GÖRÜNTÜLÜ

Zülfikar: Kürtlerin tarihini yok etmek istiyorlar

Almanya'nın Köln kentinde yaşayan Kürt ressam Ali Zülfikar, “1990'lı yıllar da yapılan katliamları göz önüme getirdiğimde, bugün Sur'da yapılan katliam arasında büyük bir fark var" dedi.

Almanya'nın Köln kentinde yaşayan Kürt ressam Ali Zülfikar, “1990'lı yıllar da yapılan katliamları göz önüme getirdiğimde, bugün Sur'da yapılan katliam arasında büyük bir fark var. Tankıyla, tüfeğiyle kontrolü altında olan bir alanı tahrip ediyorlar. Bu bize akıl tutulmasının dibe vurduğu ve faşizm ile barbarizmi aşan bir devlet sistemi olduğunu gösterir” dedi.

Evinde ziyaret ettiğimiz Kürt ressam Ali Zülfikar, Kürdistan'da AKP'nin Kürtlere ve onun tarihine yönelik saldırıları sorduk. Zülfikar ANF'nin sorularını yanıtladı.

Siz 1990'ları görmüş ve yaşamış bir sanatçı olarak, o süreçte yaşananlara bakarak bugünkü savaş konseptini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Savaş politikası zaten yok etmeye ve imha ya dayanır. 1993'te bunu yine denediler. İnsanları, evlerini ve onlara ait her şeyi yok etmeye çalıştılar. Bugün Sur, Cizre ve Silopi'ye baktığımızda bunu görebiliyoruz. Oralarda sadece Kürt halkı değil, tarihi de yok edilmek isteniyor. Ve birisi size böyle saldırıyorsa, yok etmek amacıyla saldırıyordur ve büyük bir suç işliyor. Suçun ne denli büyük olduğunu biz bilemeyiz, mahkemeler karar verecek. Ama bu utanç onların yarattığı bu asimilasyon politikası ve katliamcılık, Hitler’in yarattığı katliamdan daha da beter bir katliam. 1990'lı yıllarda yapılan katliamları göz önüme getirdiğimde, bugün Sur'da yapılan katliam arasında büyük bir fark var. Tankıyla, tüfeğiyle kontrolü altında olan bir alanı tahrip ediyorlar. Bu bize akıl tutulmasının dibe vurduğu ve faşizm ile barbarizmi aşan bir devlet sistemi olduğunu gösterir. Kadınların ve çocukların acı çığlıklarını duymayan, Annelerin beyaz flamalarını görmeyen ve herkesi terörist lanse eden bir anlayışla karşı karşıyayız.

KÜRTLERİ ANIMSATACAK NE VARSA YOK ETMEK İSTİYORLAR

1990'lar da yine öyle diyordular, ama o cesareti bulamıyordular. Toptan yok edemiyordular. Buradaki katliamlar için yasal zemin hazırlanmış ve her şeyi yok edebilirsiniz emriyle saldırıyorlar. Bundan dolayı Sur'daki tarih mi olmuş, insan mı olmuş onlar için çok önemli değil. Kürlere ait ne varsa yok etmek istiyorlar. Kürtleri anımsatacak ne varsa yok etmek istiyorlar. Bir örnek verecek olursak; 4 ayaklı minare ve buna benzer bir sürü tarihi eserler yok edildi, edilmek isteniyor. Belkis'i sular altında bırakanlar ve Hasankeyf'i sular altında bırakmak isteyenlerin amacı para kazanmak değildir. O halkın kültürünü ve medeniyetini anımsatan bütün tarihini yok ederek Kürt halkının tarihi yok edilmek isteniyor. Belirli bahaneler üreterek tank ve bombalarla tarihi mekanlara saldırdılar, karşıdaki insan olup olmadığını bakmaksızın taş gibi ezdiler. Vicdanın olmadığı, vicdanımın sesinin dinlenmediği bir süreci Kürtlere yaşattılar. Bu acıyı ben de 1993'te yaşadım. Ama 1993'te insanları katliam alanlarından alınabiliyordu ama bugün buna dahi izin verilmiyor. Yaralı veya diğer insanları almaya gidenler arasında bir milletvekili olup, olmamasına bakmıyor ve saldırıp yok etmeye çalışıyorlar. Yani durum o kadar vahim. Başka bir milletvekiline 'terörü' destekliyor diyerek karalama kampanyası başlatıyorlar. Topyekun yok etmeye çalışıyorlar. Topyekun imha dediğimiz herhalde böyle bir konsept olmalı.

Avrupa ülkelerinin bu kadar sessiz kalmasını neye bağlayabiliriz? Kürdistan'da yaşanan o kadar katliamlara rağmen Merkel'in hala Türkiye'ye yönelik politikasın da bir değişikliğe gitmemesini nasıl görmek lazım?

