GÖRÜNTÜLÜ

Gazeteci Seyit Evran son röportajında KDP ihanetini anlattı

Gazeteci-yazar Seyit Evran, şehit düştüğü 22 Eylül 2023’ten kısa bir süre önce ANF’nin Barzaniler yönetimindeki KDP ile Türkiye ilişkileri hakkındaki sorularını yanıtlamıştı.

SEYİT EVRAN ANISINA

Gazeteci-yazar Seyit Evran, şehadetinden önceki söyleşisinde, Kürtlerin her yerde bir ailenin ve tasallutundaki KDP’nin iş birlikçiliğini, ihanetini, Kürtleri pazarlamasını teşhir etmesini, tepki göstermesini istemişti. 

İşte gazeteci-yazar Seyit Evran, ANF’nin soruları üzerine yaptığı değerlendirmeler:


Hakan Fidan’ın Hewlêr ziyareti oldu ve Barzani Ailesi’ne açık bir şekilde PKK’ye karşı duruşundan dolayı teşekkür etti. Aynı zamanda Medya Savunma Alanları’na dönük saldırıları oldu. Bu ziyareti, saldırıların bu ziyaretle eşzamanlı olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında bu, ziyaretten çok bir savaş diplomasisiydi. Özgür Kürt’e, özgürlük isteyen Kürt’e karşı ellerindeki tüm kozları pazarlamak amacıyla yapılan bir savaş diplomasisiydi. Dikkat edin; gelmeden önce uluslararası anlaşmalara göre Irak ve Suriye’ye bırakması gereken suyu bile bırakmıyor ve şimdi bunu pazarlık konusu yapıyor. PKK’ye karşı su ve petrolü taşıma, pazarlık konusu olarak kullandı. Eğer siz PKK’yi terörist listesine alırsanız o zaman ben de suyu bırakırım, diyor. Irak’ta böylesi bir yoklamaya gitti aslında. Hemen hemen Irak’ın tüm kesimleriyle görüştü. Hadî Anirî ve Qeys Xezalîn ile de görüştü. Onlar özellikle seçildiler. Bu gruplar, İran’a yakın olan gruplar olarak biliniyor. Bunlar özgür Kürt üzerinde bir pazarlık yapıyorlar. Irak’tan beklediğini aldı mı alamadı mı, daha belli değil. Irak Dış İşleri Bakanı’nın açıklaması, bir KDP’linindir.  KDP’li olduğu için Türkiye’ye, Türkiye’nin istediği mesajları verebiliyor. 

KÜRT’E KARŞI SADAM İLE DE İŞ BİRLİĞİ YAPTI

Çoğumuzun kaçırdığı bir nokta var. Ziyaret tarihi burada çok önemlidir. Saddam Hüseyin’in en önemli adamlarından biri olan Tarık Aziz, 31 Ağustos 1996’da çıkıp bir açıklama yapıyor. Bu açıklamada, 22 Ağustos’ta Mesud Barzani’nin YNK’nin ilerleyişini durdurmak için Saddam’a yazdığı bir mektupla “Kürdistan’ı işgal et” dediğini paylaşıyor. Tarık Aziz, bu mektuptan hemen sonra hazırlıklara başladıklarını ve 31 Ağustos’ta 150 bin asker, tank, panzer ve zırhlı araçlarla harekete geçtiklerini; 1 Eylül’de Hewlêr’i YNK’den alıp KDP’ye bıraktıklarını söylüyor. Bunun öncesi de var tabii. Saddam zaten KDP ile anlaşarak bir politika geliştiriyor. Başûrê Kurdistan’a dönük yolları 1992’den itibaren kapatmıştı ama Barzanilerle anlaşmadan sonra Musul ve Hewlêr yolunu açıyor. Bakın; Kürt’e karşı Saddam ile iş birliği yapıyor. Halepçe Katliamı, üç dört tane Enfal’ı KürT’e yaşatan ile iş birliği yapılıyor. Aynı yıllarda PKK’ye karşı Türk devleti ile iş birliği yapıyor. Bunu 1992, 1995, 1997 yıllarında yapıyor. Farklı farklı yıllarda Türk devletinin önüne geçip operasyonlara katılıyor. 1995’teki ‘Çelik Operasyonu’ bunlardan biridir. 1997’deki ‘Zap Operasyonu’ öyledir. 1996 ve 1992’dekiler de hakeza öyledir.  

TARİH SEÇİMLERİ BİLE PLANLI

Dolayısıyla onların tarihinde var olan bir şeydir. Hakan Fidan, 23 Ağustos’ta ziyaret ediyor, aslında 22 Ağustos da olabilir. Önceden planlanmış bir ziyaret. 22, 23, 24 Ağustos, Yavuz Selim’in 1514’te Merci Dabik savaşının yıl dönümüdür. AKP-MHP faşist iktidarı, 2016’da aynı tarihte yeniden Dabık’a, Cerablus, Bab ve Ezaz bölgelerine işgal saldırılarını başlattı. Zaten Dabık o bölgede yer alıyor. Hakan Fidan’ın ziyaretleri de bu tarihlere denk geliyor. Bakın iki tarihe denk geliyor;

* Barzani’nin, Saddam’a “Kürdistan’ı işgal et” diye gönderdiği mektubun tarihine,

* Yavuz Selim’in Merci Dabık savaşının tarihine. 

