Sihirli asa gibiydi 15 Ağustos
Bekaa Vadisi’nden bereketli Kurdistan dağlarına yürüyenler, bu sefer lanetlenmiş sayılan kendi topraklarını kutsal mabede çevireceklerdi. Laneti, kutsala dönüştüren sihirli bir asa gibiydi 15 Ağustos.
Bekaa Vadisi’nden bereketli Kurdistan dağlarına yürüyenler, bu sefer lanetlenmiş sayılan kendi topraklarını kutsal mabede çevireceklerdi. Laneti, kutsala dönüştüren sihirli bir asa gibiydi 15 Ağustos.
Özgürlük Hareketi’nin diriliş hamlesi olarak adlandırdığı, özgürlük dağlarında her yıl ‘gerilla bayramı’ olarak kutlanılan 15 Ağustos atılımının 40. yıl dönümüne yaklaşıyoruz.
Taşların üst üste konularak yapıldığı mevzilerden, muazzam yer altı sistemlerine, ‘kozik’ çatışmalarından savaş tünelleri direnişine, karakol baskınlarından hava araçlarıyla yapılan eylemlere, fırtına taburlarından demokratik modernite gerillasına geçişte ve daha birçok devrim niteliğindeki gelişmeyle bugün silahlı mücadele, Kurdistan’daki en görkemli günlerini yaşıyor. 40 yıldır bir an bile durmadan devam eden soluksuz özgürlük savaşının, bugün gerilla mücadelesinde yarattığı kazanımları gördüğümüzde ‘nereden nereye’ dememek mümkün değil. Bu sözü en çok da Zap’ın direniş mevzilerini gördüğümüzde, o savaş tünellerine girdiğimizde, salt insan gücüyle yapılmış olabileceğine inanamadığımız zamanlarda söylüyorduk. Zap’ta devam eden işgal saldırılarına karşı direnişte olan ve son derece donanımlı bir savaş mevzisi olarak inşa edilmiş bir savaş tünelinin duvarlarında Rêber Apo’nun, ‘‘Her taş, her kaya parçası, yerleşilecek her yer bana olağanüstü geliyordu. Şu kaya parçası ne kadar değerli diyordum, şu kayanın altında bir yer açmak beni büyülüyordu adeta. Küçük bir binamız vardı böyle, o binayı bir kutsal ev gibi biliyorduk. Küçük bir kulübeydi ama benim için cennet köşesi gibiydi’’ sözleri yer alıyordu.
İLK GÜNÜN RUHUNU TAŞIYAN VE UNUTMAYANDIR
Bu satırlar, o günlere nasıl gelindiğinin unutulmaması için o tünellerin duvarlarına kazınmıştı. Gerilla, her zaman nereye doğru yol aldığının bilincinde olmasının yanı sıra nereden geldiğini de unutmayandır. Bu yüzden şu anki imkan ve fırsatları, bugünkü donanımı, 40 yıl öncesinden kat be kat fazlayken dahi ilk günün ruhuyla yaşamasını bilendir. İlk mevzi nasıl inşa edildi? İlk silah nasıl elde edildi? İlk çatışmalarda neler yaşandı? Bu sorulara verilen cevaplarla yürüdü gerilla, elinde modern silahlarla savaşırken dahi, 40 yıl önce herkes için kutsal sayılan ilk ‘kleş’in yarattığı heyecanı hiç unutmadı, alan savunması yapmak için her anlamda donatılmış savaş tünel ve mevzilerinde direnirken dahi Rêber Apo’nun kutsal mabed olarak adlandırdığı Bekaa Vadisi’ndeki kaya parçasını unutmadı. Tüm bunların hepsini Rêber Apo’yu okuyarak, anlayarak, Rêber Apo’nun tarih anlatımlarından yola çıkarak bir yaşam ve savaş duruşuna dönüştürdü.
DAĞ BİLE SAYILMAZKEN MABEDE DÖNÜŞTÜ
Rêber Apo, 90’lı yıllarda yapmış olduğu değerlendirmelerinin birinde şunları söylemişti: “Benim de Lübnan’da küçük bir dağım vardı. Dört duvarlık bir odayı bana tahsis ettiklerinde, burada kalırsın dediklerinde dünyalar benim oldu. Biraz tepeye doğru ilerlediğimde, yine dünyalar benim oldu. Biraz daha hakkım var mı aşağı bakmaya, dağın vadisine uzanmaya? Bunu bir tutku, bir umut olarak düşündüm. Benim ilk dağ tutkum bana böyle kendini hissettirdi. Dağ bile sayılmaz orası. Ne suyu vardı, ne ağaçları vardı. Çırılçıplaktı. Hiç kimsenin pek yaşamak istemeyeceği bir yerdi ama bana yeni bir yaşam umudunu verdi. Ve daha sonra orayı kutsal bir mabede çevirdik. Akın akın halkımız geldi. Ve hepiniz için bile bir çekim merkezi oldu. Nerede o dağ? Kimin dağı? Nasıl bir dağ ve orada yaşam nasıl geliştirildi?’’
PKK, BİR DEĞERLER PARTİSİDİR
Adının bile söylenmesinin yasak olduğu bir ülkenin yurtseverliğini yapanlar, gerçek anlamda yoktan var edenlerdi. En küçük bir fırsat, en işe yaramaz olarak düşünülecek bir silah, en yaşanılamaz yer olarak bakılan bir kaya parçası dahi bu yoktan var etme eyleminin başarıya ulaştırılması için muazzam bir imkan olarak değerlendiriyordu. Bu yüzden PKK bir değerler partisidir; değer yaratma, değer koruma ve değeri büyütme partisidir. PKK, yoktan var edenlerin partisidir.
EN GÖRKEMLİ ÇIKIŞTIR 15 AĞUSTOS
Yoktan var etmeyi bilenlerin en büyük eylemi, en görkemli çıkışı 15 Ağustos atılımıydı. Ne suyu, ne ağaçları olan çırılçıplak Bekaa Vadisi’nden bereketli Kurdistan dağlarına yürüyenler, bu sefer lanetlenmiş sayılan kendi topraklarını kutsal mabede çevireceklerdi. Laneti, kutsala dönüştüren sihirli bir asa gibiydi 15 Ağustos. Çirkin olan her şeyi yakan bir meşalenin ateşi gibi; ateşten geriye kalan küller, çağın yapıcıları tarafından yeniden yoğrulacak, iyi, güzel ve doğru olan açığa çıkartılacaktı.
DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY, APOCU RUHTUR
15 Ağustos atılımın üzerinden tam 40 yıl geçti. Komutan Egîd’in elindeki asa bugün Kurdistan’ın her yerinde özgürlüğü yaratma eyleminin silahına dönüştü. Bekaa’daki kaya parçasını unutmayanlar, bugün Kurdistan dağlarının her yerinde kurulmuş yüzlerce savaş mevzisinde, yer altı sistemlerinde, havada ve düşmanın hiç beklemediği yerde ve zamanda 15 Ağustos atılımının ruhuyla mücadele ediyor. Evet 40 yıl boyunca savaşa ve gerillacılığa dair her şey değişti. Kullanılan silahlar, dönem taktikleri, savaşa bakış açısı, gerilla mevzilenmesi, hemen her şey değişti. 40 yıldır değişmeyen tek bir şey var. O da 15 Ağustos atılımını yaratan Apocu ruhtur. 40 yıl önce bugün savaştıran güç neyse bugün her mevzide savaşan ve direnen yine aynı ruhtur. Her gerillanın yüreğinde bir Egîd saklıdır, çünkü Kurdistan dağlarında hala Egîd ruhu dolaşıyor...