El Kurdi, Türkiye’nin Halep, Efrin ve Azaz’deki kirli planlarını anlattı

Ceyş El Suwar Genel Sorumlusu Ahmed El Kurdi, Türkiye’nin bölgede çok kirli planlar peşinde olduğunu söyledi.

Ceyş El Suwar Genel Sorumlusu Ahmed El Kurdi, Türkiye’nin bölgede çok kirli planlar peşinde olduğunu söyledi. 

Bölgede var olan grupların çoğunun direkt Türkiye’ye bağlı olduğunu belirten El Kurdi, Mustafa adında üst düzey bir Türk subayının bu grupları koordine ettiğini ve AKP'nin kimi çevre ve çeteleri bölgede para ve tehdit yoluyla savaştırdığını; Kürtleri hedeflediğini de anlattı. Türkiye'nin, DAİŞ'in yenilmesi halinde güçleri başka gruplara kaydırmayı planladığını da aktaran El Kurdi, böylece 'onlarca DAİŞ' yaratılabileceğini, çünkü söz konusu grupların da aynı zihniyette olduğunu söyledi. El Kurdi, KDP'nin de Türkiye'nin kirli siyasetine alet olduğuna dikkati çekti.

Ceyş El Suwar Genel Sorumlusu Haci Ahmed El Kurdi, Türkiye'nin Efrîn, Halep ve Azaz çevresine dönük bombalı saldırıları üzerine ANF'ye değerlendirmelerde bulundu...

'DAİŞ GÜNCELLENMEK İSTENİYOR'

El Kurdi'nin verdiği bilgiler ve yaptığı değerlendirmeler şöyle:

"Bölgede Türkiye adına hareket eden ve ABD’nin de destek verdiği gruplar var. Türkiye bu grupları yönlendiriyor, ne yapacaklarına ilişkin önlerine planlar koyuyor. Bu grupların hepsini yönlendiren, savaştıran, perspektif ve talimat veren Mustafa adındaki bir Türk subayıdır. Bunun bu çeteler içindeki adı Ebul Furkan'dır. Öyle tanınıyor. Bu subay Ankara merkezden bu grupları yönetiyor. Suriye’nin Halep kenti ve çevresindeki görev bu subaya verilmiş. Bizim köylerimizin, topraklarımızın, ölen büyüklerimizin mezarlarının olduğu alanları işgal eden çetelerin sorumluluğu bu adama verilmiş. 

Türkiye, bölgede son yıllarda birçok birim oluşturdu. En son oluşturdukları bir birim var, adı Liva El Hamza. Liva El Hamza’nın başındaki Türkiye’ye bağlı bir Türkmen subaydır. Bu gruba ABD de destek veriyor. Sultan Murad adındaki oluşumun kokusu çıkmaya başladı. Maskesi düştü. Herkes tarafından kim oldukları anlaşıldı. Böyle olunca Liva El Hamza adlı yeni grubu oluşturdular. Feylak El Şam diye bir grup var. Bu grubun başında Yaser Abdurrahim adında Suriye ordusunda albay rütbesindeyken ayrılan biri var. Bu grup adına sürekli bu adam açıklamalar yapıyor. Açıklamalarının hepsini Türkiye’den ve bize karşı yapıyor. Bölgede Liva El Hamza ve Sultan Murad adıyla hareket ediyor. Ancak esas güç dışarıdan gelen güçtür. Yani Feylak El Şam’dır. Feylak Şam Ceyş Fetih, İdlib’i alan gruptu. Halep’te de yer alan bir gruptu. Feylak Şam bu ordunun en önemli gruplarından biridir. Yaser Abdurrahim bunların genel komutanıdır. Muhammed Hışpal bunların genel sorumlusudur.

'TÜRKİYE AZAZ'DAKİ GRUPLARI TEHDİT VE PARAYLA SAVAŞTIRIYOR'

Azaz’da şimdi var olan grupların ilginç hikayeleri var. Daha önce kendilerine güvenlikli yer ararken Türkiye’ye sığınan gruplardır. Türkiye devleti, bu gruplara para vererek ve zorlayarak bize karşı savaştırıyor. Türkiye adeta bunları 'ya Kürtlere ve bölge halklarına karşı savaşırsınız ya da sizi kovarız' tehdidiyle savaştırıyor. Çekip gitme olanakları da yok. Çünkü kendilerini Türkiye’ye muhtaç duruma düşürmüşler. Zorla bize karşı savaştırıyorlar. İdlip'ten, Humus’tan gelen gruplar da var bunların içinde. 

