Erdoğan’ın Kürtlere karşı "çoklu operasyonu" neleri içeriyor?

Son vahşi saldırı sahada Türk devletinin lehine değil, aleyhine sonuçlar doğurmuş durumda.

Federal Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani Türk savaş jetlerinin Şengal ve Qereçox’a yaptığı vahşi saldırıdan sonra Türkiye’ye geldi. Barzani’nin İstanbul’da gerçekleşen Atlantik Konseyi toplantısına katılmak üzere geldiği açıklandı. Bunun, ziyaretin gerçek nedenini perdelemek olduğu biliniyor.

BARZANİ’DEN OPERASYON GEZİSİ

Barzani’nin İstanbul ziyareti Kürt kamuoyunda da çok hoş karşılanmadı. Hatta ‘’cenazesi olan başsağlığı kabulü için katilin ayağına gidiyor’’ eleştirileri yapıldı. Haksız bir eleştiri mi, elbette ki değil.

Neçirvan Barzani ve diğer PDK yöneticilerinin kamuoyuna ‘’açık’’ ziyaretlerinin dışında Türk tarafıyla defalarca görüştükleri gelen bilgiler arasında. Bu görüşmelerin "operasyon planlaması’’ için yapıldığı biliniyor.

Türk tarafı PDK’yi Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne karşı tutumunu yeni bir aşamaya sıçratması için ikna ve teşvik ediyor. PDK’nin son dönemde izlediği siyasete bakınca ‘’kardeş kanı akıtmak’’ da dâhil bu konuda ikna olduğu ihtimali güç kazanıyor.

Bunun maalesef böyle olduğunu söylememiz için birden fazla nedenimiz var. PDK’ye bağlı ‘’Roj Peşmergeleri’’ denilen silahlı grup 3 Mart sabahı Şengal’in Xanesor bölgesine saldırdı. Saldırı gerekçeleri hiç kimseyi ikna etmedi. Sadece bu saldırıya Türk devleti ve onun kiralık basını sevindi. Hatta Türk devleti saldırıyı üstlendi.

Bu saldırının öncelikli hedefi hem Şengal’i savunan güçleri, hem de Kürdistan kamuoyunu sınamak amaçlıydı. Saldırı grubu içinde Türk Özel Kuvvetlere bağlı unsurların da yer aldığı iddia edildi. Aslında iddia edildi demekten öteye bu güçler ‘’Roj Peşmergeleri’’ denen grup içinde yer alıyorlardı.

İki yıldır Ankara ‘’Şengal’in ikinci Kandil olmasına müsaade etmeyeceğiz’’, PDK ise ‘’PKK Şengal’i Kürdistan’dan koparmak istiyor’’ propagandasını yapıyordu. Böylelikle kendi kamuoylarında saldırı için uygun bir algı oluşması için çaba sarf ettiler. Dünyayı da belki bu şekilde ikna ederiz, diye düşündüler. Ama saldırı direnişle karşılaşınca ve kamuoyu tepki koyunca şimdilik geri adım attılar.

TÜRK JETLERİ PEŞMERGELERİ BİLEREK Mİ VURDU?

En son 24 Nisan gecesi 26 Türk savaş uçağının Şengal ve Rojava Kürdistan’ın Qereçox’a yaptığı saldırı 3 Mart saldırısının bir devamıydı. Çünkü saldırı sadece PDK tarafından kınanmadı ve mahkûm edilmedi. Tam aksine saldırıda peşmergeler yaşamını yitirmesine rağmen tam da yukarıda aktardığım kirli propaganda ekseninde PKK bu saldırıların nedeni olarak sunuldu. Ve bir anlamda Türk jetleri tarafından peşmergelerin bilinçli bir şekilde hedef alındığı ve bununla kirli bir algı oluşturulmak istendiği kuşkusu güçlenmeye başlandı. Peşmergelerin Türk savaş uçakları tarafından Güney halkını PKK’ye karşı kışkırtmak için bilinçli hedef seçildiği kanısı giderek daha güç kazandı. Zaten Türk Genelkurmayı ‘’bütün hedeflerin tam isabetle vurulduğunu’’ söylüyordu.

Bu vahşi saldırı sonrası PDK yöneticilerinin ‘’PKK orada olmasaydı saldırı olmayacaktı’’ yönündeki açıklamaları doğrusu utanç vericiydi. Bu nedenle PDK’nin Türklerin Kürdistan’a karşı giriştiği bu vahşi saldırıyı haklı çıkarmak için ileri sürdükleri gerekçe en az saldırı kadar Kürdistan kamuoyundan tepki aldı. Almaya da devam ediyor.

ABD, Rusya, Avrupa Birliği saldırıyı ‘’kabul edilemez’’ bulurken, PDK’nin saldırıyı maruz ve haklı göstermek için gösterdiği çaba gözlerden kaçmadı. Bunun nedeni Xanesor saldırısı gibi 24 Nisan gecesi yapılan saldırının da "ortak planlamanın’’ sonucu olduğudur.

Bu manada Neçirvan Barzani’nin son İstanbul ziyaretinin, bir durum değerlendirmesi ve yeni operasyonların planlaması için olduğu iddiası güç kazanıyor.

