DAİŞ ile Haşdi Şabi arasındaki El Bukmal…

Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eşbaşkanı İlham Ehmed'in Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi'nde yer alan makalesi...

Haşdi Şabi ve Hizbullah, kenti ele geçirmek ve Tahran’dan Lübnan’a kadar ki koridoru açmak için çok hızlı bir şekilde yönünü El Bukmal’a çevirdi. Bu kapının ele geçirilmesi İran açısından, derin bir nefes oldu. Bu gelişmeler Suriye ve Kürt halkının çıkarlarına karşı yapılıyor.

Barış ve huzuru bekleyen Suriye halkı, böylesi her adımda yeni savaş kapıları ile karşılaşıyor. Umutları suya düşüyor. El Bukmal halkı kentten boşaltılmış. Bir gün ve gecede Haşdi Şabi güçleri kenti DAİŞ’in elinden aldı. Yine DAİŞ, Haşdi Şabi’ye döndü ve büyük darbeler vurdu. Buradan iki şey anlıyoruz. Bir, DAİŞ burayı çabuk bırakmamak için iyi bir hazırlık yapmış. İkincisi ise DAİŞ eskisi kadar direnemiyor. Ne olursa olsun, Suriye’nin bu şekilde parçalanması huzur getirmez. Tersine, bu yeni bir savaş sürecini geliştirecektir.

Rusya Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Donald Trump’ın görüşmesinden çıkan sonuç sevindiricidir. Özellikle Suriye’de çözümün askeri yöntemle olmaması gerektiğini belirtmeleri önemli. Bu her türlü yeni saldırıların önünü kapatır. Putin ile Trump’ın bu şekilde anlaşmaları, İran ve Suriye yetkililerinin QSD’ye yönelik tehditlerinin önünü kesti. Eğer bundan sonra tehditlerine devam ederlerse onlar olumsuz etkilenirler. Erdoğan bundan çok rahatsız. Sinirinden dolayı Rusya ile görüşmeden önce Suriye’den Rusya ve ABD’nin çekilmesini talep etti. Çünkü artık bundan sonra daha fazla ileriye gidemez. Her gün Efrîn’i tehdit ediyor. YPG’nin çıkartılmasını ve Efrîn’i kendilerine teslim etmesini talep ediyor. Şu anda hayal görüyor. Türkiye’nin bu bölgedeki tutumu Türkiye’nin de çıkarına değildir.

Yine iki devlet başkanının görüşmesinde Cenevre’den bahsediliyor. Suriye sorununun çözümü için bunun esas alınması lazım. Ancak Cenevre toplantısından önce, Suriye muhalifleri tarafından Riyad’da geniş bir toplantı hazırlıklarından bahsediliyor. 2015’de Riyad’da yapılan toplantıda herkese davetiye gönderilmişti. Ancak yine başka taraflar ve Türkiye muhalefet edip, Kürtlerin katılmamalarına sebep oldu. Acaba bu sefer nasıl olacak?

Gerçekten Türkiye yine eskisi gibi güçlü bir şekilde kendini dayatacaktır. Ancak görülen tabloda Türkiye yerini kaybetmiştir. Eskisi gibi müdahale etme gücü kalmamıştır. Bunun için Suriye’nin durumu adım adım bir netleşmeye gidebilir. Öyle olmasa DAİŞ yine dönebilir. Zaten DAİŞ bitti diyenler büyük bir yanılgı içindeler. Çünkü DAİŞ’ın varlığı sadece fiziki boyutlu değildir. DAİŞ 7 yıllık bir sürecin gerisinde bir fikir bıraktı. Bu düşünce yapısının üzerinde iyi durulması lazım.

Bundan sonraki süreçte çözüm müzakerelerinin ciddiyeti önemlidir. Rejimin artık saflarını netleştirmesi gerekir. O Suriye tarafında mı duruyor yoksa yerel güçlerin yanında mı? Nasıl gerçek bir çözüm parçası olabilir. Ne zaman bu müzakereler ciddileşse, bu sorun herkesin kafasını meşgul ediyor. Haklıdırlar da. Ne zaman QSD sözcüsü siyasi müzakerelere katılırsa, o zaman anlayacağız ki çözüm olabilir.

Maalesef şimdiye kadar QSD sözcüsünün katılıp katılmayacağı belli değil. Yine müzakere kurulu katılacak mı? Bir değişiklik olacak mı? Değişim çok önemli. Herkesin müzakerelere katılması çok önemli. Müzakerelere her iyi hazırlık ve iyi katılım önemlidir. Rejimin herhangi bir hazırlık ve çözümü yok. Ancak MSD önemli bir çözüm öneriyor. Birleşik Federal Suriye modeli sürecin hastalıklarına en iyi ilaç olacaktır.

Türkiye bu gerçekliği kabul edip onunla oturabilir. Kürtler Suriye’nin bir hakikati ve gerçekliğidir; saldırı, inkar ve imha ile başaramaz. Ne kadar zaman geçerse çember daha fazla daralır. Rejimden Kürtlerle yeni bir yöntemle sorunun çözümü isteniyor. Artık Arapların eli ile Kürtlerin, Kürtlerin eli ile Arapları öldürülmemesi gerekir. Artık kendine dönüp sorunu çözmesi gerekir. Eğer bunu yapmazsa Irak ve Suriye’nin kaderi onları bekliyor.