Özerk Yönetim: Suriyeli mültecilerle dayanışma içindeyiz

Hesen Koçer: “Elimizde olan her imkânı Suriye halklarının tümüyle paylaşacağız. Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan tüm halkların ihtiyaçlarını karşılamayı ve haklarını savunmayı ihmal etmiyoruz" dedi.

ROJAVA'DA MÜLTECİLER

Bölgedeki savaş ve çatışmaların ileriki süreçlerde daha büyük göç dalgalarına yol açacağını ANF’ye değerlendiren Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim Yürütme Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Hesen Koçer, Özellikle Türk devletinin hedefinin bölgede demografik değişim yaratmak ve bölge halkları arasında çelişkiler oluşturmak olduğunu söyledi.

Değerlendirmelerine, Türk devletinin ve bölge devletlerinin göçmenlere yönelik çıkar siyasetlerini değerlendirerek başlayan Hesen Koçer; “2023 yılından bu yana, Türk devleti gibi bazı devletlerin Suriyeli göçmenleri sürekli gündemde tutmalarının nedeni, bu göçmenlere yarar sağlayacak ya da onların çıkarlarını esas alan bir yaklaşıma sahip olmalarından kaynaklı değil. Bu ülkelerin asıl amacı, göçmenler üzerinden yürüttükleri çıkar siyasetidir. Bu çıkarlar, daha çok ekonomik olarak ne kadar fayda sağlayacakları üzerine gelişti. Özellikle Türk devletinin göçmenler üzerinde yürüttüğü politika çok daha kirliydi.

Türk devleti, onları sadece siyasi malzeme haline getirmedi. Aynı zamanda bu göçmenleri çete grupları içinde bir silahlı güç olarak kullandı. Böylelikle, Ortadoğu’da ve bölge devletleri üzerinde yürütmek istediği siyaseti ve özellikle bölgede önüne koyduğu hedeflere ulaşmak için kullandı. Bu, yürüttüğü siyasetin bir tarafıydı. Diğer bir taraftan, bu göçmenleri Avrupa’ya karşı hep bir tehdit aracı olarak kullandı. Bugüne kadar da bu siyasetini sürdürüyor. Bugün ise bu göçmenleri işgal ettikleri bölgelere yerleştirerek, bölgede demografik değişim yaratıyor.

Suriye’nin farklı bölgelerinden olan insanları, kendi bölgelerine değil, özellikle Kuzey ve Doğu Suriye’de işgal ettiği bölgelere yerleştirerek hem demografik değişim yapacak hem de Suriye halkları arasında ciddi çelişkilerin ortaya çıkmasını sağlayacak. Türk devletinin asıl hedefi budur. Bu amaç çerçevesinde Türk devleti, işgal bölgelerine bu kadar insan yerleştiriyor ve bu bölgelerde yeni köyler ile kamplar oluşturuyor. Bunları da Katar ve Kuveyt’e bağlı bazı kurumlar aracılığıyla yapıyor.

Bu kurumlar, insani yardım kuruluşları adı altında aslında bölgede demografik değişimin oluşumunda birebir yer alıyorlar. Türk devletinin bir yıl öncesine kadar Türkiye içinde geliştirdiği ırkçı saldırılar sonucu birçok insanın ölümüne neden olması, Suriyeli göçmenlerin dükkanlarının talan edilmesi; tüm bunlar bilinçli ve özel bir politikanın göçmenlere karşı yürütülmesi sonucu planlı olarak yapılıyor," diye konuştu.

‘GÖÇLER NEDENİYLE DEMOGRAFİK DEĞİŞİM GERÇEKLEŞİYOR’

