Güney'de kırılan teslimiyetçi iktidardır

Kürdistan Demokratik Özgür Toplum Hareketi Eşbaşkanı Abdullah, Güney'de kırılanın Kürt halkı ve pêşmergesi değil, teslimiyetçi iktidar bileşenleri olduğunu söyledi.

Tevgera Azadî (Kürdistan Demokratik Özgür Toplum Hareketi) Eşbaşkanı Mihemmed Abdullah, Güney Kürdistan'da yaşanan sürecin sorumlularının yargılanması gerektiğini vurguladı.

Eşbaşkan Mihemmed Abdullah, ANF'nin sorularını yanıtladı.

16 Ekim'den beri Güney Kürdistan’da çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Sizce kaynağını nereden alıyor?

Güney Kürdistan’da yaşananlar 26 yıldır iktidarda olanların izlediği politikanın ve yaptıklarının ürünüdür. 2005'te kabul edilen Irak Yeni Anayasası'nın hazırlanmasında Güney Kürdistan yönetimi ve partileri de yer aldı. Halktan bu anayasaya oy vermelerini istediler. Biz o zaman Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi olarak Güney Kürdistan siyasi alanında yer alıyorduk. Bu anayasaya oy veremeyelim, dedik. Bu parti ve iktidar o zaman bizi 'hain' ilan etti.

Şu an yaşananlar ise tamamen bu anayasadan kaynaklanıyor. Irak hükümeti, bu parti ve iktidar aracılığıyla Kürtlerin de oyunu alarak oluşturduğu anayasaya göre şimdi hareket ederek Basra’dan Zaxo’ya kadar olan alana gidip işgal edebilir.

Yine bu anayasa Kürdistan’ın tüm sınırlarını ele geçirme hakkı veriyor. Irak ordusunun şimdi Kürt topraklarında ilerlemesine pêşmergenin karşı koymamasının nedeni de yine bu anayasadan aldığı güçtür.

Güney Kürdistan’daki iktidar partileri bu gerçeği halka anlatmadılar. Halka bu konuda dürüst davranmadılar. Şu an topraklarımızın işgaline yol açan anayasa için halkı kandırarak oy istediler. Daha demokratik bir anayasa yapılabilirdi. Bunu düşünmediler bile. Kendi çıkarlarını içinde gördükleri anayasa için halkı da kandırdılar.

Güney'deki partiler ve iktidar şu an yaşanan sorunları sağlıklı bir şekilde ele alıp tahlil etmiyor. Örneğin petrol satış anlaşması hem Güney halkı hem de Irak için yanlış bir anlaşmaydı. Çünkü kendilerinin de kabul ettiği ve halktan onun için oy istediği anayasada petrol satış ve gelirlerinin Irak merkezi hükümeti yetkili kılınıyor.

Fakat Güney'deki yönetim, Iraksız bir şekilde petrol satış anlaşması yaptı. Gelirlerinden de bir kuruş dahi aktarmadı.

Bütün bu sorunlar varken üstüne üstlük bir de referanduma gidildi. Anayasa’yı yetersiz, demokratik olmadığı için oy vermediğimiz gibi yanlış ve dış güçlerin planıyla yapılan referandumu da boykot ettik.

Buraya varılacağını öngörüyor muydunuz?

Yaşananların buraya kadar varacağını tahmin ediyorduk. O yüzden referandumu boykot ettik.

* Birincisi, Irak’ın mevut durumu bunu kaldırmıyordu.

* İkincisi, milliyetçiliği körüklüyordu. Bununla Irak ve Kürdistan’da yaşayan halklar, inançlar, kültürler arasında bir çatışmanın zemini olabileceğini tahmin ediyorduk.

Tahmin ettiklerimizin büyük çoğunluğu çıktı. Büyük bir kırılma yaşandı.

Kürtler ve pêşmerge mi kırıldı?

Hayır, yaşanan kırılma, kesinlikle Kürt halkının ve pêşmergesinin kırılması değil. Çünkü Kürtler ve pêşmergesi devrimci bir öncülükle hareket ettiği bütün dönemlerde başarılı olmuştur. Kürtler ve pêşmergesi devrimici önderlikle her zaman zafer kazanmış. Teslimiyetçi bir siyasi iktidarla kırılma yaşandı.

Bakınız, 1991'de Güney Kürdistan halkı tüm baskı, zulüm, zindan, işkence, Halepçe ve daha birçok soykırım saldırılarına rağmen raperînle intikamını  faşist Saddam diktatörlüğü döneminde BAAS rejiminden aldı. Kürt halkının bu başarısından sonra Kürtler adına iktidarı ele geçiren bu partiler, gidip BAAS ve diktatör Saddam ile kucaklaştı.

Güney Kürdistan'ın iktidar bileşenleri, bu sonuçları tahmin etmedi mi?

Hatırlanırsa 1991'deki Birinci Körfez Savaşı, Kürtlere büyük bir fırsat sundu. Ne yazık ki şu an iktidarda olan Kürt partileri bu imkanı değerlendirmeyi, Kürt ulusal çıkarları için siyasete dönüştürmeyi bilmedi. Bunu içte olduğu gibi uluslararası diplomaside de Kürtlerin yararına dönüştürmeyi beceremedi. Güney Kürdistan halkını ulusal ve toplumsal çıkarlarııyla özgürlükleri için örgütlemedi. Bunun yerine dar parti çıkarları için komşu devletlerle -ki bunlar Kürdistan sömürgecileridir- ilişki ve ittifak içine girdiler.