En son 99. Tugay gelmişti. Bu grubu da bize karşı savaştırmak için getirdiler. Ve şimdi bize karşı savaşıyor. Yani Şêx Meqsud’da (Halep’teki Kürt mahallesi) sivil katliam yapan grupların içindedir. 

'TÜRKİYE'NİN BİR KOZU DA SİVİLLER'

Türkiye bir yandan para ve tehditle bu grupları savaştırırken, öte yandan, çok daha kirli politikalar izleyerek savaştırıyor. Hatırlanırsa, yaklaşık üç ay önce savaş kızışınca göç edip Azaz’a dayanan halk vardı. Türkiye kapıyı kapattı. Kapıyı kapatmasının nedeni göçmenlerin fazla olacağı, bakamayacağından değil. Birincisi, Avrupa’ya karşı koz olarak kullanmak için kapıyı kapattı. Bir de aileler geçseydi bize karşı savaşan gruplar kalmazdı. Çünkü göç edenler onların aileleridir. Ailelerinin gitmesi durumunda bu grupların içindeki savaşçılar da kalmazdı. Savaşçıları tutup savaştırmak için göçmenlerin geçişine izin vermedi. Sivilleri hem Avrupa’ya hem de bize karşı koz olarak kullanıyor. Onun için, kapıları kapatıp geçişlerine izin vermedi. Türkiye gelip biz Suriyelilere, ‘Arap sevgisinden’ söz edemez. Çünkü Osmanlıların katlettikleri Araplar biliniyor. Yani halk sevgisi yoktur onların. Sadece halkları kendi çıkarları için kullanma var. İş bitince de ortalıkta bırakma var. Kaldı ki, birçok halkı katlettiler; Araplar, Kürtler, Ermeniler, Asuriler, Süryaniler gibi.

'HALKLARI BİRBİRİNE KIRDIRMAYA ÇALIŞIYOR'

Bizim bölgede Türkiye’nin engellemek istediği tek şey, gelişmekte olan demokratik zemin, halklar arasında gelişen bütünleşme, sevgi ve ortak yaşamdır. Türkiye bunu baltalamak istiyor. Amacı, halkları birbirine kırdırmaktır. AKP yönetimindeki Türkiye, ciddi ve tehlikeli bir politika yürütüyor. Yürüttüğü politikayı dünyaya da kabul ettirme çabası içinde. Öyle bir duruş da göstermeye çalışıyorlar. Bu, yalan söyleyip bıyık altında gülme politikasıdır. İzledikleri bu politikayı uluslararası güçlere ne kadar kabul ettirirler, bilmiyorum. Politikaları tutar mı, tutmaz mı belli değil. Politikalarının çok tehlikeli olduğu kesin. Çünkü politikaları halkları birbirine kırdırma politikasıdır. Düşmanlıkları derinleştirme politikasıdır. Çelişkileri körüklemeye çalışıyor.

Mültecileri orada tutup içlerinden çıkarıp eğiterek sonra Kürtlere karşı savaştırma politikasını izliyorlar. Politikaları kan akıtma üzerinedir. Akıtılacak kan üzerinden siyaset devşirmeye çalışıyor. Bu da halklar arasında tarih boyunca unutulmayacak öfke, kin ve düşmanlığa neden olur. Bu politikalar uzun yıllar düşünülerek izleniyor. Çünkü halkların düşmanlığı üzerinden etkili olmaya çalışıyor. 

Sınır hattı boyunca kendince huzurlu bir bölge oluşturma peşinde. Ama bu huzurun kiminle nasıl geleceğini düşünmüyor. İzlediği politika Kürtsüz bir sınır hattı oysa gerçek dostu Kürtlerdir. Ve ancak o sınır hattı Kürtler ve Rojava’daki halklarla huzurlu bir alan, bölge olur. Ama milliyetçi ve Sünni İslamcı mantık ve iktidar anlayışına göre yaklaştığı için Kürt düşmanlığı üzerinden bunu yapmaya çalışıyor. Kendine göre ya da kendi güdümünde olan güçler bu alanda hakim olamayınca bu kez bu bölge ve alanda istikrarsızlık yaratma peşinde. Yani elinden geldiği tüm gücüyle bu sefer bölgeyi istikrarsız kılmaya çalışıyor. 