Bölgede yaşanan savaşların bir göç dalgası da yarattığını söyleyen Hesen Koçer şöyle devam etti: “Bölgede yaşanan çok ciddi bir savaş var. Bu savaş, sadece fiziksel olarak devletlerin birbirine karşı başlattığı bir savaş değil; aynı zamanda toplumlara, halklara karşı siyasi, toplumsal ve kültürel bir kırım esası üzerine yürütülüyor. Elbette, yaşanan bu savaş aynı zamanda çok ciddi bir şekilde göçmenleri de etkiliyor. Ukrayna-Rusya savaşı, Hamas-İsrail savaşı ve genel olarak yaşanan çatışmaların hepsi, bir taraftan Ortadoğu’da göçmenlerin sayısının artmasına neden oluyor, bir taraftan da yeni göçlerin önünü açıyor ve Avrupa’ya yönelik bir göç dalgasının oluşmasına sebep oluyor. Yaşanan sorunların çözüm yolları ve alternatifleri varken, asıl sorunları temelden çözebilecek halklar bu savaşların kurbanı ediliyor. Bugün, bölge halklarının yaşadığı açlık, sefalet, kendi topraklarından göç etmek zorunda bırakılmaları ve bu şartlar altında derin sefalete maruz kalmaları, uluslararası devletlerin bölgede yarattığı savaşların sonucudur. Bir taraftan göç olurken, diğer taraftan yaşanan bu göçler nedeniyle bölgedeki birçok alanda demografik değişim gerçekleşiyor. Ayrıca, bu göçler, kendileriyle beraber işsizlik, fakirlik ve insani dramın artmasına neden oluyor.

Kuzey ve Doğu Suriye bölgesine yönelik çok şiddetli saldırılar oldu. Bu saldırılarla, halkı bölgeden göç ettirme politikası yürütüldü. Ancak Kuzey ve Doğu Suriye halkı, bu saldırılara karşı direnmeyi başardı. Bugün, göçmenler Kuzey ve Doğu Suriye bölgesine yönlerini çeviriyorlarsa, bunun nedeni güvenlik ve istikrarın bu bölgede yaşanmasından kaynaklıdır. Ayrıca, göçmenlerin sorunlarıyla ilgilenilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması, insanların yönünü Kuzey ve Doğu Suriye alanlarına çevirmelerini sağlıyor.

Şimdi Kuzey ve Doğu Suriye’de birçok mülteci kampı var. Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerinden işgal nedeniyle yerlerini terk etmek zorunda kalanlar var.  Bunlar, Şehba’da bulunan Serdem ve Berxwedan kamplarında kalıyorlar. Serêkaniyê ve Girê Sipî’den gelenler ise Serêkaniyê kampı ve Reqada Til Semin kamplarında kalıyorlar. Bu kamplarda kalan mültecilerin, tekrar kendi şehirlerine dönme amacıyla burada kalıyorlar ve halkın da beklentisi budur.

Yine Kuzey ve Doğu Suriye bölgeleri dışında, Suriye’nin farklı bölgelerinden gelen mülteciler var. Bunlar da Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerinde bulunan kamplarda kalıyorlar. Bu göçmenler, daha güvenli bir bölge olduğu için bu kamplarda kalıyorlar. Fakat Türk devleti, yine tehdit ve saldırılarla toplumu bir kaosun içine sürüklemek istiyor. Türk devletinin bölgede yürüttüğü savaş siyaseti, elbette buradaki göçmenlerin durumu üzerinde de olumsuz etki ediyor.

Bu nedenle, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi olarak her zaman bunu söyledik ve söylüyoruz: ‘Bizim yanımızda olan her imkânı Suriye halklarının tümüyle paylaşacağız.’ Kuzey ve Doğu Suriye ulusallığını kimse bu konuda sorgulayamaz zaten. Yani birilerinin çıkıp özerk yönetimin Suriye’de parçalanmayı geliştirdiği yönündeki söylemleri asılsızdır. Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan tüm halkların ihtiyaçlarını karşılamayı ve haklarını savunmayı ihmal etmiyoruz. Yine, kim bu bölgeye gelirse, biz aynı yaklaşımı onlar için de sergileyeceğiz.”

‘SAVAŞ UZADIKÇA GÖÇMEN KRİZİ DERİNLEŞECEK’

Yerlerini ve şehirlerini terk etmek zorunda kalan Suriyeli mültecilerin tekrar kendi yerlerine dönebilmeleri için Şam hükümetinin üzerine düşeni yapması gerektiğini ifade eden Hesen Koçer, "Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi olarak her zaman mülteci sorununa ilkesel yaklaştık. Bu ilke üzerinden sürekli olarak çağrılarımızı yaptık ve Lübnan’dan gelen Suriyeli mültecileri de yine bu esas üzerine karşıladık. İsrail’in Lübnan’daki saldırıları, Lübnan’da bulunan Suriyeli mülteciler üzerinde de ciddi olumsuz etkiler yarattı. Özellikle Lübnan’ın güneyinde bulunan Suriyeli mülteciler büyük tehlikeyle karşı karşıya kaldılar. Bu esas üzerine bir kriz masası oluşturduk.

