Dêra Zor'un renklenen yaşamından notlar...

Dêra Zor’un QSD tarafından özgürleştirilen köylerinde birkaç yıldır yaşanan DAİŞ karanlığına inat renkli ve özgür günler başladı.

Cizirê’nin Fırtınası Hamlesi kapsamında özgürleştirilen köylerde artık bir başka yaşam boy veriyor. 9 Eylül’de başlayan hamlenin sonucu olarak, bu köylerde yaşayanların kadını ve erkeğiyle yüzleri gülüyor. Renkli elbiseler, müzikleriyle özgür günlere “merhaba” diyor, Dêra Zorlular.

Köylere dönüş devam ederken, DAİŞ’in olduğu, yine rejimin ilerlediği bölgelerdeki Dêra Zorlular da özgürlük ve güvenlik için bu köylere akın ediyor.

Fırat’ın kuzeybatısındaki QSD tarafından yaklaşık bir ay önce özgürleştirilmiş olan Mihemida ve Sauwa köylerini ziyaret ederek, DAİŞ karanlığından yeni kurtulmuş olan sivillerin durumunu gözlemliyoruz.

FIRAT’IN İKİ YAKASINDA İKİ AYRI GÜÇ VE İKİ AYRI YAŞAM

Mihemida köyüne geçmeden önce Hisan köyüne uğrayıp Fırat Suyu'nun kenarında kısa bir mola veriyoruz. Dêra Zor’dan da geçip bölgeye hayat veren Fırat Suyu kavis çizerek ilerliyor. Önce Dêra Zor'u kuzey ve güney olarak ayıran Fırat, daha sonra kavis çizerek geçtiği hattı batı ve doğu olarak ayırıyor.

Ziyaret ettiğimiz köyler Fırat’ın kuzeybatısında. 9 Eylül’de başlayan Cizire’nin Fırtınası Hamlesi’nde önce Fırat’ın her iki yakasında da DAİŞ karanlığı hakimdi. Bugün her iki yaka da büyük oranda DAİŞ’ten temizlenmiş ama Fırat’ın kuzeyi ve güneyinde birbirinden ayrı iki yaşam var. Fırat doğal bir sınır olmuş Dêra Zor’da, DAİŞ'e karşı hamle geliştiren QSD ve rejim güçleri arasında.

İki ayrı yaşam, diyorum. Zira DAİŞ'in olduğu ve rejimin ilerlediği bölgelerden siviller de QSD denetimindeki Rojava alanlarına ve Dêra Zor’un bu özgürleştirilmiş köylerine akıyor. Çünkü rejim sivil ve DAİŞ ayrımı yapmadan her yeri hava saldırılarıyla vuruyor ve gittiği yerleri harabeye çeviriyor.

Fırat’ın kuzey kıyısındayız şimdi ve suyun güney kıyısında Rejim hakimiyeti var.

Suyun kenarında bunları düşünürken yeniden yola çıkıyoruz. Rehberimiz en iyi tanıdığı yerin Mihamida köyü olduğunu söylüyor ve dolaşmaya oradan başlamamızı istiyor. Mihamida'ya giderken henüz yeni özgürleşmiş alanlar olmasına rağmen yeniden başlanan hayatın izlerini görüyoruz. Geçtiğimiz köylerde savaşın kimi izleri olsa da çok yoğun bir tahribat yaşamamışlar ve siviller yaşamına devam ediyor.

Mihamida’ya ulaşıyoruz. Bir dükkanın önünde duruyoruz, dükkanın önünde renkli kadın elbiseleri asılmış. Çok değil, daha bir ay önce DAİŞ kurallarına göre hiçbir dükkan renkli elbiseler satamaz, renkli elbise giyen kadın Müslümanlık dışı ilan edilir, ya çok ağır bir biçimde cezalandırılır, ya da katledilirdi.

‘ÖZGÜRLEŞMEK İÇİN GÖZÜMÜZ KÜRTLERİN YOLUNDAYDI’

Biz dükkanın fotoğraflarını çekerken iki kadın zafer işareti yaparak bize yaklaşıyor. Kadınların ikisi de El Bukemal yakınlarındaki DAİŞ’in denetimindeki alanlardan bu köye sığınmış. Birisi "biz daha önce ölüydük, ama şu anda iyiyiz” diyor.

İkisinin de konuşmaları birbirini tamamlıyor: “Biz kadınların yaşamı çok zordu. Nasıl olabilir? Elbiselerimiz bile hepsi siyahtı. Dışarı çıkamıyorduk, çıksaydık bizi alıyorlardı. Ama şu anda çıkabiliyoruz, dolaşabiliyoruz. Biz Şamiye’deydik ve gözümüz Kürtlerin yolundaydı. Gelip bizi kurtaracaklar, diyorduk. İnşallah Şami’yeyi de kurtarırlar. Biz buraya göç ettiğimizde biraz zorlandık. Ama şu anda durumumuz iyidir. Özgürlük cennettir. Biz şu anda kafesini kırmış bir kuş gibiyiz. Eskiden siyah elbisenin altından bir renk bile görseler bizi alır götürürlerdi."

