GÖRÜNTÜLÜ

Yeni gerillalardan direniş kalelerini sahiplenme çağrısı

Gerilla saflarına katılan Hakkari Üniversitesi’nden Simko Agirî, Sivas Üniversitesi’nden Arnos Haymana ve Erzurum Üniversitesi’nden Mahir Semsûr, Sur, Cizre, Hezex’teki direniş kalelerini sahiplenme çağrısı da yaptı.

Devletin Kürdistan'da yürüttüğü savaştan dolayı Kürt gençleri yönünü özgür dağlara çeviriyor. Kürt gençleri mücadelenin gerilla saflarında, direnişin olduğu her yerde olması gerektiğini vurguladı.

Gerilla saflarına katılan Hakkari Üniversitesi’nden Simko Agirî, Sivas Üniversitesi’nden Arnos Haymana ve Erzurum Üniversitesi’nden Mahir Semsûr, Sur, Cizre, Hezex’teki direniş kalelerini sahiplenme çağrısı da yaptı.

Hakkari Üniversitesi’nden PKK saflarına katılan Simko Agirî, "Kürdistanlı bir genç olarak düşman gerçekliğinin farkındaydım. ‘Partiyi ne zaman tanıdın’ diyorlardı. ‘Daha bir aylıkken partiyi tanıdım’ deyince herkes şaşıyordu. Ben daha bir aylıkken, babam örgüt üyeliğinden gözaltına alındı. Siyasi suçtan 18 yıl tutuklandı. Babamla tanışamadım, tanıyamadım. Babalık kavramını bilemedim. Babamı tanımaya başladığım anda partiyi tanıdım" diyerek PKK ile tanışmasını anlatıyor.

Hakkâri Üniversitesi’nde din kültürü öğretmenliğini okuduğunu ifade eden Agirî üniversite günlerini de şöyle anlattı: "Üniversitede devlet ve cemaatin gençlerin içine nasıl sızdığını gördüm. İşlerine geldiğinde yekvücut oluyorlardı. Kürdistan'ı ve Kürt halkını bitirmek için beraber hareket ediyorlardı. Örneğin Hakkâri gibi Kürdistan'ın gözde şehirlerden olan birçok şehirde gençleri uyuşturucuya yöneltiyorlardı. Halkı cinsel köleliği mahkûm ediyorlardı. Bu doğrultuda fuhuş ve ajanlaştırma vardı. Bu birebir devletin silahlı uşakları polisler ve askerler tarafında yürütülüyordu. Bunları din propagandası ve kisvesi adı altında saklamaya çalışan cemaat ile beraber yapıyorlardı. Kürt gençlerini ekonomik ve sosyal tehditlerle daha basit bir şekilde bir notla tehdit ederek cinsel istismara, uyuşturucuya, fuhuşa ve ajanlaştırmaya sürüklüyorlardı. Tüm bunları din adı altında yapıyorlardı."

Devletin politikaları karşısında durmak ve savaş yürütmek gerektiğini belirten Agirî, sistemin bireyleri bencilleştirdiğini de sözlerine ekledi. “Liberalizm içimize o kadar çökmüş ki her şeyde menfaat arıyoruz” diyen Agirî, sistem içinde insanların duygu ve düşüncelerinin öneminin olmadığına da dikkat çekti. Liberalizmi Kürdistan’da daha çok yaymak istediklerini de vurgulayan Agirî, “Çünkü Kürdün gerçekleri görmesini istemiyorlar. Kürt halkı, neolotikten gelen, özelliklerini korumak istiyor. Yurtsever ortamda daha çok toplumsallık ve birlik var. Kendi gerçeğimize yakın olduğu için bizi çekiyordu. Devletin bize uyguladığı zulüm karşısında bir cevap olmak ve savaşmak gerekiyordu. Bunu legal yollarla yapmaya çalıştık. Bir söz vardır, 'demokrasi kokusunu geldiği yerde az da olsa legal yoldan mücadele yürütmenin yolu varsa, arayıp bulmalısın. Demokratikleştirme adına tek bir zerre yoksa artık orada legal alandan söz etmek mümkün değildir.' Aslında legalde bizlere mücadele alanı verilmediği gerçeğini geç de olsa farkına vardık" diye konuştu.

