GÖRÜNTÜLÜ

Rojhat: Türk devleti Ortadoğu’da stratejik boğulma yaşadı

YPG Halep Genel Komutanı Rezan Rojhat, Halep ve çevresinde rejim güçlerinin basında yansıtıldığı gibi bir ilerleme sağlamadığını, SUK ve ENKS’ye bağlı çete gruplarının YPG/YPJ güçleri karşısında çaresiz kaldığını dile getirdi.

YPG Halep Genel Komutanı Rezan Rojhat Halep ve çevresinde rejim güçlerinin öyle basında yansıtıldığı gibi bir ilerleme sağlamadığını, SUK ve ENKS’ye bağlı çete gruplarının YPG/YPJ güçleri karşısında çaresiz kaldığını dile getirdi.

YPG Halep Genel Komutanı Rezan Rojhat Halep, Ezaz ve Efrîn hattındaki gelişmeleri ANF’ye değerlendirdi.

Suriye savaşının kilidi olarak adlandırılan Halep ve çevresinde son aylarda rejim güçlerinin ilerlemeleri olduğu basına yansımıştı. Halep ve çevresinde son durum nedir?

Halep’teki son durum günlerdir, haftalardır, aylardır yoğun bir şekilde tartışılıyor. Son dönemlerde Halep ve çevresinde rejim güçlerinin kısmi ilerlemeleri oldu. SUK ve ENKS’ye bağlı çete grupları da Halep ve çevresinde gerek rejim karşısında gerekse de güçlerimiz karşısında bir gerileme içerisinde oldu.

Güçlerimizin de daha önce bir kademe geri çekildiği Eşrefiye mahallesinde eski pozisyonuna tekrar döndüğünü, hatta bu pozisyonunu daha da güçlendirdiğini söyleyebilirim. Halep’te 5 yıldır yaşanmakta olan savaş gerçekliğini herkes bilmektedir.

Önemli olan Kürt halkının 5 yıldır Halep’te yaşanmakta olan savaşta yaşadığı mahallerde savunmayı esas alması ve halkını koruyabilmiş olmasıdır. Kürt halkının ortaya koyduğu bu tutum rejim güçleri, SUK ve ENKS’ye bağlı çete grupları tarafından doğru ele alınmadı.

HALEP’TE REJİM GÜÇLERİNİN ÖYLE SANILDIĞI GİBİ BİR İLERLEMESİ YOK

Halep ve çevresinde öyle sanıldığı gibi ya da basının yansıttığı gibi bir rejim ilerlemesi söz konusu değil. Evet, rejim güçleri Halep ve çevresinde Hizbullah ve İran’ın desteği ile kısmi bir ilerleme sağlayarak Nubbul ve Zahra beldelerine bir koridor açtı. Yani öyle propaganda yapıldığı gibi bir ilerlemeden söz etmek mümkün değil.

Halep ve çevresinde rejimin herhangi bir ilerlemesi şu an için yok. Bu bizim için pek önemli değil zaten. Kim ilerledi kim ilerlemedi, bugün pozisyonları ne diye bakmak yerine YPG olarak halkımızı nasıl daha iyi koruyabiliriz diye bakıyoruz. Bizim için önemli olan savunma pozisyonumuzu daha da güçlendirmektir. Halkımızın ihtiyaçlarına cevap olabilmektir.

Biz geçmişte de bu pozisyonumuzu koruduk şimdi de bu pozisyonumuzu koruyoruz. Bizim için önemli olan da esas olarak bu. Şöyle yanlış bir algı da yaratılıyor ‘Rejim güçleri ilerleyince YPG güçleri de ilerliyor’ bu doğru değil. Bu gerçeği ters düz etmek anlamına gelir. YPG çevresindeki ilerlemelerden ziyade kendi varlığına, kendi misyonuna ve kendi rolüne uygun hareket eder. Bunun iyi anlaşılması lazım.

YPG nerede görev alırsa kendisini ona göre düzenler. Planlamasını ve hedeflerini buna göre belirler. Halep ve çevresinde gerek rejim güçlerinin gerekse de muhalif diye adlandırılan çete gruplarının pozisyonun da bir donma durumu söz konusu. Bu ateşkesten önce de böyleydi.

Şex Meqsud Mahallesi ve çevresinde son durum nedir?