Kürtleri kendine göre bir alan, bölge oluşturma önünde engel görüyor. O yüzden Kürtlerin attığı her adımı baltalamak, sabote etmek, Kürtlere darbe vurmak üzerine politika yürütüyor.

'KDP DE BU KİRLİ SİYASETTE ETKİLİ OLMAYA ÇALIŞIYOR'

Türkiye'nin bölgede Türkmenler adına kullandığı kesimler var. Aslında bu kesimlerden bazıları bir süreden sonra Türkiye’nin, daha doğrusu AKP’nin bu kirli politikasının farkına varıyor. Farkına vardıktan sonra da tutum alıyorlar. Kullandıkları yoksul, çok fazla bir şey bilmeyen, politikalarını bilmeyen Kürtler de var. Bizim bölgenin insanları yoksuldur. Politikadan anlamıyor. Yoksul ve politikadan uzak, kirli oyunları fark etmeyen bölgemizin halkını kirli oyunlara açık tutan Barzaniler'dir. Onların izledikleri politikalardır. Yani KDP çizgisidir. Rojava genelinde KDP çizgisi iflas etti. Çünkü başarısız bir siyaset izlediler. Halkların çıkarının dışında bir siyaset izlediler. Genelde çizgisi iflas edince çizgisine uygulama alanı aradılar. Ve uygulayabilecekleri, açık alan olarak gördükleri Şehba kaldı. Yani Bab, Azaz, Cerablus hattında çizgilerine yaşam alanı bulmaya çalışıyor bu kez. Halk yoksuldur. Savaştan dolayı yerinden yurdundan olmuş. Ekonomik ve yaşam sorunları var. Bu yoksul halkı para ile toplayarak savaştırıyorlar. Bunları Rojava peşmergesi olarak alana gönderip kullanmaya, çatıştırmaya çalışıyorlar. KDP de bu kirli siyasetiyle Rojava ve Suriye’de kendince etkili olmaya çalışıyor.

Alanda şimdi peşmerge Rojava olarak adlandırdıkları kişilerden bir tugay oluşturmuşlar.  Bu tugayın adı Fırka 31’dir. Bu grubun bizim yanımızda bilinen ve tanınan adı ise Ehfad-ı Selahattin’dir.  Grubun başında Mahmut Xello adında biri var. Diğer adı Ebu Hamza’dır. Bu kişi Qibbesin köyündendir. Köyünde beş kişinin selam vermediği biridir. Bizim orada köyün kopuğu derler. Ama para, güç desteğiyle ona bu grubu kurdurmuşlar. Bu grubu hem şimdi hem de daha sonra bize karşı kullanmak için oluşturmuşlar. Daha önce Bessam Hacı Mustafa adında birini çok kullandılar. Çok sayıda insan kullandılar. Bir yere kadar kullandılar. Sonra işleri bitince tekmeyi vurup bir kenara attılar. Bu vb. grupların oluşumunda MİT yer alıyor. Ve zaten MİT denetiminde ve onların seçtikleri insanların denetiminde bu gruplar kurduruluyor. 

'TÜRKİYE OYUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPABİLİR'