‘YÖNÜNÜZÜ KÜRDİSTAN DAĞLARINA, DİRENİŞ SOKAKLARINA ÇEVİRİN’

Legal alanda mücadele yürütmenin imkansız olduğunu belirten Agirî şöyle devam etti: “Tarihi Amed Newrozu'nda Önderliğin tarihi açıklamasıyla birlikte bir çatışmazsızlık ve eylemsizlik süreci başlamış. Bunu hem Kürt hem de Türk halkı büyük bir coşkuyla karşıladı. Biz barışa susamış bir halkız. Benim üzerimde de bir etkisi oldu, ta ki devletin niyetini anlayana kadar. Önderlik ve gerilla arasına bir uçurum açmaya çalışıyorlardı. Halkı oyalıyor ve kandırıyorlardı. 4 Nisan'dan itibaren Önderlikle görüşmeler kesilince yeni bir savaşı çıkarmak istedikleri belli oldu. Bunu Ağrı'daki Tendürek provokasyonda da daha iyi gördük. Birebir içindeydik, her şeyi görebiliyorduk. Devlet askerlerini ölüme gönderdi. Arkadaşlar bunun bir provokasyon olduğunu bildikleri için devletin oyununa gelmedi. Devletin yapmak istediği şey milliyetçi Türk şehirlerine birer cenaze göndermekti. Bu şehirlerde milliyetçi duyguları kabaracak bu şekilde AKP tek başına iktidar olacaktı. Bu olaydan sonra legal alanda çalışma yürütmenin imkansız olduğunun farkına vardık. Biz katılım yapmadan önce, bir grup üniversite gençliği Tendürek provokasyonunda şehit düşen Canfeda Serhat arkadaşın anısına bir intikam timi oluşturarak özgürlük saflarına katıldı. Arkadaşlarımızın katılması bizim üzerimizde de etki yarattı. Artık gerçek bir şey yapmak istiyorsak gerçek şeylerin peşinde koşmamız gerektiğinin farkına vardık. Kürdistan dağlarına çıktık. Gerilla alanlarına geldikten sonra netleştik, sistemde netleşiyoruz dediğimiz şeylerin ne kadar pembe yalan olduğunu gördük. Kendimizi gerçekleştiriyoruz adı altında ne kadar çok kendimizi oyaladığımızı korkularımızla ve gerçek yaşamla yüzleşemediğimizi gördük."

Şu an Kürdistan'da bütün gerçekliği ile bir savaş yürütülüyor diyen Agirî; "Düşman bütün kirli oyunlarıyla, özel savaş taktiğiyle Kürdistan'a yönelmiş durumda. Her gün anneler ağlıyor. Ölümlerin, acıların olmaması en büyük temennimizdir. Ama bize direnmekten başka bir yol bırakmayan egemen güçler, diktatörler, emperyalistler şunu iyi bilsinler, bu halk hep direndi, bundan sonra direnmeye devam edecektir. Bunu kesinlikle unutmasınlar bu halkın iradesini kıramazlar. Halk ve gerilla arasında mesafe açamazlar. Her Kürt gencin içinde devlete verilecek bir cevap vardır. Bu cevaplarını geciktirmesinler. Kaybettikleri gerçekleri Kürdistan dağlarında arasınlar. Bütün Kürt gençliğine çağrımdır, Sur'da, Nusaybin'de, Cîzir'de, Hezex'te, Gever'de halk direnişini selamlayın. Yönünüzü Kürdistan dağlarına, direniş sokaklarına çevirin. Kendi gerçekliğinizle bütünleşin" dedi.