Hem Kuzey ve Doğu Suriye'de hem de Lübnan’da göçmenlere yardım edecek ve geçişlerini sağlayacak komisyonlar kurduk. Kamplar hazırladık. Burada evleri olanların kendi evlerine ya da akrabalarının yanına yerleşmeleri için yardımlar yapıldı. Kuzey ve Doğu Suriye bölgeleri dışından gelenler ise kamplara gönderildi. Şimdiye kadar yaklaşık 20 bin göçmen geçti ve her geçen gün bu sayı artıyor.

Elbette, bu insanların yerleştirilmesi için oluşturulan kamplar var ve hatta göçmenlerin ihtiyaçları için birçok uluslararası insani kuruma çağrılarımız oldu. Bu çağrımıza bazı insani yardım kurumlarından cevap geldi, ancak çoğunluğu şimdiye kadar yanıt vermedi. Bölgede yaşanan saldırılar, bölgedeki göçlerin artmasına neden oluyor. Özerk Yönetim olarak bizim yaklaşımımız, herkesin kendi topraklarına geri dönmesi yönündedir.

‘ULUSLARARASI KURUMLAR GÖÇMENLER İÇİN DESTEK VERMELİ’

Bu esas üzerine, uluslararası güçlere ve kurumlara, göçmenlerin kendi topraklarına geri dönmeleri için destek vermeleri çağrısında bulunuyoruz. Ancak bu çağrılarımıza şimdiye kadar ciddi bir karşılık gelmiş değil. Bölgede bulunan bazı yardım kurumları, göçmenlere yardımlarda bulunuyor, fakat bu yardımlar elbette göçmenlerin yaşadığı sıkıntıları gidermek ve acılarını dindirmek için yeterli değil. Bu insanlar topraklarını, şehirlerini kaybettiler. Bunun yanında, savaşın yaşandığı alanlar göçmenlerin durumunun daha da kötüye gitmesine neden oluyor. Daha önce, Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerinden gitmiş olan mültecilerin kendi topraklarına geri dönmeleri yönünde çağrılar yapmıştık. Lübnanlı mültecilere yönelik çağrımız da yine bu esas üzerinedir. Özerk Yönetim olarak göçmenlere karşı yaklaşımımız nettir. Birçok devlet, mültecileri siyasi araç olarak kullanıyor ve bu, en tehlikeli yaklaşımdır.

Bu nedenle, göçmen sorununun çözümüne yönelik mevcut durumda bir çözüm görünmüyor. Tam tersine, ilerleyen süreçte bu durum çok daha tehlikeli bir krize dönüşecek gibi görünüyor. Yaşanacak bu kriz sadece Ortadoğu'da değil, Avrupa ülkelerinde de yaşanacak. Çünkü savaş bitmedi ve savaş uzadıkça göçler de o kadar artacaktır. Görünen o ki bu savaş devam edecek. Bu anlamda, mültecilerin durumu da iyi değil. Özerk Yönetim olarak, elimizden gelen her türlü desteği ve yardımı göçmenler için yapmaya devam edeceğiz.

Bunun için, uluslararası yardım kurumlarının da bu konuda destek vermesi gerekir. Aynı şekilde, Şam hükümetinin de Suriye halklarına karşı görevini yapması gerekiyor. Ancak, şimdiye kadar bu görevini yerine getirmiş değil.

‘ŞAM HÜKÜMETİNİN SURİYELİ GÖÇMENLER İÇİN BİR POLİTİKASI YOK’

Şam hükümetinin ekonomik, askeri ve siyasi durumu, göçmenler üzerinde olumsuz etki yapıyor. Suriyeli mültecilerin kendi topraklarına geri dönebilmesine yönelik, Şam hükümetinin şimdiye kadar net bir politikası yok.

Şimdiye kadar Suriye'den milyonlarca insan göç etti. Bu insanların tekrar geri dönebilmeleri için özel bir siyasetinin olması gerekir. Ancak şimdiye kadar görünen o ki, herkes mülteci sorununa kendi çıkarları doğrultusunda yaklaşıyor. Kimileri ekonomik olarak fayda sağlamaya çalışıyor, kimileri ise bunu toplumsal bir baskı aracı olarak kullanmak istiyor ve Şam hükümeti de bu siyasetin bir parçasıdır," dedi.