Dikkat ederseniz Şex Meqsud, Eşrefiye, Efrîn ve Ezaz çevresindeki saldırılar paralellik içeriyor ve tek merkezden koordine ediliyor. Bu bölgelerimize yönelik saldırılar Türk devleti tarafından yapılıyor ve organize ediliyor. Çete grupları koordine ediliyor. Şex Meqsud ve Efrîn’e yönelik saldırılar Türk devleti tarafından hazırlandı.

Şex Meqsud, Efrîn ve Ezaz çevresine yönelik saldırıların planları Türk istihbarat teşkilatı MİT merkezinde yapıldı. Elimizdeki çetelerin itirafları da bunu doğruluyor. Bu nedenle ateşkesin gündeme geldiği bir dönemde Türk devleti olası bir ateşkesi kabul etmeyeceklerini ve tanımayacaklarını açıkladı.

Türk devletinin bununla esas amaçladığı Kürt halkına yönelik savaşı sadece Rojava ile sınır tutmak yerine savaşı geliştirmek ve yaymak. Bu nedenle de Suriye’nin tüm kentleri yangın yeriyken, harap olmuşken, göreceli de olsa refah ve huzurun hakim olduğu, halkların kardeşliğine beşiklik eden Şex Meqsud mahallesine yönelik çete grupları eliyle saldırılarını yoğunlaştırdı.

Yine dikkat ettiyseniz Halep, Efrîn ve Ezaz çevresinde faaliyet gösteren tüm çete grupları rejim güçlerinin kısmi ilerleyişinin sürdüğü bir dönemde bu ilerleyişi engellemek yerine, DAİŞ’e karşı savaşmak yerine var gücü ile Kürt mahallelerine ve bölgelerine yönelik saldırılar başlattılar.

Son dönemlerde Ceyş El Suwar güçlerinin Ezaz ve çevresinde güçlü bir ilerlemesi oldu. Tabi bu durum Türk devletini rahatsız etti. Türk devleti QSD bileşeni olan Ceyş El Suwar güçlerine yönelik saldırılar gerçekleştirdi. Türk devleti bu saldırıları Efrîn ve çevresine de yaydı. Ezaz ve Efrîn hattında tam olarak ne oluyor?

Ezaz ve Efrîn çevresindeki Ceyş El Suwar ve YPG/YPJ güçlerinin ilerlemesi ile olarak şunu söyleyebilirim. QSD güçleri Suriye halkının temsilcisidir. YPG/YPJ güçleri de bu bileşenin bir parçasıdır. Dolayısıyla QSD güçleri halk ordusu olarak, halkın ortaya koyduğu talepler doğrultusunda hareket eder ve rotasını buna göre belirler. Ezaz ve çevresinden de halkın yoğun talebi oldu.

Ezaz meselesi üzerinden şöyle deniliyor: ‘Ezaz’a müdahale edilirse Rojava’ya gireriz’ daha önce de bu tarz bir söylem oldu hatırlarsanız. Ne dediler; ‘Fırat’ın batısı kırmızıçizgimizdir. Fırat’ın batısına geçilirse müdahale ederiz’ Cerablus üzerinden yapılan siyasetin ikinci ayağı Ezaz’da, Şehba bölgesinde ortaya konuluyor.

Bu Türk devletinin parça parça bölgeye müdahalesi anlamına geliyor. Bunu da Türkmen halkı üzerinden yapmaya çalışıyor. Aslında Türk devleti ve hükümeti Suriye savaşının başından bu yana Türkmenleri kendi politikalarına alet etmeye çalıştı. Ancak bunu Türkmenler olmadan yapmaya çalıştı. Yani hayali olarak yapmaya çalıştı.

Türk devleti ve hükümeti bu yol ve yöntemler ile Osmanlıcı politikalarını bölgede yürütmeye çalıştı. Ancak Türk devleti izlediği stratejik derinlik politikaları ile Ortadoğu’da stratejik boğulma yaşadı.

Türk devleti Ezaz ve Efrîn çevresindeki bombalamalar ile de yaşadığı stratejik boğulmanın ve yaşadığı tahammülsüzlüğün bir sonucu olarak yapıyor. YPG/YPJ güçleri öyle kendiliğinden Ezaz ve çevresine ve Şehba bölgesine müdahale etmemiştir.

YPG/YPJ güçleri halkın yoğun talebi üzerine, bölgedeki çete gruplarının oluşturduğu tehditleri ortadan kaldırmak ve bölgede huzuru sağlamak amacıyla pozisyon almıştır.

Halep ve çevresinde, Şehba bölgesinde, Ezaz ve Efrîn hattında saldırıların yoğunlaştığı görülüyor. Bu saldırılar kim tarafından yapılıyor? Bu saldırıların amacı nedir?