BAZI KDP’LİLER BİLE TEPKİLİ

Zaten görüşmelerdeki fotoğrafları biliniyor. Bu fotoğraflar, tüm Kürtlerin, hatta bazı KDP’lilerin bile tepkisine neden oldu. Birçok KDP’li, ‘Siz hiçbir Kürt’ü bu kadar içten ve samimi kucakladınız mı?’ diye sordu. Hayır. Görüşmelerden sonra yapılan açıklamalar var. Mesud Barzani, “Teröre karşı Türk devleti ile şimdiye kadar hep iş birliği içinde olduk ve bundan sonra da her türlü iş birliği içinde olacağız” diyor. Bu çok açık bir şekilde her şeyi ortaya koyuyor. Hewlêr’de olduğu gün Türk devleti, Biradost’da katliam yaptı. Rojava’ya saldırdı. Yine Pêncewîn hattına saldırdı. 

Şunu da hatırlayalım; Neçirvan Bazani’nin yemin törenine dönemin Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu katılmıştı. Türk devleti, o gün Biradost’taki işgalini derinleştirmek amacıyla Şekif Tepesi’ni gün boyu bombaladı ve sonra indirme yaptı. Şimdi tüm bu tarihler öyle rast gele değil. 

Başta da dediğim gibi bu görüşme, özgür Kürt, özgürlük isteyen Kürt’e karşıdı. Türk devletiyle savaşan Kürt’e de karşı yapılan ve Irak’ı da katma planlalarıdır. 

Sizce Mesrur Barzani, Neçirvan Barzani, Mesud Barzani ve Kubat Talabani ile görüşmelerin ayrı ayrı yapılmasının bir anlamı var mı?

Bunlar, bir ailedir ve Kürt düşmanıdır. Şêx Ebdu Selam’ın kemikleri sızlıyor şimdi. Şêx Ebdu Selam, Osmanlıları Barzan bölgesinden çıkartmak için onlarla savaşıyor. Tutuklanıp idam ediliyor Ama bugün KDP, gülerek, sevinerek Türk güçlerinin önüne geçip Barzan bölgesine getiriyor. Elbette bunların birbirleriyle de çelişkileri vardır fakat özgür Kürt’e birlikler. Diğer bir nokta; Erdoğan, onların köle kişiliklerini öyle bir tanımış ki, ihanette birbiriyle yarıştırıyor. Biriyle görüşüp diğeriyle görüşmediği zaman bunlar kabul etmiyor. Bu şekilde hem onları dengelemeye çalışıyor hem de onları birbirleriyle yarıştırıyor. 

HÜKÜMET DEDİKLERİ KDP’DİR

Kubat Talabani ile görüşmesi de ayrı bir durum, onlardan talepleri bellidir. Hala Süleymaniye Havaalanı kapalıdır. Bir de ‘hükümet ile görüştüklerini’ göstermeye çalışıyorlar. Aslında öyle bir şey yok. Hükümet dediklerinin hepsi KDP’lidir. Kubat Talabani ile görüşmesinin nedeni de Mesrur’un yardımcısı olarak göründüğü içindi. Bir de ayrı taleplerini bildirdiler. Yoksa öyle YNK’yi pek dikkate aldıkları yok. 

Türk devleti, Kürdistan’da Kürt gençlerini katlederken, Neçirvan Barzanî ve diğerleri Hakan Fidan ile fotoğraflar çekerek kendi basınında da boy boy gösterdiler. Kürt halkının bu fotoğraflara karşı tepkisini nasıl gözlemlediniz?

Birçok KDP’li buna tepki gösterdi. Bazılarının çok yerinde görüşleri oldu. KDP’nin artık ulus ve ulusal birlik ile bir alakası kalmamıştır. Birçok kesimden bu tepkileri gördüm. Bu nedenle artık birçok insanın, Kürtlük adına KDP’den zerre kadar bir beklentisi kalmamıştır. Elbette bazıları sessiz kalmak zorunda kalıyor, çünkü onların denetiminde olan bölgelerde esir gibidirler. 

