DİZİ II

Minbic’te kadın ruhu kurutulmaya çalışıldığı yerden yeniden yeşeriyor

DAİŞ’in recm olayı ve her türlü vahşeti Minbic kadınının ruhunu kurutamamış. Zehra’nın recm edildiği yerde yeşeren ağaç, mucizevi bir şekilde bunu gözler önüne seriyor. Özgürleşen Minbic’te kadınlar yaşamın her alanındalar.

2012’de ÖSO’nun denetimine girmiş Minbic. Sonra El-Nusra tarafından DAİŞ çetelerine teslim edilmiş. ÖSO döneminde de ciddi sorunlar yaşamış kadınlar fakat DAİŞ döneminde yaşadıklarının sözlerle tarifi pek mümkün değil. DAİŞ adeta yeminli kadın düşmanıymışçasına kadın iradesini kırmak ve kadını köleleştirmek için kafa kesme, recm, kırbaç, kadını kadın eliyle köleleştirme gibi her türlü yöntemi denemiş, ama Minbicli kadınlar artık özgür! Özgürlüğü kara çarşaflarını atarak zılgıtlarla karşılayan Minbicli kadınlar bugün özgürlüğü sadece DAİŞ zulmünden kurtulmak olarak da algılamıyor. Minbic’in öncü kadınları kendi iradeleriyle şehrin özgürleştirilmesinin ardından kadın kurumları oluşturmuş. Bu kurumlara, esas olarak da kadın örgütlülüğüne ilgi her geçen gün artıyor.

Minbic kadınları bu yıl ilk defa kitlesel olarak 8 Mart’ı kutlamaya hazırlanıyor.

ZEHRA’NIN RECM EDİLDİĞİ YERDE BİR AĞAÇ YEŞERMİŞ

Özgür Minbic’te dolaşırken hemen her caddede kadınlara rastlamak mümkün. Kimileri renkli giysileri kimileri halen çarşaflarıyla sokaklarda korkusuzca dolaşabiliyor. Çok değil 7 ay öncesine kadar dehşeti yaşıyordu bu kadınlar. Fotoğraflarını çekmek istediğimizde kimisi memnuniyetle izin verirken kimisi halen yüzünü saklamak istiyor. Minbic kadınının DAİŞ çetelerinin işgali altındayken yaşadığı zulüm her geçen gün daha fazla açığa çıkıyor.

Basın çalışanları Zekeriya ve Diya ile şehri dolaşırken DAİŞ’in kafa kesme uygulamalarını halka izlettirdiği Rebe Emni’de, Zehra’nın recm edildiği alanı görüyoruz. 2 yıllık işgal sürecinde recm edildiği ifade edilen 5 kadından biri Zehra. 12 Şubat 1974 doğumlu bir Arap kadını. Üniversitede aldığı sağlık eğitiminden sonra doktorluk mesleğini icra etmiş. Evlendikten sonra da mesleğine devam eden Zehra, DAİŞ işgalinden önce eşinden ayrılmış. DAİŞ tarafından önce evinde silah bulundurduğu iftirasıyla tutuklanmış. Daha sonra bir erkekle yasak ilişkisi olduğu iftirasına uğramış ve recm ile cezalandırılmış. Zehra doğum günü olan 12 Şubat 2014’te Rebe Emni adı verilen meydanda recm edilmiş. Bu olaydan birkaç gün sonra recm edildiği yerde çiçekler açmış. Bugün yine aynı yerde kendiliğinden bir ağaç yeşeriyor.

Bu ağacı, DAİŞ’in Minbic kadınının ruhunu kurutmayı başaramadığı ve o ruhun kurutulmaya çalışıldığı yerde yeniden yeşermesi olarak yorumluyor Minbic kadınları.

