YPG Komutanı Sipan Hemo: Efrîn'i işgal edemeyecekler

YPG Komutanı Sipan Hemo: Türk devletinin bu bölgedeki varlığı ve işgalinin hiçbir formunu kabul etmiyoruz. Şunun altını çiziyorum; ittifaklarını da tanımıyoruz. Ezaz-Cerablus hattının özgürleştirilmesi hedefimiz ve mücadelemiz sürecek.”

Yeni Özgür Politika Gazetesi'nin sorularını yanıtlayan YPG Komutanı Sîpan Hemo, Türk devletinin Rojava/Suriye’deki varlığının gayri meşru ve buradaki halkların hilafına olduğunu belirterek, “Her yönüyle işgalcidir. Kimse bu realiteye gözünü kapatamaz. Hedefinin Rojava Devrimi’nin yenilgisi olması, bu gerçeği değiştirmiyor” dedi. Hemo, ABD’nin, Türkler ile anlaşma ve işbirliğinin sınırlarını, ne kadarının hilaflarına olduğunu açıklayıp tatmin edici yanıt vermesinin, tüm Rojava ve Suriye halklarının da beklentisi olduğunu söyledi.

YPG Komutanı Sîpan Hemo, Türk devletinin son dönemde yoğun güç yığınağı ve Rusya üzerinden yeni icazet arayışları eşliğinden açıkça telafuz ettiği Efrîn ve Şehba’ya yönelik işgal girişimi konusundaki soruları cevapladı.

Türk devleti ve bünyesindeki çeteler, Cerablus-Bab-Ezaz üçgenini işgal altında tutuyor, ancak Minbic’te bloke edildikten ve Reqa hamlesinden uzak tutulduktan sonra Şehba ve Efrîn hattına saldırılarını yoğunlaştırmakla yetinmedi, son dönemde güç yığınağı yaptı. Bize tam olarak işgal altındaki bölgenin Şehba ve Efrîn sınır hattındaki Türk varlığı ve amacının ne olduğunu anlatabilir misiniz?

Türk devleti, Cerablus’tan Exterîn’e, Exterîn’den Bab’a kadarki bölgeyi resmen işgal etti ve bünyesindeki çetelerden oluşturduğu ‘Fırat’ın Kalkanı’ ismini bir ayrıntı olarak bıraktı. Zaten bu gruplar, Suriye savaşının başlangıcından itibaren Türk Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) bağlıydılar ve önce Suriye’ye karşı ‘savaştılar’. Sonra fiilen rota değiştirip Rojava Devrimi ve Kürtlere savaş açtılar. Dolayısıyla ta o zamandan beri Ezaz ve Şehba hattına yoğunlaşıp yığınak yaptılar. Şimdi de her gün buraya takviye yapılıyor. 

Türk devletinin hedefi derindir; Cerablus hattından Şehba ve Bab’a, oradan Rojava’ya doğru operasyon yapıp İdlib ile birleştirmeyi amaçlıyor. Bütün bu bölgede resmi olarak çetelerinin göründüğü ama fiilen Türk devletinin olduğu bir otorite kurmak istiyor. Böylece buradaki hükümranlığını sabitleştirdikten sonra Efrîn hattından Rojava Devrimi’ne karşı tasfiyeyi sürdürecek. Aynı zamanda Suriye’nin geleceğinde, yeniden yapılanmasında ağırlığını koyacak. Yani Türk devletinin istemi, hedefi ve buna göre planları derindir. Zaten bunu saklamıyor; açıkça Cerablus ve Minbic’ten İdlib’e kadar kendisine bağlı bir bölge istediğini ifade ediyor. Aslında daha önce Halep de planları arasındaydı ama Rusya ile anlaştıktan sonra Halep dışarıda bırakıldı. Şimdi Şehba hattından İdlib’e kadar Rojava’ya doğru bir koridor oluşturma isteğine uygun planlamaları var.