Bu ilişki ve ittifak, Güney Kürdistan’nın yarısının Ankara, diğer yarısının da Tahran’a bağlanmasını beraberinde getirdi. KDP, Türkiye’yi yanına alarak YNK’nin üzerine; YNK, İran’ı arkasına alarak KDP’nin üzerine gidiyordu. Ortaya çıkan tablo buydu. Bu politikalar, Güney Kürdistan toplumunu parçalayıp iradesini kırdı. Ülke bağlılığı ve sevgisini yok etti. Bu politikalar yurtseverliği de öldürüp binlerce insanın topraklarını terk etmesini beraberinde getirdi. Bugün de dahil yaşananların sorumlusu, iktidar bileşenleridir.

Sorunlar nasıl aşılır, sizin bir çözüm projeniz var mı?

Kürdistan tek bir ülkedir. Sykes-Pickot ve Lozan antlaşmaları ile dört parçaya böldüler. Ulusal ve uluslararası alanda Kürdistan ülkesi ve halkımız üzerine olan bu parçalayıcı, yok edici planları ortadan kaldırmak, öncelikli olmalı. Ulusal çalışmamızın merkezinde ise ulusal birlik yer almalı. Ancak bunu başarırsak ülkemiz ve ulusumuz üzerindeki planları boşa çıkarabiliriz. Parçalanmışlık bizim en zayıf noktamızdır. Bu zayıflığımızı ortadan kaldırmaktan başka çaremiz yok.

Bunun için ne yapıldı?

Ulusal birliğin sağlanması için KCK’ye bağlı kurumlar ile KNK ve biz rolümüzü oynamak istedik. Bunun için çaba sarf ettik. Ancak ne yazık ki Barzani, bunun önüne büyük bir engel olarak çıktı. 2013'te Türkiye’nin müdahalesiyle Barzani attığımız adımları durdurdu. Eğer Türkiye’nin talimatlarıyla bu süreç durdurulmasaydı, kesintiye uğratılmasıydı, kongremizi yapıp ulusal birliğimizi sağlasaydık yerle bir olmuş Irak devleti, devlet Güney Kürdistan halkının başına bunları getiremezdi.

Güney Kürdistan partileri yaklaşımları ne oldu?

Güney Kürdistan partileri, Kürt sorununun temelden çözülmesi için bir çözüm aramadı. Bunun için çalışmadılar. Bunun yerine parti, aile çıkarlarına dönük çözümler peşinde koştular. Her parti kendi çıkarı için çalıştığı için toplum, hükümet, hatta Güney Kürdistan neredeyse ikiye bölündü. Böyle devam ederse durum daha da kötüye gidecek. Geçen gün Parlamento'da yaşanan olaylarda görüldüğü gibi KDP, kırılmayı saldırganlıkla kapatmaya çalışıyor. Parlamento'da suç işlendi,  Heşdi Şabi’nin eksik bıraktığı tamamlandı. Zaten Heşdi Şabi Güney topraklarının bir bölümünü ele geçirip tartışmalı bölgelerle kopardı. Parlamento'da yapılanla da Güney Kürdistan ikiye bölündü.

Güney Kürdistan halkının umudu yok mu, kim ne yapabilir?

Halkın, Güney'de yaşanan sorunların çözümü için iktidar partilerinden hiçbir umudu kalmadı. Bizim de bunlardan umudumuz yok. Biz daha çok toplumsal mücadeleyle çözüm bulunacağına inanıyoruz. Demokratik ulusal bir zihniyetle yürütülecek bir mücadele, çözümü getirir. Yeni bir ruhla Güney Kürdistan halkının örgütlülüğüne ihtiyaç var.

Ülke yönetmeyi bilmedikleri için topraklarımız kısa sürede elimizden alındı. Güney halkımızın demokratik ulus çerçevesinde kendisini örgütleyip yönetime dahil olması gerekir. Çözüm buradan çıkar.

Demokratik devrim, halk ve halkın iradesiyle olur. Güney halkımızın bu konudaki duyarlılığı bastırılmış, iradesi kırılıp ele geçirilmiş, siyasetin dışına itilmiş. Güney Kürdistan halkı iradesini eline geçirip yeniden örgütlenmeli. Çözümü kendisinin getireceğini düşünerek hareket etmeli.

Güney Kürdistan'da iktidar ve muhalefeti, sorunların çözüm gücü olamıyor. Çözüm üretemiyorlar.

Kimse yaşananların sorumluluğunu almıyor mu?

Güney Kürdistan'da Bölge Başkanlığı koltuğunda oturan Barzani, yaşanan sorunlar, yitirilen topraklar ve izledikleri siyasetten ötürü yaşanan kırılmalardan hiç mi hiç kendisini sorumlu görmüyor. Normalde yaşananlardan kendisini sorumlu görüp halktan özür dilemesi gerekirken zerre kadar kendisini sorumlu görmeyerek etrafını suçluyor. Bu sürecin sorumlularının yargılanması gerekir. Bağımsız bir mahkemede bu süreçte payı olanların hepsinin yargılanması gerektiğine inanıyoruz.

Kerkük ne olacak, sizin bir çözüm modeliniz var mı?

Kerkük’ü daha önce yöneten dar milliyetçi bir iktidardı. Şimdi yeni gelende İran’ın çıkarlarını koruyan dar mezhepçi bir iktidardır. Daha önce Kerkük'teki Kürt idaresi nasıl Kerkük için iyi bir yönetim ve idare oluşturamadıysa şimdi gelenler de iyi bir yönetim ve idare oluşturamazlar. Kerkük halklarının iradesi esas alınmalı ve onlarla bir çözüme gidilmeli. Kerkük’te Kürt, Arap, Türkmenlerin varlığı inkar edilmez. Bu halkların hepsinin iradesi esas alınarak bir çözüme gidilmeli. Bölgesel ve demokratik bir sistem geliştirilmeli. Kendi kendilerini yönetecek, tüm halkların temsil edileceği bir yönetim modeli esas alınmalı.