Gerek rejim güçleri gerekse de SUK ve ENKS’ye bağlı çete grupları 5 yıl içerisinde yüzlerce kez Şex Meqsud ve Eşrefiye mahallesine yönelik saldırılar gerçekleştirdiler. Son aylarda da bu saldırılar yoğunlaştı. Bu saldırılar her ne kadar güçlerimize yönelik yapılmış saldırılar gibi görünse de esas olarak sivil insanlarımızı hedefleyen saldırılardır.

SUK ve ENKS’ye bağlı çete grupları bu saldırılar ile esas olarak bölgeyi imansızlaştırmak istiyor. Bu çete grupları bunu hem kendi çıkarları hem de vekaleten savaştıkları devletler için yapıyor. Bu saldırın bir sebebi de QSD güçlerinin Halep çevresinde Şehba bölgesinde gelişmeye devam etmesidir.

Halep ve çevresine yönelik yoğunlaşan saldırıların askeri ve siyasal hatta uluslararası sebepleri var. Örneğin Halid Heyani ile tanınan Feyleq 16 taburları 4. Kezdir Şex Meqsud, Eşrefiye mahallesine yönelik saldırılar düzenliyor. Bu grup Türk devletinden yoğun destek alıyor. Bu grup aynı zamanda SUK içerisinde yer almaktadır.

ÇETELER EFRİN VE EZAZ’DA QSD İLERLEYİŞİNİ DURDURMAK İÇİN OPERASYON ODASI KURDU

Efrîn ve Ezaz çevresinde devrimci güçlerin ilerlemesi sonucu SUK ve ENKS’ye bağlı çete grupları tarafından bir ‘operasyon odası’ kuruldu. SUK ve ENKS’ye bağlı çete gruplarının böylesi bir oda kurması aslında Efrîn ve Ezaz çevresinde yaşanan ilerlemelere olan tahammülsüzlüğün dışa vurumudur.

Efrîn ve Ezaz çevresindeki ilerlemeler Türk devletinin yeni müdahalesini beraberinde getirdi. Türk devleti bu müdahaleleri ile Sultan Murat Tugayı, Fatih Sultan Mehmet taburu, Ehrar El Şam, El Nusra vb. çete gruplarına verdiği desteği açıktan yapmaya başladı. Tüm dünya Türk devletinin çete gruplarına verdiği desteğe çok açık bir biçimde gördü.

Daha önce de Halep’te bir operasyon odası kurmuşlardı. Gerek Efrîn ve Ezaz çevresi için kurdukları operasyon odasının gerekse de Halep merkezli kurdukları operasyon odasının amacı Kürt mahallelerine yönelik saldırıları artırmak, YPG/YPJ güçlerinin, Ceyş El Suwar güçlerinin ilerleyişini engellemektir.

KDP VE BARZANİ’YE BAŞUR’DA KÜRT DEVLETİ KURMA SÖZÜ VERİLDİ

Gerek Şex Meqsud mahallesine gerekse de Efrîn ve Ezaz hattındaki saldırılara bakıldığında SUK ve KDP ve Barzani’ye bağlı olan ENKS’nin de katıldığı görülüyor. Bu ne anlama geliyor?

Türk devletinin Şex Meqsud ve Rojava’ya yönelik planları son Girê Spî saldırısı ile tamamen ifşa olmuştur.

Türk devletinin geçmişte KDP ve Başurê Kürdistan’a yönelik izlediği tutum ve politikaları bugün aynı tarzda Rojava’ya yönelik uyguladığı görülüyor. Yani geçmişte Türk devleti aşiret ağası olarak tanımladığı KDP başkanı Barzani’yi Kürt temsilcisi olarak kabul etmeyeceklerini, Başur’da asla bir Kürt federe bölgesine izin vermeyeceklerini söylüyordu.

Türk devleti bugün aynı şekilde Rojava için bunu dillendiriyor. Başur Kürdistan sınırlarında bir Kürt statüsü oluşmasın, bir Kürt gücü oluşmasın diye Rojava devrimin ortadan kaldırılması ve yok edilmesi için Kürt Özgürlük Hareketi karşıtlığı temelinde Türk devleti ile KDP bugün çıkar birliğine dayalı iyi ilişkiler içerisinde olmaya başladı.

