemli bir kırılma ya da dönüm noktası olma özelliği taşımakta. 
 
Halep aynı şekilde çete grupları için de çok önemli ve stratejik bir nokta. En büyük nedeni çetelerin bu hat üzerinden çetelere askeri ve lojistik destek alması. Halep’te çete grupları şunu düşünüyor, görüyor ve söylüyor; “İşgal altında tuttuğumuz noktaları kaybedersek İslam Devleti hayallerimiz gömülür gider. Türk devletinin çıkarlarına uygun hareket etmediğimiz için AKP/Erdoğan bize yoğun olarak yaptığı askeri ve lojistik desteği keser. Tabi böylesi bir durumda İdlip başta olmak üzere Suriye’nin diğer alanlarında tutunamayız.” 
 
Tabi ki Halep, Suriye için çok önemli bir şehir. Bunun önemi Halep’in sanayi ve ticaretin yoğun olması. Bu tarihten gelen bir şey. Bütün Arap coğrafyası Halep’in bu önemi ve stratejikliğinin farkında. Bu nedenle gerek rejim güçleri gerekse dış destekli çete grupları Halep’i ele geçirmek için var gücünü kullanıyor. 
 
Rejim Halep’te denetim sağlarsa savaşı kazandığını varsayacak. Çete grupları Halep’te denetim sağlarsa Halep’i kendilerine göre şekillendirecek ve İslam devletinin başkenti yapacak. Ceyş El Suwar güçleri açısından her iki seçenekte kötüdür. Çünkü Ceyş El Suwar güçleri olarak gerek rejim ile gerekse de çete grupları aktif bir savaş halindeyiz. Özellikle de çete grupları ile aktif bir savaş hali var. 
 
İşte tam da böylesi bir süreçte Türk devleti ve desteklediği çete grupları birleşerek Halep ve çevresinde denetimimizde olan alanlara saldırmaya başladı. Bu süreçte biz Ceyş El Suwar güçleri olarak saldırılara karşı bir hamle başlattık. Çete gruplarının saldırılarına karşı savaşçılarımız fedai bir ruhla direnerek saldırıları ve saldırgan çeteleri püskürttü. Daha önce bir kademe geri çekildiğimiz Eşrefiye mahallesinde iki kademe ilerledik. 
 
Şêx Meqsûd ve Eşrefiye mahallesine yönelik saldırılarını yoğunlaştırarak sürdürüyor. Ancak biz halklarımıza söz verdik: Er ya da geç bütün Halep’i QSD güçleri olarak çete gruplarından temizleyeceğiz. Bunun içinde ne gerekiyorsa yapılacaktır.
 
Şehba bölgesindeki son durum nedir? Türk devletinin Ezaz ve Efrîn hattındaki saldırıları ne anlama geliyor?
 
Şehba bölgesinde bilindiği gibi çete gruplarının yoğun bir üslenmesi söz konusu. Özellikle de Ezaz ve Efrîn hattında. Çete grupları yaklaşık 2 ay önce bu bölgede güçlerimizin mevzilerine yönelik büyük bir güçle saldırılar düzenlemeye başladılar. Bu saldırılar yoğunlaşınca güçlerimiz de saldırılara karşı aktif bir direniş sergiledi. 
 
Çete grupları da bu bölgeye saldırıları yoğunlaştırarak denetimimizde bulunan alanlara girmek istedi. Ancak güçlerimiz bu durumu engelledi. Bu saldırılar ardından güçlerimiz çete gruplarına devrimci bir cevap vererek Der Jemal, Meryemin, Keştear, Minix havaalanı ve Tıl Rıfat’ı da kapsayan bir çok alanda hakimiyet sağladı.
 
İşagal altındaki bölgeler halkına talebine uygun olarak çete gruplarından arındırıldı. Tabi bu durum Türk devletinin hoşuna gitmedi. Çünkü Türk devleti ve özellikle MİT tarafından kurulan Sultan Murat Tugayı, Fatih Sultan Mehmet ve AKP/Erdoğan tarafından yoğun olarak desteklenen Ehrar El Şam vb. çete grupları üzerinden Suriye’de dibe vuran dış politikasını ayakta tutmaya çalışıyor. 
 
Ve en önemlisi Türk devleti Şehba bölgesi üzerinden Halep’e yönelik çete grupları eliyle müdahalede bulunuyor. Çünkü AKP/Erdoğan bölge de Osmanlıcılığı hakim kılmak istiyor. Ve çete grupları ile olan çıkar ilişkisinin kesilmesine tahammül edemiyor. Savaşın başından bu yana Şehba bölgesi üzerinden Suriye ve Rojava’nın tüm tarihi çalındı. Bu bölge üzerinden AKP/Erdoğan ekonomik olarak da büyük bir çıkar sağlıyor. 
 
Hal böyle olunca Türk devleti sınırlarından çetelere yoğun bir sevkiyat başladı. Türk devleti Şehba bölgesi - Halep hattını kaybetmek istemiyor. Türk devleti bu amaçla da daha önce askeri ve lojistik destek sağlamakla yetindiği çete gruplarına ateş desteği de vermeye başladı. Ve Ceyş El Suwar güçlerimizin mevzilerine ağır saldırılar başlattı. 
 
Amaçladıkları Şehba bölgesinde Ceyş El Suwar ve QSD güçlerinin bölgedeki ilerleyişini durdurmak hatta başarabilirse de bölgeyi tümden denetimlerine almak. Ancak biz Demokratik Suriye ve Özgür Rojava mücadelesini sürdürecek ve tüm topraklarımızı DAİŞ, Sultan Murat Tugayı, Ehrar El Şam, El Nusra vb. çete gruplarından temizleyeceğiz. Türk devletinin saldırıları bizi bu amacımızdan vazgeçiremez.