Savaşçıların içinde, kanla ve canla kurulan vatandayız

Brusk, “Reqa'ya çok masum insanın kanı döküldü ve dört aydır da kahramanların kanıyla sulanıyor. Ben Minbicliyim ama artık bir parçam da Reqa'da. Bu ülkenin her bir tarafına yüreğimizin bir parçamızı bıraktık, artık kanla bağlandık bu topraklara” diyor.

Reqa’da son hamle zafere doğru yaklaşırken, sıkışan DAİŞ, her zamanki gibi sivilleri hedef alıyor. Reqa’daki QSD savaşçıları fedaice bu saldırıları boşa çıkarırken hem yüreklerinden bir parça bırakıyorlar bu topraklara, hem de yüreklerine kanla ve canla bağlı oldukları bir vatan sığdırıyorlar.

Reqa Semra ve Mişlib’de DAİŞ çetelerinin sivillere ve arkadaşlarına saldırılarına müdahaleye gidip yeni dönen bir savaşçı grubunun sohbetinde ve yüzlerinde buluyoruz, bu kanla canla bağlı oldukları yeni ülkeyi.

SONU GELEN DAİŞ SİVİLLERE SALDIRIYOR

Reqa şehrini özgürleştirme hamlesinde artık sonlara doğru geliniyor. Reqa'nın yüzde 80'inden fazlası QSD savaşçılarının kontrolüne geçmiş durumda. Şehir merkezinde bir bütünen çembere giren ve sıkışan DAİŞ çetelerinin artık gidecek bir yerleri kalmamış. Son çırpınış olarak intihar eylemlerini yoğunlaştıran çetelerin bu girişimi de savaşçılar tarafından boşa çıkarılıyor.

DAİŞ çeteleri kaçınılmaz sonun günbegün yaklaştığının farkında. Ömürlerini biraz daha uzatmaya çalışan çeteler daha çok sivillerin yerleştikleri alanları kullanarak, sivillerin içine sızmaya çalışarak QSD savaşçılarına saldırmaya çalışıyorlar. Bir hafta önce Reqa Semra ve Mişlib mahallelerine saldıran çeteler, sivil halkın arabalarına el koymuş ve  bazı sivilleri de katletmişti. QSD savaşçılarının büyük direnişi ile karşılaşan çeteler büyük bozguna uğramışlardı.   

ZAFER, ACI VE ÖFKE İÇ İÇE 

Üç gün boyunca süren çatışmalardan sonra, savaşçılar geri döndüklerinde yüzlerinde zafer, öfke ve acıyı görüyoruz. Zaferle dönüyor savaşçılar, DAİŞ’e her saldırdığı yerde büyük darbeler vuruyorlar çünkü. Ama şehitler veriyorlar, şehit arkadaşlarının acısını yaşamaya fırsatları yok onların ama, işte, acı da diğer duygular gibi gelip yerleşebiliyor onların yüzüne. 

Yine DAİŞ’in sivilleri hedef almasını çok görmüşler ama bu öfkelerini dindiremiyor. DAİŞ’in bu ahlaksızlığını çok iyi biliyorlar ama bunu kabullenemiyorlar. 

Kürt, Arap, Türkmen savaşçıların yıkık evlerin önlerinde oturup çay içerken sohbetlerine katılıyoruz biz de. Üç gün boyunca süren çatışmalardan söz etmeye başlıyorlar. Sohbetlerinde bir şey dikatimizi çekiyor. Kimse kendinden, savaşından söz etmiyor. Hep kendi arakadaşları nasıl savaşmış, nasıl saldırmış, çeteyi nasıl yakalamış, ondan söz ediyorlar. Ve şehit arkadaşlarından söz ederken hepsinin yüzünde gururlu bir hüzün beliriyor. 

‘HER BİR TARAFA YÜREĞİMİZDEN BİR PARÇA BIRAKTIK’

Brusk adında genç bir savaşçı elindeki kleşi yavaşça kaldırıp arkadaşlarına gösteriyor. "Bu çocukluk arkadaşım Şervan’ın silahı, üç gün boyunca dinlenmeden savaştı ve yaralı bir arkadaşı kurtarmak için şehit düştü. Ben onun silahını kaldırdım” diyor. Brusk çocukluk arkadaşını toprağa vermiş ama onun yasını tutmaya vakti olmamış. Konuşurken gözleri hem gurur, hem de içine gömdüğü acıyı dile getirircesine alev alev parlıyor. 

Brusk, “Reqa'ya çok masum insanın kanı döküldü ve dört aydır da kahramanların kanıyla sulanıyor. Ben Minbicliyim ama artık bir parçam da Reqa'da. Bu ülkenin her bir tarafına bir yüreğimizin bir parçamızı bıraktık, artık kanla bağlandık bu topraklara” diye sürdürüyor sözlerini. 

GÜNEŞE DOĞRU...

Brusk, bu sözleriyle, sanki tüm savaşçıların duygularına dil oluyor. Arkadaşları da usul usul tekrarlıyorlar: Evet, kesinlikle kanla, canla bağlandık bu toprakların her bir parçasına.

Bu sohbeti dinleyip duygulanmamak imkansız. Reqa operasyonunun başından bu yana tanıklık ettiğimiz kahramanlıklar geliyor aklıma… “Bu topraklara bağlılığın adı olanlar unutulmamalı, unutturulmamalı” diyorum kendi kendime.

Hafızamda silinmez kareler ve yüreğimin tümüne hitap eden sözlerle ayrılıyorum buradaki bir grup savaşçının yanından. Brusk'un sözleri diğer savaşçıların duygularına dil olurken, benim de hafızama adeta katalizör oluyor. Bu topraklarda yaşanan savaşlar, acılar, köleleştirilen kadınlar birer birer canlanıyor hafızamda ve “kahramanlar çağı bitmedi” diyorum.

Onları sohbetleriyle baş başa bırakıp ayrılıyoruz oradan. Yolda ilerlerken Reqa Semra'da artık güneş batıyor. Caddelerde dolaşan savaşçıları görüyoruz.  Güneşe doğru ilerliyorlar. Her biri sanki güneşle bütünleşmiş.