GÖRÜNTÜLÜ

Mustafa Xoxê: Güney'de krizin aşılması iç birliğe ve zihniyet değişimine bağlı

ANF'ye konuşan siyasetçi Mustafa Xoxê, Güney Kürdistan’daki krizin 1990’ların başında oluşturulan anti demokratik sistemden kaynağını aldığını belirterek, “Çözümün olabilmesi için zihniyetin demokratik temelde değişimi şart” dedi.

Siyasetçi Mustafa Xoxê, Güney Kürdistan’daki krizin 1990’ların başında oluşturulan anti demokratik sistemden kaynağını aldığını belirterek, “Çözümün olabilmesi için zihniyetin demokratik temelde değişimi şart” dedi. 

Bir yıldır güney Kürdistan'da devam eden siyasi ve ekonomik krizin nedeninin 1990’larda sistemin aşiret ve aile hakimiyeti üzerine inşa edilmesi olduğunu söyleyen Xoxê, “Güneyde parlamento ne karar almış, yasalar ne diyor çok önemli değil. başkan ve başbakan ne diyorsa o uygulanıyor. Bu da sorun yaratıyor.” Şeklinde konuştu.

Türk ve İran devletlerinin de yaşanan sorunlarda ciddi etkilerinin olduğuna dikkat çeken siyasetçi Xoxê, bunun yerine diğer Kürdistan parçalarıyla ilişkilerini güçlendirerek, Ortadoğu da yaşanan kaostan kazançlı çıkabileceğini, söyledi.

'SORUNLARIN TEMELİ AŞİRET VE AİLE İKTİDARI...'

Güney Kürdistan'da bir yıldır bir kriz yaşanıyor. Bu krizi çözmek için birçok tartışma, görüşme siyasi partiler arasında yapıldı. Ancak bu kriz durumu halen devam ediyor. Nereden çıktı bu kriz?

Açıkçası bu kriz işte somut olarak şu sebepten çıktı, deyip bir görünür nedene bağlamak biraz zor. Güney Kürdistan birçok aşamadan geçerek bugünlere geldi. Dolayısıyla bu kendisiyle ciddi sorunlar biriktirdi.

1990’ların başında Saddam askerlerinin Güney Kürdistan'dan çıkarılmasıyla bazı oluşumlar ortaya çıktı. Bu oluşumlar esasında aşiretçilik temelinde gelişti. Yurtseverlik temelinde gelişen, demokratik bir muhtevaya sahip değillerdi. Aşiretçilik ve partizancılığa dayalı, kendi ailesel ve kişisel çıkarlarını esas alıyorlardı. Böyle olunca oluşturulan parlamento daha baştan iflas etmişti. Öyle ki parti başkanları bile kendilerini parlamento üstü görüyorlardı. Böyle olunca parlamentodan çıkan kararlar da uygulanamıyordu. Zaten parlamentoda onlara rağmen doğru dürüst bir karar da alınamıyordu. Demokratik bir sisteme gidişte adım atılamıyordu. Halkın çıkarlarını esas alan demokratik ve adil bir düzen oluşturulamıyordu. Siyasi, toplumsal, ekonomik düzlemde eşitliği esas alan bir durum ortaya çıkmadı. Demokratik bir seçim sistemine geçilemedi.

Bu durum bugün halen devam ediyor mu?

Gayet tabii. Hatta bu aşiretçilik, ailecilik daha da gelişmiş durumda. Bunun üzerine sadece bir siyasi kılıf geçirilmiş ve çıkarlarını örtü altında devam ettiriyorlar. Peki, bugün nasıl sürdürecekler? İşte bunun için de işgalci güçlerden destek alıyorlar. Oysa işgalciler Kürtlerin güçlenmesini, toplumsal birliğini kurmasını hiçbir zaman istemezler. Tek amaçları birliği dağıtarak, Kürdistan'ı kendi denetimlerine almaktır.

'KRİZİN NEDENİ TÜRKİYE VE İRAN'A BAĞLILIK'

Yani kriz, bu işgalciliğin ve işgalcilerle işbirliğinin sonucu olarak mı ortaya çıktı?

Evet, öyle. Bugün Güney Kürdistan'da ekonomik, siyasi ve kültürel politikaları belirleyen bu işgalci güçlerdir. Buna hiç kuşku yok.

