GÖRÜNTÜLÜ

Mehmet, bana dik yürümeyi öğretti

Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un gerilla olan kardeşi Silav Botan, “Mehmet sadece abim değil, aynı yolda yürüdüğüm bir yoldaşımdı. O Botan direniş kültürü ile bütünleşmiş biriydi” dedi.

Türk devletinin Cizre’de düzenlediği soykırım saldırılarında büyük bir direniş sergileyerek yaşamını yitiren Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un gerilla olan kardeşi Silav Botan, “Mehmet sadece abim değil, aynı yolda yürüdüğüm bir yoldaşımdı. O Botan direniş kültürü ile bütünleşmiş biriydi” dedi.

Cizre direnişinde yaşamını yitiren Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un gerilla olan kardeşi Slav Botan, ağabeyini anlattı.

Tunç’un kendisi için bir ağabeyden çok yoldaş olduğunu söyleyen Botan, “Mehmet benim için önce yoldaş sonra ağabeydi. Çünkü beraber geçirdiğimiz zamanlar ağabey kardeş ilişkisi üzerinden çok bu vatan uğuruna neler yapabiliriz üzerine yoğunlaşıyorduk. Bunun için de benim yoldaşımdı diyebilirim. Amacımız ve yolumuz aynı olduğu için o da bana hep ‘sen benim yoldaşımsın’ derdi. Daha 13 yaşındayken beni hep özgürlük temelinde büyütüyordu” diyerek aralarındaki tartışmaların özgür bir vatana nasıl ulaşılabileceği, neler yapılabileceği üzerine olduğunu belirtti. Şu an toplumda var olan ağabey-kardeş ilişkisinden çok daha fazlasını yaşadıklarını da sözlerine ekledi.

BOTAN: TUNÇ ‘BİZLER 5000 YILLIK ERKEK EGEMEN ZİHNİYETİNİ YIKMALIYIZ’ DERDİ

Gerilla Slav Botan, Tunç’un kadına şu anda kadına olan erkek bakış açısı gibi olmadığını da söyleyerek ekledi: “Yaşamda kadına yaklaşımı her zaman için Önder Apo’nun kadına yaklaşım felsefesi temelindeydi. Bizleri de o şekilde büyütmek istiyordu. Bu benim ile onun ilişkisi üzerinden rahatça görülebiliyordu. Her zaman ‘Yoldaşlık kardeşlikten daha ötededir’ derdi. Yaşamda bunu bire bir uyguluyordu ve tüm kadınlara yoldaşlık temelinde yaklaşıyordu. Bana da aynı şekilde yaklaşıyordu. 3 ağabeyim vardı. Ve hiç unutmam. Bir gün Orhan ve Mehmet ağabeyim arasında bir tartışma geçti. Tartışma içerisinde Mehmet, Orhan’a ‘Bizler 5000 yıllık erkek egemen zihniyetini yıkmalı ve kadına yaklaşımımızı değiştirmeliyiz. Kadınlar toplumun kendisidir. Onlar olmazsa bizler de olmayız’ diyordu.”

‘BANA DİK YÜRÜMEYİ ÖĞRETTİ’

Bir gün Mehmet Tunç ile yürürken, “Bana dair bir şey dikkatini çekti ve döndü bana şöyle dedi: ‘Sen yolda yürürken neden başın eğik yürüyorsun? Ben de bir anda ne diyeceğimi bilemeden, ‘hayır eğik yürümüyorum’ dedim. O da bana ‘Hayır, eğik yürüyorsun. Hiçbir kadın başı eğik yürümemeli. Toplum da başı dik yürüyecek birileri varsa o da siz kadınlarsınız. Sen de öyle yapmalısın. Başın dik yürümelisin.’ Sürekli bana ‘Sen kadınsın ve toplum içerisindeki en anlı açık kişisin’ diyordu. Önderliğimizin ‘kadın toplumdur ve toplumun özgürlüğüdür’ felsefesini o, bana o zamanlarda anlatıyordu. Ben de artık nerede olursam olayım başı dik yürüyordum artık” biçimindeki anısını anlattı.

‘BOTAN ALANI DİRENİŞÇİ KARAKTER YARATICISIDIR’

Cizre’nin direniş kültürüne de dikkat çeken Botan, Mehmet Tunç’un Berivanların ardılları olduğunu söyledi.

1990’lı yıllarda Cizre de gerçekleşen serhildanlarda da Mehmet Tunç’un olduğunu ve bir serhildan kişiliği ile büründüğünü, bunu da daha o zamanlarda yaşadığının altını çizen Botan, Botan alanında serhıldan ve direniş ruhunun sürekli olduğunu ve bu ruhun da 90’lı yıllardan günümüze kadar yaşadığını söyledi.

“Direniş bir çeşmedir. Düşündüğümüzde çeşme nasıl sürekli bir akıntı halindeyse Cizre’de de direniş kendini yenileyerek sürekli bir akıntı halindedir. Ve sürekli o yenilik yani direniş devamlılığı ile halkımız sürekli bir direniş-yenilik içerisindedir. Bizler de Botan’ın çocuklarıyız. Ve Mehmet de bunu bize en iyi gösterenlerden oldu. Mehmet de direnişin bir kültür haline geldiği Botan alanının çocuğuydu” diyerek 90’lı yıllarda direnişin öncülerinden olan Bêrîvanların ruhunun, bugün Mehmet, Pakize, Sêvê, Fatma, Ali, Nursellerin şahsında yenilendiğini söyledi. Botan alanının direnişçi bir karakter yaratıcısı olduğu vurgusunu yapan Botan; “Botan çocukları direniş ruhuyla büyür. Bunlardan bir tanesi de Mehmet oldu” dedi. 