BİRÇOK KADIN KENDİNİ EVE KAPATMIŞ

DAİŞ Minbic’te şeriat yasalarını uygulamış. Özellikle kadınlar sokağa çıktıklarında gözlerinin bile görünüyor olması suç sayılmış. Tutuklanmışlar, cezalar almışlar. Minbic’te konuştuğumuz kadınlardan bazıları sokakta erkek kardeşleriyle bile yürüyemediklerini, DAİŞ çeteleri tarafından hakarete uğradıklarını anlatıyorlar. Bazı kadınlar ise DAİŞ’in temel amacının şeriatı uygulamak olmadığını bu işi ticarete döktüğünü ifade ediyor. Samer Aslanbeg isimli kadın “Tümden çarşafa bürünmüş bir şekilde sokağa çıkardık. Gözlerimiz bile görünmezdi ama; ‘işte eteğin kısa, eldivenin şöyle’ gibisinden bir bahane bulur bize kendi dükkanlarından mutlaka yeniden elbise satın aldırırlardı” şeklinde baskıyı ifade etti.

DAİŞ çeteleri birçok genç kadına el koymuş. Bir kadın evliyse bile bir yolunu bulup onu eşinden ayırarak çetelerle evlendirmişler. Böyle birçok kadın defalarca çetelerle evlendirilmiş. DAİŞ Minbic’te en büyük vahşeti, nüfus oranı en yüksek olan Arap kadınları üzerinde uygulamış. Yine birçok kadın da DAİŞ işgali boyunca bu gibi uygulamalarla karşılaşmamak için kendini eve kapatmış ve bir kez bile sokağa çıkmamış.

DAİŞ HANSA’YLA KADIN ELİYLE KADINI KÖLELEŞTİRMEYİ HEDEFLEMİŞ

Minbic’te konuştuğumuz birçok kadın yaşanan zulmü anlatırken DAİŞ’in kadını kadın eliyle köleleştirmek için kurduğu, sadece kadınlardan oluşan Hansa taburundan bahsetti. Özellikle kadın evinde çalışan Lamia Helo’nun Hansa ile ilgili anlattıkları insanı dehşete düşürüyor.

Lamia Helo, DAİŞ işgalinin ilk yılında kadınların erkek çeteler tarafından tutuklandığını ve cezalandırıldığını hatırlatarak, “İkinci yılda, Hansa dedikleri kadınlar artık kadınları tutuklamaya ve zulüm etmeye başladı. Hansa’da yer alan kadınların yüzleri, gözleri daha kapalı olduğundan onları hiç görmedik. Ama ağırlıkta yabancılardan oluştuğunu biliyoruz. Örneğin hemen kapı komşumuz olan bir arkadaşım vardı. Bir gün balkona çıkıp çamaşırlarını asarken yüzü göründüğü gerekçesiyle Hansa evlerine baskın yaptı. Onlar gittikten sonra gidip arkadaşımın durumunu gördüm. Eve baskın yaptıklarında içlerinden Suudi olan bir tanesi arkadaşımın göğsünü ısırarak parçalamıştı. Korkunç bir manzaraydı. Tedavi ettirme koşulları olmadığından arkadaşım öyle kan kaybından öldü” ifadelerini kullandı.

DAİŞ çeteleri Minbic’te diğer birçok yerde erkeğin kadından intikamına kadını da alet etmiş. Vahşi sistemi ve yöntemleriyle kadının tarih boyunca yarattığı tüm değerleri, kadın bedeni ve ruhunu hedef alan DAİŞ, Hansa eliyle kadını da erkeğin intikamına ortak etmiş.

Bu konuda Minbicli Lamia Helo’nun oldukça çarpıcı bilgiler aktardı: “DAİŞ’e Minbic’te katılım çok yüksek olmadı. Ama kadın ve erkek katılımları kısmi de olsa oldu. DAİŞ kendisine katılımı özendirmek için Minbic’ten katılanlara her türlü imtiyazı veriyordu. Bunlar da bu şekilde geçmişte çelişkileri olduğu insanlara iftira atıyor, onları DAİŞ aracılığıyla cezalandırıyorlardı. Özellikle DAİŞ’e katılan birçok erkek kendilerine geçmişte ilgi göstermemiş birçok kadına iftira attılar. Hansa da bu kadınları yakaladı, cezalandırdı. Hansa erkeğin intikamının aracıydı.”