Bazen İran ön plandadır. Hatta şimdi de bir düzeye kadar etkisi var. Bazen Türk devleti. Örneğin Saddam rejiminin yıkılmasından sonra Türk etkisi artmaya başladı. Hatta bu durum daha '90’lı yıllarda gelişti. 1991’den bu yana Türk devleti belirttiğim tüm yönlerden Kürdistan'da etkisini geliştirmeye, ağırlığını koymaya başladı. Bu son kriz de bunun sonucunda gelişti.

Mevcut krizli durumdan birçok kesim rahatsız. Bunun için partiler arası çok yoğun görüşme trafiği yaşandı. Ancak bir türlü aşılamıyor. Bu krizi daha öncekilerden farklı kılan bir şey mi var?

Şimdi bu krizi öncekilerden farklı kılan şeyler var elbette. Çünkü bölgedeki koşullar değişti. Örneğin DAİŞ ortaya çıktı. Bölgede Sünni ve Şii blok oluştu. Ya da daha fazla görünür oldu. Sünni blokta şimdi Suudi, Katar, Ürdün, Türk devleti etkili yer alıyorlar. Güney Kürdistan'da da bazı yapılar bu blokta yer alıyor ve özellikle KDP bu cephede yer alıyor. Bu blok başta Irak’a sorun yaratmak istiyor. İçten karıştırmak istiyor. Bunu İran’a ya da diğer deyimle Şii cepheye karşı yapmaya çalışıyorlar. Ancak şunu söyleyeyim; bu Sünni cephe de kendi içerisinde sorunsuz değildi. Örneğin Türk devletinin kendisine göre bir projesi var, Suudi ve onun yanında yer alan diğer devletlerin de kendi aralarında bir projeleri var. Ancak bunlar kendi aralarında müttefiktirler. Bu müttefik güçler ortak işler de yürütüyorlar. Örneğin Suriye’de, Irak’ta birlikte çalıştılar, çalışıyorlar.

'GÜNEY TÜRK DEVLETİNİN KONTROLÜNDE'

Bu cephenin Güney Kürdistan'da ilişkileri nedir?

Bunlar Güney Kürdistan'ı da yanlarına aldılar. İşbirliği yapıyorlar. Güney Kürdistan'ın hepsi olmasa da yarısı Türk devletinin kontrolündedir. Bu, siyasi, ekonomik ve kültürel olarak böyledir. Güney Kürdistan yönetimi bölgede kendi başına kendi kararlarını alamıyor. Ne yapıyor? Gidip Türk devletine danışıp öyle kararlar alıp uyguluyor. Bu çok vahim bir durumdur.

Bu, tüm partiler için mi geçerli bir durum?

Şimdi eğer siz hükümet olarak gidip Türk devletinden böyle onay alırsanız ve bu hükümetin içinde birçok parti yer alıyorsa o zaman herkes etkisi altında demektir. Eğer bu partiler 'benim böyle bir ilişkim yok' diyorsa, o vakit kendisini hükümetten çekmesi gerekir. Yok eğer bölge hükümeti Türkiye’ye gidip cumhurbaşkanı, başbakan, MİT müsteşarıyla oturup oradan talimat alıyorsa ve bu partiler bu duruma ses çıkarmıyorsa, o zaman alınan karardan haberleri olsun olmasın bu karara ortaktırlar. Bu, bu kadar açık ve nettir.

'ZİHNİYET DEĞİŞİMİ ŞART'

Bölgede bir diğer sorun da başkanlık sorunu. Bir yıl önce başkanlık seçiminin yapılması gerekiyordu ama olmadı. Neden bunu krizli duruma getirip seçime izin vermediler?

Başta da söyledim, Güney Kürdistan'da aşiret hakimiyeti, aile ve birey hakimiyeti etkindir. Böyle olunca ele geçirdikleri koltukları bırakmıyorlar. Böyle olunca seçim yapmak, devir teslim yapmak olmuyor. Kaldı ki yapılan seçimler de zaten şeklidir.

En fazla KDP için geçerli bir durum ama aynı zamanda diğer partiler için de geçerli bir durum. Dikkat edelim, bu diğer partiler içinde de yönetimlerde pek bir değişim yaşanmıyor. Hep aynı kişilerdir.