DÊRA ZOR HALKI SANILDIĞININ AKSİNE DAHA SOSYAL

Daha önce de özgürleştirilmiş alanlarda dolaştığımız için kadınların rahatlığı dikkatimi çekiyor. Rehberimiz Dêra Zor’daki halkın ve kadınların sanıldığının aksine birçok bölgeden daha sosyal olduğunu ifade ediyor. Til Hemis, Hol, Grê Spi hatta Minbic gibi birçok alanda tüm alanın özgürleştirilmiş olmasına rağmen kadınların büyük çoğunluğu halen kameralar önüne çıkmak istemez ve kamera gördüğünde kaçar.

Dêra Zor 2014-2015 yıllarından beri büyük bölümü DAİŞ işgali ve rejimin olduğu bölümü de DAİŞ kuşatması altında olan bir alan. Elbette DAİŞ’in burada etki altına aldığı ve örgütlediği bir kesim de olmuş. Fakat Dêra Zor köylerinde gördüğümüz manzara DAİŞ’in Dêra Zor halkını sanıldığı kadar örgütleyemediğini gösteriyor. Dêra Zor halkı ve kadınları DAİŞ’in korku, vahşet ve katı kurallarla işletmeye çalıştığı sistemini daha savaş bitmeden yüreklerinden ve beyinlerinden silmiş.

Dêra Zor’da ilerlediğimiz alanların birçoğunda görüyoruz ki, henüz Dêra Zor tümden DAİŞ’ten özgürleştirilmemesine rağmen toplum özgürlüğü yaşamaya başlamış ve rehberimizin söylediği gibi sosyal yapısı birçok bölgeye göre daha gelişkin.

KÖYLERİNE GERİ DÖNÜYORLAR

Mihamida köyünde dolaşmaya devam ediyoruz. Dêra Zor iç güvenlik güçleri bir noktada yol kontrolü yapıyor. Burada kontol için durdurulmuş olan Hamid Hasan Ahmed’le konuşuyoruz. Hamid Hasan Ahmed köyünde savaş yaşanırken köyden çıkmış ve QSD denetimindeki alanlara geçmiş. Şu anda köyün QSD tarafından kurtarıldığını ve güvenliğin oluştuğunu bu nedenle geri döndüğünü belirtiyor.

Yolumuza devam ediyoruz, köylerine geri dönen sivillerin oluşturduğu bir konvoyla karşılaşıyoruz. Zira savaş sürecinde köyünden ayrılmak zorunda kalan siviller köylerinin tümden çetelerden ve bıraktıkları patlayıcıların temizlenmesi üzerine köylerine peyderpey köylerine geri dönüş yapıyorlar.

REJİMİN BÖLGELERİNDEN DE YOĞUN GELİŞ VAR

Köy içerisinde gördüğümüz bir diğer önemli noktada DAİŞ’in bulunduğu ve rejimin ilerlediği alanlardan gelen sivillerin de QSD’nin özgürleştirdiği alanlara yerleşiyor olması. Burada tüm ailesiyle birlikte Bukemal yakınlarından Şamiye’den gelip bir okula yerleşen Ali Samir’le konuşuyoruz.

Samir de DAİŞ döneminde yaşadıklarını ve şimdiki durumu şu sözleriyle anlatıyor: DAİŞ döneminde Şamiye’de köyümüzdeydik. DAİŞ çetelerinin işgali altındaydı. Biz 4-5 gündür bu köye geldik. Buraya geldik çünkü buralar özgürleştirilmiş ve bir güvenliği var. Fakat DAİŞ’in olduğu bölgede yaşamımız iyi değildi. Sakalın uzun ve elbiselerin onların istediği gibi olmak zorundaydı. Yine kadınlar siyah giyinmek ve yüzlerine kadar kapatmak zorundaydı. Ama Elhamdülillah burada yaşamımız iyidir.”

YOBAZLIĞA İNAT MÜZİK VE KEYİFLİ BİR MOTOR YOLCULUĞU

İlerlemeye devam ediyoruz. Yol boyunca motosikletle hareket eden aileler görüyoruz. Kuzey Suriye’de temel ulaşım araçlarından biri de motosikletler. Hem Rojava’da hem de özgürleştirilen alanlarda dar gelirli ailelerin kullandığı motosikletler DAİŞ döneminde insanların korkulu rüyası haline getirildi. Çünkü birçok yerleşim yerinde DAİŞ çeteleri adeta insanların bu ulaşım araçlarını da çalmak istercesine motosikletlerini patlayıcı haline dönüştürdü.

Ama bugün özgürleştirilen alanlarda aileler motosikletleriyle rahatlıkla hareket edebiliyorlar. Arada aracımızla yaklaşıp birkaçına bazı sorular yöneltiyoruz.

Bunlardan biri de motosikletin müzik sesini yükseltmiş ve çocuklarıyla birlikte müzik eşliğinde seyahat eden bir aile. DAİŞ döneminde müziğin bile yasak olduğu biliniyor. Bu aile sanki yılların özlemiyle müziğin sesini sonuna kadar açmış, hep birlikte keyifli bir seyahat yapıyor. Onları izlerken adeta bir film sahnesini izliyor gibi oluyorum.