Şimdi o gruplar Türkiye’nin top, tank, uçaklarının desteğiyle sınır hattında bir ilerleme yapıyorlar. Türkiye önce tank, top ve uçaklarla o sınır hatlarını döverek köyleri boşaltıyor. Sonra bu gruplar gidip yerleşiyor. Şimdi Dudyan, Xelfeti köylerine kadar ilerlediler.  Türkiye şimdi uluslararası güçlere karşı bir oyun değişikliğine gidiyor. İleride DAİŞ yenilirse elemanlarını başka bir yere akıtma planı hazırlamışlar. Böyle bir tehlike var. Feylak El Şam, eski Ceyş El Fetih'tendir. Bu, Cephet El Nusra’nın kurduğu bir örgüt ve güçtür. Feylak El Şam şimdi orada savaşan, yani bize karşı savaşan bir gruptur. Ehrar Şam var. Ceyş Sunne var. Bu grupların hepsine kaydırabilirler. Çünkü bu gruplarla DAİŞ aynı zihniyetin sahibiler. Geçtiğimiz günlerde bunun hazırlığını da yaptılar. Yüzlercesi DAİŞ’ten koparak Feylak Şam’a katıldı, diye propaganda yaptılar. Aslında kopan sadece bir kişiydi. Bu ilerideki geçişler için daha şimdiden hazırlık yapıldığını gösteriyor. Aslında bunun bir de şöyle bir tehlikesi de var; bir DAİŞ bitiyor diye bakılırken, onlarca DAİŞ yaratılmış oluyor. Mıntıka uluslararası siyasetin merkezi durumundadır. Ruslar alana Suriye gözüyle bakıyor. Amaçları sınırı Türkiye’ye kapatmaktır. Amaçları bu ancak başarmaları zor görünüyor. Çünkü kara güçleri yok. Karşı tarafta ABD var. ABD bölgede birçok yönlü oynuyor. Kürtlerle ilişki içinde, ‘muhalefet’le ilişki içinde, Türkiye ile ilişki içinde. Türkiye’yi bırakmıyor. Türkiye’nin sivri uçlarını dengeleyerek iş yapmak istiyor. Bölgede örgütlü ve öngörülü olan kazanır. Türkiye güçlü olduğu için kazanacak, diye bir şey yok. Dünyanın önemli güçlerinden biri Rusya orada başat olur anlamına gelmez. ABD’nin de bazı gruplardan aldığı destekle güç olacağı anlamına gelmez. Örgütlenen, halkla bütünleşen, güç olan kazanır. Doğru çalışan, doğru siyaset yürüten alanda kazanır. Ceyş El Suwar alandaki adaylardan biri. Bölgedeki çelişki yumağının içinde ama bundan çıkmak istiyor. Bu alan Ceyş El Suwar'ın kaynağıdır. Savaşçı kaynağı, komuta kaynağı bu alandandır. Yani Ceyş Suwar buranın yerel ve alanda yaşayan halkın kendi gücüdür. Oranın çocuklarının oluşturduğu bir güçtür. Oradaki köyler Ceyş El Suwar içinde yer alanların köylerdir, topraklar onlarındır. 

'HALK ÇÖZÜM, TÜRKİYE SAVAŞTAN YANA'

Türkiye 'şöyle yaparız', 'böyle yaparız' diyor ama alana asker sokamaz. Ama MİT gücüyle çok rahat bir şekilde girip çıkıyor. Türkiye ve diğer ülkeler buraları alıp kime verecekler; devir edecekleri bir yapı yok. Çünkü bu köylerin ve toprakların çocukları köyleri ve toprakları için savaşıyor. Kabul eder mi böyle bir şeyi hiç... Türkiye kendisine göre çizgiler çiziyor. Ama bu köy ve toprakların sahipleri canlarını veriyorlar. Türkiye’nin bu kirli plan ve oyunlarını kabul ederler mi? Böyle olursa savaş sürecek. Aslında Türkiye’nin yapmak istediği şeylerden biri savaşın sürmesidir. 

Bölgemiz uluslararası güçlerin en fazla yoğunlaştıkları alandır. Stratejik, askeri, tarihsel konumundan dolayıdır. Birincisi, Türkiye hattıdır. İkincisi, devrimin ilk başladığı alandır, Deraa’dan sonra. Üçüncüsü, devrimin içinde yer alan insan kaynağının merkezidir. Bir de bu alanı ele geçiren Suriye politikasında söz sahibi olacak. Eli güçlendirecek bir merkezdir.  Bu alana hakim olan Suriye’nin yarısına hakim olur. Beş bin kişilik ordumuz var, diyorlar. Beş bin kişilik ordusu olan 8 ayda DAİŞ’in elinden sadece üç köy mü alır... Tabii her türlü yardım verilen beş bin kişilik ordu şimdi her tarafı silip süpürmüştü. 

Alanımız, Suriye’deki mücadeleyi kazanmanın ana halkasıdır. O alanı tutmak Türkiye’nin ana damarını kesmektir. O yüzden her türlü çılgınlığı da göze alarak adeta içine atlıyor. Savaş Suriye halkını yordu. Halk ağır bedeller ödedi. Mal ve mülkleri gitti. Çünkü çok uzadı. O yüzden ne eskisi gibi devrimde yer alıyor ne de rejimle hareket ediyor. Bir an önce bir çözüm gelsin de nasıl olursa olsun, diyor adeta. Türkiye kirli politika ve planlarından vazgeçmez. Uzun vadeye de yayar. Daha doğrusu bunu yapmak istiyor.