‘MEHMET TOPRAĞINA, DİLİNE, KÜLTÜRÜNE BAĞLI BİRİYDİ’

Türk devletinin 80’li yıllarda başlatmış olduğu köyleri yakma ve boşaltma planına da Tunç’un şahitlik yaptığını ve bunun içinde kininin ve öfkesinin daha da büyük olduğuna dikkat çeken Botan, Tunç’un toprağına bağlılığını şu sözlerle dile getirdi: “Mehmet’in ilk kini ve öfkesi düşmana karşı köydeki evimiz yakılınca gelişti. Çünkü toprağına olan bağlılığı çok farklıydı. Bundan dolayı da yüreğinde, toprağı için düşmana karşı hep bir intikam duygusu büyütürdü. Buna da ben şahitlik yapıyordum. Ben gerilla alanlarına geldikten sonra elime bir yazısı geçmişti ve hiç aklımdan çıkmaz, o yazı da bana şöyle demişti: ‘Sana ne kadar da memleketi anlatmaya çalışırsam da bunu yapamam. Ben burada yaşıyorum ve anca vatan sevgisini yaşayabilirim. Sana anlatmaya çalışsam da başaramayacağım.”

Botan, Mehmet Tunç’un toprağı ile çok farklı bir bağı olduğunu söyleyerek, “Mehmet toprağına, diline, kültürüne bağlı biriydi” dedi.

‘BEN VATANIMIN ÇOCUĞUM DERMİŞ’

Konuşmaları içerisin de Tunç’un yaşamda da sürekli halkını ve halkının acılarını derinden hisseden biri olduğunun da altını çizen Botan, aile içerisindeki herkesi de bu duyarlılığa çağırdığını ve kardeşlerini de bu temel de yetiştirdiğini söyledi.

“Mehmet duruşuyla ve vardığı sonuçla yaşamın her anını bir militan gibi yaşadığını ortaya koydu” diyen Botan, Tunç ile annesinin yaşadığı bir diyalogu ise şöyle anlattı: “Ve yine unutmadığım bir şey var. Anneme hep diyordu ki: ‘Ben size ait biri değilim, ben davamızın çocuğuyum. Ben vatanımın çocuğuyum. Sadece sizleri değil tüm yurdumu düşünmeliyim.’ Ve Mehmet yaşamını da hep bu temel de geçirdi. Bizi de öyle büyütme çabası içerisindeydi.”

Yaşamda tüm kardeşlerine hiçbir zaman dilini, kültürünü ve düşman gerçekliğini unutulmaması gerektiğinin altını da çizdi.

‘ACILARIMIZ BİRER ÖZGÜRLÜK UMUDUDUR’

Tunç ile olan anılarının tüm ayrıntılarını hatırlayan ve hemen hemen yaşamın tüm konularında öğretici bir özelliği olduğunu söyleyen Botan, “2010 yılının başlarında Yahya Menekşe adlı bir arkadaşımız düşman tarafından katledildi. Sokak ortasında polis, aracı ile Yahya Menekşe’yi katletti. İnsanlık dışı bir katledilişti. Beni de bu olay çok etkilemişti. Ve bir anda duygularıma kapılıp neden biz böyle öldürülüyoruz. Kürt olduğumuz için bunlar başımıza geliyor. Neden biz Kürdüz dedim. Mehmet ağabeyim de ben öyle söylerken yanımdaydı. Ve bana ‘İyi ki biz Kürdüz ve Kürtlüğümüzden de gurur duymalıyız. Sakın bir daha öyle söyleme çünkü bu çektiğimiz acıların hepsi özgürlük umudu olacaktır’ dedi. Ben o zaman acılarımızın özgürlük umudu yolunda olduğunu anlamıştım.”

‘BANA BERİVANLARIN ARDILI OL DEMİŞTİ AMA KENDİSİ OLDU’

Tunç’un sürekli kendisine Berîvanlar gibi yaşaması gerektiğini söylediğini de belirterek, “Ben özgürlük mücadelesi saflarına geldiğimde onun bana vasiyetini gerçekleştirmek istiyordum. Kulağımda hep onun bana söylediği ‘Bêrîvanlar gibi yaşa’ sözü vardı. Ben de bu temel üzerine katıldım ve halkıma, Önder Apo’ya cevap olmak istedim. Bana ‘Bêrîvanların ardılı ol’ diyordu ama o kendisi oldu” dedi.

Tunç’un bir kardeşi olmaktan ziya de öncelikle yoldaşı olduğu vurgusunu yapan Botan “Mehmet’in son sözlerinde ‘nasıl ki Mazlumlar, Kemaller Esad’da karşı boyun eğmediler, bizler de Erdoğan’a boyun eğmeyeceğiz’ dediyse bizler de onun ardılı olup, yolunu takip edeceğiz. Mehmet bizim için bir çizgi haline geldi. Bizler de o çizgi temelinde hareket etmeliyiz. Ben de hem kardeşi, hem de yoldaşı olarak onun anısına bağlılığımı, mücadelemi daha fazla yükselterek, Mehmet gibilerine sahip çıkarak devrimcilik görevimi yerine getireceğim” diyerek herkesin AKP ve çetelerine boyun eğmemesi gerektiğini belirtti.