AB kritik dönemeçte

AB kritik dönemeçte

Avrupa Birliði ülkeleri tarihlerinin en kritik zirvelerinden birini bugün gerçekleştirecek. Bu zirveyi kritik önemde kılan nokta ise AB tarihinde ilk kez üye ülkelerin bir konuda bu kadar net bir şekilde ayrılmış olması. Ýtalya ve Ýspanya’nın başını çektiði ülkeler euro bölgesinin geleceði için “ortak tahvil” sistemini dayatırken Birliðin lokomotifi Almanya ise bu öneriye şiddetle karşı çıkıyor.

AB’de son üç senedir krizsiz tek bir dönem geçmiyor. Ýrlanda ile başlayan ve giderek yayılan ekonomik istikrarsızlık ve krizler euro bölgesini adeta bir yol ayrımına getirmiş durumda. Dünyanın yaşam standardı en yüksek olan bölgesinde üst üste gelen ekonomik krizler artık tek tek hükümetlerin baş edebileceði noktayı çoktan geçmiş durumda.

Son olarak Ýspanya ve Kıbrıs’ın yardım taleplerinde bulunmasının ardından kurtarma şemsiyesinin altına giren ülkelerin sayısı 5’e ulaştı. AB’de Ýspanya ve Ýtalya iç ve dış piyasaya çok yüksek faizlerle borçlandıðı için piyasalar huzursuz. Ýspanya’nın yakın gelecekte Yunanistan gibi iflas edebileceði konuşuluyor. Ýtalya ise oldukça sıkıntılı günler yaşamakta.

Yunanistan ise AB ülkelerinin saðladıðı kredilerden kaynaklanan taleplerini prensipte kabul edeceðini açıkladı ama daha iyi şartlar beklediðini de duyurdu. Yunanistan’ın daha önceleri verdiði reform ve tasarruf taahhütlerinin çok gerisinde kaldıðı da görülüyor. Perşembe günü başlayıp cuma günü de devam edecek olan AB Zirvesi öncesinde beklenti ve talepler farklı.

Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, malî krize ilişkin zirve öncesinde yaptıðı açıklamada, Almanya’nın pozisyonunu bir kez daha vurguladı ve iyimser bir tablo çizdi: “Avrupa bir sınavdan geçmekte ve biz Avrupalılar bu sınavdan başarıyla çıkmak istiyoruz; çıkmak zorundayız. Bu borç krizini aşmak için tüm partnerlerin öz güveni şart. Bu, yardım ihtiyacı bulunan ve bu yardımı alacak olanların da taahhüt ettikleri şeyleri yerine getirmelerini zorunlu kılıyor. Burada taviz vermek, ya da yeniden tartışma açmak gibi bir şey olamaz. Önümüzde yine zor ve hassas günler var. Ancak ben bu sorunun da üstesinden geleceðimizden eminim.”

Almanya Dışişleri Bakanı'na göre, Birlik ülkeleri bütçelerini disipline edip, rekabet güçlerini artırsalar, soruna çözüm bulunmuş olacak. Almanya’nın bu tavrına destek veren AB ülkeleri mevcut. Ama asıl karşı rüzgâr, Almanya’nın şimdiye kadar en yakın müttefiki Fransa’dan geliyor. Fransa’nın sosyalist Cumhurbaşkanı François Hollande, emeklilik ve istihdam piyasası politikalarında Berlin’in neredeyse tüm arzuladıklarının tersini yapmak istiyor. Ýtalya’da ise teknokratlar hükümetinin başbakanı Mario Monti’nin iktidara geldiði ilk günlerdeki reform heyecanından pek eser kalmamışa benziyor. Monti, Roma'dan Brüksel'e baðlandıðı bir video konferansında açıklamalarda bulunurken, bu konuya da açıklık getirdi. Monti, “Malî ve yapısal politikalarda uygulanmak istenen disipline er ya da geç direnme olacaktır. Ve AB içerisinde ilk kez istikrar kültürünün yerleşmesine büyük katkıları olan ülkelerin, ilk başta da Almanya’nın yakın bir zaman içinde konunun bu boyutu üzerine derinlemesine kafa yorması gerekecektir" dedi.

Ancak temel sorun bu deðil. Ýç piyasalara borçlanan ülkeler artık para çekebilmek için yüksek faizler vermek zorunda kalıyor. Ýspanya orta ve uzun vadeli tahvilleri yüzde 7 gibi AB için çok yüksek bir faiz oranıyla satmasına raðmen istediði talebi bulamadı. Ýtalya’da da durum aşaðı yukarı aynı.

Borçlanma konusunda sıkıntılı ülkeler AB’nin ortak bir tahvil oluşturmasını ve borç havuzunun ortaklaştırılmasını istiyor.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, krizin başından bu yanaki en sert çıkışı dün bu konuda yaptı. Merkel “Ben hayatta olduðum sürece ortak tahvil gerçekleşmeyecek” ifadelerini kullanarak bugünkü zirve öncesi son derece açık bir mesaj verdi. Merkel böylesi bir gelişmenin yaşanması için mali politikaların ortaklaşması gerektiðini söyledi.

Merkel her fırsatta Avrupa’da daha fazla denetim olamadan ve tek tek ülkelerin ulusal bütçelerine müdahale hakkı getirilmeden Almanya’nın tek başına garantör devlet konumuna sokulmasına izin vermeyeceðini vurguluyor.

Bu tablo AB’nin bu zirvesinin hiç de kolay geçmeyeceðini gösteriyor. Tüm piyasalar gözlerini bu zirveden çıkacak karara çevirmiş durumda.