Yakınlaşıp, şu anda ne hissediyorsun, diye soruyoruz aileye. Kadın güzel kahkahasıyla "Çok mutluyum" diyor. Çetelerin döneminde eşiyle bu şekilde motosiklete binemeyeceğini söylüyor.

'ARTIK YAŞAMIMIZ RAHAT, EKMEĞİMİZ DAHA UCUZ'

Yine Muhamida köyünde keyifli bir grup gençle karşılaşıyoruz. Oldukça cana yakınlar. Bu coğrafya insanının ne denli sıcakkanlı ve çevresiyle bütünleşmeye hazır olduğunu bir kez daha görüyorum.

Biz çok zorlu günler geçirdik. DAİŞ bize her şeyi yasaklamıştı. Sigara yasaktı, onların istediği gibi giyinmek zorundaydık. Çeteler döneminde yediğimiz yemek, erzak bile çok pahalıydı. Şimdi her şey daha ucuz. Yaşamımız iyi geçiyor.

DAİŞ döneminde sakalı olmadığı için tutuklandığını ve kimliğinin kendisinden alındığını anlatıyor, “Şu anda DAİŞ’ten kurtulduğumuz için çok mutluyuz. Yaşamımız güzel” diyor.

DAİŞ ELİYLE KATLEDİLEN 2 KARDEŞİN HİKAYESİ

Yolumuza devam ederek yine yaklaşık bir ay önce özgürleştirilmiş olan Sawuma köyüne ulaşıyoruz. Burada da dükkanlarının önünde oturmuş bir grupla karşılaşıyoruz. Onlarla sohbet ederek, “DAİŞ döneminde size bir zarar verdiler mi” diyoruz. Evlerinden çıkmadıkları için hiçbir zarar görmediklerini belirtiyor hepsi. Ama sonra içlerinden biri ayağa kalkarak DAİŞ’in kız kardeşinin oğlunun kafasını kestiğini ifade ediyor.

Neden, diye sorduğumuzda, Abdulhamid Aramis isimli Dêra Zorlu yeğeninin hikayesini anlatıyor. O anlattıkça bu hikayenin aslında sadece yeğenine değil, DAİŞ eliyle katledilen ve aynı kaderi paylaşan iki kardeşe ait olduğunu anlıyoruz.

“Yeğenim daha önce ÖSO üyesiydi fakat DAİŞ gelmeden önce ÖSO’yu bıraktı ve evinde oturuyordu. Bir gün bir kardeşi kapının önündeydi. Bir DAİŞ çetesinin attığı mermi kafasına isabet etti ve öldü. Alman bir çeteydi bunu yapan.

Daha önce ÖSO’da olan kardeşi mahkemeye gitti ve hakkını aradı. Ama bir gün yeğenim kardeşinin mezarı başına gittiğinde gelip onu götürdüler. Daha sonra öğrendik ki onu bir parka götürüp kafasını kesmişler. Elhamdülillah şu anda yaşamımız iyidir."

PAMUK TARLASINDA RENKLİ KADINLAR

Buradan yolumuza devam ederek yine Sawuma köyünde bir grup kadının çalıştığı bir tarlaya ulaşıyoruz. Onları görür görmez “Pamuk tarlasında renkli kadınlar” sözcükleri dökülüyor dilimden.

Dêra Zor bereketli topraklarıyla bir zamanlar Suriye’nin en temel tarım merkezlerinden biriydi. Fırat’ın can ve bereket verdiği bu topraklarda pamuk üretimi de ünlüydü.

DAİŞ cephe hattı boyunca o bereketli toprakların büyük bölümünü mayınlamış olsa da bu köylerde fazla mayın döşememiş.

Bunu fırsat bilen yöre halkı şu anda da tarım yapıyor. Ama artık kapkara giysileriyle değil, doğanın rengine renk katan elbiseleriyle ve gülerek.

Buradaki kadınlar da bizi sevinçle karşılıyor ve anne konuşmaya başlıyor: “Elhamdülillah QSD geldi. Daha önce evdeydik. İş yaparken bile gözümüzden ayağımıza kadar kapanmak zorundaydık. Böyle yapmasaydık bizi keserlerdi. Ama şu anda yaşamımız iyi ve güvenlikteyiz."

Son olarak yine Fırat’ı görebileceğimiz bir tepeciğe gidiyoruz. Burada birçok köy sakinin olduğunu ve hepsinin telefonla konuştuğunu görüyoruz. Rehberim bu köyde telefon şebekesinin çektiği tek yerin burası olduğunu söylüyor. Tepeden rejimin denetiminde olan alanlar ve Fırat Suyu net olarak görünüyor. QSD denetiminde olan alanlarda bereketli tarlalar uzanıyor. Bir süre manzarayı seyrettikten sonra yolumuza devam etmek üzere bu köyden de ayrılıyoruz.