Önümüzdeki dönemde güçlerimizi zayıflatıp koridor oluşturmak ve Cerablus’tan İdlib’e kadar kontrol sağlamak için hem Ezaz hem de İdlib tarafından Şehba ve Efrîn’e saldırılarını bekliyoruz. Bu hedef için günlük yığınak ve takviye yapıyor. Zaman zaman saldırıları oluyor, anında yanıt veriyoruz. Tüm saldırıları boşa çıkarıldı. Şimdiye kadar alan hakimiyeti konusunda bir değişiklik yok. 

Efrîn uzun süredir bir çeşit kuşatma altında ama buna rağmen hem meşru savunma hem de toplumsal örgütlenme açısından epey mesafe katetti. Efrîn bütün toplumsal yapısı; askeri ve siyasi kurumları; ilişki ve ittifaklarıyla böyle bir saldırıya karşı ne kadar hazırlıklıdır, askeri güçlerinizin bileşimi ve konuşlanması hakkında neler paylaşabilirsiniz? 

Efrîn, sizin de belirttiğiniz gibi uzun süredir hem kuşatma altında hem de çeşitli düzeylerde bir savaş içinde. Neredeyse 2012’den beri böyle mücadele ediyor. Bu uzun dönemde güçlerimiz hem ciddi bir savunma geliştirdi hem de değerli başarılar elde etti. Böyle bir gücün dikkatli, hazırlıklı olması ve ona göre de iyi konuşlanması, zaten asli görevidir. Efrîn halkı da fedakar ve kahramandır. Bütün sıkıntı, zahmet, kuşatma ve ambargoya rağmen onurlu bir duruş sergiledi; bunun ötesinde bir duruş sergileme kararlılığı da var. Bizim inancımız şudur; bugün de Türk devleti işgal girişiminde bulunursa veya bunun ön adımı olabilecek saldırılarını yoğunlaştırırsa Efrîn halkı, savunma güçlerinin yanında duracak, etrafında kenetlenecek. Böyle bir girişim, düşmanlarımızın beklentisinin aksine başarılarla yeni bir dönemin kapısını açacak. Rojava Devrimi sürecinin önemli bir etabını tamamlayacak. Şunu kimse unutmasın; Efrîn hem kendi savunması hem de Şehba’nın özgürleştirilmesi için büyük bir rol oynayacak. Detaylara girmeyeceğim ama bütün güçler, her olasılığa karşı en yüksek düzeyde hazırdır. 

BAAS ve ittifaklarının da YPG öncülüğündeki QSD’nin, ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon’un desteğiyle Reqa’yı özgürleştirmek için başlattığı hamleden rahatsız olduğu, karalama propagandasının saldırıya dönüşmesiyle ifşa oldu. Türklerle bu ortak rahatsızlığın, Rusya ve İran tarafından da paylaşıldığı; böylece Türk ordusunun işgal girişimine zımni desteğin verildiği iddia ediliyor. Sizin cephenizden bunlar nasıl okunuyor, Rusya-İran-BAAS’ın tavrı nedir?

Böyle bir okuma doğrudur ve biz de öyle okuyoruz. YPG öncülüğündeki QSD’nin, ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon’un desteğiyle sağladığı başarıların ardından Reqa hamlesini başlatması ve ilerleyişi, doğal olarak diğer bloku rahatsız ediyor. Bundan anlaşılmayacak bir durum yok. Elbette rahatsız olurlar ve rahatsız olmaya devam edecekler. Dolayasıyla bunun karşısında Türk devleti için yeni saldırı ve işgal girişimleri için zemin hazırlamaları mümkün. Bu yönlü değerlendirmeler doğrudur. Bunun dışındaki tespitler yanıltıcıdır, doğru değildir. Bizim ittifak ve başarılarımız, Rusya etrafındaki bloku rahatsız ediyor. Bundan memnun değiller.

Bu kriz, önümüzdeki süreçte daha açık ve net olarak kendisini gösterecek.