Bunun değişmesi için demokratik bir zihniyetin gelişmesi gerekir. Bu gelişirse başka alanlarda da değişimler yaşanır.

GORAN-YNK İTTİFAKI

Sorunların çözümü için Goran Hareketi ile YNK arasında bir ittifak kurma durumu gelişti. Siz umutlu musunuz?

İttifaklar eğer Güney Kürdistan halkının, diğer parçalardaki Kürt halkının çıkarını esas alıyorsa, ulusal birliğe hizmet edecekse kutlamak gerekir, destek vermek gerekir. Zaten Goran Hareketi ilk oluşumunda halkta büyük umut yarattı. Ancak yarattığı umut ve seçimlerde aldığı başarıdan sonra hükümete katılmakla bence büyük yanlış yaptı. Çünkü hükümete girdikten sonra hiçbir şey yapamadı. Demokratikleşmede bir şey yapamadı, anayasanın oluşturulmasında etkili olamadı, parlamenter sistemi hakim kılamadı. Hükümetin, başbakanın, başkanın yanlışlarını, yine bunların Türk devletiyle ilişkilerini gördükleri halde bir şey yapmadılar. Bence böyle bir durumda, "bir şey değiştiremiyorum" deyip hükümetten çekilmeliydi. Ama çekilmediler ve sonuçta hükümetten, parlamentodan atıldılar. Eğer 6 ay, bir yıl hükümette kaldıktan sonra çıkıp halka deselerdi ki, "bakın biz demokratikleşmeyi geliştiremiyoruz, şu şu şu değişimleri geliştirmek istiyoruz, parlamenter sistemi hakim kılmak istiyoruz ancak buna izin verilmiyor ve biz de bunun için hükümetten çekiliyoruz" deselerdi büyük destek alacaklardı. Ama bunu yapmadılar. Sonra KDP de tek taraflı karar alarak onları hükümetten çıkardı.

Ancak buna rağmen YNK ile GORAN arasındaki ittifak iyi bir gelişmedir. Bunun demokratik ve ulusal birliğe giden temelde olması gerekir. Böyle olursa gerçekten önemli sonuçlar alır.

Bu ittifaka başka partileri de dahil etmek istiyorlar. En azından bu yönlü açıklamalar yapıldı. Sizce böyle bir durum gelişebilir mi?

Evet, bu şekilde açıklamaları oldu. Bunu yapabilirlerse iyi olur. Ama bunu söylemek başka, yapmak başka şeydir. Şimdiye kadar sadece açıklamalar yapıldı.

Hızbi Ayin (Gelecek Partisi) YNK’ye katıldığını açıkladı…

Evet, böyle bir katılım oldu. Ama bunların bir güç konumuna ulaşıp sorunları çözecek pozisyona gelmeleri gerekir. Bunun için Irak hükümetiyle de ilişkilerin geliştirilmesi gerekir.  Yoksa hiçbir yerde buradaki gibi bir yönetim sistemi yoktur.

Güney Kürdistan'da bir anayasa yok, yasalar işlemiyor, parlamento çalışmıyor. Başkan, başbakan ne karar verirlerse o uygulanıyor. Diğerleri hiçbir şey yapamıyorlar. Bir karar güçleri yok.

KDP ittifak ilk oluşturulduğunda karşı çıktı. YNK-GORAN bu tepkileri aşmak için sizce nasıl bir yol izlemeli?

Bana göre bunun için dıştan destek almalıdırlar. Yoksa bu durumu aşmaya güçleri yetmeyecektir.

Güçleri neden yetmeyecek? İçten destek alarak olmaz mı?

Yetmez, çünkü birçok kesim mevcut durumda ne yapacaklarını bilemez durumdadırlar. Hatta eğer iç güçler hepsi bir araya gelip, mevcut tıkanma karşısında biz hükümet oluşturuyoruz derlerse bunun bir iç savaşa gitme ihtimali bile ortaya çıkabilir.

'YEREL ÖZERK BÖLGELER ÇÖZÜM OLABİLİR'

Şimdi bölgede yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, özerk bölgelerin oluşturulması tartışmaları yürütülüyor. Sizce böyle bir durumda nasıl bir fotoğraf ortaya çıkar?