Merkel'in ve diğer ülkelerin bu savaşta bir payı olmadığını söyleyemeyiz. Onlar mülteci politikası yüzünden bu yaşananlar karşısında sessiz. Ortada bir mülteci sorunu olduğunu ve sorunun onları tehdit ettiğini söylüyorlar. Ama bu mültecileri yaratan ve bu aşamaya getiren kimler? O ülkelerde savaş çıkartıp, oraları tahrip edip ve evlerini yok eden kimler? O mültecileri DAİŞ çetelerinin kucağına bırakıp, kadınlarının köle pazarında bir obje gibi satılmasına sessiz kalan ülkelerin insanlığından, hukukundan şüphe duyarım.

Başta Cizre ve Sur'da olmak üzere Kürdistan'ın diğer kentlerinde yaşananlar izah edilemez. Siz halkı toptan nasıl katledebilirsiniz? Bir halkın iradesine nasıl saldırabilirsiniz? Yüzde 90 oy almış bir yer benim iradem budur dediği için terörist ilan ediliyorsa, terörizmin ana kaynağı sensin demek. Bir halkın iradesini yok saymak Anayasa suçudur! İnsan hakları suçudur! Ve insan haklarına vurulmuş bir darbedir. Bu durum karşısında ses çıkartmayan devletlerin acizliğidir.

Sizce sanatçılar bu süreçte nasıl bir rol oynayabilir? Ya da rolünü oynayabildi mi? Sanatçının halka karşı nasıl bir sorumluluğu vardır?

Dünyanın sayılı, değerli yazarları, çizerleri Chomsky olsun, diğerleri olsun tepki gösterdiler. Bu yapılanların Hitler’in yaptıklarından bir farkı olmadığını dile getirdiler. Bir despot kanunu tanımaz, yasaları tanımaz, kendinden farklı düşünen sanatçıyı tanımaz. Karşımızda gittiği her yerde devletlere mülteciler üzerinden baskı yapan, herkese terör estiren bir devlet var. Terör devleti. Elindeki devlet gücünü kullanarak, onunla aynı fikirde olmayanları teslim almaya çalışıyor. Bunun karşısında bir avuçta olsa sanatçılar biz bu savaşa ortak olmak istemiyoruz. Bu savaşın bitmesini, çocukların artık savaş içerisinde yok olmamasını ve ölmesini istemiyoruz dedi. Kürdistan'da yaşanan savaşın durması için bir proje başlattım. Kobanê, Şengal ve diğer yerlerdeki savaşın insan yüzüne bıraktığı acıyı ve bazen de bıraktığı o gülüşü çiziyorum. Savaş durana kadar bu projeyi devam ettireceğim. Elimden ne geliyorsa yapacağım. Her sanatçı kendi başına bir örgüttür. Ve bu süreçte her bir sanatçı katliama dikkat çekebilmek için belirli çabalar içine girebilir.

SANATÇILARIN TOPLUMUN ÇEKTİĞİ O ACILARI, O ÇIĞLIKLARI DUYMASI LAZIM

Sanatçıların toplumun içinde yaşadığı için topluma karşı bir sorumluluğu vardır. Toplumun çektiği o acıları, o çığlıkları duyması lazım. Ve yanında yer alması lazım. Savaşa destek veren hiçbir sanatçı, ben sanatçıyım diyemez. Onlar kalemşörlerdir. Yani birilerin arzularıyla yaratılan silahşörler gibidir. Onlar istediği için böyle hareket edenler sanatçı olamaz ve buna sanat diyemeyiz. Sanatçı olan insanlar halkın taleplerini, halkın özlemlerini görüp, savaş ve katliamlar karşısında durup, barışı haykırandır. Akademisyenlerin yaptığı çağrıyı desteklememiz lazım. Ve barışı desteklememiz, barışın tarafından yer almamız lazım. Savaş bizim işimiz olamaz. Savaş askerlerin işidir. Bürokrasinin ve bu işten para kazananların işidir. Sanatçıların parayla işi olamaz.

STRASBOURG'TAKİ NÖBET EYLEMİNİ ANLAMLI BULUYORUM

Avrupa Konseyi’nin (AK) önünde Kürtler nöbet eylemi başlatmış. Bunu anlamlı buluyorum. Avrupa Parlamentosu, İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) verdiği kararları onaylıyorsa, bu katliam da demek ki Avrupa'nın da payı var. Bu durum karşısında biz sanatçılar da gerekirse Brüksel veya Strasbourg'ta ressam sergisi açarak, Cizre, Sur ve Silopi'de yaşanan katliamları oraya yansıtabilmemiz lazım.

Ali Zülfikar 21 yıldır siyasi nedenlerden dolayı Türkiye'ye gidemiyor. Ve bu süre içinde annesini hiç göremedi. Biriken özlemi bir nevi olsa hafifletmek ve annesini duyduğu özlemi bir esere döktürmek için, annesinden öğrendiği kök boya ve teknikleri kullanarak bir portre üzerinde çalışmasını sürdürüyor.