Aslında Ortadoğu’da veya dünyanın herhangi bir yerinde olup bitenler bir sır değil. Günümüz teknolojisi o kadar gelişti ki küresel güçler-ABD, Rusya, Almanya, Fransa, İsrail -Çin, Japonya, Hindistan- artık nerede ne olduğunu 'önceden' haber alabiliyorlar.

'ŞİFRELİ’ GÖRÜŞME: ESAS PLAN BEKLEMEDE

Bu notu düşmedeki nedenimiz aslında Türk devletinin Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne ağır bir darbe vurmak için 3 Mart Xanesor, 24 Nisan Şengal ve Qereçox saldırılarını aşan bir planlama içinde olduğuna dikkat çekmek içindir. Çünkü gelen bilgiler daha kapsamlı bir saldırının gündemde olduğunu gösteriyor.

Güvenilir bir kaynak Nisan ayının ikinci haftasında, yani 16 Nisan referandumundan çok kısa bir sürece önce Güney Kürdistan’ın başkenti Hewler’in yaklaşık 30 kilometre kuzeyinde bir Türk askeri üstündeki üst düzey görevli ile Türk Genelkurmay Başkanlığı arasında yapılan bir konuşmanın -ki bunun 'şifreli’ bir konuşma olduğu söyleniyor-küresel bir gücün dinlenme ağına takıldığını belirtiyor.

Bu konuşmaya göre PKK gerillalarının uzun dönemden beri üstlendiği, kamuoyunda Kandil olarak bilinen Güney Kürdistan’daki Medya Savunma Alanları'na yönelik sadece havadan değil, karadan ve aynı zamanda birden çok merkeze indirme yaparak bir işgal harekatının planlamasının yapıldığı anlaşılıyor.

PLANIN AYRINTILARI

Yani ilk önce onlarca uçak tarafından bütün alanlar ağır bir bombardımana tabi tutulacak, bununla birlikte Güney Kürdistan’da üstlenen Türk ordusu, PDK güçleriyle birlikte kuşatma harekatı başlatacak, Kuzey-Güney Kürdistan sınırından yaklaşık 50-60 bin kişilik her türlü ağır silahlarla donatılmış ordu sınırı geçecek, birçok alana paraşütlerle özel birlikler indirilecek ve PKK üst düzey yöneticilerine karşı nokta operasyonları yapılacak! Bununla birlikte Rojava Kurdistanı'na karşı bütün sınır hattında taciz ateşleri açılacak, ordu birlikleri yer yer sınırı geçecek ve eş zamanlı olarak kanton ve Kuzey Suriye Federasyonu siyasi-askeri yönetici ve liderlerine karşı suikastlar devreye girecek.

Planın 16 Nisan referandumundan önce devreye konulması bekleniyormuş. Ancak halen bilinmeyen nedenlerden dolayı adına "çoklu operasyon" denilen bu planın bütün yönleriyle uygulanmasının "belirsiz" bir tarihe ertelendiği anlaşılıyor. Zaten Erdoğan’ın da "Bir gece ansızın gelebiliriz’’ demesi aslında bu "cehennemin kapaklarını açacak olan" planın bir anlamda deşifre edilmesinden başka bir şey değil. Erdoğan bu tehdidi ile aslında dilinin altındaki baklayı çıkarmış oldu.

Erdoğan yakında ABD’ye gidiyor. Ve yeni başkanla ilk kez yüz yüze görüşecek. Erdoğan Kürtlerin hem Rojava’da, hem Kuzey’de ve hem de Güney’de ciddi manada darbelenmesi için Donald Trump ve yönetiminden onay isteyecek. Buna karşılık her şeylerini vermeye hazırlar. Erdoğan üst üste yaptığı açıklamalarda Kürtlerin kellesine karşı her şeylerini vereceklerini söyledi.

Türk devletinin PDK’yi ortak ettiği imha planlaması bu. Bunun bir de Avrupa ayağı var. Aynı günlerde (14 Nisan) Eutelsat’ın STERK TV, RONAHİ TV ve NEWSCHANNEL’ın yayınlarının durdurulması için her üç kanala hizmet veren uplink şirketine talimat göndermesi bu "ayağın" sadece görünen kısmını oluşturuyor.

"ÇOKLU OPERASYONA" KARŞI PKK’NİN SÜRPRİZLERİ

Erdoğan’ın büyük bir iştahla ‘’bir gece gelebiliriz’’ olarak deşifre ettiği palanın başarılı olması sadece Türk tarafının isteğine bağlı bir şey değil. Her şeyden önce Kürdistan Özgürlük Hareketi de eli-kolu bağlı ve çaresiz değil.

Türk ordusunun "şifreli’’ konuşmasının içeriğini aktaran kaynak, PKK’nin bu plana karşı uzun dönemden beri hazırlık yaptığı ve olası saldırıya karşı Türkleri pişman edecek sürprizlerinin olduğunu da belirtiyor. Gelişmeleri yakından izleyen ve ilk elden bilgi sahibi olan kaynağım bu sürprizlerin sadece askeri alanda değil, siyasi-diplomatik hatta coğrafi anlamda da olacağını belirtiyor.