YPJ’NİN KADINLAR ÜZERİNDE ETKİSİ BÜYÜK

Özgürleştirme operasyonuna, Minbic Askeri Meclisi’ne destek amacıyla aktif bir biçimde katılan YPJ’nin hem Minbic toplumu hem de kadınları üzerine büyük etkisi olmuş. Minbic’teki DAİŞ zulmünden kaçan birçok kadın operasyondaki YPJ güçlerini görüp katılmaya karar vermiş. Şehir özgürleştirildiğinde YPJ’nin etkisiyle Minbic Askeri Meclisi’ne de çok sayıda kadın katılmış. Hatta bazı ailelerin kendileri kız çocuklarının askeri meclis çalışmalarına katılmalarına destek vermişler.

Bugün Minbic Askeri Meclisi çalışmalarına Arap, Kürt, Çerkez, Türkmen yüzlerce kadın katılımı var. Askeri çalışmalara en fazlada DAİŞ zulmünü en derinden yaşayan Arap kadınları katılıyor.

Minbic’deki gezimiz sürecinde YPJ sözcüsü Nesrin Abdullah ve beraberindeki bir heyetin, Minbic Askeri Meclisi savaşçılarını ziyaretine tanıklık ettik. Burada Abdullah’ı karşılayan Minbic Askeri Meclisi üyesi Zinarin Enes’le sohbet ediyoruz. Zinarin Enes, şehrin özgürleştirilmesi operasyonuna aktif katılım sağlayan YPJ’nin şehir özgürleştirildikten sonra şehirden güçlerini çektiğini fakat kendilerine lojistik, askeri tecrübe, eğitim gibi birçok alanda destek vermeye devam ettiklerini söylüyor. Enes, “YPJ’nin varlığı Minbic kadınına da ilham verdi. Biz de YPJ’den büyük destek gördük. Bundan sonra ilişkilerimiz devam edecek ve YPJ’nin tecrübelerinden faydalanacağız” diyor.

Minbic Askeri Meclisi bünyesinde, kadın savaşçıların eğitimi için özgün bir Akademi de açılmış. Minbic Askeri Meclisi kadın savaşçıları Şehit Roksana akademisinde, bir yandan askeri bir yandan düşünsel eğitim görüyorlar.

‘KADIN OKURDU AMA ÖRGÜTLÜ BİR KİMLİĞİ YOKTU’

ÖSO ve DAİŞ öncesinde Minbic’teki aşiretlere dayanan yapının Minbic kadınının yaşam tarzına ve irade olmasına olumsuz etkileri olmuş fakat Minbic’te kadınların büyük bölümünün okuryazarlık oranı yüksek. Minbic’in Arap, Kürt, Türkmen, Çerkez halklarından kadınlar çoğunluğu üniversite okumuş fakat sonrasında iş yaşamına ve siyasete girme gibi bir durum çoğunlukla yaşanmamış. Minbic’te konuştuğumuz birçok kadın üniversite bitirdikten sonra çalışmak yerine evde kaldıklarını, toplumlarının bunu daha uygun gördüğünü ifade etti. Başta Çerkezler olmak üzere, kadının eğitim görme oranı yüksekken maalesef iradesi tanınmamış.

Minbic ve Çevresi Demokratik Yönetimi Eş Başkanı Zeynep Kambar da bu konuda sıkıntılar yaşamış. Kendisi de öğretmen olan Kambar, bu konuda bir anısını şöyle anlatıyor: “Ben eğitim fakültesi okudum. Ama herhalde Kürt olduğumdan tayinim çıkmadı. Bir gün arkadaşlarımla evde oturmuştuk. Annem de bizimleydi. Arkadaşlarımın çoğu okumuştu ama çalışmıyorlardı. Ben onlara ‘biz niye üniversite okuduk ki gidip bir tarlada çalışsak daha fazla üretimimiz olurdu’ dedim. Herkes bana güldü. Ama gerçekten o dönemde bunları sorguluyordum. Kadın üniversite okuyabiliyordu ama okulu bitmesine rağmen mesleğini yapan kadın çok azdı. Eşi ve ailesi bunun önünde engel oluştururdu. Yani kadının iradesi tanınmazdı.