Bizim meselemiz bu güçlerin bir birine bakışı ve tavrı değil. Rojava’da ve Suriye’nin demokratikleşmesi için yaptıklarımız, hamlelerimiz ortada. Kendi projemize, ajandamıza göre yolumuza devam ediyor. Dolayısıyla ABD, Rusya ve diğer güçlerden ziyade kendi gündemimize göre; proje ve hamlelerimize yoğunlaşıyoruz. Çünkü bizim için esas olan; plan ve hedeflerimizdir. Uluslararası güçlerle ilişkimiz de buna dayanıyor. Rojava’nın özgürlüğü ve Suriye’nin demokratikleşmesi çerçevesinin müsaade ettiği kadardır. Doğal olarak ABD ve Rusya gibi büyük devletlerden buna saygı ve anlayış bekleme hakkımız var.

 Uluslararası Koalisyon’un liderliğini yapan ABD’nin, Türk ordusunun bu manevrası hakkındaki bilgilendirilme düzeyi nedir, böyle bir olasalık karşısında nasıl bir senaryo planı üzerinde çalışılıyor?

Bu sorunun muhatabı olan Uluslararası Koalisyon’un lideri ABD’nin açık ve net yanıt vermesi gerekir. Türkler ile ilişki, hazırlık, anlaşma ve işbirliğinin sınırlarını, çerçevesini, ne kadarının hilafımıza olduğunu açıklayacak olan onlardır. Dolayısıyla bu sorunun muhatabının tatmin edici yanıt vermesi, tüm Rojava ve Suriye halklarının da beklentisidir.

Bütün bunların Reqa zaferini engellemek için yapıldığı düşünüldüğünde, Efrîn Kantonu’ndan bakılınca böyle bir zaferin yansımaları ne olur?

Reqa’daki başarı ve nihai zaferin etkisi lokal olmayacak. Bütün Suriye için yeni ve kutlu bir süreç olacak. Suriye’nin demokratikleşmesinin temel eşiği rolünü oynayacak. Zaten Minbic sürecinden itibaren böyle düşünüyoruz; terörizme karşı savaşımız her yerde devam edecek. Hedefimiz de öyle gizli saklı değil, gayet açıktır; biz bir parça olalım diye yapmıyoruz, tam aksine Suriye’nin demokratikleşmesinin ana/kurucu unsuru olalım diye.

Bizim duruşumuz böyle olduğundan uluslararası güçler ile Türkler arasındaki gizli, kirli işbirliğine dayalı senaryolar konusunda çok fazla yorum yapmak da bize düşmez. Bizim hedef, amaç ve yöntemlerimiz ile buna dayalı ittifak anlayışımız oldukça şeffaftır.

Türk Cumhurbaşkanı bayram arifesinde yine Kürtlerin statü sahibi olmalarına asla müsaade etmeyeceklerini tekrarladı. Başka ne kötülükler beklenebilir, buna karşı göstereceğiniz reaksiyon nereye evrilebilir?

Bakınız, bizim bu bölgedeki hedefimiz açıktır, nettir, şeffaftır. Türk devletinin bu bölgedeki varlığı ve işgalinin hiçbir formunu kabul etmiyoruz. Bazı olanaklara kavuşmuş ve uluslararası ittifaklar oluşturmuş olabilirler. Şunun altını çiziyorum; bu ittifaklarını da tanımıyoruz. Ezaz-Cerablus hattının özgürleştirilmesi hedefimiz hep olacak ve bu doğrultudaki mücadelemiz sürecek. Başından itibaren Türk devleti, Rojava ve Suriye’ye karşı gayri meşru bir pozisyon aldı; varlığı, buradaki halkların hilafınadır. Her yönüyle işgalcidir, buraları işgal etmiştir. Kimse bu realiteye gözünü kapatamaz. Hedefinin Rojava Devrimi’nin yenilgisi olması, bu gerçeği değiştirmiyor.