Eğer durum böyle devam ederse Güney Kürdistan üç bölgeye ayrılır. Süleymaniye, Hewler ve Duhok olarak üç bölge ortaya çıkar. Kaldı ki Güney Kürdistan'ın hepsi halen kurtarılmış da değil. Örneğin Kerkük, Musul, Diyala halen Kürdistan’a bağlanmamışlar. Yani Kürdistan'ın yarısı halen işgal altında.

Eper KDP üzerinde dışarıdan bir baskı kurulmazsa üç bölgeye ayrılma durumu olabilir. KDP kendi projesini uygulamaya geçirecektir. Bunun için kimseyi de dinlemeyecektir.

Peki, bu özerk bölgeler çözüm gücü olur mu?

Böyle bir durumda eğer Kürdistan'ın diğer parçalarıyla doğru bir ilişki kurulursa, Kuzey ve Rojava’dan bu yönlü tecrübe edinmeye çalışılırsa çözüm gücü olabilir.

Siz bir dış güçten söz ettiniz. Bu dış güçlerle kimleri kastediyorsunuz?

Bence Amerika’dan destek alınabilir. Türkiye olabilir.

Ancak geçmiş tecrübeler dış güçlerin Kürdistan'da birleşme değil de hep parçalanmaya neden olduklarını gösteriyor. Tekrar böyle bir şey nasıl bir çözüm gücü olabilir?

Doğru diyorsunuz. Ama güney Kürdistan kendi iç sorularını hep bir dış güce dayalı çözmeye alışmış. Bu gerçekten doğru bir çözüm olur mu, bence de hayır. Ancak daha önceki yıllarda iç çatışmaların durması yine bu dış güçlerin arabuluculuğuyla durduruldu.

Size düşmanlık yapan bir güç sizin çıkarlarınızı esas alan bir çözüme hizmet eder mi?

Hayır, etmez. Ama şimdi de bu sorunlarda bu güçlerin etkisi var. Eğer ki, bu güçler iç işlere müdahale etmeselerdi diğer Kürdistan parçalarından doğru bir destek alınabilirdi. Sorunlar bu şekilde daha doğru ve kalıcı şekilde çözülürdü. Fakat bu dış güçler sorunların doğru ve kalıcı çözümü önünde hep engel olacaklardır. Zaten sorunların yaşanmasında bu güçlerin parmağı var.

'ABD İLE ANLAŞMA YASAK DEĞİL'

Geçtiğimiz günlerde Güney Kürdistan ile ABD arasında Musul operasyonu eksenli bir askeri anlaşma yapıldı. Anlaşmanın açıklanan içeriğine ilişkin neler söyleyebilirsiniz?

Güney Kürdistan yasal ve anayasal ve siyasal olarak Irak devletinin bir parçasıdır. ABD 2011’de askerlerini Irak’tan çektiğinde bu güçler arasında Güney Kürdistan'ın güvenlik açısından Irak’ın bir parçası olduğu mutabakatı imzalandı. ABD geliştirdiği her ittifak dolayısıyla Irak hükümetiyle birlikte yapılmalıdır. Bu yapılan yeni anlaşmanın da siyasal olarak bağlayıcılığı yoktur. Çünkü bu ABD ile Güney Kürdistan parlamento ve kongrelerinin müdahil olduğu bir anlaşma değildir. ABD ile ya da Irak devletiyle yapılan bu tür anlaşmaların Güney Kürdistan hükümetinin onayıyla olması gerekir. Hükümet işlemiyor, parlamento dışarıda kalmış.

ABD olduğu yerlerde yerelde askeri birtakım ittifaklara gidebiliyor. Afganistan da bunu böyle yapıyor. Yemen’de de bu böyledir. Fakat bu resmi bir şey değildir. Ama Kürdistan'da yapılan aslında biraz da KDP’nin kendi ortaklarına, diğer partilere mesajı şeklindedir. Şunu demek istiyorlar; "siz bizimle birlikte olmasanız ABD bizimledir."

Suudiler Sadr Hareketini Destekliyor

Son dönemlerde Irak’ta da siyasi bir kriz yaşanıyor. Orada da parlamento gerektiği gibi toplanamıyor, Sadr hareketi durmadan halk serhildanlarını geliştiriyor. Bu kriz nereden çıktı?