KDP ve Barzani’ye Başur’da bir Kürt devleti kurulması sözü verildi. Ancak buna karşın KDP ve Barzani’den diğer parçalardaki Kürt oluşumlarını ve Kürt kazanımlarını yok etmesi istendi. Tabi KDP ve Barzani de bu duruma dünden razıydı. Zaten diğer parçalardaki hatta Başur’daki Kürt oluşumlarından dahi haz etmiyor.

Bugün Şex Meqsud’daki durum bunu gözler önüne seriyor. Bugün Şex Meqsud mahallesine saldıranlardan kimileri de KDP ve Barzani’ye bağlı Hekim Beşar adlı çete başının grubu ENKS çeteleridir.

KDP’YE BAĞLI ENKS KÜRT HALKINA YÖNELİK KATLİAM SALDIRILARINA İMZA ATIYOR

ENKS’ye bağlı çete grupları KDP ve Türk devletinin ortaklığı ve desteğiyle halkımıza yönelik katliam saldırılarına imza atıyor.

ENKS çetelerini geçtiğimiz günlerde de bir açıklama yaparak sanki YPG sözde muhalif adı verilen gruplara Şex Meqsud, Eşrefiye, Ezaz hatta Şeddadê’de saldırıyormuş gibi bir propaganda içerisine de girdiler. Tüm bu özel savaş ürünü açıklama ve propagandalar Türk istihbaratının merkezinde planlanıyor herkeste kendisine verilen role göre konumlanıyor.

Şex Meqsud şahsında öyle bir tablo çiziliyor ki sanki Şex Meqsud’a saldırılar, yok etmeye çalışmak ve kuşatmak başarı gibi gösteriliyor. Ve sanki Şex Meqsud, Suriye’nin diğer cephelerinden daha önemli bir cepheymiş gibi gösteriliyor. Bu aslında acizliktir. Bu durum aslında SUK ve ENKS’ye bağlı çetelerin başarısızlıklarını, Şex Meqsud’a yönelik saldırılarının boşa çıkarıldığı anlamına da gelir.

Peki, YPG olarak böylesi kara propaganda yürüten ENKS’ye yanıtınız ne olacak? Bu konuda kamuoyuna neler söylemek istersiniz?

Herkesin öncelikle şunu iyi bilmesi gerekir. YPG kendi misyonu dışında hareket etmemiştir ve etmeyecektir. YPG’ye Halep ve çevresinde birçok farklı halk ve inanç topluluklarından talep var. Farklı halk ve inanç toplulukları YPG’ye, çete gruplarının işgali altında bulunan alanları özgürleştirme çağrısında bulunuyor.

YPG yerel bir güçtür. Şex Meqsud mahallesinde farklı halk ve inanç toplulukları yaşamakta, YPG içerisinde farklı halk ve inanç topluluklarından birçok genç bulunmakta. YPG içerisinde Arap gençler de var, Ermeni gençlerde var, Türkmen gençlerde var. Keza birçok Arap aşireti YPG saflarında yer almaktadır.

YPG/YPJ güçleri gerek Rojava gerekse Suriye’de farklılıklara saygı temelinde bir model yaratmıştır, hem siyasi olarak hem de askeri olarak. YPG/YPJ güçleri de farklılıklara saygı temelinde oluşturulan bir modeldir.

Gerek SUK gerekse de KDP ve Barzani’ye bağlı ENKS çeteleri aslında bu farklılıkları içerisinde barındıran bu modele saldırıyor.

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz aylarda Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin Halep’teki rejim güçlerinin ilerlemesi nedeniyle Suriye’ye müdahalesi gündeme geldi. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Eğer Suriye’deki sorun bugüne kadar Cenevre toplantıları sonuçsuz kalmış ise bu Suudi Arabistan, Katar ve Türk devleti yüzündendir.

Suriye sorunu Suriye gerçeğine uygun bir şekilde çözülememiş ise bunun nedeni yine bu devletlerdir. ABD ve Rusya kendilerine göre, Suudi, Katar ve Türk devleti kendisine göre sorunun çözülmesini istiyor.

Yani bir anlamıyla denilebilir ki Suriye sorununu Suriye halklarını ve temsilcilerini dahil etmeden çözmeye çalışıyorlar. Tabi buradan bir çözüm çıkmayacağını 6 yıllık Suriye savaşı göstermiştir.

Suudi Arabistan, Katar ve Türk devleti geçtiğimiz aylarda yoğun bir propaganda yürüttü. 150 bin asker ile müdahale senaryolarından tutalım, İncirlik hava üssüne Suudi uçaklarının gelmesine kadar. Bunun ile aslında Suriye halklarının nasıl bir tepki vereceğini ölçtüler.

