'Kürtlüğümüzden vazgeçeceğimizi mi sanıyorlar?'

İnsanlık ayaklar altına alınırcasına ayrım gözetilmeden yüzlerce insanın katledildiği Cizre'de, acı da öfke de büyük.

İnsanlık ayaklar altına alınırcasına ayrım gözetilmeden yüzlerce insanın katledildiği Cizre'de, acı da öfke de büyük. Vahşet bodrumlarında katledilen 17 yaşındaki Kasım Yana’nın annesi Saliha Yana "Oğlum çocuktu, el üstünde tutarak büyütmüştük. Elinde silah yoktu, daha liseyi bitirmemişti" dedi ve ekledi: "Kürtlüğümüzden vazgeçeceğimizi mi sanıyorlar?"

Cizre'yi günlerce bombalayan ve vahşete imza atan devlet güçleri, kadın, çocuk, genç, yaşlı, yaralı ayrımı gözetmedi. Tek bir kişinin dahi sağ çıkmamasına yemin etmişcesine gerçekleştirilen katliamda 17 yaşındaki lise öğrencisi Kasım Yana da bulunuyordu. Kasım, 8 çocuklu bir ailenin ferdiydi ve ailesine ekonomisine katkıda bulunmak için hem lisede okuyordu hem bir simitçide çalışıyordu. Ailesi cenazesini birçok şehirde aradı ve sonunda Antep’te yakılmış ve tanınmayacak halde DNA testi sonucu alabilmişti.

‘KİMLİĞİ EVDE KALDIĞI İÇİN MAHALLEDEN ÇIKAMADI’

Oğlunu anlatan anne Saliha Yana, onun kimseyi öldürmediğini ve kimseye bir kötülüğünün dokunmadığını anlatarak, “Oğlum mahalleden çıkacaktı, ama kimliği evde kaldığı için mahalleden çıkamadı ve arkadaşlarıyla birlikte bodruma sığındı. Yaralı insanların yanında kaldı, onlarla birlikte belki çıkarım diye. Oğlum bizden 100 metre uzaklıktaydı, gidip oğlumu almamıza izin vermediler. Yaktılar, katlettiler ve cenazesini de Antep’e götürdüler" dedi.

Evleri de yerle bir edilen anne Saliha Yana, bu vahşeti unutmayacaklarının altını çiziyor. "Oğlum çocuktu, el üstünde tutarak büyütmüştük. Elinde silah yoktu, daha liseyi bitirmemişti" diyen acılı anne, tüm yaşananlara rağmen kararlılıklarını şu sözlerle ortaya koydu: "Çocuklarımızı katlettiler. Kürtlüğümüzden vazgeçeceğimizi mi sanıyorlar? Bizler asla ne kimliğimizi kaybederiz ne de haklı davamızdan vazgeçeriz. Madem bu kadar cesurdu neden paralı askerleri gönderdiler. Para vererek bizi katlettiler, neden kendileri gelmediler. Bütün gençleri bir eve toplayıp kimyasalla öldürüp yaktılar. Davutoğlu, Mardin’e geldi çözüm diye çocuklarımızın katledilme fermanını verdi."

Torununu Kürtçe ağıtlarla anlatan Güler Yana ise katliam öncesi çocuklarını kurtarmak için ellerinden geleni yaptıklarını, ancak sonuç alamadıklarını söyledi. “Dedik belki yaşlılara saygı duyarlar. Meğer bu devletin ne yaşlıya, ne sakata, ne çocuğa ne de insanlara saygısı yokmuş" diyen Güler Yana, "Evladını bodrumlardan almaya giden annelerin ve yaşlı kadınların önünü keserek zorbalıkla onları yaka paça gözaltına alan devlete yazıklar olsun. İnsanını katleden, evlerini yakıp yıkan, yaşlıları döven, gençleri kimyasalla katleden, yakıp yıktığı evin enkazını götürüp şehir dışına atan, evlerin bulunduğu arazileri bomboş bırakan devlete yazıklar olsun. Lanetler olsun” dedi.

Torununun arkadaşlarıyla beraber birinci bodrumda olduğu zaman 15-20 yaşlı kadınla birlikte onları kurtarmaya çalıştıklarını anlatan Yana, “Bodrumun bulunduğu yere gittik ve çocuklarımızla aramızda 20 metre kalmıştı. Asker ve polisler önce etrafımızı taradılar, bizler de çocuklarımızdan daha iyi olmadığımızı söyledik ve onlara doğru yürümeye devam edince gelip biz anneleri, yaşlı kadınları gözaltına aldılar. Emniyete götürdüler. Yolun öbür tarafındayken bize her türlü hakareti ettiler, ama Nusaybin Caddesi’nin bu tarafında kameraların bulunduğu tarafa getirdiklerinde ise bize iyi davranmaya başladılar. Kameralar önünde şov yapmaya başladılar” ifadelerini kullandı.