KENDİ ARALARINDA PAYLAŞIMA GİTMİŞLER

Hala Dihok’tan korkuyorlar. Bakın şimdi kendi aralarında şöyle bir paylaşıma gitmişler; Hewlêr, Mesrur Barzani’ye bırakılmış. Zaten Neçirvan’ı oradan attılar. Şimdi Neçirvan Dihok’a dayanıyor. Dihok, KDP’nin en zayıf olduğu noktalardan biridir. Bu nedenle özellikle MİT’in örgütlendiği alandır. Dihok, tarih boyunca Türk devletine karşı direnen, egemenliğini kabul etmeyen aşiretlerin yeridir. Zebarîler onların dayıları olmasına rağmen büyük bir kesimi onlara karşıdır ve merkezleri Dihok’tur. Berwarîler zaten hep onlarla sorunluydu ve onların da merkezleri Dihok’tur. Biradostların büyük bir bölümü Dihok’tadır. Dostkîler, Surçîler ve Gurrîler, Dihok’tadır. Bu nedenle özellikle orada örgütlenmeye çalışıyorlar ve Neçirvan oraya dayanıyor. Kendi aralarında böyle bir paylaşıma gitmişler. Kürdistan, sadece Hewlêr ve Dihok değil. Şimdi Süleymaniye ile bile birlikte hareket etmiyorlar. 

SÜLEYMANİYE İHANET ETMEDİĞİ İÇİN

Süleymaniye onların ihanetlerine çanak tutmadığı, onlarla birlikte gerilla alanlarına gitmediği için Türkiye’ye hedef gösteriyorlar. Onların kendi aralarında bu parçalanmışlığı birçok Kürt de görüyor. Onların verdiği fotoğraflar Kürtlere şunu dedirtti; olur da bu kadarı da olmaz. KDP’yi iyi tanıyan Kürtler de şunu söyledi; KDP yapar ve bunun daha da ötesini yapar… Şunu unutmamak gerekir; Hakan Fidan, işgalci bir devletin Dış İşleri Bakanı’dır. Referandum dönemindeki hakaretler ve tehditler, Hakan Fidan’ın Erdoğan’a verdiği bilgiler üzerinden yapıldı. ‘Kapıları kapatır, sizleri açlıktan öldürürüz’ diyen aynı adamlardı. Şimdi neredeyse evlerinin içine kadar götürüyorlar bu adamaları. Kürtlerin çoğunluğu bunlar için, ‘bunlar değil Kürdistan ve Kürtleri, KDP’yi bile düşünmüyorlar. Sadece kendi ailelerini düşünüyorlar’ diyor. Ben tüm bunları gördüm. Tabii ki ihaneti ve işbirliğini manipüle edenler de vardır. 

Erdoğan’ın da kısa bir süre içinde Irak’ı ziyaret edeceği söylendi. Sizce bu ziyaret trafiğindeki artış, Süleymaniye dahil Kürdistan’a yönelik yeni yeni bir işgal saldırısının başlangıcı olabilir mi?

Şöyle düşünmeyelim; karadan saldırılar olmaması işgalin olmadığı anlamına gelmiyor. Kuzey ve Doğu Suriye, sınır hattı boyunca Türk devletinin SİHA ve İHA’ları altındadır. Hemen hemen yurttaşlara ait araçların vurulmadığı gün yoktur. Başûrê Kurdistan yine aynı saldırılar altındadır. Zaten birçok alanda karakollar, askeri üsler, MİT merkezlerini kurmuşlar. Hewlêr’in bırakalım ekonomik yapısını, siyasal yapısını bile onlar yönlendiriyor. Mesrur, Neçirvan ve Mesut Barzani’nin de sömürge valileri kadar bile hareket alanları ve etkileri yoktur. İşgalcilerin tek bir mantığı var; kullan ve at. Şimdi onları kullanacaklar. Bu tarihte de var. Şêx Seîd direnişinde kendi amcasının oğullarını yakalatanlar ilk sürgün edilenler oldu. Hamili Salih Bey’i öz amcasının oğlu yakalattı ama ilk o sürgün edildi. Salih Bey’in ailesi ondan sonra sürgün edildi. Dolayısıyla işgalciler, ihanette rol oynadığın sürece seninle olur, seni kullanır ve sonra seninle işi bittikten sonra bir paçavra gibi atar. Yani ilerde bir Erdoğan ziyareti olur mu bilemiyorum. Irak’ın tutumu da biraz parçalı. Enerji ve su konusunu buna bağlamışlardı. Erdoğan gelirse bir anlaşmaya varılır mı, varılmaz mı? O da belli değil. Diğer açıdan, uluslararası güçlerin bölgede izledikleri politikalara bakmak gerekir. Biraz onunla da bağlantılı gelişmeler yaşanabilir. 

PARTİLERİ AŞAN BİR DURUM VAR

Çok açık bir fotoğraf var ortada. Bu fotoğrafı, tüm Kürtler gördü. Bu fotoğrafın içinde Kürtlerin yararına, kazanımlarının korunmasına, özgürlüklerine, dillerinin korunmasına, kimliklerine, tarihlerine dönük zerre fayda olmadığını herkes gördü. Onun için Kürtler, her yerde bu iş birlikçiliği, bu ihaneti, bu pazarlamaları teşhir etmeli. Kürtlerin, artık pazarlanamayacaklarını göstermeleri gerekir. Partileri aşan bir durum var ortada, yani açık bir şekilde tüm Kürtler bir aile adına pazarlanıyor. Artık Kürtlerin buna karşı tutumları net olmalı. Seslerini yükseltmeleri gerekir.