Efrîn’in yaşayan efsanesi: Eşkıya Mîlazim

Halen Efrîn’de yaşayan 77 yaşındaki eşkiya Mîlazim, “Eşkiyaların devri kapandı, devrimcilerin dönemi önümüzde ışıl ışıl parlıyor” diyor.

Devletsiz Kürtler, hükmeden devletler ve idarelerle sürekli sorun yaşadı, merkezi sistemlere bağlanamadı. Kürt tarihi boyunca merkezden gelen dayatmalara karşı gelişen irili ufaklı birçok isyan ve direniş yaşandı. Kürtlerin geliştirdiği ulusal isyanların yanında bireysel ve grupsal çıkışlara dayalı, özünde bir başkaldırıyı ifade eden eşkıyalık geleneği var. Bu eşkıyalardan bir olan Efrînli eşkıya Mîlazim'ın hikayesi de oldukça ilginç.

Mîlazim takma isimli Muhammed Xelil Sido, tüm yaşamıyla bir efsane olmuş.

İSYANCI KARAKTERİYLE BELİRGİNLEŞİR

Mîlazim, 1940'ta Efrîn'in Cinderesê ilçesinin Şiye nahiyesinde dünyaya gelir. Kürtler yoğun baskılar nedeniyle oldukça zor bir yaşam sürüyor. Osmanlının ve T.C’nin süngü ve soykırım politikalarından yeni kurtulan Kürtler, bu sefer de Suriye devletinin baskı sistemiyle karşı karşıyadır.

Suriye devleti de Kürtleri kendi atadığı beyler ve ağalarla sömürür. Ağalar ve beyler zaten yoksul olan halktan ağır vergiler toplayarak halkın kanını emer. Böyle bir ortamda doğan Mîlazim’ın isyancı kişiliği daha gençliğinin ilk yıllarında belirginleşmeye ve göze batmaya başlar. Mîlazim köy ahalisi tarafından sevilen ve sayılan bir delikanlıdır. Daha ilk gençlik dönemlerinde ağaların gözünü korkutan Mîlazim, çaresine bakılması gereken bir kişi olarak fişlenir.

EŞKIYALIĞA DOĞRU İLK ADIM

Kendileri ve sistemleri için Mîlazim’ı bir tehlike olarak gören dönemin ağaları birleşip bir iftirayla O’nu hapse atmak isterler. Mîlazim o süreçte Feyme ile daha yeni evlenmiştir. Fakat zulme teslim olmayacaktır Mîlazim. Feyme’yi annesinin yanına bırakarak dağları mesken tutar. 20’li yaşların başında silahını kuşanıp ve tek başına köyünün yanı başındaki dağlara sığınır.

Eşkıyalığın vazgeçilmez kaderi olduğunu anlayan Mîlazim bunun örgütlenmesine koyulur ve yanına birkaç arkadaşını alarak Suriye-Türkiye sınırında yer alan dağlarda yaşamaya başlar.

SINIRIN ROBİN HOOD'U

Kısa sürede hem sınırın Suriye tarafında hem de Türkiye tarafında nam salan Mîlazim’in yanına onlarca genç gelerek savaşçısı olmak isterler. Artık Mîlazim’le birlikte hareket edip savaşan onlarca genç vardır. Onların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ciddi bir örgütlülük gerekir. Bölgede Mîlazim'e manevi olarak bağlanan onlarca yoksul köylünün de ihtiyaçları karşılanmalıdır. Robin Hood ve tarihe adını yazdıran bütün halkçı eşkıyalar gibi zenginden alıp fakire verecektir. Bunun en büyük kaynağı Mîlazim’ın ismini duyunca kabuslar gören ağalar olacaktır.

MÎLAZİM’E HÜKÜM YAZILMIŞTIR

Gün geçtikçe ağalar Mîlazim ismini duyduklarında titrer, halk ise umutla güler olmuştur. Halkın sevgi ve bağlılığı giderek artar ve zalimler karşısındaki direnişiyle umut olarak görülür.

Artık halkın kendi arasında çıkan sorunlar bile mahkemelere değil Mîlazim’e götürülür ve sayesinde çözülür. İsmi yayılır ve giderek efsaneleşir. Ana-babalarının anlattıklarından etkilenen çocuklar, Mîlazim ve adamlarını taklit ederek eşkıyacılık oynamaya başlar.