Baas döneminde kadınlar kısmi de olsa bazı çalışmalara katılırlardı. Devlet kurumlarında da yer alırlardı. Ama bunlar çok az sayıda bireysel çalışmalardı. Bazı kurumlarda bir kadın 15 yıl görev alır ama yanında bir başka kadın daha örgütlemezdi. Oysa şimdi bizim amacımız tüm kadınların iradesinin tanınması ve örgütlenmesidir, kadın şahsında da toplumun iradesini olması, tanınmasıdır. Örgütlülüğümüzü her alanda kurarak kadının gerçek bir irade olmasını hedefliyoruz.”

KADINLAR SİYASETTE AKTİFLEŞİYOR

Minbic’in özgürleştirilmesinin ardından kadınlar, oluşturulan kurumlara büyük ilgi göstermiş. Minbic Halk Meclisi, Belediye, İç Güvenlik Güçleri olarak yeniden adlandırılan asayiş güçleri, basın çalışmalarına ve kadın evine büyük ilgi var. Kadınlar artık doktorluk, öğretmenlik, trafik polisliği yapıyorlar.

Şehrin özgürleştirilmesi öncesi Kobanê’nin Sirin kasabasında kurulan Minbic Demokratik Halk Meclisi’nde kadınlar yerini almış. Eşbaşkanlık sistemine göre kurulan meclis, Minbic’in özgürleşmesinin ardından doğrudan Minbic içerisindeki çalışmalarına başlamış. Minbic Halk Meclisi’nde kuruluşundan itibaren kadınların yer alması özellikle de eş başkanlık sisteminin olması, özgürleşme sonrası Minbic kadınlarını ve halkını olumlu etkilemiş. Minbic Halk Meclisi daha sonra geliştirdiği tüm alt örgütlenmelerinde eş başkanlık sistemini sürdürmüş. Meclis üyelerinden Ruken Minbic, Minbic içinde örgütlenmelerin ve kurumların eş başkanlık sistemine göre oluşturulması noktasında erkeklerin bir tepki ve direniş göstermediklerini söyledi.

 Şu anda Minbic Halk Meclisi’nde sekiz Çerkez üyeden 5’i, 11 Türkmen üyeden 3’ü, Arap 71 üyeden 19’u, Kürt 40 üyeden ise 20’si kadın.

Şehrin güvenliği için kurulan Minbic İç Güvenlik Güçleri bünyesinde de kadınlar yer alıyor. 400 civarında olan güçlerin çalışmalarında 50 civarında Minbicli kadın görev yapıyor. Ayrıca iç güvenlik güçlerinde görev yapan kadınların kendi ayrı, özgün merkezleri ve komiteleri de var. Bugün Minbic’te eğitim veren 250 okulda öğretmenlik yapanların neredeyse yarısı da kadınlardan oluşuyor.

Minbic’te düşünsel eğitim veren Şehit İsmail Akademisi’ne de kadınların ilgisi büyük. Eğitime katılanların yarısından fazlasını kadınlar oluşturuyor. Bu akademide kadın tarihi üzerine de dersler veriliyor. Eğitim komitesi bir süredir özgün bir kadın akademisi kurmanın hazırlıklarını yapıyor ve önümüzdeki süreçte bu akademide Minbicli kadınların eğitim ihtiyacı karşılanacak.

KADINLAR EN FAZLA KADIN EVİNE İLGİ GÖSTERİYOR

Minbic’in özgürleştirilmesinin ardından ilk olarak asayiş güçleri içerisinde kadın birimleri örgütlenmiş. Fakat DAİŞ süreciyle birlikte dağ gibi yığılan kadın sorunlarına sadece asayişle çözüm bulanamayacağı düşüncesiyle kadın evi kurulması kararlaştırılmış. Özellikle Minbicli kadınların Kobanê Kantonu’nda gördükleri kadın evlerinin Minbic’te de kurulması için yoğun talep olmuş. Minbic Halk Meclisi’ndeki kadınlar, kadının evinin kurulması noktasında öncülük yapmışlar. 25 Kasım Dünya Şiddetle Mücadele Günü’nde kadınların yaşadığı sorunlara bir nebze de olsun çözüm getirebilmek amacıyla ‘’kadın evi’’ kurulmuş.

