Suriye krizinde yeni perde

Suriye krizinde yeni perde

Esad rejimine karşı Obama ve Cameron'un sert uyarıları ardından Fransa’nın sosyalist cumhurbaşkanı François Hollande, kendisinden önceki Sarkozy’nin savaş politikasını sürdürerek Suriye'yi askeri operasyonla tehdit etti. Fransa, eski sömürge ülkesi Suriye'ye müdahaleye öncülük yapıp geleceðinde söz sahibi olmak isterken, kimi askeri uzmanlara göre operasyon hava saldırısıyla sınırlı olacak.

1920'den 1946'ya kadar Fransızların yönetiminde kalan Suriye'de tarih tekerrür eder mi? Kolay görünmüyor. Libya’da savaşa öncülük yaparak, Kaddafi rejimini kanlı bir şekilde deviren Fransa, savaş sonrası Libya’nın içinde bulunduðu aðır durumla ilgilenmezken, bu kez Suriye’de Türk rejimiyle birlikte savaş çanları çalıyor. Libya’da Fransız ve Ýngiliz savaş uçaklarının bombardımanı altında hayatını kaybeden binlerce kişiden de, Kaddafi’nin linç edilerek öldürülmesinden sonra bahseden olmadı. Geriye eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin, “kanlı diktatör” ve “halkına düşman diktatör” olarak tanıtılan Kaddafi ile işbirliðinin belgeleri kaldı.

“Arap Baharı” olarak adlandırılan ayaklanma dalgasının sıçradıðı Suriye'de ise deðişimin başlama fişeði, 3 Şubat 2011'de Ýdlib kentindeki Esad rejimi karşıtı protesto gösteriyle atıldı. Ancak geçen aylar içinde Suriye'deki tablo, batılıların 'Arap baharı' tarihsel sürecin en kanlı sayfasına dönüştü.

Batılı ve Suriye muhaliflerinin kaynaklarına göre ülkede son 17 ay içinde öldürülen insan sayısı 20 bin insanı geçerken, hafta sonu uluslararası haber ajansları Daraja kentinde 320 kişinin katledildiðini bildirdiler. Şam yönetimi ve silahlı muhalif gruplar katliamdan dolayı birbirini suçlarken, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon Esad rejiminden açıklama istedi.

ASKERÝ OPERASYON SEÇENEÐÝ MASADA

Geçtiðimiz hafta ABD Devlet Başkanı Barack Obama ve Ýngiltere Başbakanı David Cameron'nun uyarısı ve tehdidine benzer bir açıklama dün Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'den geldi. Suriye'nin kimyasal silah kullanması halinde, bunun uluslararası camianın askeri müdahale yapması için meşru bir neden olacaðını vurgulayan Hollande, operasyon hazırlıðı sinyali verdi.

Ülkesinin Esad rejiminin devrilmesi için Suriye'de tampon bölge kurulmasına ilişkin müttefikleriyle çalıştıðını, ancak isim vermekten kaçınan Hollande, Suriye krizinin Ortadoðu'nun güvenliðini tehdit ettiðini savundu. Hollande, muhalefetten geçici hükümeti kurma çalışmalarını hızlandırmasını isterken, Paris hükümetinin öncelikli olarak uçuşa yasak bölgesinin ilan edilmesi sürecini hızlandırmasını bekleniyor.

UÇUŞA YASAK BÖLGE MÜMKÜN MÜ?

ABD ve Ýngiltere'nin ardından Fransa'nın da Şam yönetimini askeri operasyonla tehdit etmesi Suriye krizinin önemli bir aşaması deðerlendiriliyor. Zira her üç ülke, özellikle de geçtiðimiz yıl Sarkozy'nin liderliðindeki Paris yönetimi Libya'da Kaddafi'nin devrilmesi operasyonuna öncelik etmişti. Sosyalist lider Hollande'nin de benzer bir rolü alması ihtimal dahilindeyken, operasyona biçimine yönelik seçenekler masada.

Fransa’nın uçuşa yasak bölgesi kaðıt üzerinde “uygulanabilir” görünse de, uzmanlar pratikte bunun pek de kolay olmayacaðı görüşünde. Zira, askeri açıdan da Suriye bir Libya deðil. Beşar El Esad’ın ordusunun elinde 30 mm’lik namluları olan Pantsir-S1 gibi etkili sistemleri ve araçlar üzerine bile taşınan füzeleri bulunuyor. Yine 9K37 Buk M2E füzeleri de çok etkili olduðu belirtiliyor.