Eşkıya, halkın ve çocukların lugatında umut anlamına gelmişken devletler için hemen bastırılması gerekendir. Mîlazim artık hem Türk devleti hem Suriye devleti hem de bölgedeki ağalar için oldukça ciddi bir sorundur. Hüküm ve karar yazılır; 'yılanın başı ezilmeli ve sorun çözülmelidir'.

İKİ DEVLETE KARŞI

Mîlazim'e hüküm yazdıran kahramanlık hikayeleri ve savaş anılarını dinlemekten hiç sıkılmıyor insan. Anılarını dinledikçe devletlerin Kürt politikasının tarih içinde tekerrür ettiğini canlı bir biçimde yeniden görüyorsunuz.

O dönemde de birbirleriyle sözde düşman olan Suriye ve Türk devletleri Mîlazim'i yok etmek için anlaşır. Yanlarına hem Türkiye hem de Suriye’den ağaları toplayıp sayıları 20'yi bile bulmayan Mîlazim ve adamlarına topyekün saldırır. Adamlarıyla birlikte dağlarda düşmanına karşı gerilla taktiği uygulayan Milazim, oldukça çetin bir direniş gösterir. Ellerindeki bütün devlet imkanlarına rağmen bir avuç Kürt direnişçi karşısında bozguna uğrarlar.

Deliye dönen Türk tarafı, Mîlazim'i imha etmek için savaş uçağı kaldıracak kadar zavallılaşır. Mîlazim gözleri parlayarak, o anlar için “Bizden bir kişi bile bir yara almadı ama onlar tüm imkanlarına rağmen yüzlerce kayıp verdiler” diyor.

AMANOS CANAVARLARI

Bu çatışmalar ardından gazeteler birbiri üstüne manşet atarak Amanoslar’da insan yiyen canilerden söz eder. Bunlardan biri de dönemin resmi Suriye gazetesidir. Artık hem Suriye’de hem de Türkiye’de çıkan resmi gazetelerde birinci sırada arananlar listesinde Mîlazim’ın adı geçer ve fotoları yayınlanır. Mîlazim ve adamlarının başına para ödülü konulur. Artık parayla satın alacakları kişiler aracılığıyla ihaneti devreye koyarlar. 

AVA ÇIKANLARI DA AVLAR

Mîlazimin o döneme ilişkin anlattığı birçok anısı var. Suriye devleti Mîlazim’ın hareket alanı olan bütün bölgede adamlarını konumlandırıp pusular kurar. Bunlar gece gündüz Mîlazim’ı beklerler. Mîlazim’dır bu, üstün zekâsı ve taktikleri sayesinde kılıktan kılığa girerek her defasında kurulan pusulardan burnu bile kanamadan sıyrılır.

Mîlazim’ın başına yüksek bir ödül koyan ağalardan biri, sürekli etrafında dolanıp durur ve öldüreceğine dair tehditler yağdırır. Bunu duyan Mîlazim dilenci kılığında bu ağanın çok iyi korunan konağına giderek, odasına kadar girmeyi başarır. Birdenbire Mîlazim’ı karşısında gören ağa, korkusundan ne yapacağını şaşırıp kendisinden af diler ve ne isterse vereceğine yemin eder.

KÖYLÜLER İHBARA ZORLANIR

Mîlazim ve arkadaşları karşısında aldığı yenilgiyle prestiji zedelenen Suriye rejimi de Türk devleti gibi giderek daha da azgınlaşır. Rejim, köylüleri köy meydanına toplayıp Mîlazim’ı ihbar etmedikleri için işkence etmeye başlar. Erkekleri köy meydanında anadan doğma soyarak coplarla falakadan geçirir. Köylülerden bazıları bu işkencelere dayanamaz ve Mîlazim’ı ihbar edeceklerine söz verir fakat Mîlazim yine de yakalanamaz.

15 KURŞUN YARASI

Zaman içinde yine eskisi gibi Mîlazim'a defalarca pusular kurulur. Bu pusularda vücudunun farklı yerlerine 15 kurşun almış olmasına rağmen her seferinde kurtulmayı başarır.