Aslında Şiiler de bir yönüyle Kürtlere benzerler. Onlar da şimdiye kadar çok yönetimi ellerine alamadılar. Tecrübesizdirler. Bir de Şiiler de Kürtler gibi kendi aralarında parçalıdırlar, çelişkilidirler. Kimileri Irak Şiacılığını esas alıyor, kimisi İran Şiacılığını esas alıyor. Bu sorunlarda İran etkisi var, Suudi etkisi var.

Suudilerin Sadr hareketine destek verip kışkırttığı söyleniyor...

Bu da olabilir. Kesinlikle uzak bir ihtimal değildir. Çünkü Sadr’ın sabit bir siyasi çizgisi yok. Bir bakıyorsunuz serhildana kalkın diyor, bir bakıyorsunuz hadi oturun diyor. Ya kendi karar gücüyle bunları yapmıyor ya da gerçekten siyasal olgunluğa sahip değil.

Ebadi Yeterince Çözüm Gücü Olamıyor

Ebadi hükümetini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sorunların çıkmasındaki etkisi nedir?

Ebadi biraz güçsüzdür. Örneğin Maliki daha güçlüydü.

Güçten kastınız ne?

Siyasi olarak, karar verme gücü açısından. Şiilerle de İlişkileri Maliki kadar güçlü değil. Hatta Maliki’nin kendi partisindeki etkisi kadar Ebadi’nin kendi partisi içinde ağırlığı, etkisi yoktur. Maliki'nin sadece kendi partisi üzerinde de değil, diğer Şii partileri üzerinde de önemli etkisi vardı. İran’la ilişkileri güçlüydü. Yine KDP dışındaki Kürtlerle de ilişkileri daha iyiydi.

'IRAK İLE İLİŞKİ KURULMALI'

Bu durumda Kürtlerin Irak siyasetini nasıl görüyorsunuz ya da sizce nasıl bir siyaset izlenmeli?

Kürtler Irak’ın bir parçasıdır. O açıdan Güney Kürdistan Türk ya da İran devletiyle ilişkilerini geliştireceğine önceliği Irak’a vermelidir. Bence Kürdistan bölgesinin en büyük yanlışı buradadır. Kendisini Irak’ın bir parçası görüyor ama Türk ve İran devletiyle ilişkilerini geliştiriyor. Sorunlarını onlarla çözmeye çalışıyor. Erdoğan’dan talimatlar alıyor. Bu büyük bir yanlış. Tabii bu durum tüm Kürtlere zarar veriyor. Yarın siz devlet kuracaksanız sizin Türk devleti ya da İran’la değil, Irak ile anlaşma yapmanız, hemfikir olmanız gerekir.

'KÜRTLER BİRLİĞİNİ GÜÇLENDİRMELİ'

Bölge genelinde yaşanan kaosun yanında yeniden yapılanma arayışları da var. 20. yüzyılın başlarında da bölge böyle bir komple dizayn sürecini yaşadı. Ancak o dönem Kürtler arası parçalılık, bölünmüşlük, aşiretçilik çok fazla olduğundan bir statü elde edilemedi. Bugün aynı durumun yaşanmaması için ne yapılmalı?

Kesinlikle o dönem Kürtleri ile bugünkü Kürtler arasında ciddi farklar var. Kürtler bilinçli değildi, örgütlü değildi, kimseyle doğru dürüst ilişkileri yoktu. Bilinçsizlik aslında Kürtleri o duruma getirmişti. Ama bugün Kürtler bilinçlidir, örgütlüdür. Güney'de bu parçalılık halen fazla ama diğer parçalarda bu o kadar değildir.

Örneğin Rojava’da sadece Kürtlerin kendi aralarında da değil, diğer farklılıklarla da güçlü bir araya gelme durumları var. Orada farklı etnikler kadar farklı inanç ve mezhepler de bir araya gelerek sorunlarına çözüm arıyorlar. Ortak mücadeleyi geliştiriyorlar. Kuzey'de de bu böyledir. Mücadele bu eksende devam ediyor. Dolayısıyla Kürtler bölgede esaslı bir faktör durumundadır.

Ama bölge ulus devletleri Kürtlerin bu gerçeğini itiraf etmiyorlar. Muhatap olarak görmek istemiyorlar. Çünkü Ortadoğu halklarının birlikte yaşamasını, demokratik birlik geliştirmelerini istemiyorlar. Ama Kürtler bunu yapmalı ve bu dönemde haklarını elde etmelidirler. Doğru yol budur.