Zaten son Şengal ve Qereçox saldırısından sonra YPG-YPJ güçlerinin Türk ordusuna tüm sınır hattı boyunca verdiği sert karşılık ne Rojava’nın ne de Medya Savunma Alanları’nın öyle "çantada keklik’’ olmadığını gösteriyor. Bu kapsamlı veya Türk tarafının adlandırdığı şekilde "çoklu operasyon’’ başarıdan çok başarısızlığa mahkûm.

Şimdi fotoğrafın tamına bakmanın zamanıdır. Suriye’de savaş neredeyse 7 yılı geride bıraktı. Savaş ilk başladığında bölgesel ve küresel güçler sahaya sürdükleri örgüt ve güçlerle büyük bir vekâlet savaşı yürüttüler. 7 yıllık savaşın Suriye halklarına ağır bir bilançosu oldu, olmaya devam ediyor.

ABD VE RUSYA DA TÜRKLERİN KOMŞUSU OLUYOR

Ancak bir şey netleşti: Suriye’nin parçalanmasından artık Suriye’nin bölüşülme aşamasına geçildi. Bu paylaşım büyük Suriye’nin mevcut sınırlar içinde bir çözümü de öngörüyor. Herkes buna göre yeni pozisyonlar almaya çalışıyor. Yakın gelecekte ABD-Rusya yakınlaşmasının bu alanda hız kazanması şaşırtıcı olmayacak.

Ancak çözüm için sahada bazı temizlik işlerinin yapılması gerekiyor.

Bunun için; Rakka ve Der-Zor’un DAİŞ’ten, İdlib bölgesinin Türkiye’nin patronajlığını yaptığı cihatçı güçlerden ve Cerablus-Ezaz hattının Türk işgalinden kurtarılması gerekiyor.

Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Fırat’ın Gazabı Hamlesi'yle Rakka’yı neredeyse kuşatmış durumda. Son 6 ayda binlerce kilometrelik alanı DAİŞ’ten özgürleştirdiler. Bu alanda QSD güçleri ABD ve Koalisyon güçleriyle tam bir uyum içinde hareket etmekteler.

YPG-YPJ ve QSD güçlerinin kontrolündeki Efrîn Kantonu’nun hemen dibinde bulunan İdlib bölgesi ise El Nusra, Ahr Şam gibi Türkiye destekli grupların işgali altında. Şu an bu cihatçı gruplar Türkiye ile komşular. Her türlü askeri-ekonomik ve kadro lojistiğine sahipler. Efrîn, Halep, Hama’yı ve tabii ki Suriye rejiminin kalesi olan Lazkiye’yi tehdit etmekteler. Bu tehdidin ortadan kaldırılması için bu alanda da YPG güçleri ile Rusya arasında uzun dönemden beri görüşmeler yapılmakta. Hatta bu görüşmelerin belli bir aşmaya geldiği de ileri sürülmekte. Zaten Türk ordusunun Efrîn'e karşı her gün saldırı yapmasının bir nedeni de buradaki güçleri mümkün olduğunca meşgul etmek ve olası bir İdlib’i özgürleştirme hamlesine katılmasını önlemek.

24 Nisan saldırısından sonra sahada birtakım yeni hareketlenmeler daha oldu. Cizre-Minbic hattında daha çok sayıda ABD askeri personeli görülmeye başlandı. Pentagon Sözcüsü yaptığı açıklamada “Suriye’nin kuzeyinin tamamında ortaklarımız olan Demokratik Suriye Güçleri ile hareket eden ABD askerleri var. Sınır alanları da bizim hareket alanlarımıza dahil” dedi.

QSD güçleri ise Rakka’ya bir adım daha yaklaştı. Stratejik öneme sahip Tabqa’yı büyük oranda DAİŞ’ten özgürleştirdi.

Öte yandan bazı Rus askeri birliklerinin de Efrîn-Türkiye sınırında konumlandığı gelen haberler arasında. Zaten Rusya'nın Efrîn'e büyük bir ilgi gösterdiği, burada askeri üst kurmaya çalıştığı, bunun için YPG güçleriyle en üst düzeyde askeri-siyasi görüşmeler yaptığı ve bu konuda anlaşmaya varılmak üzere olduğu söyleniyor.

SÜREÇ, TÜRK DEVLETİNİN ALEYHİNE GELİŞİYOR

Yani son vahşi saldırı sahada Türk devletinin lehine değil, aleyhine sonuçlar doğurmuş durumda. Ama buna rağmen Kürlerin her türlü olasılığa karşı hem çok dikkatli ve hem de hazır olması gerekiyor.

Çünkü bitecek diye düşündüğümüz bu savaş belki daha yeni başlıyor. Türkiye 900 kilometrelik sınırında savaş pozisyonunda. İsrail Şam’ı vurarak topa girmiş durumda. Sırada bütün dengeleri -sarsacak demiyorum- kıracak İran krizi var. Kuzey Kore ise bütün bunların sosu olabilir.