Fatma Abdo Ose, Minbic Halk Meclisi’nde yer alıyor ve kadın evinin kurulmasına öncülük etmiş. Kadının rejim döneminde de iradesinin tanınmadığını ve DAİŞ döneminde kadınlara tecavüzlerin, keyfi boşama ve başkalarıyla evlendirmelerin çokça yaşandığını ifade eden Fatma Abdo Ose, “Şu anda kadın evinde çalışan kadınların birçoğu bu acıları yaşamış kadınlardan oluşuyor. Yaşadıkları sorunları aşmak ve kendileri gibi mağdur olan kadınlarla dayanışmak istiyorlar” diyor.

Kadın evinin uzlaştırma, araştırma, arşiv sicil olmak üzere 3 komitesi var. Uzlaştırma komitesi kadınların eşleriyle yaşadığı sorunları mahkemeye gitmeden çözüm bulmaya çalışırken, araştırma komitesi Minbicli kadınların yaşadığı hikayeleri topluyor.

Kadın evinde birçok kadınla tanışıyoruz. Her birinin ayrı bir hikâyesi var. Kimisi hukuk öğrencisi, kimisi DAİŞ tarafından birkaç kez ayrı ayrı insanlarla evlendirilmiş, kiminin eşi halen DAİŞ’in elinde. Hepsi hem kendi yaşadıklarını aşmak hem de yaşadıklarını başka kadınların da yaşamaması için mücadele etmek istiyorlar.

KADIN MECLİSİ VE 8 MART HAZIRLIĞI

Minbic kadınları yaşadıkları tüm sorunlara rağmen kendilerine öncülük eden Minbicli kadınlarla kısa sürede önemli bir gelişme düzeyi de yakalamış. Kadınlar irade olma arayışında ve bunda kararlılar. Artık ne rejim dönemindeki gibi renklerinin, özgünlüklerinin ve iradelerinin yok sayılmasını kabul ediyorlar nede DAIS vahşetini kaderleri olarak görüyorlar.

Bu noktada kadın iradesini güçlü bir biçimde temsil edecek alt birimlerini de oluşturup demokratik konfederal temelde siyasi, sosyal, yaşamsal vb. kadınları söz ve karar sahibi kılacak bir kadın meclisi kurmanın hazırlıklarını yapıyorlar. Bu noktada çeşitli eğitim çalışmaları ve bu mecliste yer alacak kadınların hazırlanması çalışmaları sürüyor. Meclis kurulduktan sonra ulaşamadıkları hiçbir kadının kalmamasını hedefliyorlar.

Ayrıca bu yıl Minbic’te ilk defa 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar gününü kitlesel olarak kutlamanın hazırlığını yapıyorlar. Kadın evi ve Minbic Halk Meclisi’ndeki kadınlar bir araya gelerek 8 Mart’ın anlam ve önemi üzerine bir bildiri hazırlayıp tüm kadınlara dağıtmışlar, yine bu konuda bir toplantı da düzenlemişler.

Sonuç olarak Minbic ziyaretimiz boyunca gerçekten de Minbicli öncü kadınların belirttiği gibi DAİŞ’in kadın ruhunu kurutamadığını, kadın ruhunun kurutulmaya çalıştığı yerden eskisinden de daha güçlü bir biçimde yeşermeye başladığını görüyorum. Bu gelişme ivmesiyle kadınların kısa süre içerisinde Minbic toplumunun demokratik yaşam ve sisteminin oturtulup geliştirilmesine öncülük yapacağını söylemenin doğru bir belirleme olacağını düşünüyorum.