Suriye’nin hava savunma sistemine en açık örnek düşürülen Türk uçaðı oldu. Uzmanlara göre Suriyeliler düşürmeden önce uçaðı tespit edebildi, koordinasyonu saðladı ve ateş emri verdi.

Ayrıca 20'den fazla R-178K14 füze hazır tutulurken, Sovyet yapımı 70 kilometre menzili Luna-M “ 9M21” roketlerinden 18 kompleks, 70 kilometre menzilli isabet gücü daha yüksek olan Toçka 9M79 taktik roketlerden de 18 kompleks var. Bunların yanı sıra Korelilerin Sovyet roketlerini taklit ederek yaptıkları ve sonra bu ülkeye sattıkları 550 kilometre menzilli P-17 8K14 (Scud-B) roketlerinden 20 Kompleks bulunuyor. Şam’ın elinde kendi yapımı roketlerin yanında “Grad” ve “Urgan” kompleksleri var, ki bunlar kimyasal başlıkları taşıyabiliyor.

"SURÝYE, IRAK'A BENZEMEYECEK"

Perşembe günü bakanlar düzeyinde Birleşmiş Milletler Suriye gündemiyle toplanmaya hazırlanırken, batılı güçlerin öncelikle uçuş yasak ve Şam'a ambargo kararını çıkartmaya çalışması bekleniyor. Ýkinci aşamada en güçlü ihtimal hava saldırısıyla Şam yönetiminin 'stratejik' noktaları vurulması yer alıyor. Askeri ve güvenlik uzmanlar ise kara operasyonu ihtimalini zayıf buluyor.

Batılı güçlerin Afganistan ve Irak'taki müdahalelerden ders çıkardıðını düşünen ve bundan dolayı Fransa ile Ýngiltere'nin kara operasyonuna kalkışmayacaðını öngören Bonn Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nden Thomas Speckmann, her iki ülkenin Libya ile birlikte yeni bir doktrini de hayata geçirdiðini savundu.

Alman Die Welt gazetesi için Suriye krizini analiz eden Speckmann, bir yandan her iki ülkenin eski sömürgelerine döndüðünü, diðer yandan da ABD'nin Irak ve Afganistan'daki gibi bir role sahip olma niyetinde olduklarını belirtti. Speckmann'e göre artık yabancı güçlerinden karadan işgal etme dönemi bitti.

Ancak hava operasyonun da Libya'dan farklı iç dinamiklere sahip olması, Rusya ve Ýran’ın etkisi, bölgedeki Kürt faktörü, Türkiye ile komşuluk, Batı destekli silahlı gruplar, hatta Esat ordusu gibi katliamlara karışmaları, Suriye'nin sadece batı için deðil dünya siyaseti için de yeni bir tecrübe olacaðını şimdiden haber veriyor.

ŞAM: ŞÝDDETÝN YÜZDE 60’INDAN TÜRKÝYE SORUMLU

Öte yandan Suriye’deki katliamlar ve şiddetlenen savaşta Baas rejiminin onlarca yıldır yürüttüðü baskıcı uygulamaların yanı sıra, ondan daha az baskıcı olmayan rejimlerin rolü tartışma konusu yapılmıyor. BM’nin açık bir şekilde savaş suçu işlemekle suçladıðı silahlı grupların bu savaşı aldıðı siyasi, asker ve ekonomik destekle yürüttüðü unutuluyor. Bu durumda işlenen suçlardaki Batı ve Türkiye-Katar-Suudi Arabistan üçlüsünün ortaklıðı sorgulama konusu yapılmıyor.

Ýngiliz Independent gazetesinin deneyimli Ortadoðu muhabiri Robert Fisk’e konuşan Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Suriye'deki krizin asıl sorumlusunun ABD olduðunu savunurken, şiddetin yüzde 60'nın kaynaðının ise, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan olduðunu söylüyor.

BÖLGESEL SAVAŞ TEHLÝKESÝ

Suriye’ye yönelik olası bir askeri müdahaleyle savaşın tüm bölgeye yayılacaðı yönünde ciddi endişeler var. Özellikle Lübnan’da Sünni ve Alevi mahalleler arasındaki çatışmalar savaşın sınırların dışına çıktıðını gösteriyor. Bu da beraberinde öngörülmez sonuçları doðurabilir.

Batı ve Ankara destekli silahlı gruplar ile baskıcı Şam rejimi arasındaki savaşta, askeri müdahale tamtamları yükselirken, olası bir müdahalenin türü, kapsamı ve yol açacaðı sonuçlarını şimdiden kestirmek güç görünüyor.