BU DEFA AĞIR YARALINIR

Yine bir gün Mîlazim yanına sadece bir arkadaşını alıp köye iner. Onur kıran işkenceler sonuç verir ve birileri ihbar eder. Köye ineceğini öğrenen jandarmalar, işbirlikçi köylülerle birlikte pusu kurar. Bu defa ağır yaralanır. Çok kan kaybeder ama bir ata atlayarak pusu kurulan yerden kaçmayı başarır. Çok güvendiği ve yaralarını saracağını bildiği bir arkadaşının yanına kadar gider. Arkadaşı elinden gelen her şeyi yapar fakat kanamayı durduramaz. Bir an önce hastaneye yetiştirilmelidir yoksa ölecektir. Mîlazim'i kurtarmak için gidip kendi elleriyle teslim eder.

CEZAEVİNDE DE ÖRGÜTÇÜDÜR

Mîlazim tedavi edildikten sonra 15 yıla mahkum edilir ve zindana atılır. Mahkumlar da ismini duydukları için büyük bir saygıyla karşılar. Mîlazim burada pasif bir duruş sergilemez, örgütçü kişiliği yine ön plana çıkar. 17 genci örgütleyerek birlikte el işleri yapıp satar. Cezaevinde kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılar. O zaman aynı koğuşta kaldığı bazı Alman ve Fransız mahkumların da ilgisini çeker, cezaevinden çıktıktan sonra kendileriyle bağlantıya geçmesini ve filmini yapmak istediklerini söylerler.

Cezaevinden çıkarken Mîlazim’a adres ve telefonlarını bırakırlar. Mîlazim telefon defterini olduğu gibi eşi Fehime’ye teslim eder. Fakat Fehime yine yalnız kalma korkusundan olsa tutup bu defteri yakar. Mîlazim’ın artık kendi filmini yapacak kişilerle bağlantıya geçmesi imkansızdır.

EVLATLIĞI ŞEHİT DELÎL

Mîlazim bize hikayesini anlattıktan sonra gözleri dolarak “Oğlum şehit” diyor. Şaşırdığımızı gören eşi “yeğenidir” deyip bize Delîl’den bahsediyor.

Cezaevine girdiği yıllarda ağabeyi faili meçhul bir cinayetin kurbanı olur. Mîlazim cezaevindedir ve eşi Fehime’den 3 çocuğu vardır. Fakat öldürülen ağabeyinin çocuğunu da evlat edinir. Cezaevindeyken yeğeni, eşi tarafından büyütülür. 1990’da cezaevinden çıkan Mîlazim, birlikte kaldığı 5 yıl boyunca yeğenine babasızlığın acısını hissettirmemeye çalışır. Sadece 5 yıl kalır  çünkü yeğeni Delîl de kendisi gibi zulme isyan eder. İsyanını daha büyük bir aşamaya taşıyacak ve daha örgütlü bir isyan hareketine, yani PKK’ye katılacaktır.

1995'te önce Lübnan’a ardından da Kürdistan dağlarına giden Delîl, amcası gibi hem Türk devletinin hem de Suriye rejiminin kâbusu haline gelmiştir. 2010'da bir özgürlük savaşçısı olarak sonsuzluğa ulaşır.

Mîlazim bugün yeğeniyle gurur duyduğunu ifade ederek “O gerçek umudun nerede olduğunu gördü ve onun bir parçası olmakta hiç tereddüt etmedi” diyor.

ARTIK DEVRİMCİLERİN DÖNEMİDİR

Mîlazim, şimdi 77 yaşında ve ailesiyle birlikte Efrîn/Şiye’de yaşıyor. Hem yeğeni şehit Delîl hem de halkının geliştirdiği Rojava Devrimi’yle gurur duyuyor. Şunları söylüyor: "Artık eşkıyalığa gerek yok ama devrimcilik gereklidir. Devrimimiz gelişti; artık adalet ve özgürlük var. Fakat saldırılar da oluyor. Bu saldırılara karşı direnmek tüm gençlerin, hepimizin görevidir. Hiçbir Kürt birbirinin acısına duyarsız kalmamalı, birbiri için gerektiğinde canını seve seve verebilmelidir. Eşkıyaların devri kapanmıştır ama devrimcilerin devri önümüzde ışıl ışıl parlıyor.”