Suriye halklarının bu planlarına dahil edemeyeceklerini gördükleri içinde geri adım attılar.

Açık söyleyelim; Suriye halkları ne ABD, ne Rusya, ne de Suudi-Katar- Türk devleti üçlüsünün Suriye’ye müdahalesini istemiyor. Eğer Suriye’de savaşın bitmesi, demokratik bir sistemin inşası isteniyor ise Suriye sorununu çözümünü Suriye halklarına ve temsilcilerine bıraksınlar.

Suriye halkları SUK ve ENKS’ye bağlı çete gruplarını hiçbir zaman temsilcisi olarak görmemiş ve kabul etmemiştir. Esasen BAAS rejimin elini güçlendiren, Esad rejiminin ömrünü uzatan bu çete grupları olmuştur. Suriye halklarının temsilcisi Demokratik Suriye Meclisi (MSD), savunma gücü QSD’dir.

SURİYE’DE TEK ÇÖZÜM PROJESİNİ KÜRT HALKI ORTAYA KOYUYOR

Suriye’deki savaş nasıl sonlanacak? Suriye’nin geleceği için kim ne yapıyor?

Suriye’deki savaş orta ve kısa vadede sonlanmayacak gibi görünüyor. Suriye’nin geleceği konusu için ise Suriye’de, Suriye’nin geleceği için tek proje ortaya koyan tek gücün Kürtler ve dostları olduğu ortadadır.

Kürtler tüm farklılıkları içerisinde barındıran bir statü oluşturdu. Ne Türk devleti Ne Başur Kürdistan ne de onlarla bağlantılı ve Suriye ile hiçbir bağı sahtekar çete grupları Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olamayacağı açıktır.

Diyebilirim ki; Suriye ve Suriye halkları üzerinden, insanların kanı üzerinden çıkar hesapları yapılıyor, ahlaksız tartışmalar yapılırken, ahlaksız siyasi senaryolar yazılıyor. Ancak tüm bunlara rağmen Suriye’nin geleceğinde MSD ve QSD belirleyici olacak.

Bildiğiniz gibi son dönemlerde yoğun olarak dış müdahaleler tartışıldı. Tabi bunun yanında özerklik, federasyon vb. tartışmalarda oldu ve oluyor. Suriye gerçeğinde tutan tek projenin de ne olduğu gözler önünde.

Bütün renkleri, bütün görüşleri, bütün farklı halk ve inanç topluluklarını içerisinde barındıran halkların kardeşliğini esas alan demokratik özerklik projesi olmuştur. QSD güçleri, Ceyş El Suwar güçleri, YPG/YPJ güçleri bu farklılıkları korumak ve demokratik özerklik sistemini savunmak için var gücü ile mücadele etmiştir.

Bugünde bu güçler halkları ve demokratik federalizm sistemini savunmak için mücadelesini sürdürüyor.

DEMOKRATİK FEDERAL SİSTEM İLANI ARDINDAN SALDIRILAR YOĞUNLAŞTI

Geçtiğimiz haftalarda Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federal sistemi ilan edildi. Tabi bu projenin ilanı ardından yok edilmesi için saldırılar yoğunlaştı.

Ancak bu saldırılar bu projeyi yok etmek isteyen bu güçlerin çaresizliğini ortaya koyuyor. Çözümsüzlükten beslendiklerini ortaya koyuyor. Tabi demokratik federal sistem ilanı ardından yoğunlaşan bu saldırıları Şex Meqsud-Efrîn-Ezaz hattındaki saldırıları organizatörü ve bizzat yürütücüsü olan Türk devletidir.

Çünkü Türk devleti Suriye savaşının başından bugüne kadar hep Kürt düşmanlığı üzerine politika geliştirdi ve yürüttü. Türk devleti Kürt halkının elde ettiği tarihsel kazanımların yok edilmesi için El Nusra, DAİŞ, Ehrar El Şam, Sultan Murat Tugayı, Fatih Sultan Mehmet vb. çete gruplarını askeri, siyasi ve lojistik destek verdi. Hatta Kürtlerin elde ettiği kazanımları yok etmesi için Sultan Murat Tugayı, Fatih Sultan Mehmet vb. kimi çete gruplarını kurdu. Bu çete grupları içerisinde Türk özel kuvvetleri de yer alıyor.

Ancak halkımız ve direniş güçlerimiz ortaya konulan ve tüm halkların etrafında kenetlendiği bu projeye yönelik Türk devletinin, SUK ve ENKS çetelerinin saldırılarını boşa çıkardı.