HAYMANA: KÜRDİSTAN’IN HER YERİ DİRENİŞ KALESİ OLMALIDIR

Arnos Haymana ise, geldiği coğrafyayı ve gerilla saflarına katılışını şöyle anlattı: “Haymana'da doğdum. Haymana'da yaşayan halk yıllar önce düşmanın politikalarından dolayı göç etmiş. Haymana'nın coğrafyasına bile baktığımızda sanki bir şeyler kaçmış gibi bir görünüyor. Kırsal bir alandır. Dıştan saldırılar gördüğü için içine kapanmış. Zamanla hem dilsel hem de siyasi anlamda gerçeğini unutmuş. Bunun için yurt bilincim pek yoktu. Sivas Üniversitesi’nde okuyordum. Benden önce bir akrabam Sivas Üniversitesi’ni kazanmıştı. Az çok, oranın gençlik yapılanmasını biliyordu. Cemaat ve diğer gruplar bizi kendilerine çekmeye çalıştılar. Oradaki gençlik yapılanmasıyla tanıştım. Beni arkadaşlara çeken bir şeyler vardı. Her şeyi ortaklaşa yapıyorduk. Giyinişlerinden tut, yiyişlerine kadar bir farklılık vardı. Düşman her gün baskın yapıyor, bizi tehdit ediyorlardı. Ailelerimizi arayıp, ‘çocuklarınızı çekin’ diyorlardı. Bu beni daha çok arkadaşlara çekiyordu. Böyle bir süreçte birçok arkadaşımız tutuklandı."

Savaşın hüküm sürdüğü Kürdistan'da özgürlük saflarına katılma kararı aldığını dile getiren Haymana; "Bir grup arkadaş saflara katıldık. Düşman Kürtlere her taraftan saldırıyor. Herkesin böyle bir süreçte düşmana vermesi gereken bir cevabı olmalı. Böyle bir dönemde susmak ihanettir. Gururlu ve onurlu Kürt halkı olduğu her yeri direniş alanı yapmalıdır" dedi.

SEMSÛR: ÖZGÜR DAĞLARDAN, ÖZGÜR BİR GELECEĞİ BERABER KURALIM

Gerilla saflarına Erzurum Üniversitesi’nden katılan Mahir Semsûr; "Ben de herkes gibi okurum, memur olurum diyordum. Sistemde kendime bir umut yaratmaya çalışıyordum. Erzurum gibi faşistlerin olduğu bir yerde insan kendi gerçeğini görebiliyor. Erzurum bir Kürt şehri olmasına rağmen rahat yürüyemiyor, nefes alamıyorduk. Yurtseverliğimizi sistemde yapabiliriz diyoruz. Sistemde hiçbir Kürdün yeri yok. Üniversitede bir basın açıklamasına bile izin vermiyorlar. Erzurum Kürdistan'ın bir şehri olmasına rağmen kendi şehrimizin yabancısı olmuştuk. Üniversite kampüsünde her an bir saldırıya uğruyorduk. İnsanın iradesi kırılmış, köleleştirmiş” diye konuştu.

Legal alanda yerlerinin olmadığının farkına vardığını da sözlerine ekleyen Semsûr “Gelin siyasetinizi legal alanda yapın” söylemlerinin şu anda yaşananlarla birlikte gerçekçi olmadığının net bir şekilde ortaya çıktığını da belirtti.

“Bize silahtan başka yol bırakmadılar. Özgür dağlardan başka bir yerimiz olmadığını gördük. Partiye karşı çocukluğumdan beri ilgim vardı. Düşman gerçekliğini gördükten sonra da katılma kararı aldım. Devletin her şeyi bende kin ve öfke yarattı. Sistem bütün insanları denetimine almış. Artık kimse ne dilini konuşuyor, ne de kültürünü yaşayabiliyor. Toplum artık toplum olma vasıtasını yitirmiş” diyen Semsûr, Sur, Cizre, Hezex’teki direniş kalelerini sahiplenme çağrısı da yaptı. Kürt gencinin yönünü özgür dağlara, direniş alanlarına, barikat arkalarına, halkına çevirmesi gerektiğini de belirten Semsûr, “Gelin hep beraber özgür dağlardan özgür bir geleceği kuralım" diye konuştu. 

...